Anzak subayın Çanakkale şaşkınlığı!

Çanakkale Savaşı'nda esir düşen ve Türk askerinin misafirperverliği sayesinde hayatta kalan Avustralyalı subay, savaştan 30 yıl sonra geldiği Türkiye'de misafir olduğu evde, duvardaki resmi görünce şaşkına döner...

Anzak subayın Çanakkale şaşkınlığı!
Anzak subayın Çanakkale şaşkınlığı!
GİRİŞ 23.04.2010 10:41 GÜNCELLEME 23.04.2010 10:41
Bu Habere 20 Yorum Yapılmış

Çanakkale Savaşları'nda esir düşen ve Türk askerinin misafirperverliği sayesinde hayatta kalan Avustralyalı subay, savaştan 30 yıl sonra geldiği Türkiye'de misafir olduğu evde, duvara asılı resmi görünce bir hayli şaşırır, çünkü, o resimdeki kişi, kendisini esir alan 57. Alay'ın Komutanı Hüseyin Avni Bey'den başkası değildir.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muhammet Erat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çanakkale Kara Savaşları sırasında çok ilginç olayların yaşandığını söyledi.

Bu ilginç olaylardan birinin, savaşın bitmesinden yaklaşık 30 yıl sonra, Çanakkale'yi ziyaret etmek isteyen bir subayın anlatımıyla ortaya çıktığını dile getiren Erat, ''Bu subay, eski Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Tekin Arıburun'un babası 57. Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey'in esir aldığı subaylardan birisidir. Arıburun, savaştan 30 yıl sonra da bu subayı tesadüfen misafir etmiştir'' dedi.

1945 yılında eşiyle birlikte Çanakkale'deki savaş alanlarını gezmeye gelen Avustralyalı subayın, o yıllarda savaş alanlarının yasak bölge olması dolayısıyla, izin almak için Genelkurmay Başkanlığına müracaat ettiğini ve kendisine, Hüseyin Avni Bey'in oğlu Arıburun'un yardımcı olduğunu belirterek, ''Tekin Arıburun, o günlerde Genelkurmay Başkanlığında Hava Dairesi Komutanıdır, aileye 3 gün izin alır. Arıburun, Avustralyalı aileye, Çanakkale'yi gezdikten sonra Ankara'da evinde onları misafir etmek istediğini söyler'' diye konuştu.

-DUVARDAKİ RESİM, AVUSTRALYALI SUBAYI ŞAŞIRTTI-

Tekin Arıburun'un, babası şehit düştüğünde 8 yaşlarında olduğunu kaydeden Erat, Avustralyalı subayın, Paşanın evine konuk olmasıyla yaşanan olayı şöyle aktardı:

''Anzak subayı, 3 gün sonra eşi ile Çanakkale'den Ankara'ya döner. Tekin Paşa onları karşılar ve evine götürür. Misafirleri salondayken ikramda bulunmak üzere mutfağa gider. Her şeyden habersiz olan Tekin Paşa, salondan İngilizce 'Bu komutan bizi esir almıştı' cümlesini duyar. Duvarda babasının üniformalı resmi bulunmaktadır. Tekin Paşa, 30 yıldır babasının arkadaşlarından savaşta yaşananları dinlemektedir:

'Çıkarmadan sonra esir alınan iki Anzak subayı 57. Alay Komutanı Avni Bey'in çadırına getirilir, tir tir titremektedirler. Alay Komutanı bilgi alabilmek için onlara ikramda bulunur. Onların üzerinden tabanca, dürbün, İncil gibi eşyaları alınır, başka hediyeler verilir. Titremeleri yine de devam etmektedir.'

Bu anlatılan hatıralar Tekin Paşa'da canlanır. Hemen salonda bulunan bir dolaptan fildişi kaplı İncil'i, tabancayı ve dürbünü çıkarır.

Misafir, eşyalarını görünce şaşırır. Tekin Paşa 'Babamın çadırında neden saatlerce tir tir titrediniz' diye sorar. Misafir subay, 'Bakın bugün hayattayım. Diğer arkadaşım da Avustralya'da yaşamaktadır. Babanız bize misafir gibi muamelede bulundu. Bugünümüzü ona borçluyuz. Çadırında bu asil muameleden sonra hicap duydum, bizzat babanıza söyleyemedim, fakat bizi esir alanlara işaretle anlatmıştım. Şimdi size burada anlatıyorum. Çıkarmadan bir gün önce Limni Adası'nda bizlere hitap eden ordu komutanı 'Sakın Türklere esir düşmeyin, ölene kadar çarpışın. Türkler yamyamdır, sizi yerler' dedi. Bizler de, o gün çadırda yeneceğimiz saatleri bekliyorduk. Ancak, Türklerle harp etmekle asil bir milleti yakından tanımış ve vatanları için ne büyük fedakarlıklara katlandıklarını görmüştük.''

