Bekir Bozdağ'dan tutanak açıklaması

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, İmralı tutanaklarıyla ilgili olarak, "Gazetelerden hareketle süreci değerlendirmek yanlış olur. Şu anda ortaya çıkmış bir metin yok" dedi. Bozdağ, "Gizli kapaklı bir şey yok, sürecin başarıyla sonuçlanmasını istemeyenler var" diye konuştu.

Bekir Bozdağ'dan tutanak açıklaması
Bekir Bozdağ'dan tutanak açıklaması
GİRİŞ 01.03.2013 00:21 GÜNCELLEME 01.03.2013 00:21

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, tutuklu yargılanan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'a ilişkin, ''Esasında terör örgütü üyesi olarak nitelendirilmesi, bu davaların meşruiyetine de gölge düşürmüştür. Bu davaları, Türkiye kamuoyunda tartışmaya da neden olmuştur'' dedi.

Bozdağ, CNN TÜRK televizyonunda yayınlanan Ankara Günlüğü programında soruları yanıtladı.

Bekir Bozdağ, ''28 Şubat darbe miydi, postmodern darbe miydi? Sürecin etkileri sona erdi mi'' sorusu üzerine, 28 Şubat'ın yıl dönümünde, süreçte yaşananlara ilişkin Türkiye'nin iyi bir muhasebe yapmasında fayda olduğunu söyledi.

28 Şubat'ın Türkiye'nin siyasal tarihinde ayıplarla dolu bir sürecin adı olduğunu dile getiren Bozdağ, ''İnsan hakları ihlallerinin, demokrasinin, hukukun, ekonominin, millet iradesinin adeta buldozer gibi ayaklar altına alındığı bir sürecin adı olarak görüyorum'' diye konuştu.

Bozdağ, bu süreçte pek çok insanın mağdur olduğunu, haklarından mahrum edildiğini, hukuksuzluğa muhatap olduğunu, kanunların çiğnendiğini, anayasanın ayaklar altına alındığını, milletin seçtiği parlamentonun neredeyse işlemez hale getirildiğini ve hükümetin istifa etmek zorunda bırakıldığını ifade etti.

Sivil aktörlerin de süreçte yer aldığına işaret eden Bozdağ, ''Bir yandan Çankaya'da Sayın Demirel'in bu süreç içerisinde, kendisi her ne kadar 'Darbeyi önlemek için yaptım' açıklaması yapıyorsa da orada moderatör pozisyonunda bir rol olduğu çok açık gözüküyor'' dedi.

''Şöyle baktığınızda esasında o sürecin çok geniş kapsamlı mühendislik çalışması olduğunu hep beraber yaşadık, gördük'' ifadesini kullanan Bozdağ, ancak Türkiye'de o günden bugüne çok şey değiştiğini, çok önemli mesafeler alındığını vurguladı.

Bozdağ, şöyle devam etti:

''Bugün gelinen noktada 28 Şubat'ı müdafaa eden kimsenin kalmamış olması, 28 Şubat'ın lehine cümle kuranların toplumun bütün kesimleri tarafından ayıplanır, kınanır, dışlanır olması, Türkiye'nin demokratikleşme olarak ne kadar ileri noktaya geldiğini göstermesi bakımından da fevkalade önemlidir.

Şu anda baktığınızda 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştiren Kenan Evren ve arkadaşları ile 28 Şubat sürecini gerçekleştirenlerle ilgili devam eden yargılama süreci var. Öte yandan darbe teşebbüslerinde bulundukları iddiasıyla bazı kişilerle ilgili devam eden yargılama süreçleri var. Bunların yanında da TBMM ilk defa tarihinde, darbeleri araştıran, millet adına darbelerle ilgili parlamentoda yüzleşmeyi gerçekleştiren bir süreci başlattı ve farklı bir iklim ortaya çıktı. Bugün gelinen nokta bu iklimin de milletimiz tarafından çok yakından takip edildiğini görüyoruz.''

''Hayata geçirilmek istenenler, bugün Türkiye'nin gündeminde yok''

''Sürecin toplumsal ve devlet hayatına olumsuz etkisi noktalandı mı'' sorusu üzerine Bozdağ, sürecin olumsuz etkilerinin her alanda kalktığını söylemenin mümkün olmadığını belirtti.

Bozdağ, ''Geçenlerde bana ASDER geldi, Adaleti Savunanlar Derneği. TSK'dan YAŞ kararıyla ihraç edilenler. Geçen dönemde bir yasa çıkararak onların haklarını iade eden adımlar atıldı. O dönemde pekçok mağduriyetler yaşandı, pek çok haksız, hukuksuz işler oldu. 'Bütün bunlara ilişkin hakları iade edildi, onlara ilişkin her şey düzeldi, düzeltildi' demek yanlış olur'' dedi.

Pek çok mağduriyetin acısını çeken insanların bulunduğunu dile getiren Bozdağ, yasal düzenlemeleri yaparak onların lehine bir takım gelişmeler sağlasalar da yaşadıkları travmayı, ailelerin yaşadığı ızdırabı ortadan kaldırmalarının mümkün olmadığını söyledi.

28 Şubat sürecinde hayata geçirilmek istenen pek çok şeyin bugün Türkiye'nin gündeminde olmadığına işaret eden Bozdağ, ''Kesintisiz eğitim kesintili hale geldi, katsayı zulmü uygulaması son buldu, üniversitelerde yaşanan sıkıntılar ortadan kalktı'' diye konuştu.

