17 Ağustos’un fotoğraflarının öyküleri

Yarın 17 Ağustos'un 10. yılı... Fotoğraf karelerinde o anlar dondu ama hayat akıp gitti. Ekmek taşıyan gözü yaşlı dede hayatta mı? Torunlarına gövdesini siper eden kadın şimdi nerede?

17 Ağustos’un fotoğraflarının öyküleri
17 Ağustos’un fotoğraflarının öyküleri
GİRİŞ 16.08.2009 10:38 GÜNCELLEME 16.08.2009 10:38
Bu Habere 5 Yorum Yapılmış

Elinde ekmek arkasında enkaz, gözyaşlarını silen bir dede dersek akla depremde çekilen “Ekmekli Dede” geliyor. Depremin simgesi olan bu fotoğraf gibi daha niceleri var. Hafızalara kazınan o kareleri ölümsüzleştiren ve o karelerde yer alan kişilerle konuştuk, 17 Ağustos’un üzerinden geçen 10 yılda nelerin değiştiğini anlattılar

Türkiye defalarca depremin ne denli korkunç olduğuyla yüz yüze geldi. Televizyondan izlenen görüntüler, gazetelere çıkan fotoğraflar ise depremde yaşanan dramı gözler önüne seren en etkili araç. Gerek 17 Ağustos, gerek Düzce gerekse Bingöl depreminde öyle fotoğraflar çekildi ki kimi yürekleri burktu, kimi ise simge oldu. Tıpkı “Unutmayacağız, unutturmayacağız” sloganı gibi.

kullanOnlar arasında elinde ekmek olan bir dedenin gözyaşlarını sildiği fotoğraftan torunlarını korumak için siper olan babaanneye, küçük bir kızı kendi çocuğu gibi kucaklayıp insan olmanın en önemli özelliği yardım etmenin ne olduğunu ortaya koyan AKUT üyesininkine pek çok fotoğraf var. Peki o fotoğrafta yer alan kişiler şimdi neredeler, o fotoğrafları çekenler neler düşünüyor? 17 Ağustos’un 10’uncu yıldönümünde söz uçar yazı kalır diyerek o fotoğrafların öykülerini araştırdık...

Enkazın önündeki dede ölen gençlere ağlıyordu

Elinde birkaç ekmek, gözünde yaş, arkasında bıraktığı yıkıntılara bakarak “Kim bilir kimi kaybetti?” diye düşünüyorsunuz. Aslında fotoğrafı anlatmaya gerek yok çünkü fotoğraf kendisini anlatıyor. Anadolu Ajansı Fotoğraf Haberleri Müdürü Abdurrahman Antakyalı’nın çektiği ve sonrasında depremle ilgili yardım kampanyalarında afiş olarak kullanılan, heykeli bile yapılan “Ekmekli Dede” fotoğrafı hala görenleri hüzünlendiriyor.

SADECE BİR KELİME KONUŞTUK

Antakyalı o sembol olan fotoğrafı 12 Kasım 1999 Düzce depreminin ardından Kaynaşlı’da çekti. Antakyalı fotoğrafın öyküsünü şöyle anlatıyor: “Deprem olduktan sonra hemen Düzce’ye hareket ettik. Ertesi sabah Kaynaşlı’da fotoğraf çekerken bir enkazın orada kalabalık dikkatimi çekti. Oraya doğru giderken yaşlı bir amca gözüme takıldı. Elinde ekmek vardı, ağlıyordu. Tele objektifimi taktım ve amcanın fotoğrafını çekmeye başladım. Sonra geniş açı objektifimle arkadaki enkaz ile amcayı çektim, işte o fotoğraf ortaya çıktı. Amca, Ümit Milli Takımı’nın maçını izlemek için bir araya gelen ancak deprem olunca hepsi yaşamını yitiren 50 genç için ağlıyordu. ‘Keşke onların yerine ben ölseydim’ diyordu. Yanımdan geçerken kendisine ‘Başın sağ olsun amca’ dedim, ‘Sağol’dan başka hiçbir söz söylemeden uzaklaştı.”