Erat, anlatılan olayın Türk askerinin savaş kurallarına bağlı ve hoşgörülü olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti.

ÇANAKKALE DENİZ SAVAŞLARINDAN YAKLAŞIK 1 AY SONRA BAŞLAYAN KARA SALDIRISINDA TÜRK ASKERİ GELİBOLU YARIMADASI'NDA BİR KAHRAMANLIK DESTANI YAZDI

Bir kahramanlık öyküsüydü Çanakkale... 95 yıl önce denizden harekat başlatıp ardından da karadan küçücük bir yarımadayı geçmek için gözlerini Gelibolu'ya diken İtilaf Kuvvetleri, Türk askerinin vatan sevgisi karşısında adeta bu bölgeye takılıp kaldı.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Osmanlı Devleti'nin çöküşünü hazırlamak için İstanbul'a ulaşmayı hedefleyen İtilaf Kuvvetleri, karşılarında tek engel olarak Çanakkale'yi ve Çanakkale Boğazı'nı gördü.

İlk olarak, dönemin son teknolojisiyle donatılmış gemileriyle Çanakkale Boğazı önlerine gelen ''Yenilmez Armada'', deniz altına muntazam bir şekilde döşenmiş mayınlar ile Anadolu ve Rumeli yakasındaki Türk topçusunun başarılı atışları karşısında ilk denemelerini başları eğik tamamladı.

Çanakkale Boğazı'nı geçme emellerinden vazgeçmeyen düşman ordusu, 18 Mart'taki boğaz savaşının ardından, yaklaşık 1 ay sonra Gelibolu Yarımadası'na karadan çıkarma faaliyetine başladı. Deniz savaşında olduğu gibi kara savaşlarında da Türk askeri Gelibolu Yarımadası'nda kahramanlık destanı yazdı.

Cephede savaşan, erinden subayına herkesin gönül birliği ettiği savaşta, 3 alay başarılarından dolayı sancaklarına altın ve gümüş liyakat madalyaları ile harp madalyası taktırdı. Bunlar, 27, 28 ve 57'nci alaylardı...

-BİRLİKLERİN BAŞARISI-

Çanakkale Kara Savaşları sırasında Avustralya ve Yeni Zelandalı askerlerin oluşturduğu Anzak birliklerine, karaya çıkışlarında ilk direnişi 25 Nisan 1915 tarihinde Arıburnu bölgesinde Yarbay Şefik Bey'in komuta ettiği 27. Alay'ın askerleri gösterdi.

Hüseyin Avni Bey'in kumanda ettiği 57. Alay'ın askerleri ise aynı gün, önlerinde Yarbay Mustafa Kemal olduğu halde, Bigalı köyünden Conkbayırı'na hareket edip, hem Conkbayırı bölgesinin savunulmasını sağladı hem de 27. Alay'ın sağ tarafını takviye etti. Her iki alay, daha sonra Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Atatürk'ün emrine verildi.

8. Tümen'e bağlı Alman Binbaşı Hunker idaresindeki 28. Alay ise Conkbayırı bölgesini savunmakla görevlendirildi. Göğüs göğüse muharebelerin yaşandığı, adeta ''kanın gövdeyi götürdüğü'' bu dönemde 28. Alay, Şahinsırt'a sessizlik ve disiplin içinde geldi. Bu alayın askerleri, 20-30 adım kadar mesafedeki düşman kuvvetlerine karşı kahramanca vatanını savundu.

Harbiye Nazırı Enver Paşa, bu 3 alayın sancağına altın ve gümüş liyakat madalyası ile Harp Madalyası takılması için hemen hemen benzer olan şu talebini onaylaması için Padişah Sultan Reşat'a gönderdi:

''9. Tümene bağlı 27. Piyade Alayı düşmanımız olan İtilaf Devletlerine, Arıburnu'nda ilk defa çıkarma yaptıkları 25 Nisan 1915 günü, sabahleyin Eceabat'tan seri bir yürüyüşle yetişip, karşıladığı düşman kuvvetlerine korkusuzca atılarak, onların ilerlemesini durdurmuş ve seri ateşli 3 topumuzu Kanlısırt'ta ele geçirmiş olan düşmandan geriye almıştır. Uzun bir süre hiç bir birlik ile değiştirilmeden savaş bölgesinde kalmış 27. Alay'ın sancağının üzerine sarı sırmayla işlemeli Osmanlı Devletinin altın ve gümüş liyakat madalyası verilmesi hususunda müsaade buyrulmasını istirham ederim. Bu konuda emir ve ferman padişah hazretlerinindir.''