''İnsan haklarını savunanların sesi daha gür çıkıyor''

Bekir Bozdağ, ''Ordu ile siyaset ilişkisi normalleşti mi tam olarak. Hüseyin Çelik'in 'Ordumuz bu virüsten temizlenmeli, kim yaptıysa yanına kar kalmamalı' diye. Bu virüs temizlendi diyebiliyor musunuz'' şeklindeki sorusuna şu yanıtı verdi:

''Bir kurumun içinde yanlış yapan birileri olabilir. Oradan hareketle bütün kurumu itham etmek fevkalade yanlıştır. TSK milletimizin güvenliği, ülkemizin birliği, beraberliği, savunması için önemli görevleri yiğitçe, kahramanca yerine getiriyor. Ama zaman zaman her kurumda, her yerde olabilir. Yanlış yapanlar, yetkiyi aşanlar, hukukun dışına çıkanlar olabilir. Bunlarla ilgili zaten TSK'nın kendi içinde mekanizmaları var, onları işletiyor. Onlarla ilgili yaptırımları kendi içinde uyguluyor.

Onun dışında eğer suç olan bir takım konular varsa, onlarla ilgili yargı süreçleri değişmiştir. Devam eden 28 Şubat süreciyle ilgili yargılama süreci bittiğinde, o konuda bir karar çıkacaktır, kimlere ceza verecek, vermeyecek, belki beraat ettirecek, bilemiyoruz. 12 Eylül ile ilgili baktığınızda böyle bir süreç var. Diğer devam eden davalara baktığınızda, Meclis'in komisyonuna baktığınızda, bir süreç var. Bütün bunlar esasında bir şeyi de gösteriyor, Türkiye'de demokratikleşme ve hukuk devletinin üstünlüğünü sağlama konusunda atılan adımlardan sonra, yapılan her işin bir gün hesabının sorulabildiği, bunun yargı önüne çıktığı ve bu noktada hukuk dışı her şeyin bir karşılığının olduğu noktasında halktaki inanç da kuvvetlenmiş oldu.''

Türkiye'nin düne göre daha farklı bir noktada olduğunu ifade eden Bozdağ, hakkı, hukuku, demokrasiyi, insan haklarını savunanların sesinin daha da gür çıktığını belirtti. Bozdağ, ''Çünkü buna sahip çıkan bir hava var. Milletimizin tamamı, bu noktada atılan adımların arkasına desteklerini koyuyorlar ve bu anlamda Türkiye farklı bir noktaya gidiyor'' diye konuştu.

''İktidar olmak için darbeyi yol gören bir zihniyet...''

Hukuk dışı konuları, belli bir yere mal etmenin yanlış olduğunu dile getiren Bozdağ, şunları kaydetti:

''Örneğin CHP'nin milletvekilleri kalkıyor, Sayın Batum, TSK'yı aşağılarcasına 'kağıttan kaplan'mış, darbe yapmadı diye itham eden yaklaşımlar. Başka bir milletvekili gidiyor, bir başka yerde 'İktidar olmak için darbe yapacak kimse de kalmadı' diyor 'İş başa düştü çalışmamız lazım.' Baktığınız zaman sivillerin içerisinde de iktidar olmak için darbeyi kendileri için yol gören bir zihniyet yapısı içinde olan insanlar olduğunu görüyoruz. Şimdi bütün bunlar da ortadan kalkan bir noktada.

27 Nisan e-muhtırası, bizim iktidarımız döneminde olan olaya, CHP'nin nasıl alkış vurduğunu hep beraber yaşadık. 28 Şubat sürecinde 'STK'dır dedi, o manada görüş açıklamıştır' dedi. Yapılan yanlışlara karşı adeta alkış tuttu CHP. Şimdi gelinen noktada baktığınızda CHP bile her ne kadar arzu ettikleri hukuk dışı işler olmadığı için başkalarını suçlayan yaklaşımlar içine girse bile onlarda da artık iktidar olmak için işin sandıktan, halkın iradesinden geçtiğini gören bir yaklaşıma doğru hazmedemese de kabul edemese de bu anlamda bir değişmenin olduğunu görüyoruz. Herkes değişiyor. Olumlu anlamda Türkiye ilerlemesini sürdürüyor.''

''Yasayı uygulayanlar da değişime zihniyet olarak ayak uydurmalı''

''Tutuklu askerlerin durumuna baktığımızda çok sayıda isim içeride. Genelkurmay Başkanı terör örgütü lideri olmakla suçlanıyor. Bu vicdanlarda yeni acı yaratmak anlamına da gelmiyor mu'' sorusu üzerine, devam eden yargılamalarla ilgili kamuoyunda değişik değerlendirmeler yapıldığını söyledi.

Yargılamaların, hukukun gereklerine riayet edilerek yapılması ve masum insanların zarar görmemesinin esas olduğunu anlatan Bozdağ, bir kişinin hakkında mahkumiyet verilip kesinleşene kadar onu suçlu ilan etmenin mümkün olmadığını vurguladı.

Yargılamaların hukuk kuralları içinde sürmesi, yargılanan kişilerin hukukunu koruyacak şekilde uygulanması gerektiğini her zaman en üst perdeden söylemeye devam ettiklerini belirten Bozdağ, ''Ama bir iddia varsa ortada, devletin savcıları, mahkemeleri böyle konularda anayasalarla veya yasalarla yetkilendirilmişse, bu konuda adım attığı zaman da çalışma yaptığı zaman da 'Siz bu çalışmayı niye yapıyorsunuz' deme imkanımız yok'' dedi.

