Kanserle savaşta dev adım!

Vücudun kendi gücünü kullanarak kanseri yendiği immünoterapide yeni bir usulle, daha önceki tedavilerle başarısız olmuş bazı kan kanserlerinde iyileşme sağlanabiliyor. BİTE teknolojisi adı verilen metodun etkinliği akciğer, prostat ve beyin kanserlerinde de araştırılıyor.

Kanserle savaşta dev adım!
Kanserle savaşta dev adım!
GİRİŞ 30.07.2019 07:42 GÜNCELLEME 30.07.2019 07:45

Son yıllarda kanser tedavisinin en heyecan verici gelişmeleri immünoterapilerde yaşanıyor. İnsan gen haritasının tamamen çözülmesinden sonra hız kazanan immünoterapilere, her biri bir öncekinden daha başarılı olmak üzere yeni metotlar ekleniyor. Kanser tedavisinde en son immünoterapi yöntemi ise ileri biyomühendislik ürünü olan BİTE (Bispesifik T hücre bağlayıcısı) yani çift taraflı hücre bağlayıcılar… Yetişkinlerde son derece agresif hareket eden ve sadece Avrupa’da yılda 100 bin kişinin ölümüne yol açan bir kan kanseri türü olan akut lenfoblastik lösemide, diğer bütün tedavileri denemiş ve nüksetmiş hastalarda yüzde 70’e varan oranda iyileşme sağladığı kanıtlanan BİTE teknolojisi, akciğer, prostat ve beyin kanserinde de araştırılıyor.

 

 

MÜNİH’TEKİ GELİŞTİRİLDİ

Geçtiğimiz günlerde dünya sağlık medyasının temsilcileri ile birlikte BİTE’ların geliştirildiği Münih’teki laboratuvarı ziyaret ettik. İlk defa dünyanın önde gelen biyoteknoloji şirketlerinden olan Amgen tarafından geliştirilen BİTE’ların üretim süreçlerini izledik. BİTE’ların kanser hücrelerini nasıl yok ettiğini, bu yeni tedavinin hangi kanserlerde etkili olduğunu BİTE teknolojisini bulan ve geliştiren bilim adamı Dr. Peter Kufer anlattı…

VÜCUDUN KENDİ GÜCÜNÜ KULLANIYOR

İmmünoterapinin vücudun kendi bağışıklık sisteminin gücünü kullanarak kanser hücrelerinin yok edilmesi mantığına dayandığını söyleyen Dr. Peter Kufer “Savunma sistemimizin en güçlü hücreleri olan T hücreleri, vücumuzda dolaşan kanser hücrelerini  arayıp, buluyor ve yok ediyor. Bu işlem gün boyunca devam ediyor. Ancak bazen kanser hücreleri çeşitli yollarla bağışıklık sisteminden kaçabiliyor. Bu yollar, tümörün etrafında oluşan immün zırh ve özellikle vücudun tümörleri yok etmekle görevli hücrelerinde ortaya çıkan immün körlük. Bağışıklık sisteminden kaçan kanser hücreleri çoğalarak hastalık belirtisi vermeye başlıyor. İmmünoterapiler, çeşitli yöntemlerle bu zırhı delerek bağışıklık sisteminin kanser hücresini bulmasını sağlıyor. Fakat kanser hücreleri o kadar akıllı ki bütün tedavilere rağmen bağışıklık hücrelerinden saklanmayı başarabiliyorlar” dedi.

 

 

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ HÜCRELERİNE GÖZLÜK

BİTE Teknolojisinin bağışıklık sisteminden kaçan kanser hücrelerini de bulup yakalamayı başardığını anlatan Dr. Kufer “Bağışıklık sisteminin T hücreleri kanser hücrelerine tek taraflı bağlanıp onları yok etmeye çalışırken bazılarını gözden kaçırabiliyor. Biz, BİTE teknolojisi ile bağışıklık hücrelerine âdeta birer gözlük taktık. Burada dışarıdan verilen bir kimyasal madde yok. BİTE’lar bir protein zinciri ile birbirine bağlanan iki tane bağlayıcı koldan oluşuyor. Bu bağlayıcı kollardan bir tanesi kanser hücresi üzerindeki, bağışıklık sisteminin onu tanımasını sağlayan alıcıya bağlanırken, diğer bağlayıcı kol, vücudun savunma sistemi olan T hücresine bağlanıyor. Böylece kanser hücresinin kaçış yolu kalmıyor. BİTE’lar normalde savunma sistemlerinden kaçan kanser hücrelerinin tanınmasını sağlıyor. Henüz BİTE’lara karşı geliştirilmiş bir direnç olmadığı için tümör bağışıklık hücrelerinden saklanamıyor. Ayrıca bu kanser hücresini tanıyan T hücresi kendisi bölünerek, çoğalarak, başka savunma hücreleri oluşturabiliyor. Bölünen T hücreleri de aynı şekilde kanser hücrelerini tanıma özelliğine sahipler. Yani siz bir hücreyi kodlamış oluyorsunuz, o hücre bölünerek kendisinin benzerlerini oluşturuyor ve onlar da kanser hücrelerine saldırıyorlar. Yani kendini çoğaltıyor” dedi.

