'Evli kadına kocasının gözü önünde tecavüz ettiler'

Yapılan İşkencelerle gündeme gelen Ebu Gureyb Cezaevi'nde kadınlara yapılan işkenceler bir kadın mahkum tarafından dile getirildi. Kadın mahkum, evli bir kadına kocasının gözü önünde yapılan tecavüzü anlattı.

'Evli kadına kocasının gözü önünde tecavüz ettiler'
'Evli kadına kocasının gözü önünde tecavüz ettiler'
GİRİŞ 03.08.2004 14:34 GÜNCELLEME 03.08.2004 14:34
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

İşkence fotoğraflarıyla bir anda dünya gündemine oturan Ebu Gureyb Cezaevi'nde üç ay kalan Iraklı İmtisal El Hüseyni cezaevine alınışını, içeride yaşadıklarını ve dışarıya çıktıktan sonra değişen hayatını anlattı.



Ebu Gureyb'de bir müddet kaldıktan sonra dışarıya salınan bir çok kadın yaşıyor Bağdat'ta. Cezaevindeki son kadın da önceki hafta serbest bırakıldı. Ancak tekrar içeriye alınmaktan korkan ve yaşadıklarını anlatmaktan utanç duyan kadınlar konuşmaya yanaşmıyorlar. 45 yaşındaki İmtisal El Hüseyni, 'İçeride neler olduğunu bütün dünya duymalı.' diyen tek kadın.



21 ASKER EVİMİ BASTI



İmtisal, 26 Şubat gecesi gürültüyle uyanıp odanın ortasında 21 Amerikan askerini gördüğü anın dehşetini yeniden yaşıyor; "Gece saat 2.00 civarıydı. Bir gürültü duydum. Apartmanda patlama oldu sandım. Çocukları uyandırmaya koştum. Odada Amerikan askerleri vardı ve yer döşeğinde yatan her çocuğumun üstünde iki Amerikan askeri silahını doğrultmuş vaziyette bekliyordu."



Bir apartmanın son katında 4 oğlu ve 3 kızıyla birlikte yaşayan İmtisal, askerlerin içeriye nasıl girdiğini bilmiyor. Pencere camının kırık olmasından yola çıkarak, askerlerin helikopterle çatıya indikleri ve camdan içeriye girdikleri yönünde bir tahmin yürütüyor. Askerler önce büyük oğlunun sonra da İmtisal'in başına bir poşet geçiriyor ve her ikisinin de elini arkadan bağlayarak evden çıkarıyorlar. Oğlu serbest bırakılıyor; ancak İmtisal tam üç ay sonra dönebiliyor evine. Ebu Gureyb'e götürülmeden önce bir zamanlar Saddam'a ait olan Sücud Sarayı'nda iki saat bekletilen, ardından Bağdat Havaalanı'nda altı gün boyunca sorguya çekilen İmtisal El Hüseyni, "Genç bir bayan asker ifademi aldı. Tercüman Iraklı bir Hristiyan kadındı. Beni direnişçilere yardım ettiğim için tutukladıklarını söylediler. İtiraz etmem bir işe yaramadı." diyor. İmtisal, evlerinden toplanan diğer Iraklı kadınlar gibi direnişçilere yardım etmekle suçlansa da o, Amerikalılara para karşılığı casusluk yapan komşusundan kuşkulanıyor. 'Aslında hissetmiştim.' diyor İmtisal, "Evimizin çevresindeki yoksul insanlara evdeki ilaçlardan dağıtıyordum. Bu tür hareketlerin göze battığını biliyordum."



KADINI DİCLE NEHRİNDE SALLANDIRDILAR





İmtisal El Hüseyni Ebu Gureyb Cezaevi'nin üst katında kadınların ve çocukların, alt katta ise erkeklerin kaldığını söylüyor. "Kadınları göremiyordum, yalnızca seslerini duyabiliyordum. Eğer o gün İspanyol askerleri nöbet tutuyorsa kendi aramızda sohbet edebiliyorduk. Ancak Amerikan askerleri konuşmamıza hiç tahammül edemiyordu. Konuşanı 'son hücre' diye bilinen odaya atıyorlardı. Oraya yemek getirilmiyordu ve hasta olsanız bile doktor çağrılmıyordu."



İmtisal, İspanyol askerlerin Amerikan askerlerden daha yardımsever olduğu ve erkek askerlerin kadın askerlerden daha iyi davrandığı tesbitini yapıyor. İmtisal, koğuşun en sonunda yer aldığı için 'son hücre' diye anılan odaya iki defa atılmış; ikisinde de çocuklara yemek vermesini bahane etmişler. "On sekiz yaşın altındaki erkek çocuklar bizim karşımızda kalıyordu. Onların ellerini arkadan bağlıyor, ayaklarına ağır zincirler takıyor ve bu şekilde deterjan çuvallarını taşımalarını istiyorlardı. Çocuklar yavaş hareket ettikçe 'hızlı yürü!' diye bağırıyor, onların bu haliyle eğleniyorlardı."