Devam eden davalarla ilgili, tutukluluk sürelerinin uzun olduğunu her zaman ifade ettiklerine dikkati çeken Bozdağ, ''Bizim yargılama sistemimiz içerisinde esas olan serbest yargılamadır, tutukluluk istisnai bir tedbirdir'' diye konuştu.

Ceza Kanunu'nun 2004'te köklü değişiklikten öte baştan sona yenilendiğini, yeni bir yapı ortaya koyduklarını belirten Bozdağ, birinci maddede ''İnsanların haklarını, hürriyetlerini korumanın'' da bu kanunun amacı arasında yazdığını bildirdi.

Dünyanın hemen hemen hiçbir ceza kanununda böyle bir ifade olmadığına işaret eden Bozdağ, ''Onun için biz bu konuların yorumlanırken her zaman şüphelilerin, sanıkların lehine yorumlanması ve uygulanmasının esas olduğunu her defasında ifade ediyoruz'' dedi.

Türkiye'de 301. maddenin çok tartışıldığını belirten Bozdağ, şöyle devam etti:

''Bizim 301'den daha ağırı Fransa'da, Almanya'da, Hollanda'da, İspanya'da var. Ama bu ülkelerin hepsine bakın Türkiye'de 301'in tartışıldığı dönemlerdeki bir ayda açılan dava sayısı kadar neredeyse 30 yılda olan bir mahkumiyet yok. Niye orada suç kolay oluşmuyor da bizde kolay oluşuyor. Burada yasaların değişmesi tek başına her şeyi değiştirmiyor. Yasayı uygulayanların da bu değişime zihniyet olarak ayak uydurmasında fayda var.''

Tutuklamaların gerekçeli olmasına dair düzenleme yaptıklarını anlatan Bozdağ, adli kontrolde üst sınırı kaldırdıklarına da işaret etti.

''İddiaları görmezlikten gelmek hukuk devletine yakışmaz''

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, şunları kaydetti:

''Ben Sayın İlker Başbuğ ile ilgili iddianamede o nitelemenin fevkalade yanlış olduğunu hep söyledim. Esasında terör örgütü üyesi olarak nitelendirilmesi, bu davaların meşruiyetine de gölge düşürmüştür. Bu davaları Türkiye kamuoyunda tartışmaya da neden olmuştur. Çünkü Türkiye'de hiçbir vatandaşımız, bu davalara destek veren insanlarımız dahi böyle bir nitelemeyi kabul etmiyorlar, yakıştırmıyorlar. Biz bunu da söylüyoruz. Yoksa bunu bizim tasvip ettiğimiz anlamında bir şey çıkmaz.

Ama şunu da söylememiz gerekiyor, bir takım iddialar varsa bu iddiaları görmezlikten gelmek, üzerini kapamak da hukuk devletine yakışmaz. Bunları soruşturmak, dava açılması gerekiyorsa açmak, yargılamak, hak ettikleri ceza neyse o karşılığı görmesini sağlamak da hukuk devletinin gereğidir. Ama insanların haksızlığa uğraması, kurunun yanında yaşın yanmasına izin verilmesi de fevkalade yanlış. Onun için mahkemeler var. Mahkemeler gerçek suçlu ile gerçek suçlu olmayanı bulmak için yargılama yapıyorlar. O yüzden yargılamaların sonucunda mahkemenin vereceği kararlarla, bu noktada suçlularla suçlu olmayanları birbirinden ayırt edeceklerine inanıyorum.''

KAMUDA KILIK KIYAFET SERBESTLİĞİ

''Kamuda türban ne zaman serbest olacak?'' yönündeki soru üzerine Bozdağ, Türkiye'de ayrımcılığın çok yapıldığını, yaşandığını, üniversitede okumak isteyen insanların önüne ''başörtülü'' diye engeller konulduğunu, mahkeme kararlarıyla da bu yasakların tescillendiğini söyledi.

Mahkemelerin, ''Okumak isteyenin önüne kanunla da idari düzenlemeyle de fiili uygulamayla da engel konamaz, hiçbir hukuk devleti bunu yapmaz, bunu himaye etmeyiz'' demesi gerektiğini dile getiren Bozdağ, Danıştay ile Anayasa Mahkemesi'nin, verdikleri kararlarla ''bu zulmü'' onaylayarak adeta ''zulme adalet ismini veren uygulamalara'' imza attığını bildirdi.

''Danıştay'ın da Anayasa Mahkemesi'nin de başörtüsü konusunda verdikleri kararlar, zulmü abideleştiren kararlardır. Onu tarih de yazacak, insanlar da değerlendirecek'' diyen Bozdağ, bugün gelinen noktada başörtüsü yasağını kimsenin savunmadığını vurguladı.

Bozdağ, üniversiteye girişte katsayı uygulamasına da değinerek, Danıştay'ın bununla ilgili 2010 yılında haksız uygulamaya ''adil'' dediğini, katsayı uygulamasının eşitlik ilkesinin gereği gibi görüldüğünü belirtti. Bozdağ, ''Ben her zaman söyledim, bu tür kararlar anayasa ve hukuka uygunluk kararları değil, resmi ideolojiye uygunluk kararlarıdır. Dolasıyla ideolojiyle uygunluk denetimi yapıldığı için Anayasa Mahkemesi de Danıştay da bu haksızlıklara, bu zulümlere maalesef destek olan, onları hak haline getirmek için kararlar verdi. Bu zulmü yapanlar da bunları uyguladı'' diye konuştu.