Padişahın izniyl, 21 Ekim 1915'te 27. Alay'ın, 15 Ekim 1915'te 28. Alay'ın, 30 Kasım 1915'te de 57. Alay'ın sancaklarına madalyaları törenle takıldı.

KAYNAK: AA
YORUMLAR 20
  • İngiliz Kemal 15 yıl önce Şikayet Et
    Akif ceylana. Anlatılan şey savaş hatırasıdır savaş senin kayıtların göre tarihin değil mi? 1915 in bile hesabını istiyorlar haklı olduğumuz halde. Seni nasıl ilgilendirmez? Bunun reklamını filmini yapsan şimdi başka türlü bakılırdı herşeye. Fazlasını istemiyoruz,doğru anlaşılmak ve hakkımızı istiyoruz Akif Beyyyyy...
    Cevapla
  • akif ceylan 15 yıl önce Şikayet Et
    HİİKAYE.... Anlatıılan şeylerdoğru olabilir ama bizi hiç enterese etmez.Zira anlatıılan ordu ve askerler osmanlı ordusuna aittir ve bizi hiç ilgilendirmez.Bize Laik devletimizin Laik ordusunun masallarını anlatın.
    Cevapla
  • ALİYA İZZET BEGOVİÇ 15 yıl önce Şikayet Et
    bir de şunu merak ediyorum. Avustralyadan çanakkale ye uçakla gelirken bilmem kaç defa güneş doğuyor batıyor, at sırtında eşek sırtında sandalla şunla bunla kaç ayda geldiler acaba çanakkaleye ? nereden icab etti? Bu adamların çanakkalede ne işleri vardı? Bunun cevabı Lawrence e arap kıyafeti giydirip Arap halkına onun bir arap olduğuna inandıran Arapları Osmanlıya kışkırtan, isyanlar çıkartan zihniyetle açıklanmaz ise neyle açıklanır? Yalaan dediğin şeyden çokça var sana katılıyorum demek istemiştim. Yanlışlık olduysa kusura kalma.
    Cevapla
  • ALİYA İZZET BEGOVİÇ 15 yıl önce Şikayet Et
    Süleyman D. Ben yazar değilim dedim sayın arkadaşım sen süleyman değilsin diye bir iddiam olmadı.(Bir tane daha mesaj attım ama yayınlanmadı olsun gene yazayım)İsmini verdiğim siyonistlerin önde gelen yahudi tarihçisi Arap isyanını örgütleyen casusLawrenceın Siyonist olduğuna dair belge yayınladı. Bunu bir antisiyonist yayınlasa idi itibar edilmezdi.Ermeni soykırımı bir yalandır söylediğin gibi mutabıkız. Bu yalanı bir ermeni tarihçisi ifade etse lehimize söylediği şeyi ona da sen ermenisin diye mi inkar edeceğiz?slm.
    Cevapla
  • suleyman d 15 yıl önce Şikayet Et
    Sen yorumcuysan ben de Süleyman ım: Siyonistin önde gideniyle ne işim olur?. Kendin söylemişsin yönlendirdiğin kaynağının siyonistin önde gelen tarihçisi olduğunu.Bir koyu siyonistten mi öğreneceğiz tarihimizi? Yani siyonistin objektifi olur mu? Adı üstünde SİYONİST ! Ayrıca ,ittihatçıları zerre kadar sevmem. Ama bugün ERGENKONLA KORKUTUP NEOKONU DAYATANLAR GİBİ GEÇMİŞTE DE AYNI HATAYA DÜŞENLERİN ANILARINI BİR OKU DERİM.Mesela şerif Hüseyinin son pişmanlıklarını, Osmanlıyı lawrnsin(ingltere)yalanlarına tercihinden ötürü pişmanlıklarını bir araştır derim.Sonra devam ederiz.Selamlar
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Son dakika: İran'dan İsrail'e intikam saldırısı! Tel Aviv'de şiddetli patlamalar
Türkiye'den İsrail'in İran'a yönelik hava saldırılarına ilişkin açıklama!