Karaman'dan dikkat çeken yazı: Beklentilerde ölçülü olmak

Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman, bugünkü köşesinde dikkat çeken tespitlerde bulundu. Karaman, "Beklentilerde ölçülü" olmak başlıklı yazısında "Samimi olarak dinini yaşamak için beklentileri ve talepleri olan kesime daha sözün başında insaflı ve ölçülü olmaları gerektiğini hatırlatmaya ihtiyaç duyuyorum." dedi.

Karaman'dan dikkat çeken yazı: Beklentilerde ölçülü olmak
Karaman'dan dikkat çeken yazı: Beklentilerde ölçülü olmak
GİRİŞ 25.10.2019 20:09 GÜNCELLEME 25.10.2019 20:09
Bu Habere 15 Yorum Yapılmış

Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman, bugünkü köşesinde dikkat çeken tespitlerde bulundu.

Karaman, "Beklentilerde ölçülü olmak" başlıklı yazısı şu şekilde:

Bundan önceki yazıda AK Parti iktidarına yönelik maddi beklentileri ele almış bunların ne ölçüde karşılanabildiğini ortaya koymaya çalışmıştık.

"Bu yazıda manevi, dini, ahlaki beklentilere bakmak istiyoruz.

Samimi olarak dinini yaşamak için beklentileri ve talepleri olan kesime daha sözün başında insaflı ve ölçülü olmaları gerektiğini hatırlatmaya ihtiyaç duyuyorum.

Biz Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali (Allah onlardan razı olsun), Selçuklu, Osmanlı… devirlerinde değiliz. Ümmet coğrafyası parçalanmış, ümmeti birbirine düşürerek zayıflatan sömürgeciler maddi ve manevi varlığımızı büyük ölçüde tüketmişler. Ülkemizin üzerinden dev bir silindir geçmiş, her şeyi çağdaşlaştırma adıyla Batılılaştırma manasında dümdüz etmiş. Kendi düzenimize, kültür ve medeniyetimize dönüşü zorlaştırmak üzere uluslararası antlaşmalara imza atılmış, bağlayıcı ve bir kısmı değiştirilemez kanunlar vazedilmiş, insanımız değişmiş, Müslüman aileden gelen birçok kişi din ile alakasını ya tamamen kesmiş veya çok zayıflatmış, yönünü maddeye ve Batı’ya çevirmiş, dinine daha bağlı görünen kesimde de (müstesnalar kaideyi bozmaz) bazı zaafalar oluşmuş ve daha önemlisi teorik olmasa da fiilen ılımlı (şeriatsız) Müslümanlar haline gelmişler…

Bu tespitimiz doğru ise bizi daha iyiye götürmek için siyasete giren ve iktidara gelen insanımızın işte bu tasvir etmeye çalıştığım kesimlerin tamamından oy almaya ihtiyacı vardır. İlk adımda Hz. Ömer devrini isteyenler (diyelim ki, kendileri o devir Müslümanları gibidirler) eğer oy veriyorlarsa onların oyları, Erdoğan ve benzerlerini (benzeri varsa) iktidara getirmeye de iktidarda tutmaya da yetmiyor.

Bu durum karşısında hikmet ölçüleri içinde düşünen iyi niyetli insanımızın beklentilerini ölçülü tutmaları gerekiyor.

Evet, adalet, dînî ve millî eğitim, kültür, aile, ahlak ve âdâb konularında bana göre de haklı şikayetler var; ama bunların kısa zamanda belli bir kesimin istek ve anlayışına göre kökten değişmesi ise muhaldir.

Bu manada bir değişimi devletten beklemek de doğru değildir; çünkü devlet bütün kesimlerin devletidir.

Peki devletten ve iktidardan ne beklenebilir?

Herkese ve her kesime yolunda yürüyebilmeleri için gerekli hak ve hürriyeti vermesi beklenebilir.

Devlet bunu yaparsa gerisi her bir kesimin sivil toplum parçaları olarak yapacakları faaliyetlere, gayretlere, fedakârlıklara kalır. Kim daha çok, düzenli, planlı, programlı, hakikat bilgisine dayalı, ayakları yere basan faaliyet gösterirse gelecekte üstün söz sahibi de o olur.

Bundan önceki birçok iktidar döneminde İslâmî kesimin ayaklarında maddi ve manevi hareketlerini engelleyen bağlar, bukağılar, prangalar vardı. Bu iktidar bunları teker teker çözdü, şimdi iyi Müslümanlar olabilmek için maddi ve manevî neye ihtiyacımız var ise mevcuttur. İnsanların kendi aralarında anlaşarak -ceza alanı hariç- birçok alanda ve ilişkide şeriat kurallarını uygulamalarına da engel yoktur. Değişim için en önemli araç eğitim ve öğretim ise -ki, bence de öyledir- çocukların okul çağı öncesine ait okullardan üniversiteye kadar her kademede okul açmak, mevcut okullar içinden de amaca uygun olanlarını seçmek mümkündür.

