27 Mayıs’ın tanıkları Haber7’ye konuştu: Fırıncı Abi o günleri ve Menderes’i anlattı

Bediüzzaman’ın talebelerinden Mehmet Nuri Güleç, 27 Mayıs döneminin Haber7 için anlattı. Demokrat Parti’nin İslam’a hizmetlerini sıralayan Fırıncı Abi, Adnan Menderes’ten bahsederken duygulanarak “İnşallah ahirette görüşeceğiz” dedi.

27 Mayıs’ın tanıkları Haber7’ye konuştu: Fırıncı Abi o günleri ve Menderes’i anlattı
27 Mayıs’ın tanıkları Haber7’ye konuştu: Fırıncı Abi o günleri ve Menderes’i anlattı
GİRİŞ 27.05.2020 09:09 GÜNCELLEME 27.05.2020 09:15
Bu Habere 27 Yorum Yapılmış

Haber7 - Tarık Dağlı

 

 

27 Mayıs 1960 Türk siyasi tarihine bir kara leke olarak yazılmıştı. Ülkeyi Türkçe ezandan kurtaran, Müslüman halka dinini tekrar özgürce yaşam fırsatı tanıyan Menderes hükümeti türlü bahanelerle derdest edildi. Ve cuntacı kafaların bugün bile alçak tehditlerinde hedef göstermekten çekinmediği idam sehpaları, demokrasi tarihine utanç vesikası olarak geçti. O günleri bizzat yaşayan isimlerden, Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Mehmet Nuri Güleç ise döneme dair hatıralarını Haber7 için anlattı. Fırıncı Abi olarak tanına Güleç, Adnan Menderes’ten bahsederken sürekli dualar ederken, Menderes ile karşılaştığı son anı hatırladığında duygulandığını söyledi. İşte Fırıncı Abi’nin sözlerinden 27 Mayıs günleri.

ÇOK ACI BİR SAHNE

 

 

Biz hem Risale-i Nur neşriyatı ile meşgul olan bir dini cemaat mensubu olarak bir taraftan da Adnan Bey gibi çok kahraman ve hakikaten hürriyet aşığı aynı zamanda İslam fedaisi bir zatı böyle darbeyle makamında uzaklaştırmak ve sonunda da malum akıbete düçar etmek tabii bizi çok rahatsız etti. Muhtelif cihetlerden bizim için acı bir sahne oldu.

MAALESEF 15 TEMMUZDAKİ GİBİ OLMADI

Ben 1935’lerde camide ezan Türkçe okunuyor “Tanrı uludur” diye. Ağabeylerim evde “Allahuekber Allahuekber” diye okuyorlar. “Ya niye orada öyle burada böyle” diye merak ediyordum. Sonra öğrendik ki ezan aslından değiştirilmiş ve bunu 16 Haziran 1950’de tekrar eski haline getirmişti Adnan Bey. Seçimler 14 Mayıs’ta yapıldı, çok kısa zamanda da –Allah rahmet etsin hepsine- Adnan Bey ve o zamanki parlamenterlerin (Hepsi dünyada gitti, ahiretteler. İnşallah görüşeceğiz) gayreti ve himmeti ile ezan Arapça okunmaya başlandı yeniden. Ve tabii bu millet Adnan Bey’e bütün manevi duygularıyla sahip olmakla beraber bilemedi o esnada ne yapılacağını, maalesef 15 Temmuz’daki gibi olmadı.
Tabi nihayet o işi, darbeyi yapanların da hepsi gitti ahirete. Hepimiz oraya gideceğiz. Orada bir hesap vereceğiz. O esnada ilk günde buhranlı bir şekilde hissettik yaşananları. Sonsuz kudret sahibi olan Allah’a tevekkül etmekle kendimizi teselli ettik. Hatta bizim Hizmet rehberi diye bir kitabımız vardır. Onun sonunda bir mektup yazmıştık. “Kader her şeyden üstündür. Biz bu badireyi gene atlatacağız” diye.

LAİKLİĞİ KOMÜNİST RUSYA’DAN ALDILAR

Hakikaten ondan sonra neler oldu, kaç türlü manalar, kaç türlü olaylar. Ve şimdi buraya geldik.
Laikliği yanlış anladılar. Laiklik o dönem dünyada iki şekilde uygulanıyordu. Birisi; komünist Rusya’da dini kökünden kaldırmak, diğeri; Batı’da olduğu gibi din hürriyeti şeklinde… Biz ise Batı ile beraber oluyoruz ama tamamen Rus tipi bir laikliği tercih edildi. Ve Adnan Bey bunu kırdı. İslami bir hürriyet getirdi. Laikliği İslam hürriyeti manasında telakki etti. Dolayısıyla dini bakımdan bir ferahlık meydana geldi.

“RAMAZAN’DAN CAN HAVLİYLE ÇIKTIK!”

Onun için hiç unutmam 1950’den sonraki gelen ilk Ramazan’ın bitiminde Falih Rıfkı Atay makalesinde bayram sonrası yazdığı ilk makalesinde “Ramazan’dan can havliyle çıktık” ifadesini kullandı.

Allah rahmet etsin, Adnan Bey’i en son 1957’de Fatih Camii’nde görmüştüm. Seçimle öncesinde Fatih Camii’ne gelecekti. Caminin Karadeniz tarafına bakan arka kapısından gireceğini öğrendik. Kendisiyle en son orada bir musaffa ettik, kucaklaştık. Şimdi hatırlayınca duygulandım.

AHİRETTE GÖRÜŞMEK ÜZERE

Allah razı olsun, Risale-i Nur’un neşirleri için 1957’den sonra emir verdi. Kağıt darlığı vardı, paranız olsa bile kağıt bulup alamıyordunuz. Sanayi Bakanı ısrarlara rağmen veremiyor. Başbakan, o zamanki kağıt fabrikalarının genel müdürüne bizzat kendisi emir veriyor. O kağıtlar sırtında taşıyan adamlardan birisiyim.

İnşallah “Ahirette görüşmek üzere” demekten başka tesellimiz yok. Zaten hakiki teselli de bu… 

KAYNAK: HABER7 | ÖZEL
YORUMLAR 27
  • siirtli 4 yıl önce Şikayet Et
    mekanı cennet olsun ALLAH rahmet eylesin
    Cevapla
  • Sezgin 4 yıl önce Şikayet Et
    Mehmet Fırıncı abi maaşallah çok güzel yorumlamış. Allah rahmet eylesin
    Cevapla
  • Ali Köylü 4 yıl önce Şikayet Et
    Batı tipi laiklik olsa iyi mi olacaktı yani. Bu kadar okumaya bunu anlamış.
    Cevapla
  • e.a... 4 yıl önce Şikayet Et
    Köylü kardeşim kalu selama
    Cevapla
  • kmrl 4 yıl önce Şikayet Et
    bu kadar okumaya sen bunu nasıl anladın sahi
    Cevapla
  • Ömer Şems 4 yıl önce Şikayet Et
    Kardeşim keşke anlatılanları biz doğru okuyup , doğru anlayabilseydik.
    Cevapla
  • ek9 4 yıl önce Şikayet Et
    yapanın yaptığı yanında kar kaldı insanın içi en çok buna yanıyor.
    Cevapla
  • Envers 4 yıl önce Şikayet Et
    Allah rahmet eylesin. O zalimlerede hakkım haram olsun.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Halep'te Suriye Ordusunun üst düzey komutanına pusu!
Türkiye ve İran'dan Suriye kararı! Bakan Fidan canlı yayında duyurdu