Bektaşi Tarikatı'nın vazifesi bitti mi
Kendisi de Bektaşi olan Ziya Bey, Cumhuriyet'in Bektaşi tarikatının gerçekleştirmek istediği ıslahatları tamamladığını ve artık gereği kalmadığını yazmış.

Ahmet Güner Elgin'in Tercüman'da süren Tarikat gerçeği adlı dizi yazısından bir alıntı:
Hacı Bektaş Veli sonrası Bektaşilik
Hacı Bektaş'tan sonra kimlik değiştiren ve hayli karışan Bektaşilik'te az çok tasavvuf, büyük miktarda Hurufilik, Babailik, Batınilik, hulul ve tenasuh, Caferilik, Şiilik, İmamilik, Şamanilik, Lamalık gibi eski ve yeni birçok unsurlar vardır. Bu yüzden içinden çıkılmaz bir şekil almıştır.
Sultan II. Mahmud'un yeniçerilikle birlikte Bektaşiliğe de büyük bir darbe vurmasından sonra bir müddet sessiz kalan Bektaşiler, daha sonra bazı siyasi faaliyetlere girişmişlerdir. 19. Yüzyıl, Osmanlı tarihinde büyük seyri olan Jön Türkler hareketinde Bektaşi devrişlerinin rolü olduğunu, Ernest Ramsaur 'The Bektashi Dervishes and the Young Turks' (Moslem World dergisi 1942) makalesinde incelemiş ve ilginç neticelere varmıştır.
Bektaşiler'in Masonlar'la da ilişkileri olmuştur. Önemine binaen Ernest Ramsaur'un makalesinin bir bölümünü aşağıya alıyoruz:
'Richard Davey, 1897'de bu tarikatın Fransız mason locaları ile ilişkisi olduğunun söylendiğini duyduğunu yazar. 1867'lerde bazı Müslüman arkadaşlarının Avrupa'ya gittiklerinde mason localarına girdiklerini yazan Brown, Bektaşiler konusunda şunları söylemektedir:
Bektaşi tarikatından dervişlerin kendilerini mason gibi görmelerini ve onlarla kardeş olduklarını iddia etmelerini garipsedim. Masonluğun Türkçe karşılığı Farmason'dur ve (dindar Türkler arasında) birine hakaret etmek için kullanılır. Fakat Bektaşi kelimesi için de aynı şey söz konusudur. Zira Bektaşiler, benim anlayamadığım bir sebepten ötürü Müslümanlar, hatta diğer derviş tarikatları arasında bile saygın bir yere sahip değildirler.'
Fazıl Bey'in etkisi
Aynı şekilde diğer bir yazar da, Bektaşiler konusunda şöyle der: 'Onlar 18. ve 19. Yüzyıl başlarında yeniçerilerle birlikte Osmanlı ıslahat hareketlerinde masonların Avrupa'daki ıslahat hareketlerinde oynadıklarına benzer. Voltaire'in taraftarlarından Fazıl Bey'in yeniden düzenlediği bu tarikat, 100 yıl kadar bir süre Genç Türk Hareketi'nin teşkilatı olarak kaldı. Faaliyetleri, başka maksatlar içinde felsefi, edebi, ilmi ve siyasi idi.
Richard Davey de bazen Fazıl Bey, bazen İzzettin Bey olarak söz ettiği tarikata mensup birinin Voltaire'in etkisinde kaldığından söz eder ve 'İstanbul'a döndüğünde, zaten gizli bir cemiyet niteliğinde olan tarikata, zamanla büyük etki yapacak bazı felsefi ve özgür düşünce ile ilgili görüşler getirmişti' der.
Şu halde denilebilir ki, Türkiye'deki Bektaşiler, milliyetçilik duygusuna, bir yere kadar da olsa sahiptiler ve çeşitli davalar peşinde koşan kimseleri çevrelerinde toplayacak kadar liberal görüşlüydüler. Kadınlara bile tarikat içinde eşit haklar tanınmıştı.
Tarikat mensuplarının halifelik konusunda Şiiler'in imamlık ilkesine daha yakın olmaları dolayısıyla, Osmanlı padişahlarının halifelikle ilgili iddialarını olumlu karşılamamaları, Bektaşiler'in Jön Türk Hareketi'ni desteklemeleri için bir diğer sebep olarak gösterilebilir. Birge, Bektaşiler'in Yavuz Sultan Selim'in 1514'te Şah İsmail'e karşı açtığı savaşı, Şii İranlılar'a yakınlık duyduklarından ötürü engellemeye çalıştıklarını söyler. Bu sebeple Abdülhamid'in halifeliğin etkinliğini yeniden canlandırma konusundaki gayretleri, Bektaşiler'in karşı bir tutum benimsemelerine önayak olmuş olabilir.
Arnavut Bektaşiler
1931'de, Türkiye Cumhuriyeti içindeki bütün derviş tarikatlarının kaldırılmasından altı yıl sonrra, kendisi de Bektaşi olan Ziya Bey, Bektaşilik üzerine bir seri yazı yayınlamıştı. Vardığı netice, Cumhuriyet'in Bektaşi tarikatının uzun süredir gerçekleştirmeye çalıştığı ıslahatları tamamladığı, dolayısıyla bu tarikatın artık gereğinin kalmadığıydı. Öngördükleri ıslahatlar arasında hilafetin kaldırılması, kadınlara eşitlik tanınması ve dini taassubun azaltılması da vardı.
Ancak Bektaşilerin her zaman diğergamlıkla hareket ettiğini de söyleyemeyiz. Hasluck, Bektaşilerin propaganda yaptıkları ülkelerde, dini üstünlük kazanmak emelinde olduklarını, 1908 ihtilali sıralarında bile Arnavutluk'ta bir Bektaşi devleti kurmayı umut ettiklerini yazar. Ayrıca, 1880-1881 Arnavut Milli Hareketi sırasında Güney Arnavutluk'un bir kısmının Yunanistan'a verilmesi ihtimali ortaya çıktığında, Abdülhamid'in Bektaşiler'den şüphelendiğini de söylemektedir. Hasluck, 'Bu sıralarda Güney Arnavutluk halkı, Abdul Bey Frasheri kumandasında görünüşte Türk bölgesine gelebilecek herhangi bir tehlikeyi savunmak için ayaklandı. Fakat gerçekte amaç, Arnavutluk'un bağımsız bir devlet olmasıydı' diyerek konuya açıklık kazandırmaktadır.
(Tercüman)