İmtisal, hücre ve çadır cezası dışında işkence görmemiş; ancak cezaevindeki işkencelere şahit olmuş ve tecavüze uğrayan kadınlarla konuşmuş. "Saddam'ın hizmetinde çalışan Sabah Mirza'nın karısını içeri almışlardı. Kocası Bağdat düşmeden önce emekliye ayrılmış sonra da vefat etmişti. Buna rağmen karısının ellerini buz kalıpları içinde saatlerce beklettiler. Başka bir kadın da işkence gördüğü için felç geçirmişti. Amerikan askerlerinin saçlarını ellerine dolayarak çektiklerini anlatmıştı." İmtisal El Hüseyni, El Azamiye Sarayı'nda tecavüze uğrayan iki kadınla daha konuşmuş. Evleri saraya yakın olduğu için orada tutulan kadınlar tecavüze uğramakla kalmayıp ısıtılmış şişlerle dağlanmışlar. İmtisal; "Kadınların vücutlarındaki izleri gördüm. Onlardan biri, vincin ucuna asılarak saatlerce Dicle nehri üzerinde asılı tutuldu." diyor.



KOCASININ GÖZÜ ÖNÜNDE TECAVÜZ ETTİLER



İmtisal'in şahit olduğu en dramatik olay, komşularından bir kadının kocasının gözü önünde tecavüze uğraması olmuş. "Kocasının sesini duyuyordum, 'Yapmayın, bu benim şerefim.' diye bağırıyordu.."



İmtisal El Hüseyni, işkence fotoğraflarının ardından Ebu Gureyb'e yabancı gazetecilerin geldiğini; ancak onlar gelmeden önce kadınlara 'sakın sesinizi çıkarmayın' uyarısı yapıldığını söylüyor. "O gün çayımıza uyku ilacı kattılar; çünkü çay içen kadınlar uyumaya başladı. Benimle birlikte birkaç kadın çay içmemiştik. Gazeteciler aşağıda erkeklerin yattığı katta duruyordu. Amerikan askerlerinin 'Hayır, burada kadın tutuklu yok!' dediklerini duydum. Yukarıdan parmaklıkların arasından kolumu uzatarak bağırdım. Üzerimde pembe bir gecelik vardı, elimde de tesbih tutuyordum. Aşağıya, 'İçinizde Iraklı gazeteci var mı?' diye bağırdım. İçlerinden biri 'Biz seni duyuyoruz, ne söylemek istiyorsan söyle' dedi. Ben de 'Bize yardım edin!' diye bağırdım." İmtisal, yabancı gazeteciler gittikten sonra güneşin altındaki bir çadırda beş gün bekletilmiş.



Peki, direnişçilere para verdikleri ve destek oldukları iddiasıyla içeri alınan kadınlar nasıl serbest bırakıldı. İmtisal El Hüseyni, "Felluce'deki direnişçiler, 'Kadınları bırakırsanız çatışmayı keseriz." demişler. Iraklı aşiret liderleri de bir araya gelip 'Kadınları bırakın!' çağrısı yapmışlar. Sonrasında birer ikişer çıkmaya başladık." diyor. Haziran ayının başında serbest bırakılan İmtisal o gün, dört günlük bir çadır cezasına daha çarptırılmış; çünkü evine Amerikan askerlerinin arabasıyla gitmek istememiş. Çadırda, güneşin altında geçen dört eziyetli günün ardından tekrar Amerikan arabasına binmesini istemişler ve İmtisal yeniden itiraz etmiş; "Beni kafamda bir poşetle evimden aldılar ve ailem üç ay boyunca benden haber alamadı. Şimdi zırhlı bir Amerikan arabasında, valizim yanımda sanki tatilden dönüyormuşum gibi bırakmak istiyorlar. Komşularım ve ailem benim hakkımda ne düşünür? Ben üç ay boyunca Amerikalılar için mi çalıştım sanki?" İmtisal sonunda galip gelmiş ve bir din aliminin nezaretinde evine bırakılmış.




YORUMLAR 1
  • Vatanım 7 yıl önce Şikayet Et
    ALLAH ım biz evimizde rahat yaşayıp gezip tozarken tatillere giderken 1 ..2 kıyafet az gelip 7..8 tane daha olsun ...evimde küçükmüş azda büyüğünü alayım ...o avm senin bu avm benim dolaşırken dünyanın başka yerlerinde insanlara eziyet ediliyor hor görülüyor namusuna göz dikiliyor....biz halen nefsimizi şımartmakla meşgulüz....Allah im affet bizi...:(
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Turgut Özal'a ait 'gizli' PKK dosyası sahaftan çıktı!
Şaban Sevinç: Atatürk'e rahmetli demeyin