BIG Partisi'nden 'NSU' açıklaması!

BIG Partisi, Almanya'da 8'i Türk 10 kişiyi öldürmek, iki bombalı saldırıda 25 kişiyi yaralamak ve 15 banka soygunundan yargılanan neo-Nazi terör örgütü NSU üyesi Beate Zschaepe'ye ömür boyu hapse çarptırılması ve NSU davası hakkında bir basın bildirisi yayımladı.

BIG Partisi'nden 'NSU' açıklaması!
BIG Partisi'nden 'NSU' açıklaması!
GİRİŞ 11.07.2018 13:58 GÜNCELLEME 11.07.2018 14:26

2000-2007 yılları arasında 8 Türk’ün 1 Yunanlının ve 1 Alman polis bayanın, 2011’de intihar ettikleri iddia edilen Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt ile davada suç ortağı olarak yargılanan Beate Zschaepe’den oluşan 3 kişilik NSU ırkçı çetesi tarafından infaz edildiği ve bu örgütün ayrıca 2 bombalı saldırı düzenlediği ve 15 banka soygunu gercekleştirdiği ile ilgili bu dava ve kararı bugün Almanya’nin hukuk ayıbı olarak tarihe geçecek.

Maalesef adil bir karar çıkmayacak. Sadece 5 kişi yargılanacak ve arkasındaki karanlık ve derin NSU ağı cezasız kalacaktır.

 

 

Bu davada 5 NSU sanığını 14 avukat savundu, 93 mağduru ise 60 avukat temsil ediyor. Şimdiye kadar 437 duruşmanın yapıldığı davada 765 tanık ve 56 uzman dinlendi.   Bu dava sürecinde bizim ve birçok insanın merak ettiği, NSU-cinayetlerinin aydınlanması ve gerçeklerin ortaya çıkması ile ilgili önemli sorular cevapsız kalacak. Maalesef Alman hukukuna olan güvenimiz son derece sarsılmış durumdadır.   

Bu cinayet ağının arkasındaki karanlık güçlerin, işbirlikçilerin, devletin ve gizli servislerinin rolü bu dava süresince hiçbir sekilde aydınlığa kavuşturulamadı.

Alman Federal Başsavcısı daha dava başlangıcında bu örgütün 3 kişiden ibaret, isole edilmiş, yani herhangi bir yerden bağımsız olarak, kendi başına hareket eden bir hücre olduğunu iddia etmiş, tüm sorgulamayı ve davayı bunun üzerine bina etmiştir. Bu bize ve o davada görev alan onlarca avukata göre hiç de inandırıcı değildir.

Halbuki maktul yakınlarının avukatları dava süresince sorgulama sırasında en azından 24 kişiyi tesbit etmişlerdir. Bu şahıslar açıkca NSU katillerine silah, para, konaklamak icin daire, sahte kimlikler ile destek verdiklerini itiraf etmişlerdir. Nasıl olur da Başsavcı bunları görmez ve duymazdan gelir ve tüm delillere rağmen sadece 5 kişiyi sorumlu ilan edebilir ki? Başsavcı: "Bunun haricinde başka bir şey iddia etmek sinek vızıltısından başka birsey ifade etmiyor" diye de mahkemede küstahça meydan okumuştur. Federal savcılık bu kibirli tavrıyla tüm karşı argümanlari yok saymış, diskredite etmiş ve olayın tüm boyutlarıyla aydınlanmasını engellemiştir. Buna devletin bariz bir şekilde olayı örtbas etmesi de denilebilinir.  Ama savcılığın evdeki hesabı çarşıya uymamıştır. Çünkü maktul yakınlarının avukatlarının sundukları deliller bu olayda istihbarat birimleri ve özellikle anayasayı koruma dairelerinin çok şüpheli bir rol oynadığını gözler önüne sermektedir. 

