Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay: Şu anda sokak kısıtlaması gündemde değil

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, CNN Türk'te Tarafsız Bölge'de Ahmet Hakan'ın sorularını yanıtladı. Fuat Oktay, yabancı bir haber ajansının Türkiye'de koronavirüs nedeniyle yasaklar geleceği yönündeki iddiasıyla ilgili, "Şu anda sokak kısıtlamaları gündemde değil. Süreci çok şeffaf götürüyoruz, Dolayısıyla gidişat ile alakalı almamız gereken tedbirler varsa alırız." dedi.

GİRİŞ 21.10.2020 20:41 GÜNCELLEME 21.10.2020 22:48
Bu Habere 3 Yorum Yapılmış

İşte Fuat Oktay'ın açıklamalarından satırbaşları:

TBMM'de plan bütçe komisyonunda bütçeyi sundunuz. Önünüzde bir maraton var, ne kadar sürer bu maraton?

Genel Kurul tarihi netleşmemiş olmakla birlikte 1-1,5 aylık bir süre görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı sisteminin 3. bütçesi bu. Yeni sistemle alakalı da yeni teamüller oluşmaya başlamış oldu. Yeni bütçeyi de bugün sunduk, hayırlı olsun. Eski sistemle fark burada, yeni sistemde bütçenin sahibi Cumhurbaşkanı'dır. Eski sistemde Başbakanlıktı. Strateji Bütçe Başkanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile birlikte.
Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla, öngörüleriyle bütçe onun başkanlığında nihai hale getirilir ve Meclis'e teklif edilir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçildikten sonra birtakım aksaklıkların giderilmesi için bir çalışma başlattınız. O çalışma tamamlandı. Sistem aksaklıkları giderilmiş olarak devam ediyor diyebilir misiniz?

Bundan önceki sisteme baktığımızda Cumhuriyet'in kuruluşuyla başlayan bir sistem değişikliği. Neredeyse 100 yıla yakın bir sürede bir sistemin olgunlaşması. Mükemmel sistem yoktur. Her sistem gelişmeye muhtaçtır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi niye ortaya çıkmıştı? Çift başlılıktan, kararların hızlı alınamamasından, esnek olunamamasın, hantallıktan ve içinde bulunduğumuz şartları, Covid'i düşünün. Eski sistemde devam edecek olsaydık bugün konuşacağımız konular farklı olurdu. Yeni sistemle çok hızlı ve esnek karar alınıyor.

Eski sisteme baktığınızda kurul, Bakanlar Kurulu, Meclis, Cumhurbaşkanı derken fırsatı kaçırmış oluyordunuz. Yeni sistemde saatlerce bunları yapabilecek durumdasınız. Bu anlamda baktığımızda yeni sistem fonksiyonunu muhteşem şekilde icra etmekte.
Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Azerbaycan ve dünyanın diğer bölgelerindeki gelişmelere bakıldığında ne dediğimi çok iyi anlarsınız.

Covid salgını da buna çok net bir örnek oldu. Yeni sistemden sonraki ekonomik saldırıyı hatırlayın. 2019 sonuna kadar çok hızlı toparlandık.

Yeni sistemin getirdiği dinamizm. Ama eksiklikleri olmayacak mı? Mutlaka olacak. İlk defa Türkiye vesayetlerden uzak, Meclisi'nin ve kendi vatandaşının halk oylamasında onayladığı bir sistemde yani sivil iradeyle sistem değişikliğine gidiyor.

Sorunlar için bugün de çalışıyoruz. Bu sorunların nasıl giderileceğini konuşuyoruz. Sonuçları bulduk, çözümleri üretiyoruz. Bu dinamik bir süreç olduğu için 50 yıl sonra da, 100 yıl sonra da devam edecek. İki yıl sonra mükemmel bir yapı var dediğimizde ülke olarak kendi önümüz kapatmış oluyoruz.

KARABAĞ'DA YAŞANAN KRİZ

Türkiye Azerbaycan'dan yana tavır aldı. Azerbaycan'ın iyi bir durumda olduğunu düşünüyor musunuz?