EŞREF AMCANIN BELKİ MUTLU BİR HAYATI VARDI

“Ekmekli Dede”nin adı Eşref Cengiz’miş. Antakyalı, Cengiz’in torunu Volkan Cengiz’in kendisini iki yıl önce aradığını ve dedesinin 2004’te vefat ettiğini belirterek “Dedemin fotoğrafını siz çekmişsiniz, o fotoğrafı bana gönderir misiniz?” dediğini söylüyor. Antakyalı “Eşref dedenin öldüğünü duyunca çok üzüldüm” diyerek en büyük pişmanlığını şöyle dile getiriyor: “Bu fotoğraf pek çok kişinin acısına tercüman oldu. Keşke dedeyle vefat etmeden önce tanışsaydım. Belki mutlu bir insandı, mutlu bir hayatı vardı... Çok pişmanım onu tanıyamadığım için çünkü dedenin fotoğrafı bir hüznü anlatıyor. Onu hep bu fotoğrafla hatırlayacağız.”

Minik kızı kurtardı, mide kanseri nedeniyle vefat etti

kullan

Bingöl’de 1 Mayıs 2003 tarihi acı ve dram dolu bir gün olarak kayıtlara geçti. 6.4 şiddetindeki deprem onlarca kişinin hayatını söndürdü. O depremde çekilen bir başka fotoğraf da simge oldu. Başta Marmara Depremi olmak üzere yaşanan tüm afetlerde her imkanını seferber eden Arama Kurtarma Derneği’nin (AKUT) bir üyesi küçük bir kızı adeta ikinci hayatına taşıyordu. O kişi Veysel Aksoy’du. AKUT’un Bingöl Ekip Lideri idi. Elektrik teknisyeni olarak görev yapan Aksoy, aynı zamanda Sivil Savunma’da çalışıyordu. Bingöl’de deprem olur olmaz kurtarma çalışmaları için bölgeye koşmuştu. Enkazdan Gülnaz Karakoç adlı 3 yaşında bir kız çocuğunu kurtardı. Küçük kızın anne ve babası yaşamını yitirmişti. Aradan yıllar geçti küçük kız büyüdü kurtarıcısıyla 2005’te tanıştı. Bu son buluşmalarıydı çünkü Veysel Ateş 2006’da 35 yaşındayken mide kanserine yakalandığını öğrendi, altı ay içinde vefat etti.

GÜLNAZ ŞİMDİ SEKİZ YAŞINDA

Gülnaz ise şimdi sekiz yaşında anneannesi ve babaannesiyle yaşıyor. Okula gidiyor, AKUT’Tan Hakan Ertan’ın ona gönderdiği takımla başladığı satrancı da epey ilerletmiş. AKUT Bingöl’den Aksoy’un arkadaşı Ahmet Ateş “Veysel’in o fotoğrafını gördüğümüzde hem onun genç yaşta vefatına hem de yaşanan acı dolu depreme üzülüyoruz” diyor.

Santimle hayata tutundu, şimdi basketbol oynuyor

kullan

Tarih 17 Ağustos... Yer Gölcük... 18 yaşında bir genç yaklaşık 60 cm yüksekliğinde, 150 cm genişliğinde ve 5 metre derinliğinde yatay bir tünelin içinde sıkışmış. Hemen yanındaki kanepenin üzerinde yatan bir akrabası tavanın altında kalmış. Adı Doğuhan Özer olan bu gencin iki bacağının üzerindeki kolon ve koltuk üzerlerine yıkılan beş katlı binayı taşıyor. Sıkıştığı için kurtarmak bir hayli zor. Saatler geçiyor, tam 30 saat. Kolonun kaldırılması deneniyor, Doğuhan’ın bacakları sıkıştığı yerden kurtarılıyor, santim santim dışarı çıkarılarak hayata tutunuyor. Ancak iki bacağı kangren olduğu için kesildi.

Doğuhan Özer, Gölcük’te misafirliğe gittiğinde deprem onları yakaladı. Doğuhan anne, baba ve iki kardeşini kaybetti. Şimdi Doğuhan ve hayatta kalan kardeşi Ankara’da büyükannesi ve dedesiyle yaşıyor. Son dokuz yıldır Ankara Büyükşehir Belediyesi Bedensel Engelliler Spor Kulübü’nde basketbol oynayan Doğuhan, şimdi de Çankaya’ya transfer oldu.