Nasıl oluyor da devletin istihbarat birimleri senelerce bu ırkçı NSU çetesini ortaya çıkaramıyor? Neden istihbarat daireleri bu çeteyle ilgili ellerindeki bilgi ve belgelere rağmen 1998-2000 arası bu çeteyi tutuklamadı ve böylece birçok cinayetin önlenmesini sağlamadı? Neden Federal Anayasayı Koruma Dairesi’nde 11.11.2011’den itibaren yetkili birim başkanı talimatıyla „Operation Rennsteig“ ilişkili istihbarat görevlilerine dair klasörler çok geniş kapsamli bir şekilde yok edildi? Hatta bu olay Federal meclisteki NSU cinayetleri araştırma komisyonunun tesbitine göre bilerek ve isteyerek yapıldi. Bu telaşlı aksiyonlar kuruma sorulacak hassas sorulara karşı önlem almak icin örtbas etme operasyonları değil midir? 

Sadece orada da değil, birçok eyalet istihbarat dairelerinde de NSU bağlamı içerikli 400 civarında klasör kağıt öğütücü makineleri ile yok edilmiştir, ki bu da çok manidardır. 

Alman Federal Meclisinin araştırma komisyonu da şimdiye kadar cinayetleri aydınlatıcı, tatmin edici bir sonuca ulaşamamıştır. Tatmin edici cevaplardan daha fazla, oldukça kritik sorular açıkta kalmıştır. Komisyonun nihai raporunda ortaya çıkan bir tesbit de ilk dönem güvenlik birimleri tarafindan ırkçı tavırlarla cinayetler soruşturulduğunda öldürülenler ve yakınları kriminalize edilmiş ve onlara karşı çok onur zedeleyici bir yaklaşım sergilenmiştir. Bu cinayetlerin Türkler arasında etnik ya da mezhepsel gerilimlerden kaynaklandığı iddia edilmiş, aileler şüpheli olarak görülmüş, öldürülen kişilerin eşleri, çocukları şüpheli olarak sorgulanmıştı. Hatırlayalım ki bir dönem Alman basınında önyargılı bir şekilde döner cinayetleri olarak adlandırılan ve böylece masum gösterilmeye çalışılan bu cinayetler Almanya’da önemli bir boyutta yapısal ırkçılık problemi olduğunun bir göstergesidir.   

NSU-terör üyesi Beate Zschäpe ise şimdiye kadar hep yüreksizce ve korkakça sustu. Cinayetlerin arka planının aydınlanması ile ilgili hiçbir bilgi vermedi. Acaba neden? Kaybedecek neyi var acaba? Kimleri korumaya çalışıyor diye sorular akla gelmekte, ancak cevapsız kalmaktadır. 

Kendini her fırsatta hukuk devleti olarak adlandıran Almanya’da masum insanlar sadece „Türk“ ve „Müslüman“ olduları için irkçı cinayetlere kurban gittiler. Ne yazik ki, hukuk sisteminin ve siyasi yapıların büyük bir kısmı Solingen, Mölln ve NSU ırkçı cinayetlerinden ders almadılar. Ve ırkçı cinayetler maalesef halen devam etmektedir.   

Bizim için şu sorular halen cevapsız görünmektedir:

• Irkçı cinayetlere kurban giden insanlar nasıl ve kimler tarafından seçildi?

• NSU örgütünün ağı hangi büyüklüktedir? Bu örgüte arka planda daha başka hangi kişiler ve yapılar destek verdiler?

• İlgili devlet birimleri bu Neonazi yapıyı bu kadar sene nasıl finanse ettiler ve hangi hedeflerle?

• Devlet gücünü kötüye kullanan aktörler kimlerdir ve bu şahislar hukuken nasıl bir muamale görecekler ve yargılanacaklar?

• Şüpheli bir şekilde ölen birçok önemli tanıkların gerçek ölüm nedenleri aydınlatılacak mı?

• Devlet gerçekleri ortaya çıkarmak için bu cevaplanmayan soruların üstüne gidecek mi? Yoksa devlet, mahkeminin vereceği bu kararla tüm hukuksuzlukları sümenaltı mı edecek?   

BIG Partisi olarak biz adalet ve hak hukuk uğruna bu davanın takipçisi olacağız ve bu davanın aydınlanması için gerekli mücadeleyi vereceğiz. Yetkili siyasî ve hukukî Alman makamları bu karanlık yapıyı ortaya çıkarmakla, bertaraf etmekle ve yargılamakla mükelleftirler. Özellikle göçmen kökenli insanların daha güvenlikli bir ülkede yaşadıklarına tekrar inanabilmelerini sağlanmalıdır. Aksi takdirde hep bir şüphe ve güvenlik kaygısı içinde yaşayacaklardır.       

