Toryum Türkiye'de, uranyum Türk devletlerinde! Dünyaca ünlü fizikçi: Bunlar yapılırsa...

Dünyaca ünlü Türk fizikçi Prof. Dr. Saleh Sultansoy, İsrail’in işgal ve katliam iştahına paralel bölgede büyüyen risklerin Türkiye’nin nükleer güç olma ihtiyacını hayati hâle getirdiğini söyledi.

Son Hindistan-Pakistan gerilimi ve İsrail-İran savaşını hatırlatan Sultansoy “Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk iktidar günlerinden bu yana çok kararlı. Bazı odaklar bunu sabote etti. Hâlen çok geç değil. Stratejik teknolojilerle ilgili hazırlanacak bir yol haritası ile 10 yıl içerisinde nükleer bir aktör hâline geliriz” dedi. 

“Cumhurbaşkanı’mız savunma sanayi hamleleri ile nükleer faaliyetlerin eş güdümlü ilerlemesini istiyordu” tespitinde bulunan TOBB Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saleh Sultansoy “Maalesef nükleer boyut devlet içi odaklar eliyle akamete uğratıldı” diye konuştu.

KARANLIK NOKTALAR VAR

Son gelişmelere paralel Erdoğan’ın konuyla ilgili yeni raporlar istediğini iddia eden Prof. Dr. Sultansoy şöyle devam etti: 

2006’da Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu, ‘Nükleer Teknoloji Gelişim Programı’ uygulaması başlattı. O dönem başbakan olan Erdoğan 3 milyar dolarlık bir bütçe ile programın başlamasını istedi. Sayın Erdoğan çok kararlıydı. Çalışmaların bir an önce başlamasını istedi ve gerekirse bütçeyi revize edelim talimatı verdi. Ancak 2007-2015 aralığında alınan karar ve Erdoğan’ın ısrarlı tutumuna rağmen devlet içi odaklar faaliyetleri sabote etti. Hatta bu ideal unutturuldu. Sinop nükleer teknoloji havzası olarak belirlendi. Hâlen bu projenin sabote edilmesiyle ilgili ciddi karanlık noktalar var. Siyasi iradenin ve kurul kararlarının uygulanma mecburiyeti vardı, uygulamadılar.

YOL HARİTAMIZ BELLİ

Devlet aklı yeniden harekete geçti. Cumhurbaşkanı’mız da aynı kararlılığını sürdürüyor. Şayet ciddi bir nükleer seferberlik ilan edilirse 10 yıla kalmaz dünyanın nükleer ülkeleri arasına gireriz. Proton hızlandırıcı, toryum mükemmeliyet merkezleri, ileri düzey nükleer reaktör kurulumu gibi başlangıç etkinliklerine start vermemiz gerekiyor. Şu an AR-GE’ye ayrılan payda, kayda değer bir artış var. Bir de en az teknolojik altyapı kadar önem arz eden bilim kadrolarının kurulması şart. 



İKİ ADIMDA İLERLEMELİYİZ

Kişisel kanaatim Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, çok özel bir yapılanmaya gitmek zorunda. Mesela ABD’de nükleer çalışmalar bilim ve nükleer ofis çalışmaları ile yürütülüyor. Bizim ilk 5 yılı kadro ve teknolojik altyapıya; ikinci 5 yılı ise nükleer zenginleştirmeye ayırmamız lazım. Ruslar yaklaşık 300 bin kişilik bir mesai ile istediği sonuca ulaştı. Diğer devletlerde de durum farklı değil. Bizim de böyle bir seferberlik ilan etmemiz ve bir biçimde bu sürece Türk dünyasını da dâhil etmemiz gerekiyor. Hiç vakit geçirmeden laboratuvarlar açılmalı. Bir bilim kent projesi hemen hayata geçmeli. Umarım bu defa başarırız.

TÜRKİYE'NİN DOĞAL HAKKI

Türkiye’de özellikle savunma sanayi ve benzeri alanlarda yaşanan olağanüstü gelişmelerin toplum nezdinde büyük heyecan oluşturduğuna dikkat çeken ünlü fizikçi Prof. Dr. Saleh Sultansoy şunları söyledi:

Nükleer güç olmak nükleer silahtan ibaret değildir. Sağlık, enerji dâhil birçok alanda bu teknoloji ile farklı bir boyut yakalanır. Biz daha bu yüzyılın başlarında dünyanın en büyük güçlerinden biriydik. Osmanlı kendi zamanında bugünkü imkânlarla kıyaslandığında devrinin nükleer gücüydü. Şahi topları buna en büyük delildir. Bizim tüm bu kadro tanzimi ve teknolojik altyapı süreçlerini tüm âleme ilan ederek yapmamız da gerekmiyor. Bakın Pakistan ve Hindistan dâhil birçok ülke böyle yaptı. Türkiye’nin bu teknolojiye sahip olması hem çok doğal bir hakkı hem de zaruriyet. Artık bundan kaçamayız. Üstelik sadece kendi sınırları için değil öncelikle Türk dünyası ve sonra da İslam âlemi için bu stratejik bir koruma kalkanı olur. Diğer yandan ham madde açısından dünyadaki en avantajlı ülke de Türkiye. Uranyum kaynaklarının yüzde 30’a yakın kısmı Türk devletlerinde. Dünya toryum rezervinin ise yüzde 20’si Türkiye’de. Bunlar Allah’ın bir lütfu.