Türkiye'de başörtüsü konusunda sorunların bitmediğini dile getiren Bozdağ, özel sektörde, kamuda, başka pek çok alanda insanların maruz kaldığı sıkıntıların olduğunu ifade etti.

Bozdağ, şöyle konuştu:

''Yaşanan bu sıkıntıların, problemlerin anayasal bir dayanağı yoktur. Çünkü bizim anayasamız bu sıkıntıların yaşanmasına izin vermiyor. İki, yasal bir dayanağı da yoktur. Çünkü bizim yasalarımızda da böyle bir şey yoktur. Tabi idari birtakım düzenlemelerden kaynaklı dayanak vardır. Yani pek çok haksızlık var, pek çok yanlışlık var Türkiye'de. Tabi hepsini birden kaldırma imkanı olmuyor. Türkiye zaman içerisinde pek çok yanlışı düzeltmiş, doğru olanı yapma noktasında adımlarını atmıştır. Türkiye'nin şu anda gündeminde de olan, tartışılan maalesef bir haksız uygulama. Ben inanıyorum ki zaman içerisinde bu haksız uygulama da kalkar.''

''Çözüm süreci''

Abdullah Öcalan'ın BDP heyetiyle yaptığı görüşmenin tutanağının bir gazetede yayımlandığı hatırlatılarak, bunun nasıl sızdığının sorulması üzerine Bozdağ, Türkiye'nin 30 yılı aşkın süredir terörle mücadele ettiğine dikkati çekti.

Bugüne kadar bütün iktidarların terörü sonlandırmak için milletin önüne çıkıp söz verdiklerini dile getiren Bozdağ, her partinin seçmeninin bu niyetle oy kullandığını, AK Parti'nin de iktidar olduğu günden bu güne Türkiye'nin bütün sorunlarına kalıcı çözümler bulmak, terör meselesini de çözmek, milletin verdiği talimatı yerine getirmek için ciddi adımlar attığını söyledi.

Bozdağ, 2009 yılında da ''Milli Birlik ve Kardeşlik'' projesini uygulamak için adımlar attıklarını ifade ederek, ''O zaman da 'hain' dediler, 'işbirlikçi' dediler, işte 'memlekete ihanet ediyor' dediler, 'böldürüyor' dediler, 'bölüyor' dediler, nice iftiralar yaptılar. 'Terör bitsin' demek, 'kan dursun' demek, 'analar ağlamasın' demek, 'gözyaşı dinsin' demek ne zamandan beri ihanet oluyor, ne zamandan beri bölücülük oluyor'' dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, ''Cumhuriyet savcılarının sessiz kalması anlaşılır gibi değil. Başbakan Erdoğan'ın uyguladığı politikalar vatana ihanet suçunu oluşturmaktadır'' yönünde açıklamaları olduğunun hatırlatılmasına karşılık Bozdağ, şunları söyledi:

''Aynı tekerleme, 2009'da da Sayın Bahçeli aynı şeyleri söyledi. Ben buradan Sayın Bahçeli'ye soruyorum. O zaman sizin öneriniz nedir? Söyler misiniz terörü bitirmek konusunda, kanı durdurma konusunda MHP'nin çözüm önerisi nedir? Bugüne kadar hükümetimize önerdiği bir çözüm var da biz uygulamadık, bir tane gösterebilir mi? Sürekli konuşmalarında 'ihanettir', 'bölücülüktür', 'vatan hainliğidir' diyor. Biz bu ülkenin en köklü meselelerinden bir tanesini çözmek için risk alan adımlar atıyoruz, diyoruz ki 'bu mesele bitsin'. Sayın Başbakanımız da aynı şeyi söylüyor. 'Eğer bu mesele bitecekse ben baldıran zehri içmeye hazırım' diyor. Bu, çok önemli bir şey. Şu anda terör meselesi bitmiş olsa kim kazanacak? Türkiye kazanacak. Çözüm iradesini ortaya koyan, çözüm sürecini gerçek anlamda hayata geçirmek isteyen bir yaklaşım ortaya koyduk.''

''Herkes kazanır''

''Bizim dediğimiz şey bu ülkenin kardeşliğini güçlendirmek'' ifadesini kullanan Bozdağ, şöyle devam etti:

