Demokrasi tarihinin en karışık seçimi: İspanya sandık başında!

İspanya'da 36,8 milyon kayıtlı seçmen, siyasi belirsizliklerin hakim olduğu bir ortamda ülkeyi yönetecek 350 milletvekili ve 208 senatörü seçmek için pazar günü sandık başına gidiyor.

Demokrasi tarihinin en karışık seçimi: İspanya sandık başında!
Demokrasi tarihinin en karışık seçimi: İspanya sandık başında!
GİRİŞ 27.04.2019 12:12 GÜNCELLEME 27.04.2019 12:12

Diktatör Francisco Franco sonrası demokrasi tarihinde (1975 sonrası) 13. kez genel seçime gitmeye hazırlanan İspanya'da kayıtlı 36 milyon 893 bin 976 seçmenin, 34 milyon 799 bin 999’u İspanya'da, 2 milyon 93 bini 977'si ise yurt dışında ikamet ediyor.

Ülkede 28 Nisan pazar günü yapılacak seçimlerde, 18 yaşını dolduran 1 milyon 157 bin 196 seçmen ilk kez oy kullanacak. Seçimlerde, 23 bin 196 oy kullanma merkezi ve 60 bin 38 seçim masasında kurulacak toplam 212 bin sandıkta oy kullanma işlemi gerçekleştirilecek.

İspanya'da en fazla milletvekili kontenjanına sahip ilk 5 şehir ise Madrid (36), Barcelona (31), Valencia (16), Alicante ve Sevilla (12'şer) olarak sıralanıyor. 

Genel seçimler öncesinde ülke yönetimindeki siyasi belirsizlikler, Katalonya sorunu, aşırı sağın yükselişi ve işsizlik başlıca meseleler olarak öne çıkıyor.

KATALONYA SORUNU BELİRLEYİCİ

2010 yılından bu yana ayrılıkçı girişimlerin arttığı ülkenin doğusundaki Katalonya özerk yönetimindeki bağımsızlık talebi İspanya'nın öncelikli sorunu olarak ilk sırada yer alıyor.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararına rağmen 1 Ekim 2017'de Katalonya'da yapılan bağımsızlık referandumuyla bağlantılı olarak devlete karşı ayaklanma ile suçlanan 18 siyasetçiden, 9'u tutuklu olmak üzere 12'si Madrid'deki Yüksek Mahkemede yargılanıyor.

Aralarında eski Katalonya Özerk Hükümeti Başkanı Carles Puigdemont'un da olduğu, yurt dışına kaçan diğer 6 Katalan siyasetçi hakkında ise sadece ulusal sınırlarda arama ve yakalama emri bulunuyor.

Tutuklu olarak yargılanan 9 Katalan siyasetçiden 5'i genel seçimlerde milletvekili veya senatör olmak için yarışıyor.

Seçim kampanyası boyunca yapılan konuşmalarda, sağ görüşlü Halk Partisi (PP), Vatandaşlar (C's) ve aşırı sağ görüşlü Vox partileri iktidara gelmeleri halinde anayasanın 155. maddesini yürürlüğe sokarak Katalonya'nın özerk yönetim hakkını merkezi yönetime devretmeyi vaat etti.

Vox, Katalonya'daki ayrılıkçı siyasi partilerin kapatılması, buradaki siyasi liderlerinin yargılanması ve Katalonya yerel polis departmanının kapatılması gibi  söylemleri seçim kampanyasında gündeme getirdi.

Mevcut durumda azınlık hükümetiyle ülkeyi yöneten Sosyalist İşçi Partisi'nin (PSOE) lideri ve Başbakan Pedro Sanchez ise "Sosyalistlerin olduğu bir hükümette asla bağımsız bir Katalonya olmayacak." görüşünü sıkça yinelese de 155. maddeyi kullanmayı son tercih olarak gösterdi.

Anayasanın söz konusu maddesinin yürürlüğe girmesi için hükümetin bunu önermesi ve Senato'da çoğunluk oyuyla onaylanması gerekiyor.