Azerbaycan 1992'de, Sovyetler'in dağılmasından sonraki Azerbaycan'la bugünkü Azerbaycan'ı ve Ermenistan'ı kıyaslayın. Kendi vatandaşının, ülkesinin, şehirlerinin refahına ve kalkınmasına odaklanan bir Azerbaycan; diğer tarafta düşmanlığa odaklanan ve Türk düşmanlığı paydasından giden, içeride kalkınmaktan ziyade iç politikadaki sorunlarını da Türk düşmanlığı boyutuyla örtbas etmeye çalışan bir Ermenistan.
1992 ve 2021 dediğinizde çok farklı iki ülkeyi buluyorsunuz. Kalkınan, gelişen bir Azerbaycan. Sadece ekonomik anlamda değil, kurumsallaşan ve uluslararası boyuttaki ilişkilerini de güçlendiren bir Azerbaycan. Öbür tarafta daha da geriye giden ve hamaset duygularıyla hareket eden bir Ermenistan.

Bu iki ülkeyi karşı karşıya getirdiğimizde kimin daha iyi olduğu anlaşılır. Bu zihniyette yetişen gençlerin, çalışan devlet kurumlarının, sözde ordusundaki yapılardan bir devlet ortaya çıkar mı? Savaş ortasında sivillerin üzerine roket fırlatacak kadar korkak, alçak, kalleşçe, bu ifadeleri kullanmak istemem, bize yakışmıyor bu ifadeler ama tam da Ermenistan'ın, terör devletinin tutumunu yansıtıyor. Saldırıda sivillerini kaybeden bir devletin soğukkanlılığını koruyup ve sivillere karşılık vererek değil, sadece askeri anlamda karşılık verecek bir devlet görüyoruz.

İşgalci olan, terör devleti gibi olan bir yapıya bütün dünyanın neredeyse destek verdiğini, hem zulmüne hem sivilleri katletmesine sessiz kaldığını görüyoruz. Diğer taraftan işgalcileri kendi topraklarından çalışmaya bir devletin sanki saldırdığı gibi bir algı görüyorsunuz. Burada bir adaletsizlik görüyoruz. Biz şunları ifade ettik: 1) Azerbaycan haklıdır, kendi topraklarında davasını savunmaktadır. Ermenistan işgalcidir.
Azerbaycan daha iyi durumdadır, haklılığını da göstermiş durumdadır. Biz sonuna kadar Azerbaycan'ın yanında olacağız.

Azerbaycan'dan bir askeri talep olsa Türkiye karşılayacak mı?

Cumhurbaşkanımız bunu ilk günden belirtti. Türkiye tereddüt etmez, Cumhurbaşkanımız hiç tereddüt etmez.

Sahada durum ne şu anda?

Sahada durum iyi, ilerleme sağlanıyor. 100'ün üzerinde yerleşim birimi şu an da kurtarılmış durumda. Bu ilerleme de devam ediyor. Ateşkes kararı alınıyor ama hem şikayet eden hem de daha ateşkesin imzası kurumadan bir terör devleti var. Bu da işin anlaşılmaz tarafı. Azerbaycan tarafında çok ciddi askeri başarı elde ediliyor.
Ermenistan ekonomisinin de ordusunun da buna uzun süre dayanabilmesi mümkün değil. Dışarıdan illegal boyutta, askeri destek geldiğini biliyoruz, görüyoruz. Mühimmat olarak geldiğini görüyoruz. PKK'nın PYD'nin bölgede savaşçı olarak değerlendirildiğini görüyoruz. Bu yeni de değil. Elimizde belgeleri vardır bunların.

TÜRKİYE'NİN CİHADİSTLERİ AZERBAYCAN SAFLARINDA SAVAŞMAYA GÖTÜRDÜĞÜ İDDİASI

Macron boş kaldıkça Türkiye üzerinden kendi tanıtımını yapmıyor. Macron'u ciddiye almaya gerek yok, hele hele Türkiye ile ilgili ne söylediğini. Türkiye'nin buna ihtiyacı yok. Türkiye ile Azerbaycan arasında zaten askeri iş birliği anlaşması vardır. Azerbaycan'ın böyle bir ihtiyacı olursa açıktan yapar bunu Türkiye. Dolaylı yönlere gitmesi gerek yok Türkiye'nin, Azerbaycan'ın da yok.

Türkiye'nin dünyayla ilişkisini koparmaya yönelik bir harita çizilmeye çalışılıyor.
Derdimiz iki bölgenin de hem iletişimini sağlamak hem de gelişmeye katkı vermek. Ekonomik gelişme barışa katkıdır. Refah arttıkça barış gelişir. Durup dururken bir bakıyorsunuz Tovuz'a saldırıyor. Doğal gaz, petrol boru hattının ve demiryolunun geçişi var orada. Gence de enerji hattının üzerinde olan bir şehir. Ermenistan şunu söylüyor: Ben Karabağ ile başladım, dünyanın her yerinden Ermenileri taşıdım buraya ve Türkleri sürdüm. Sesini çıkaran olmadı.