Eğer İslâmî kesim, mevcut şartlar içindeki iktidara, “şu veya bu derecede ve manada ötekini” tut beni bırak, ötekinden al bana ver, ona yasak getir bana hürriyet… diyorsa ve bunu bekliyorsa ölçüyü kaçırmış demektir. İktidar, yukarıda tasvir ettiğim şartlar ne kadarına imkân veriyorsa ancak o kadarını yapabilir; daha fazlasının şimdilik aşılamaz engelleri vardır. Bu engelleri her bir Müslüman kendine düşeni eksiksiz yaptığı zaman ve eşyanın tabiatının gerektirdiği kadar da süreler tamamlandıkça yapabilecektir."

YORUMLAR 15
  • merhamet 4 yıl önce Şikayet Et
    bu arada vuslat bey, namazı nasıl kılıyorsunuz, abdesti nasıl alıyorsunuz, cenaze namazını nasıl kılıyorsunuz, namazın sonunda rabbena okunması gerektiğini nereden biliyorsunuz merak ettim ... aman dikkat edin Kuran'daki tarifin !!! dışına çıkmayın, mazallah uyduruk rivayetlere falan uyarsınız neme lazım ...
    Cevapla
  • Safa 4 yıl önce Şikayet Et
    Vuslat bey kabir hayatını bizahmet Kurana göre ispatını yapın da cehaletimize son verelim. Uyduruk rivayetleri önümüze getirme. Bu gaib konusudur. Yahu sen rabbena duasını namazın sonunda okumuyormusun katdeşim. Bu dua aynı zamanda ayettir. Orada iki hayattan bahsediyor biri Dünya diğeri Ahiret. Nerde kabir hayatı? Sen sen ol kimseye etiket yapıştırma . Ben etiketçi olsaydım ehli sapık derdim ama demem. Çünkü imanın değerlendirmesini Allah yapar. Sizin görüşünüze uymayanlara iftira etmeyin. Kendinizi sorgulayın derim.
    Cevapla
  • Safa 4 yıl önce Şikayet Et
    Ruhlar Allah katındadır. Adı üzerinde Gaibi Allah bilir. Doğru ahiretin başı ölümle başlarda Allah bilgi vermemiş. Bilmediğimiz alanda bu kadar olmayan şeyi uydurduk. Korkunç bir bilgi kirliliği var. Ayetlerde sürekli ahirete bilgisi vardır. Yasin suresindeki " bizi yattığımız yerden kim kaldırdı (ne güzel yatıyorduk) " mealinde ki ayeti de bu kapsamda düşünmek lazım.
    Cevapla
  • merhamet 4 yıl önce Şikayet Et
    safa bey, peki ölümden sonra, yani kabirde iken ruhlar nerede ve ne yapıyor açıklar mısın, rabbena duasında iki hayattan bahsedilir doğru, ama kabir hayatı ahiret hayatının kapsamındadır, insan ölümle birlikte aslında bir anlamda ahiret hayatına da girmiş olur, çünkü kabirde iken amel defteri kapanmış ve artık ahiret hayatı için birşey yapabilecek durumda değilsindir
    Cevapla
  • İrfan 4 yıl önce Şikayet Et
    İslam diye bir hedef ortaya konulamadı. İslamla ideal olma başka bir şey vaziyeti idare başka birşey. Hedef islam olursa Allah size yardım eder. Kimin hedefi islami bir hayat. Birkaç iyi niyetli var. Gerisi makam para menfaat.
    Cevapla
  • Ahmed 4 yıl önce Şikayet Et
    Ehli sünnet dışı hocaların sözlerine uymayınız.
    Cevapla
  • Safa 4 yıl önce Şikayet Et
    Aklın varsa Kurana uy, Peygamberimizi örnek al, çünkü Peygamberimiz Kuranı hayatına yansıttı ve o nun ahlakı Kurandı. Aişe anamızın ifadesiyle.
    Cevapla
  • salih 4 yıl önce Şikayet Et
    adamsın
    Cevapla
  • BAYBURTLU HAMDİ 4 yıl önce Şikayet Et
    Hayrettin hocam,tesbitleriniz gayet yerinde olmuş..biz müslümanlar,akletmeyi ,bilgiyi ve uygulamaları eğer uydurulmuş dine göre değil de,indirilen dinimize göre yaparsak; inşaallah asırladır süren bu zilletten kurtuluruz...selamlar...
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Bakan Bolat: Kamu kurumları İsrail firmaları ile ticaret yapmıyor
Seçim için hazırlıklar tamam! İlk önce o şehirlerin sonuçları gelecek