ROBOT GİBİ ÇALIŞIYOR

Kanser hücrelerinin üzerinde onları tanımayı sağlayan kendine özgü işaretler olduğunu anlatan BİTE platformunun kurucusu Dr. Peter Kufer, “BİTE teknolojisinde, ilacın bağışıklık sistemine bağlanan kolu sabit kalmak şartıyla, tümöre bağlanan kolunu değiştirerek her kanser için farklı BİTE’ler oluşturabiliyoruz. Bunu tıpkı bir robot gibi düşünebilirsiniz. Bunun diğer immünoterapi yaklaşımlarından farklı hastane eczanelerinde bulundurabileceğiniz bir ilaç şeklinde olması. Yani hastaya müdahale için bir laboratuvarda hastanın kanına bir müdahale  yapmanıza gerek yok, direkt eczane rafından alıp hastaya ilaç olarak uygulayabileceğiniz temel bir immünoterapi” diyor.

İLERİ EVRE PROSTAT KANSERİ HASTALARI İÇİN UMUT

Akut lenfoblastik lösemide etkin olduğu anlaşıldıktan sonra Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi tarafından 2,5 ay gibi kısa bir sürede ruhsatlanan tedavi, Avrupa’da ve ülkemizde ruhsatlı.  BITE’ların  öncelikle daha önce tedavi görmüş ve bir şekilde hastalığı tekrarlamış akut lenfoblastik lösemi hastalarında yüzde 44 oranında tam cevap elde edildiğini anlatan Dr. Peter Kufer, “Bu sonuç son evredeki hastalarda genel sağkalımın 2 katına çıktığını gösteriyor. BİTE’lar Multipl Myelom, Non Hodking Lenfoma ve Akut Myeloid Lösemi gibi kan kanserleri ile akciğer kanseri, glioblastoma adı verilen bir tür beyin kanseri ve prostat kanserinde de araştırılıyor. İlk sonuçlar bu kanser türlerinde de başarılı olduğunu gösteriyor. BİTE’ların bugüne kadar kan kanserlerinde çalıştığını biliyorduk ancak organ kanserlerinde de etkili olduğunu görmek kanser hastaları için büyük umutlar vaad ettiğini gösteriyor. Özellikle Prostat kanseri ile yapılan çalışmalarda bütün kemiği sarmış hastalarda 3 aylık bir tedavi ile kemik metastazlarının yüzde 90 oranında temizlendiğini gördük” dedi.

NÜKS PROBLEMİ ORTADAN KALKIYOR MU?

Kanser tedavisinde en korkulan durumlardan biri hastalığın nüksetmesi. BİTE’ın nüks riski olan hastalarda kullanılması durumunda hastalığın tekrarlamasını engellediğini ve sağkalımı olumlu etkilediğini aktaran Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Ömür Gökmen Sevindik, “Kan kanserlerinde tedavi algoritmamız öncelikle hastalığın ilk aşamasında hastalık yükünü azaltmaya çalıştığımız indüksiyon tedavisi ve sonrasında iyi bir cevap elde edebilirsek bu cevabı pekiştirmek için uyguladığımız pekiştirme tedavisi. Lösemi gibi hızlı ilerleyen kan ve ilik kanserlerinde ilk tedavi ile iyi cevaplar elde edebilsek de ne yazık ki hastalık daha sonra tekrarlayabiliyor. Bu tekrarları önlemenin en ideal yolu minimal (çok az) kalıntı hastalığı ortadan kaldırabilmek. Minimal kalıntı hastalık, özel ve hassas yöntemler ile tespit edebildiğimiz tek bir tümör hücresi varlığını ifade ediyor. Eğer siz bu hücre yoğunluğunu on binde hatta yüz binde bir hücreye indirgeyebilirseniz hastalık tekrarı riski anlamlı ölçüde ortadan kalkıyor. Hem ilk tedavi sonrası hem de nüks hastalığın tedavisinde artık hedefimiz BiTE antikorlar gibi ileri teknoloji ürünleri ile bahsettiğim bu en küçük miktardaki tümör hücresini de ortadan kaldırmak. Bunun en güzel örneklerinden birisi de akut lenfoblastik lösemi, akut lenfoblastik lösemide eğer ilk tedavi sonrası çok az dahi olsa kalıntı hastalığınız var ise onaylı BiTE ilaçları ile kalıntı hastalığı negatifleştirebilmek mümkün oluyor ve bu sayede hastalarımızı hastalık nüksüne karşı koruyabiliyor ve sağkalımlarını belirgin uzatabiliyoruz”dedi.