''Bugün terör meselesini bitirme noktasında hükümet bir adım atmak istiyor, birtakım çalışmalar yapılıyor, 'biz bu işi bitireceğiz' diyor. Bu iş biterse Bahçeli kazanır mı Kılıçdaroğlu kazanır mı Türkiye kazanır mı? Herkes kazanır. Eğer bu iş bitmezse, netice alınmazsa, arzu edilen sonuçlar elde edilmezse o zaman bedelini ödeyecek belli mi? AK Parti Hükümeti. Diyor ki 'ben bu konuda çözüm için irade ortaya koyuyorum. Samimi olarak bu meseleyi halletmek istiyorum, adımlar atıyorum, risk alıyorum' diyor. O zaman, netice alınmadığında, arzu edilmedik sonuçlar çıktığında bedeli ödeyecek kim? Bahçeli değil. Bedeli ödeyecek kim? Kılıçdaroğlu değil. Bedeli ödeyecek AK Parti. Biz bu kadar açık söylüyoruz. Onun için diyoruz ki 'gelin bir olalım, beraber olalım, el ele verelim.' Bahçeli'nin söyleyeceği varsa söylesin, Kılıçdaroğlu'nun söyleyeceği varsa söylesin, başkalarının söyleyeceği varsa söylesin. Beraber bu meselenin çözümü ve halli noktasında adım atalım. Birlikte gidelim. Ama şimdi bunu demiyorlar, ne diyorlar, 'hain' diyorlar, 'vatana ihanet ediyorsun' diyorlar, 'suç işliyorsun' diyorlar. O zaman onun çözümüne ilişkin senin görüşlerin neyse çık kamuoyuna açıkla. De ki 'bakın şöyle şöyle'. Sayın Bahçeli'nin de Sayın Kılıçdaroğlu'nun da söylediklerine ilişkin Türkiye'nin geçmişine dönük baktığınızda hepsi denendi. Bugün insanlarımızın bizden istediği tek şey var. 'Terörü bitirin, bu meseleyi çözün ama nasıl yaparsanız yapın.' Yöntemini iktidara bırakıyor. Bu memleketin yönetimine talip olanlara bırakıyor. Biz onu söylüyoruz.''

''Bahçeli'nin sözleri iftira''

Bozdağ, Devlet Bahçeli'nin ''Al başkanlığı ver özerkliği'' şeklinde bir pazarlık döndüğünü iddia ettiği belirtilerek, ''Bir pazarlık var mı?'' yönündeki soru üzerine, ''Bahçeli'nin dediği 'ver başkanlığı al şunu, ver şunu al bunu' lafları iftiradan başka bir şey değildir. İftira ediyorlar resmen'' dedi.

Sürecin arkasında çok büyük bir halk desteği bulunduğunu vurgulayan Bozdağ, MHP ve CHP'ye oy veren pek çok insanın çözüm sürecinin başarılı olması için hükümete destek verdiğini söyledi.

Bozdağ, milleti rahatsız edecek konuları gündeme getirerek milletin desteğini dağıtmak, pozitif iklimi negatif hale dönüştürmek ve sürecin başarıyla neticelenmesini istemeyenler bulunduğunu dile getirerek, milletin huzuru, refahı için çaba gösteren partilerin yapması gerekenin birbirini itham etmek, suçlamak değil, bir araya gelip birlikte adım atmak olduğunu belirtti.

CHP, MHP ve BDP'nin samimi davranması gerektiğine işaret eden Bozdağ, CHP'nin bir süre önce bir konu gündeme getirdiğini ve çözüm önerisiyle randevu istenildiğini söyledi. Bozdağ, yapılan görüşme sonunda Kılıçdaroğlu'nun verdiği metnin bir çözüm önerisinden ziyade bir dizi tespiti içerdiğini ifade etti.

Başbakan Erdoğan'ın, burada çok açık ''Beraber yapabiliriz bunu'' dediğine değinen Bozdağ, şöyle konuştu:

''(MHP eğer bu işe 'evet' demezse CHP ile biz beraber bu işi yapabiliriz. 'Benim bak burada üç arkadaşım var, sizin de üç arkadaşınız var. Talimat verin çalışalım.) Bugün de biz MHP'yle, CHP'yle, BDP'yle beraber adım atarsak mutlu oluruz. Ama gelmediler. O zaman MHP gelmediyse CHP, AK Parti, BDP adım atabiliriz. BDP gelmedi o zaman CHP, AK Parti beraber adım atabiliriz. Bu meselenin çözümü konusunda Cumhuriyet Halk Partisi'yle AK Parti'nin beraber olması, baktığınız zaman temsil noktasında toplumun neredeyse yüzde 76'sına tekabül ediyor. Az bir sayı değil. Ama Cumhuriyet Halk Partisi o günden bu güne hariçte gazel okuyor adeta. 'Gel ben milletvekillerimi veriyorum, bu konuda yetkili, etkili insanlarımı veriyorum. Beraber çalışalım' demesi lazımken, bu konuda adım yok. Beraber olursak bu meseleyi aşma konusunda Türkiye olarak daha güçlü oluruz.''

Kandil'e yapılan operasyon

Bozdağ, çözüm atmosferi ifade edilirken Kandil'e bir operasyon düzenlendiği ve BDP'lilerin bu konuda tepkisi olduğunun belirtilmesi üzerine, ''Sayın Başbakanımız her defasında ifade etti. 'Terörle mücadele, siyasi uzantılarıyla' müzakere diye ifade edebileceğimiz bir konsept var'' dedi.