Aynı zamanda TÜBİTAK’ta elektrik teknisyeni olarak çalışan Doğuhan “Basketbolla kendimi yetiştirdim. Artık hayata pozitif bakıyorum. Hayat devam ediyor, mücadele hep sürüyor. İnsan her şeye alışıyor ama unutmuyor...” diyor.

O fotoğraf acımı hatırlatıyor kesinlikle görmek istemiyorum

kullan

Emine Kaçar, o gece İzmit Derince’deki evindeydi. Yanında biri üç, diğeri altı yaşında, ötekisi ise üç aylık olan torunları vardı. Salonda uyuyordu onlarla. Anadolu Ajansı’nın başarılı foto muhabirlerinden Erhan Sevenler’in objektifine takılınca onu tanıdık. Fotoğrafta Kaçar sırtındaki enkazın torunlarına zarar vermemesi için kendisini siper etmişti. Time başta olmak üzere pek çok yabancı gazete ve dergide yayımlanan, pek çok ödül kazan bu fotoğraf da depremin sembollerinden oldu. Depremde iki oğlu, iki gelini, eşi ve üç torununu kaybeden Kaçar, bugün 59 yaşında. Babasından kalan bir teras katında yaşıyor, geçimini eşinden bağlanan 400 TL maaş ile sağlıyor. Depremde bacağından yaralandığını şu an bacağının tutmadığını söylüyor. O fotoğrafı görmek istemediğini anlatarak başlıyor sözlerine: “Çünkü çektiğim acıyı bana yeniden hatırlatıyor. İnsan hiçbir zaman unutmuyor, sadece acıya alışıyor. Fotoğrafa bakamıyorum. Lütfen siz de son kez yayımlayın.”

GÖZYAŞLARI İÇİNDE ÇEKTİM

Emine Kaçar’ı o anla ölümsüzleştiren Erhan Sevenler ise o dramatik fotoğrafın öyküsünü şöyle anlatıyor: “Deprem bölgesine gittiğimizde Derince’den geçerken şoför arkadaşım Rıdvan Cum aniden durdu ve enkazın birinde bir hareketlilik olduğunu söyledi. Enkaza doğru koştuk orta yaşlarda bir kadın yardım istiyordu. Üzerinde belki de tonlarca beton olduğunu ve üzerlerine kapandığı iki çocuğun belli belirsiz vücutlarını gördük. Yaklaşık 3-4 katlı bir bina tamamen üzerlerine çökmüştü.  Kadıncağız çocukları korumak için üstlerine kapaklanmış onlara siper etmişti gövdesini. Hemen yardım istedik. O sırada kadını teskin etmeye çalışıyor ‘Yardım geliyor pes etmeyin’ diyorduk. Yardım geldi, önce çocukların cansız bedenleri çıkarıldı enkazdan. Sonrada kadın. Hayatım boyunca ilk defa gözyaşları içinde fotoğraf çekiyordum. Hayatım boyunca bu kadar güçlü bir kadın görmedim. Torunlarını korumak için saatlerce direnmişti.  Üzerindeki yük kollarındaki gücü yenememişti.”

PROF. ERDİK: HAZIRLIĞIMIZI 7'YE GÖRE YAPALIM

Esra Cengiz'in röportajı

Deprem bilimi üssü Kandilli Rasathanesi’nin yeni müdürü belli oldu: Prof. Dr. Mustafa Erdik. Kandilli’nin patronu, Kuzey Anadolu fay hattının büyük bir deprem üretebileceğini belirterek şiddetin 7 olabileceğini söylüyor. Erdik’in yaşanacak kayıp konusundaki tahmini ise şöyle: “30-40 bin civarında can kaybı olur. O da nüfusun binde 3’ü demektir”