Azerbaycan topraklarına yedi rayon diye ifade ettiğimiz yedi tane şehri işgal etti. Ne oldu? 'Çözüm bulalım' denildi. Kim bulacak? MİNSK grubu. Ne yaptı bu eş başkanlar? Eş başkanlar ne yaptı? Çözüm bulmamak adına ellerinden geleni yaptılar. Aslında çözüm, çözümsüzlüğün ta kendisiydi. Ermenistan'ın da arzu ettiği buydu.

Sizce Rusya Ermenistan taraftarı mı?

Rusya'nın bir resmi açıklamaları var, bir de sahadaki fiili durumları var. Resmi açıklamalarına baktığınız zaman her iki ülkenin başkanlarıyla da görüşme ve sorunu çözme şeklinde bir deneme yaptı ve olmadı. O görüşmede Türkiye'nin yer almaması büyük bir eksiklikti. Türkiye'nin yer almadığı bir masadan çözüm çıkma şansı yok. Burada fiili duruma baktığımızda tarafsız bir yapıyı görmüyoruz.

Azerbaycan sahadaki ilerleyişini sürdürdükçe ve belli bir noktaya geldiğinde Rusya'nın Ermenistan'ın yanında yer alacağını düşünüyor musunuz?

Ümit ediyoruz olay o boyutlara gelmez. Rusya ile de çok yakın anlamda çalışıyoruz. Rusya belki dünyadaki bütün karmaşaların içerisindeki en sağlıklı diyalog kurduğumuz ve birlikte çalışma ülkelerden birisi, anlaşamadığımız birçok konu olmasına rağmen.
Bir ülkeyle sorunlarımız olabilir ama birlikte çalışabileceğimiz alanlarımız da olabilir, Türkiye olarak başardığımız bu. Farklı bir gelişme olursa Türkiye net tavrını ilan etmiştir.

KKTC SEÇİMLERİ

Kıbrıs halkı kendi iradesiyle seçimini yaptı. KKTC, Türkiye'nin tanıdığı bir devlettir. Orada kadim bir kardeşlik vardır. Sadece seçimler bakımından değil, daha derinden baktığımızda resim netleşir. Kıbrıs'ta biz 1571'den sonra 300 yıl hükümranlık sürmüş bir milletin torunlarıyız.

1974 Barış Harekatı sonrasında hala birlikte olabiliriz amacıyla öncelikle devleti kurmadık ve çözüm bulunabilir düşüncesiyle Maraş kapalı tutuldu. Annan planına evet dendi ve yıllarca Kıbrıs Türkü'nün adadaki haklarını kabul etmek istemeyen, "tamamen ben olayım" diyen bir Rum kesimi. Şimdi aslında Kıbrıs'ta oylanan şuydu: Federasyonun çözüm olmadığını gördük ve bu çözümsüzlükle gitmek istemiyoruz.

Federasyon olayıyla ikinci bir elli yılı kaybedemeyiz, biz artık egemenlik temeline dayalı iki devlet konuşabiliriz. Çoğunluk, federasyon fikrine hayır dedi.

Türkiye karışıyor diyenler şunu görmeli. Türkiye her yıl Kıbrıs'la bir protokol yapar. Bir bütçe ayırır Türkiye ve kendi meclisinden de geçer. O bütçenin içerisinde Kıbrıs'la alakalı da oturulup sağlık, ulaşım vb. yardımlar konuşulur.

Karışmanın nereden geldiğini söyleyeyim. KKTC'yi uzaktan yakından tanımayan AB'ye baktığınızda seçim dönemine baktığınızda Kuzey Kıbrıs'a yardım çıkarıyor.
Pompeo'yu gördünüz, Kıbrıs'a öncesinde gelmedi, seçim zamanı geldi. AB'nin para yardımı da seçim zamanı oldu.

Fransa'nın temsilcisi Kıbrıs'ta ve Akıncı'yı ziyaret ediyor. Eğer ki birisi seçime karışıyor diye bir feveran olacaksa bunlara bakmak gerekiyor; AB'ye, BM'ye...