Terörle mücadelenin devam edeceğini vurgulayan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, şunları kaydetti:

''Terör unsurları silah bırakmadığı zaman ve silahlı olarak eylem hazırlıkları, başka işler... Yani terör örgütü tehdit ve tehlike olma, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğü aleyhinde eylem koyma konusunda imkan ve kabiliyetlerini koruduğu sürece bu noktada Türkiye elbette terörle mücadelesini sürdürecektir. Bizim söylediğimiz şey, terör örgütü silahlarını bırakırsa bu noktada Türkiye'nin bir şey yapmayacağı. Ama terör örgütü silahlarını bırakmayacak, ondan sonra Türkiye operasyonları durduracak. Böyle bir şey yok. Biz bunu her zaman söylüyoruz, terörle mücadele ayrı, siyasi uzantılarıyla görüşme, müzakere o ayrı şeydir. Birbirinden ayırmak lazım. Biri olursa öbürü olmaz, o olursa o olmaz değil. Netice alırsa çözüm süreci, terör örgütü mensupları, teröristler silahlarını bırakırsa o zaman farklı bir noktaya iş gitmiş olur. Ama silahlar bırakılmadığı sürece o zaman elbette ki operasyonlar sürer. Durduk yerde güvenlik güçleri operasyon yapmıyor. Şurada dururken 'gel gidelim bir operasyon yapalım' demiyor. Nedir? Bir tehdit oluyor, bir saldırı hazırlığı oluyor, birtakım çalışmalar oluyor, terör örgütü mensupları, unsurları birtakım şeyler yaptığı zaman terör örgütüne karşı güvenlik güçlerimiz yasaların verdiği yetkileri kullanıyor. Bunu kullanmasından daha doğal ne olabilir. Terör örgütü silahları bıraktığı zaman zaten bunlara gerek kalmayacaktır.

Bazı gazetelerde yer alan 'görüşme tutanaklarının' hatırlatılması üzerine Bozdağ, gazete haberlerinden hareket ederek sürecin değerlendirilmesinin yanlış olacağını dile getirdi. Bozdağ, ''Şu anda Türkiye'de bizim söylediğimiz bir şey var o da çok net sayın Başbakanımız en son grup toplantısında da söyledi, 'Tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan' ana ilkesi çerçevesinde tabi bunu her yerde ifade ediyoruz. Biz adımlarımızı atacağız ve kardeşliğimizi birliğimizi güçlendiren bir yapıyı ortaya koyacağız, çıkaracağız'' dedi.

''Ortaya çıkmış bir metin yok''

Çözüm sürecinde her şeyin milletin gözü önünde olacağını ifade eden Bozdağ, AK Parti'nin milletin içinden gelen bir hareket olduğunu ideoloji ve marjinal yapılara göre değil milletin his ve kabullerine göre hareket ettiğini dile getirdi.

Bozdağ, şunları söyledi:

''Bizim yaptıklarımız ortada, söylediklerimiz ortada, bu konularda açıklamalarımız ortada. Yani şu anda ortaya çıkmış bir metin yok. Yani üzerinde 'şudur, budur' diye değerlendirilecek bir metin falan yok. Ama birileri bu süreçle ilgili olumlu havadan Türkiye'nin çözüm sürecine girmesinden fevkalade rahatsızlık duyanlar olabilir. Özel bir şey olarak 'şudur' demek istemiyorum ama 2009'u hatırlayın o dönemde Türkiye bir yeni döneme doğru gidiyordu. Baktığınızda toplumun her kesiminde de bir olumlu hava olmuştu. Ama ne oldu pek çok yapıdan bu süreci akamete uğratmak için pek çok atraksiyonlar ortaya çıktı. Onun için çözüm süreci kolay bir süreç değil, sabır isteyen bir süreç. Bugünden yarına hemen netice alınacak bir süreç de değil. İftiraların ithamların karalamaların pek çok başka şeylerin olabileceği bir süreç.''

Terör meselesini Türkiye'nin gündeminden çıkaracak, milletin kabulleri doğrultusunda adımlar atma durumunda olduklarını ifade eden Bozdağ, ''Sayın Bahçeli konuşuyor 'ver şunu al bunu, ver şunu al bunu'. Bizim ona ihtiyacımız yok, çünkü biz milletle beraber yürüyoruz. Bugüne kadar da biz attığımız bütün adımları milletimizle beraber attık biz. Milletle beraber bütün bu yolları biz yürüdük. Bundan sonra da biz milletimizle beraber yürüyeceğiz. Yaptığımız her şeyi milletimizin önünde yapacağız'' dedi.

''Yapacağımız her şey milletin gözü önünde olacaktır''

Bazı kesimlerin çözüm sürecinde milletin, Meclis'in ve Türkiye'nin haberi olmadan gizli kapaklı bir takım işler yapıldığı yönünde bir hava yaymak istediğini belirten Bozdağ, böyle bir şeyin mümkün olmadığını kaydetti. Bozdağ, şöyle devam etti:

''Bizim yapacağımız her şey milletin gözü önünde olacaktır. Milletimiz eğer bir şey yapacaksak milletimiz onu görecektir. Dolayısıyla şunu çok net söylüyorum; 'Milletimizin kabulleri ve milletimize rağmen bizim atacağımız hiçbir adım yoktur, olmamıştır. Bugüne kadar da olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır'. Biz milletimizle beraber bu süreci yönetiyoruz yoksa 'Türkiye terör belasıyla daha 30 yıl uğraşsın' diyenlerle beraber bu süreci yönetmiyoruz. Biz bu sürecin milletimizle beraber ve milletimizin istekleri doğrultusunda çözüm neticesiyle sonuçlanması için hareket ediyoruz. Bizim yaptığımız o. Ama bu süreç içerisinde birilerinin serveti iftira. Hemen bakıyor 'haindir' diyor. Niye 'hainim' ben 'birlik' diyorum, 'kardeşlik' diyorum, 'kan akmasın' diyorum, 'analar ağlamasın' diyorum. Bu ülke artık terörle uğraşacağına başka işlerle uğraşsın, huzur gelsin, refah gelsin, insanlar her yerde daha güvenli olsun, Türkiye daha güçlü olsun bunun için biz uğraşıyoruz.''