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün yeni patronu Prof. Dr. Mustafa Erdik. Üniversitenin Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden olan Erdik ile 17 Ağustos depreminin 10’uncu yıldönümü nedeniyle hem yeni görevini hem de olası İstanbul depremini konuştuk. Depremle ilgili en çok araştırma yapan bilim insanlarından biri olan Erdik, 17 Ağustos depreminin hemen sonrasında da bölgeye ilk gidenlerden. “Teknik anlamda beni en çok dehşete düşüren görüntü, Gölcük Donanma Komutanlığı’ydı. Fay hattı rıhtımın tam altından geçiyordu” diyen Erdik, o gün yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Sabah 6’da helikopterle bölgeyi dolaştım. En büyük endişem bölgeye olan ulaşımın durmasıydı ve maalesef durmuştu. Bu da oradaki insanları kendi kaderine terk etmek demekti. Çok acı olaylarla karşılaştık ama arabayı kullanırken arka aynaya arada bir bakmak lazım. Hep arka aynaya bakarak ileriye gitmeniz mümkün değil.”

KİMSE EVİNİ GÜÇLENDİRMİYOR

Yeterince ders çıkarabildik mi bu büyük felaketten?

Çıkarttık tabii. Kentsel bir bölgede deprem olduğunda neler meydana geldiğini gördük. Bu zararların azaltılması için neler yapılacağını da gayet iyi biliyoruz. Nelerin nasıl yapılacağı konusunda hala çalışmalarımız var. Bir miktar yavaş ilerlese de doğru adımlar atılıyor.

Şöyle bir endişe var: Büyük bir depremde en büyük zararı dar gelirli vatandaşların yaşadığı bölgeler görecek.

Bu doğru bir endişe. Kentsel dönüşüm yasası çıktı ve parseller birleşiyor. Böyle olunca artık çok daha büyük ve planlı inşaatlar yapılabilecek. Teker teker binaların güçlendirilmesi olabilecek bir şey değil. Vatandaş mülkünü depreme dayanıklı hale getirdiğinde satış değerinin artmayacağını boşuna masraf yapacağını sanıyor. İnsanlara ‘Kredi verelim evlerini güçlendirsinler’ demek çok naif bir düşünceydi ama bu evine

sosyal bağlılığı olan kişiler için geçerli. Bugün ABD’de bir konutu satın alacaksanız ya da kiralayacaksanız o konutta oturacak kişiye deprem raporunu vermeniz gerekiyor. Belki o tip bir sistem getirilebilir.

30-40 BİN KİŞİ ÖLEBİLİR

Bazı uzmanlar insanları sürekli tetikte tutacak açıklamalar yaparken bazıları telaşa gerek yok diyor. Siz hangi gruptasınız?

İnsanlara korku duyacağı gereksiz bilgileri vermenin de aşırı rahatlatmanın da bir faydası yok. İnsanları ‘Deprem olmaz, olursa da bir şey olmaz’ diye rahatlatmak doğru bir yaklaşım değil.

Olası bir İstanbul depreminin büyüklüğü ile ilgili ne söyleyebilirsiniz?

Kuzey Anadolu fay hattında bizim karakteristik dediğimiz depremler oluyor. Bu hat bekler bekler büyük deprem üretir. Hazırlığı 7’ye göre yapmak gerek.

Bu büyüklükte bir deprem olursa can kaybı ne boyutta olur?

Bize göre o büyüklükte 30-40 bin civarında can kaybı olur. O da nüfusun binde 3’ü demektir.

Vatandaşın alacağı önlemler ne kadar önemli?

Düşünün ki deprem bitti, etraf sessizleşti. Şimdi ne yapacaksınız? Sizin elbirliğiyle bir an önce yaşadığınız mahallenin en sağlam binasını tespit ettirmeniz ve orada yaşayan doktorların, sağlıkçıların burayı öğrenmesi lazım. Herkesin deprem sonrası orada toplanması, açlık susuzluk olmaması için orada bir hazırlık yapılması lazım. Deprem sonrası normale dönmek daha önemli bir konu.

İstanbul’da deprem olasılığı yıllık yüzde 2

Depreme dayanıklılık konusunda hangi ilçelerin daha güvenli olduğu çok tartışılıyor.

