Sevmek, bazen vazgeçmeyi de göze almaktır
'Sevginin olduğu yerde, emek olmazsa, sonuç pek de iç açıcı olmayabilir... Sadece sevgi yetmez. Emek vermek gerekir. Sevmek, gerektiğinde vaz geçmeyi de göze almak demektir.'

Yıllar önce seyrettiğim bir Türk Filmi'ndeki bir söz, beni çok etkilemişti. Türkan Şoray ve Kadir İnanır'ın baş rollerini paylaştığı, 'Selvi boylum, al yazmalım' filminde, Türkan Şoray, 'Sevgi emektir' demişti, kendisini aldatan ve terk eden eşine. Sevginin 'sadece sevmek' olmadığını, bu sevgiyi yaşatmak için 'emek' gerektiğini hatırlatmıştı.
Sevginin olduğu yerde, emek olmazsa, sonuç pek de iç açıcı olmayabilir. Eşinizi sevebilirsiniz, işinizi sevebilirsiniz, evinizin balkonunda yer verdiğiniz çiçeğinizi sevebilirsiniz ama, sadece sevgi yetmez. 'Emek vermek, özen göstermek' gerekir. 'Eşimin bana ilgisi eskisi gibi değil. Varlığımdan haberi bile yok' sözü, boşanma davalarında en çok kullanılan cümlelerden biridir.
'Çok sevdiği' işine, çok çalışıp, gerekli özeni göstermeyen biri, 'Ben işimi çok seviyorum, bu başarı için yeter' diyebilir mi? O işin sonu, kaçınılmaz olarak 'başarısızlık' olacaktır ve bu durum karşısında, 'çok seviyorum' sözü anlamsız kalacaktır.
Bir de balkonda yetiştirdiğiniz çiçeğinizi düşünün. Onu sulamayı ihmal ederseniz sonucu ne olur? Kendisine gerekli özeni göstermez, sevgiyle yaklaşmaz, toprağını çapalayıp tazelemezseniz, bir daha çiçek verir mi?
Sadece sevgi yetmez. Emek vermek gerekir. Sevmek, gerektiğinde vaz geçmeyi de göze almak demektir.
Yine bir hikaye ile örnek verelim.
İyi kalpli, yalnız yaşayan bir adam, bir gün odasının bir köşesinde, bir koza bulur. Kozayı güneşe tutar ve içinde küçük bir tırtıl olduğunu görür. Yalnız adam kozadaki tırtılın varlığıyla birlikte, yeni bir heyecan duymaya başlar ve tırtılı çok sever. Artık, tüm yalnızlığını, tüm sevgisini onunla paylaşır.
Gel zaman, git zaman, tırtıl büyür ve kozadan çıkarak, güzel bir kelebek olur. Yalnız adam, kelebeğin güzelliğine hayran kalır. Onu bir türlü bırakamaz. Aslında kelebeğin de aklında, dağlar, kırlar, çiçekler vardır ama kıyamaz bir türlü Yalnız adam'a ve sevgisine. O da, yalnız bırakamaz adamı. Bir haftalık ömrünü sevildiği ve sevdiği yerde geçirmek ister.
Ama adam bilir ki; 'Sevmek bazen vazgeçmeyi de bilmektir.' Kelebeğin yeri, kendi yanı değildir. Kelebeğine son kez bakar ve onu salıverir özgürlüğüne, kırlarına, çiçeklerine doğru...
Kelebek mutlu olmasına mutlu olur ama, hiç bir meltemde, hiç bir çiçek yaprağında, adamın avucundaki sıcaklığı bulamaz. Aklında adam, o çiçek senin bu çiçek benim, dolaşır saatlerce. Adam, özgür bıraktığı kelebeğe sevdalı, bakıp durur avucundaki boşluğa. Kelebek ise, hala konacak sıcak bir avuç bulmak için aranıp durur.
Kelebek şunu anlar: Bazen ait olduğumuz yer orasıdır, sıcak bir avuçtur ama o yerin size ait olma ihtimali bir hiçtir.
Adam da şunu anlar: Hiçbir sevdayı sadece sevgiyle yaşatamazsın.
Kelebek o günden sonra, adama duyduğu özlemi gömecek bir dağ aramaya başlar. Gücü tükenene dek arar ama bulamaz. O zaman anlar ki; Hiçbir dağ, bir özlemi gömebilecek kadar büyük değildir.
Yalnız adam ise, kelebeğin yerine, sevdasını koyar, sımsıcak avuçlarına.
CAN AKSIN / D.B. TERCÜMAN