''Kehanetleri tutsaydı şimdiye Türkiye diye bir şey kalmazdı''

Türkiye'nin kardeşliği, refahı, huzuru için yaptıkları çalışmalar nedeniyle bazı kesimlerin kendilerini ihanetle suçlayarak iftira attıklarını ifade eden Bozdağ, ''Bunları ben iftiralarıyla başbaşa bırakıyorum. Sayın Bahçeli'nin bu kehanetleri tutsaydı... Bakın ben 50 yaşına neredeyse geldim. MHP'lileri dinlediğimde 50 sene aklım yetti yeteli 'bu ülke bölünüyor', 'falan oluyor', 'şöyle oldu', 'falan oldu', 'filan oldu', 'memleket komünistler geldi', 'memleket şöyle bölündü, böyle parçalandı' bunların kehanetleri tutsaydı şimdiye Türkiye diye bir şey kalmazdı ortada. Yani yatıyorlar kalkıyorlar 'ülke bölünüyor', yatıyorlar kalkıyorlar 'ülkede ihanet var' yatıyorlar kalkıyorlar başka bir kelime sanki bilmiyorlar'' diye konuştu.

Yargı paketinin süreçle ilgisi yok

Hükümetin 4. Yargı Paketi ile ilgili bir revizyonunun söz konusu olup olmadığının sorulması üzerine Bozdağ, paketin çözüm süreciyle bir ilgisi olmadığını söyledi. Paketin haziran ayında Bakanlar Kurulu gündemine geldiğini hatırlatan Bozdağ, gündeme gelmesinin ana nedeninin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) verdiği kararlar olduğunu ifade etti.

Bozdağ, ''Bu yargı paketinin içerisindeki bütün maddelerin düzenlenme gerekçesi, ana gerekçesi AİHM kararlarına uyum sağlamak ve insan hakları konusundaki Türkiye'nin kendi içerisinde kurallarının standardını Avrupa standardına çekmektir. Bunun çözüm süreciyle irtibatlandırılması yanlıştır'' ifadelerini kullandı.

Paket içerisinde propagandayla ilgili düzenlemeyle ''şiddet kriteri'' getirdiklerini söyleyen Bozdağ, şunları dile getirdi:

''Bu da doğru bir şey. Siz bir ifadeyi bir düşünceyi ifade ederken eğer şiddeti teşvik etmiyorsanız, şiddeti övmüyorsanız ve ona insanları özendirmiyorsanız düşüncenizi özgürce söyleme imkanınız olmalı. Bunu söylediğinizde sizin de bir karşı düşünceniz varsa çıkar onu söylersiniz. Fikri olan başkalarının fikrinden korkmaz. Onun için fikir hürriyetinin önündeki engelleri kaldıran bir adım. Öte yandan da fikir hürriyetinin kapsamını genişleten bir adım. Propaganda suçunun oluşmasını zorlaştıran soyut olarak, soyutta olan bir suçu biraz daha somutlaştıran adımlar var. Bu Türkiye için olması gereken doğru olan bir şeydir. Ama şimdi bunu alıp birileri tabi terör örgütüyle ilgili irtibatlandırıp başka şeylere çekebilir başka şekilde ithamlar bunun üzerinden yapabilir ama bunun bununla alakası yok. Türkiye'de ifade hürriyetini genişletmek için atılmış bir adımdır.''

Pakete herhangi bir şeyin eklenip eklenmeyeceği yönündeki bir soruya da Bozdağ, paketin içerisine girecek yeni bir şeyin olmadığını söyledi. Bozdağ, ''Gecikmiş olmasının nedeni bu pakete ilişkin imza sürecini, Sayın Bülent Arınç hükümet sözcümüz bu konuda açıklamada bulundu 'imzaya açıldı, imza tamamlanınca pazartesiye kadar Meclis'te olacak' diye açıklamasını yaptı. Önümüzdeki günlerde bu paket Meclis'e gelecektir. Paketin gecikmesinin başka nedeni yoktur'' dedi.

Yeni anayasa

AK Parti'nin yeni anayasa önerisinde yer alan yargı başlığıyla ilgili önerilerini gözden geçirip geçirmeyeceği konusundaki bir soru üzerine Bozdağ, yargı birliğinin herkesin olmasını arzu ettiği bir şey olduğunu söyledi.

Bozdağ, şunları kaydetti:

''Ayrı askeri yargı, adli yargı var. Bakıyorsunuz askeri Yargıtay var, sivil Yargıtay var, ayrı usuller, ayrı kanunlar, ayrı hakimler, idari yargıda da hakeza ayrılık var. Sanki ortada iki tane ayrı devlet varmış, iki devletin de ayrı hukuku varmış gibi bir görüntü. Bugüne kadar bütün hukukçular ve siyasetçiler yargı birliğini müdafa etti. Bizim yaptığımız şey de yargı birliğini hayata geçiren bir adımdır.''