NSU cinayetlerinin ve arka planının açık ve net bir şekilde aydınlanması ve akabinde adil bir yargılanma olmaması takdirde, biz BIG Partisi olarak bu hukuksuzluğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar taşımaya son derece kararlıyız.   

Şansölye Merkel 2012’de, yani dava başlamadan 1 sene önce, NSU-cinayetlerinin kayıtsız, şartsız ve eksiksiz bir şekilde aydınlatılacağının sözünü vermişti. Şu an tam tersi bir durum ile karşı karşıyayız. Delil içeren klasörlerin, dosyaların yok edilmesinde payı olan, NSU ile bağlantılı kişilere destek veren, onları koruyan hiçbir kamu görevlisi hukuki bir işleme tabi tutulmamış veya görevden uzaklaştırılmamıştır. Şüpheli ölümler ve hatta Hessen eyaletindeki Halit Yozgat cinayetiyle bağlantısı ispatlanan anayasayi koruma dairesi görevlisi ve o bölgedeki Neonazi ağının içinde bulunan şahıs ile ilişkin rapor için 120 yıl süreyle gizlilik kararı alınmıştır. Bu olay Alman devletinin bu seri cinayetleri aydınlatmak isteyip istemediği konusunda ciddi şüpheler uyandırmaktadır.   

Cinayetlerin gerçek sorumlularının ortaya cıkmasına rağmen güvenlik makamları yanlış ve onursuz suçlamalardan dolayı ailelerden halen özür dilemediler. Tüm bu olan bitenler bir hukuk devleti için kabul edilebilinir bir durum değildir. 

 BIG Partisi olarak biz hükümet sorumluluğu taşıyan politikacıların, hakim ve savcıların bir hukuk devletine yakışır şekilde bu davanın aydınlanması için gerekli soruşturmaların devam etmesi, açıkta kalan soruların cevaplanmasını talep etmekteyiz. Yoksa biz yaşadığımız ülkedeki hukuk devletine nasıl güvenebiliriz ki?   

Ayrımcılık ve ırkçılığa, yabancı ve din düşmanlığına yaşadığımız bu ülkede yer olmamalı. Ayrıca hukuk barşının tekrar tesis edilmediği bir ortamda devlete karşı da güven olmayacaktır.   Ama şu bilinmelidir ki, biz unutmayacağız ve unutturmayacağız ve her şeyden önce de susmayacağız. Adalet, barış ve toplumsal dayanışma Almanya’da yaşayan bireyler olarak hepimizi ilgilendirmektedir. 

 Hele ki şimdi, böyle bir hukuk vakasında kararlı ve görünür bir şekilde maktul yakınları ve onların avukatları ile dayanışma gösteren güçlü bir kamuoyuna ihtiyaç vardır. Tabii ki burada özellikle Türk STK’larının da tabanları ile birlikte bu olayda dayanışma göstermeleri ve destek vermeleri çok makul ve gerekli olmaktadır. Bugün, böyle bir durumda mağdur olan ailelere destek verilmeyecek de ne zaman verilecektir? Bugün kardeşlerimizin yanında olduğumuzu, duyarsız olmadığımızı göstermeyecegiz de ne zaman göstereceğiz? Elbette bu davada birlik olacağız, dayanışma göstereceğiz.   

Eğer biz gerekli mücadeleyi vermezsek, bazı devlet kurumları yapısal ırkçılıklarına devam edecekler veya buna tahammül edeceklerdir ve birbirlerini koruyacaklardır.   

Bu ülkede yaşayan barış ve adalet sever insanlarla beraberce bu davanın aydınlığa kavuşması için çaba göstermeliyiz ve göstereceğiz de. Ümitsiz olmamalıyız ve özellikle de gerekli toplumsal baskıyı arttırmalıyız. İşte bugün bunun için buradayız.  

Bu tartışmasız bizim maktul ve yakınlarına olan boynumuzun borcudur! Unutmayalım bu ırkçı cinayetlere herhangi başka birimiz de kurban gidebilirdik. 

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Kalkınma Yolu Projesi'nin yıllık getirisi 600 milyar dolar! 'Ticarete yeni nefes borusu'
Yunanistan'ı korkutan gelişme...Türkiye'yi durdurmak için rekor bütçe