Bunu kamuoyuna neden deklare etmediniz?

Kovid salgınıyla ilgili biz gece gündüz oradaydık. Türkiye'nin tüm imkanlarını açtık. Bizim ilimize nasıl gidiyorsa, aynı uçaklarımız oraya da gidiyor. Yetersiz olduğunda orada da hastane yaptık.

Doğu Akdeniz'de durum ne? Gemimiz nerede?

İllaki lokasyona takılmamak lazım Doğu Akdeniz'de. Biz diyoruz ki bizim bir kıta sahanlığımız var. Kendi bulunduğumuz alanda araştırmamızı yaparız diyoruz. Yaptığımız şey kendi kıta sahanlığımızda, hiç kimseden herhangi biri izin almaya ihtiyaç hissetmediğimiz bir yerdeki çalışmalara dışarıdan bir müdahaleden bahsediyoruz.
İstediğimiz yerde araştırma tabii ki yaparız, yapıyoruz da. Bizim tanıdığımız KKTC'den aldığımız ruhsatlar çerçevesinde KKTC de hem sismik hem sondaj araştırmalarına devam edecektir.

Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki orantısız ithamlar vardı, Ermenistan 100 yıldır Ermeni soykırımı diyerek ekmek yemiştir. Burayla bağlantısı, düşünün ki komşunuz geliyor sizin topraklarınızda hak iddia ediyor ve size dönüp "Sen sıkıntı oluşturuyorsun" diyor.

Sevilla diye bir harita var. Kendilerinin bir tane profesöre gidip yaptırdığı bir harita.
Uluslararası hukuku da bir tarafa bakın. Vicdanı olan sorgular. Cumhurbaşkanımızın "ana karaya hapsedilmek isteniyor Türkiye" dediği olay budur.

Kıbrıs'ın niye bu kadar önemli olduğunu şimdi anlayabiliyor musunuz? Fransa, AB için, bizim için Kıbrıs'ın ne demek olduğunu anlayabiliyor musunuz?

Ana karanın kıta sahanlığı vardır. Adacıkların kıta sahanlığı söz konusu olamaz.
Değil Yunanistan, kim olursa olsun, Türkiye ne bir karış toprağını, ne de denizindeki bir damla suyunu, hele hele gelecek nesillerin hakkını hiç kimseye vermez. Bedeli ne olursa olsun. Bu kadar net söylüyoruz. Kendi toprağımızda, kendi mavi vatanımızda çalışmalarımızı yapıyoruz. Nasıl ki biz kimseye karışmıyorsak, kimse de bize karışmasın.

Sokak kısıtlamaları başlayacak mı?

Şu anda sokak kısıtlamaları gündemde değil. Süreci çok şeffaf götürüyoruz, Cumhurbaşkanımız çok açık bir şekilde paylaşıyor. İl il hatta ilçe ilçe veriler toplanır ve detay analizler yapılır. Dolayısıyla gidişat ile alakalı almamız gereken tedbirler varsa alırız. Bizim yaklaşımımız olabildiğince normal şartlar altında götürüyor olmak. En tepenin olduğu dönemde biz birkaç hafta sonu belirli sınırlamalar dışında ileri gitmedik. Mayıs sonrası normalleşme planı çerçevesinde ilerledik. İlave tedbirler gerekirse düşünülebilir. Her bakanlık ve kabinede veriler gelir tekrar değerlendirilir ve o çerçevede tamamen veriye dayalı kararlar veriyoruz. Bölgesel yoğunluk yaşıyoruz.  Tedbirlere uyulduğu zaman mutlak düşüşün yaşandığını görüyoruz.

AYM TARTIŞMASI

Geçmişinde acı tecrübeler olan bir milletiz ne yazık ki. Özellikle vesayet rejimlerini ve ortamlarını hatırlatabilecek her türlü söyleme dikkatli yaklaşmalıyız. 15 Temmuz'da hain bir girişim vardı. "Ayıkladık, temizledik, bitti. Dolayısıyla bundan sonra kim ne derse desin' diyemeyiz.

'Bilmem nerenin ışıkları yanıyor' dediğinizde Türkiye'nin, hele hele Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde tolerans gösterebileceği bir yaklaşım değildir. Siyaseten de, kurumsal olarak da gerekli tepki verilmiştir.