DEMOKRASİ TARİHİNİN EN KARIŞIK SEÇİMİ

Diğer yandan İspanya'da sağda PP ve solda PSOE olmak üzere iki büyük partiye dayalı siyasi sistemin 2008-2014 ekonomik kriziyle güç kaybetmesi, 2015 yılından bu yana 3. kez ülkede genel seçime gidilmesi, faşist lider Franco'nun siyasi çizgisinde olan Vox partisinin ilk kez seçimlere katılması ve anketlerde kararsızlarının oranının yüzde 41 gibi çok büyük oranda gösterilmesi 28 Nisan'ı ülke demokrasi tarihinin en karışık seçimi haline getirdi.

Anketlerde, 28 Nisan'da hiçbir siyasi partinin ülkeyi tek başına yönetecek bir çoğunluğu yakalayamayacağı görülüyor. Mevcut durumda 85 milletvekiliyle mecliste 2. büyük parti konumunda olan, iktidardaki PSOE'nin birinci parti konumuna gelerek milletvekili sayısını 130'lara kadar yükseltmesi bekleniyor. Ancak PSOE'nin mecliste çoğunluk için 176 milletvekili sayısına ulaşması gerekiyor. 

Başbakan Sanchez, seçim sonrası PSOE'nin anlaşmaya kendisini en yakın gördüğü partinin, aşırı sol görüşlü Unidas Podemos ittifakı olduğu söyledi. Unidas Podemos lideri Pablo Iglesias ise özellikle ekonomi çevrelerinin baskılarıyla PSOE-C's koalisyon hükümeti kurulabileceği iddiasını ortaya attı. Bu iddia, İspanyol basınında da sıkça gündeme getirilse de C's lideri Albert Rivera Katalonya sorununa yaklaşımından dolayı Sanchez ile anlaşma yapmayacaklarını savunarak, böyle iş birliğine şimdiden kapıları kapattı.

Şu anda ülkedeki en büyük siyasi parti konumunda bulunan PP'nin ise ciddi oy kaybına uğraması ön görülüyor. PP ve C's'nin, ilk defa genel seçime katılacak aşırı sağ görüşlü Vox'u da alarak bir koalisyon kurma ihtimali de yeterli çoğunluğu elde edemeyecekleri beklentisiyle şu an için uzak gözüküyor.

Göçmen ve İslam karşıtı bir siyaset yapan ve özellikle Katalonya sorunuyla bağlantılı olarak İspanyol milliyetçiliğini ön plana çıkartan Vox partisinin, ilk kez katılacağı seçimlerde ne kadar milletvekili çıkartacağı da merak ediliyor.

BAŞBAKANA SERT SUÇLAMALAR

İspanya'da 28 Nisan'da yapılacak erken genel seçimler, geçmiş seçimlerden çok farklı olarak siyasi partilerin liderleri arasındaki sert söylemlerle de dikkati çekti.

Özellikle PP lideri Pablo Casado ve C's lideri Albert Rivera, Başbakan Sanchez'e sert suçlamalar yöneltti.

Rivera, Katalonya sorununa yaklaşımından dolayı Sanchez'i "devlete ihanet ve ayrılıkçı Katalan siyasetçilerin karşısında diz çökmekle" itham etti. Casado ise Bask bölgesinde terör örgütü ETA yanlısı siyasetiyle tanınan Eh Bildu partisinin, 2018 Haziran ayında PSOE'nin sunduğu güvensizlik önergesi ile son dönemlerde hükümetin açıkladığı sosyal reformlara destek vermesinden dolayı, Sanchez'i "anayasal düzeni savunan siyasi parti konumundan uzaklaşarak, elini kana bulayanlarla anlaşmayı tercih etmekle" suçladı. 

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Son dakika: MEB 81 il valiliğine yazı gönderdi! 1 Nisan'da okullar tatil olacak mı?
Saldırıdan sonra Putin'den savaş açıklaması: Meşru hedef sayacağız!