İMMÜNO ONKOLOJİNİN KÖŞE TAŞLARI

İnsanoğlu, immünoterapi de dâhil olmak üzere pek çok yenilikçi tedavi ile kanser karşısında artık daha güçlü.  BITE dışında bağışıklık sistemi kullanılarak yapılan diğer tedaviler şöyle...

MONOKLONAL ANTİKORLAR
TÜMÖR AVCISI HÜCRELER


İmünoterapide uzun yıllardır monoklonal antikorlar kullanılıyordu.  Vücudun bağışıklık sistemi zararlı bir maddeyi yok etmek için antikor adı verilen maddeler üretir. Monoklonal antikorlar, vücut tarafından antikor üretilemediği durumlarda, laboratuvar ortamında üretilerek vücuda damar yoluyla enjekte edilen yapılardır. Bu antikorlar vücutta kanserli hücrenin yerini belirleyerek hücrenin yüzeyine yapışarak kanserli hücreyi yok etmeyi veya tümör gelişimini engellemeyi hedefleyen immünoterapi türüdür. Bugüne kadar, tedavi için onaylanmış olan ve birçok kanserin tedavisinde kullanılan yirmi beşin üzerinde monoklonal antikor bulunuyor.

CHECK-POINT İNHİBİTÖRLERİ
KONTROL NOKTASI BEKÇİLERİ İŞ BAŞINDA


Vücut kendi bağışıklık sisteminden kendini korumak için PD1 adlı bir protein üretiyor. Bunu fark eden kanser hücreleri de PD1 üreterek bağışıklık sisteminden kaçıyorlar. Bu bilgi, PD1 proteinini etkisiz hâle getiren ilaçların kanser tedavisinde kullanılması ile sonuçlandı. Check-point inhibitörler de denilen bu kontrol noktası blokajı ile 2012 yılında farklı kanser tiplerinde yapılan klinik çalışmalar, daha önceleri tedavisi mümkün görülmeyen, başka organlara sıçramış kanser hastalarında başarılı sonruçlar alınmasını sağladı.

DERİ KANSERİNDE ETKİLİ
UÇUK VİRÜSÜNDEN KANSER TEDAVİSİ


İnsanda uçuğa sebep olan herpes virüsünün genetik yapısının değiştirilmesi sonucu elde edilen T-VEC adı verilen yeni ilaç sınıfı Malign Melanom adı verilen öldürücü deri kanserinin tedavisinde kullanılıyor. Virüse malign melanom hücrelerini tanıyan ve onları yok eder hale getiren çekirdek bilgisi yükleniyor ve daha sonra Malign Melanom hücrelerine enjekte edildiğinde, kanserli hücrelerin yok olduğu görülüyor. Sadece uygun hastaların yüzeyel lezyonlarında kullanılıyor. Karın içinde ise karaciğer lezyonlarında ve vücut içi metastazlarda kullanılıyor.

CAR-T CELL
LABORATUVARDA KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ


Canlı ilaç (CAR-T Cell) aslında kişiselleştirilmiş bir immünoterapi. Her hastanın kendi T hücreleri kullanılıyor. Beyaz kan hücrelerimiz yeni teknolojiler sayesinde kandan ayrıştırılabiliyor. Daha sonra laboratuvarda sadece o kanser türünün belirtecini tanıyacak şekilde eğitiliyor. Laboratuvarda çoğaltıldıktan sonra hastaya geri veriliyor. Akut lösemi ve lenfoma teşhisi alan ve çok ilaca dirençli olduğu bilinen türleri için FDA’nin onayı bulunuyor.

Türkiye Gazetesi

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Konya Büyükşehir ve Karatay Belediyesi’nden tarihi proje
Ve ASELSAN onu da bitirdi! Oyun değiştirecek müthiş sistem...