Semt bazında güvenli-güvensiz ayrımı yapmak doğru değil. Tamamen binanın özelliği ile ilgili bir konu bu. Büyük depremlerde zemin yapısının da bir önemi yok. İstanbul’da zemin yapısının etkileyeceği yerler sadece Ayamama Deresi ve Haliç bölgesi. Önemli olan fay hattına yakınlık. Sahil kesimleri fay hattına daha yakın. Hangi binanın yıkılacağını belirlersiniz ama hangisi yıkılmaz onu seçmek zordur.

İstanbul dışında riskli bölgelerle ilgili çalışmalar da yapıyorsunuz.

Tabii yapıyoruz ama İstanbul kadar riskli bölge yok şu anda. Şu anda İstanbul depreminin yılda yüzde 2 oranında olma olasılığı vardır. Kimine göre büyük kimine göre küçük bir oran. Bu orana sahip tüm dünyada iki kent daha var: Tokyo ve San Francisco. Mesela İzmir’de bu oran binde 2 gibidir. Ama bu oran yarın İzmir’de deprem olmayacak demek değil.

Karınca takibinin tuttuğunu görmedim

Enerji birikimi yüzünden her deprem olmadığı yıl bu risk daha da yükseliyor mu?

Böyle bir şey söz konusu değil. O birikim 50-100 yıllarla olur.

Karıncaları, bulutları hatta kaplumbağaları takip edip deprem tahmini yapanlar var. Anlamlı sonuçlar çıkarabilir mi? İlgilendiniz mi bu konuyla hiç?

İlgileniyoruz tabii ama onlar için bir şey söylemek çok zor. Birisi ‘Yarın şu saatte deprem olacak’ dedi, o saatte olma ihtimali de olmama ihtimali de var. ‘Olmayacak’ derseniz ne zaman olacağını biliyorsunuz demek. O yüzden bu bilgileri ‘Teşekkür ederiz, not ettik’ diyerek geçiştiriyoruz. Bunların içinden daha tutanı görmedim.

KAYNAK: STAR-PAZAR
YORUMLAR 5
  • xorte kurd 14 yıl önce Şikayet Et
    Mühendis olmayan mütahit olursa böyle olur. bu ülkede mühendis olmayan başta mütahitlik olmak üzere her türlü yapım işinden uzak durmalı.bu ne ya Allah aşkına, adam onca sene okuyor ama kendi işini yapamıyor çünkü okuma yazma dahi bilmeyen mütahit zenginler önünü kesmiş durumda.
    Cevapla
  • Muhammed Ali Ağca 14 yıl önce Şikayet Et
    Allah aşkına. Mesut Serin kardeşim.. Bu sited eher konuda insanlar birbiri ile kavga ediyor. Lütfen bari bu konuda münakaşa oluşturacak saçma sapan yorumlar yapmayın... Siz o günü yaşamadınız galiba ama ben yaşadım. Gerçekten çok korkutucu bi olay. Ben 9 yaşındayım o 99 depreminde ve çok acılar çektik. Allah bir daha öyle günler yaşatmasın...
    Cevapla
  • ali seba 14 yıl önce Şikayet Et
    TATANGALAR. Bu gece Saat 01,30' da Sakarya Kent Meydan' ında buluşuyoruz.. Sakaryaspor Taraftarlar Derneği, TATANGALAR...
    Cevapla
  • MESUT SERİN 14 yıl önce Şikayet Et
    deprem korkutuyormu?. madem siz depremden korkuyorsunuz,oluşturulan deprem magazininden başka depremle ne kadar ilgilenip önlem alıyorsunuz.hem bu hayatta kalabilmek,hemde bu hayattan sonraki hayat için önlem olarak neler yapıyoruz?
    Cevapla
  • Enes Karakulak.54 14 yıl önce Şikayet Et
    DEPREM. depremde anaların gözyaşlarını çocukların baba diye bağırışlarını unutmadık unutmayacağız unutanlarıda utandıracağız TaTanGaLaR uNuTMaz
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Süper Lig'e yükselen 2. takım belli oldu!
Erdoğan'ın duyurduğu haber ses getirdi! ABD'li dergi yazdı: Bir sonraki süper güç...