İstifası AYM'nin kendi içerisinde değerlendirilmelidir. Bu şık bir tartışma değildi. Ümit ediyorum ki onu demek istememiştir ama herkes dikkatli olmak zorunda. Talihsiz bir açıklamaydı. Sorumlusu, sorumluluğunu taşımak durumunda.

FETÖ bir kripto örgüt. Burada bu örgüte mensup mu değil mi bunu belirlemenin zorluğu ortaya çıkıyor?

Bununla ilgili yeni alımlarda güvenlik soruşturması yapmalıyız.

Önünde engel mi var?

Var. AYM iptal etmiştir. Hukuk devleti olmak birincil önceliği olmak zorunda.

AYM de diyor ki; 'Ben bir karar aldım, en son Enis Berberoğlu kararı. Alt mahkeme beni dinlemiyor' diyor

AYM de kendi yetkileri çerçevesinde karar alıyor. Kendi aralarında bir çözüme ulaşacaklardır. Bu çözüme ulaşmanın yolu o mesaj değildir. Yargı kendi içinde ortak bir konuya ulaşamayacaksa kusura bakmasınlar o dönem geride kaldı. Bu sorun süreç içinde kendi içinde çözülecektir. Usulen orada bir sıkıntı olduğu ve yeniden yargılamanın gerektiği... Sürenin az ya da fazlalığı olayı da değil.

AB ÇATIRDAMAYA BAŞLAYAN BİR YAPI

AB çatırdamaya başlayan bir yapı. Ötekileştiren bir yapıya doğru gitti. Çok seslilikten bahseden değerler bütünü birdenbire tek sesliliğe dönüştü. Bu yapı daha küçük ülkelerin de neredeyse tutsak ettiği bir yapıya dönüştü. Veto hakkı ya da bir AB üyeliği diye... Sanki futbol takımı tutar gibi...

Adam diyor ki Yunanistan haksız ama AB üyesi, biz onun yanındayız. Aynen... Atina Meis'in güneyinde 40 katı büyüklüğünde kıta sahanlığı iddia ediyor. AB birebir konuştuğunda hiçbiri bunun haklı olduğunu söylemiyor. Çık bunu kamuoyu önünde söyle dendiğinde diyemiyor.

Türkiye masadan da kaçan bir ülke değil. Bir aylık sürecin sonunda Mısır'la yapılan anlaşma geldi önümüze. AB ile görüştüğümüzde haklısınız dememe şansı yok zaten. Güney Kıbrıs'ı nasıl AB üyesi yaptığınızı biliyoruz ama sonuç değişmiyor. Türkiye ile ilgili Türk milletine, Türkiye'de yaşayan herhangi bir kişiye bir şey yaptırmak istiyorsanız tehdit edin. Bu bizim kararlılığımızı arttırır. AB'nin tehditlerinin bir şey ifade etmediğini kendilerine de söylüyoruz.

İletişimin tehditler üzerinden gitmesi kadar yanlış bir şey yok. Çözüm önerileri ya da farklı mekanizmaların kurulması çerçevesinde gider. Tehditlerle iş yapan ne bir ülkeyiz, ne bir milletiz. Yeni bir duruma göre hızlı bir şekilde adapte oluyoruz. Sorunları arttırarak Türkiye'yi biraz daha oyalarız gibi beklentiler varsa da bunu da biz açıkça konuşuyoruz.

 

YORUMLAR 3
  • Ramo 3 yıl önce Şikayet Et
    Mübarek hergun 2000 yeni vakka çıkıyor adamların umrunda değil halk için değil kendileri için çalışan bu tiplerden topluma gram hayir gelmez
    Cevapla
  • Tag 3 yıl önce Şikayet Et
    Belediyeci politikadan DEVLETçi(isim değil) politikaya zor geçildi. Bunun için bedel ödeyen isimler aşağılandı. Tekillerin haklı olduğu yaygarası pompalandı.
    Cevapla
  • halil 3 yıl önce Şikayet Et
    Biz Ermeniyiz diyen solcular,pkk yandaslari,sol,komunist sosyalist partiler birtaneniz Ermenistani sivilleri katlediyor diye lanetlemiyor..kitapsiz imansizlar.ermeni sevdalilari sizi..Sivilleri katletmeyin desenize..Azerbeykan Ermani halkini bombaliyormu kitapsizlar..adiler..
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Kötü haberi duyurdular: Fenerbahçe o ligde oynayamaz! İşte sebebi
Bayraktar TB3'ten bir büyük başarı daha