Yargıyla ilgili atılan adımlarda her şeyin doğru olduğu, geri adım atılmayacağı şeklinde bir değerlendirmelerinin olmadığını ifade eden Bozdağ, eleştiri ve tartışmaları dikkate alarak öneride bulunduklarını ancak eleştiriler çerçevesinde önerilerini değerlendirebileceklerini belirtti. Bozdağ, şöyle devam etti:

''Değişiklik yapılması gereken bir şey varsa, bizim yaptığımız eksikse yanlışsa, önerilenler daha doğru bir şey ise biz onlara kapalı değiliz. AK Parti Grubu'nun Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda ileri sürdüğü önerilerin hepsi her türlü tartışmaya her türlü eleştiriye açık önerilerdir ve biz bunlardan istifade ediyoruz ve bunlar üzerinde müzakere ve değerlendirme yapılırken de biz bu önerilerimizi kamuoyundan gelen haklı ve yerinde eleştiriler çerçevesinde de revize ediyoruz. Pek çok önerimiz bu manada komisyondaki diğer partili milletvekilleri de bilecektir ki revize edilmiştir. Yani bu noktada bir eksiğimiz bir yanlışımız varsa onları da revize edebiliriz. Ama biz verdiğimiz önerinin doğru bir öneri olduğunu düşünüyoruz. Ama bu eleştirileri de elbette yok sayamayız dikkate alırız değerlendiririz o noktada bizim bir çekincemiz yok olamaz da zaten.''

''Uzaydan bir şey getirmiyoruz''

Başkanlık sistemiyle ilgili önerilerinde de revize veya gözden geçirme gibi bir durumun söz konusu olup olmayacağı yönündeki bir soruya da Bozdağ, bu önerilerini yaparken Türkiye'nin ihtiyaçlarının dikkate alındığını dile getirdi. Başkanlık sisteminin yeni bir tartışma olmadığını kaydeden Bozdağ, Türkiye'nin gündeminde 200 yılı aşkın bir süredir sistem tartışması olduğunu söyledi.

Bozdağ, Türkiye'nin 1946 sonrasında darbeler, muhtıralar ve ekonomik krizler yaşadığına dikkati çekerek şunları söyledi:

''Şöyle bir bakın Türkiye'nin tarihine 90 yılda 23'ten bugüne hesap ettiğimizde 61 tane hükümet kurmuşuz neredeyse 17,5 aya bir hükümet düşüyor. Böyle bir yerde siyasi istikrar etkin ve kuvvetli bir icrayı hayata geçirme imkanı yok. Onun için biz diyoruz ki Türkiye'nin daha iyi yönetilebilmesi demokrasinin daha güçlenmesi için Türkiye'nin bir sistem değişikliğine ihtiyacı var. Biz onu öneriyoruz. Başkanlık sisteminin Türkiye için doğru olduğuna inanıyoruz. Onun için de Türkiye'nin kendi özelliklerini de dikkate almadan adım atarsak yanlış yaparız. Yani biz uzaydan bir şey getirmiyoruz. Dünyanın gerçekleriyle Türkiye'nin gerçeklerini gözardı eden bir yaklaşım içerisine girersek yanlış yaparız. Bizim önerimiz doğru olduğunu düşündüğümüz bir öneri. Ama bu önerinin içerisinde yanlışlık, eksiklik varsa 'yok biz buraya dokundurtturmayız, bizim önerimiz doğrudur, harfine dokunamazsınız demiyoruz' demiyoruz. Biz bu önerileri önerirken Türkiye kamuoyunun da tartışmasına açıyoruz. 'Bakın bizim böyle bir önerimiz var, siz görüşlerinizi söyleyin başkaları söylesin. Bu öneri üzerinde de tartışalım' diyoruz bir noktada. Ve o tartışmalar çerçevesinde elbette biz başkanlık sistemi önerimizle ilgili gelen eleştirileri de dikkate alırız, eksiği varsa tamamlayan, yanlışı varsa düzelten adımları atmaktan çekinmeyiz çünkü bizim bütün derdimiz Türkiye için daha iyiyi ortaya koymaktır. Biz bunlara açığız. Başkanlık kararnamesi olsun, başka konularda olsun bu konulara ilişkin eleştirileri biz de dikkatle takip ediyoruz inceliyoruz ve süreç içerisinde bunlara dair değerlendirmeleri arkadaşlarımızla elbet tekrar tekrar yaparız.''

Uzlaşma olması halinde AK Parti'nin yeni anayasa konusunda bu önerisinden vazgeçip vazgeçmeyeceği yönündeki bir soru üzerine Bozdağ, ''Şimdi bizim söylediğimiz şey şu orada; 'Eğer uzlaşma komisyonu yeni anayasanın bütün maddelerinde mutabakat sağlar ve sadece başkanlık sistemini içeren maddelerde mutabakat sağlanmazsa o zaman başkanlık sistemi yeni anayasanın önünde bir engel gibi kalır'. O zaman biz diyoruz ki 'Anayasanın başkanlık sistemini içeren maddeleri dışında mutabakat olursa, biz başkanlık sistemini yeni anayasa için erteleyebiliriz' diyoruz. Yeni anayasa hayata geçebilir. Ama böyle bir durum yok şu anda. Şimdi CHP'nin, MHP'nin, BDP'nin önerileri var. Şimdiye kadar anayasanın 60 tane görüşülen maddelerinin 60'ında uzlaşma yok. Yani CHP'nin maddesinde uzlaşılmıyor bu anayasa yapmaya engel değil, AK Parti'nin önerisinde uzlaşılmayınca engel. Bu çarpıtmaktır.''

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
7 ilde operasyon: Organize suç örgütü çökertildi!
Kuklacıyı tanıyoruz: Vesayete izin yok! - 16 Mayıs 2024 gazete manşetleri