Melez ırkla gelen mucize

Amado’nun Mucizeler Dükkânı romanının en etkileyici yanı, neredeyse tüm roman boyunca ustalıkla işlediği aydın ve akademi çevresine yaptığı eleştirilerdir.

Melez ırkla gelen mucize
Melez ırkla gelen mucize
GİRİŞ 23.12.2008 14:12 GÜNCELLEME 23.12.2008 14:12

Serap Özgür'ün kitap kritiği

Jorge Amado, Kandomble dinini ve bu dine mensup insanların yaşadığı Brezilya’nın Bahia bölgesini anlattığı Mucizeler Dükkânı adlı romanında, ezilen halkların tüm baskılara rağmen yarattığı mucizeleri anlatır. Kandomble, Brezilya’ya esir olarak getirilen zencilerin hızla yaydıkları bir dindir, fakat Katolik kilisesinin baskıları sonucu Bahia halkı baskılardan bir kaçış olarak Kandomble dininin azizlerini kendi azizlerine benzetme ve iki dini kaynaştırma yoluna giderler. İşte bu nokta da yeni ve melez bir din ortaya çıkar, tıpkı Bahia halkının melez halkı gibi ve melez ırkın tüm insanlık için kurtarıcı olduğu fikrini savunan roman kahramanımız Pedro Arkanjo’nun kavramsallaştırdığı biçimiyle, melez ırk koşulsuz olarak kardeşliği gerektirir.

Kültürü melez bir halk
Roman iki düzlemde ele alınmıştır; Kandomble dinine mensup, bir üniversitede odacı olarak çalışan ve ırkların melezleşmesine ve Bahia halklarının geleneklerine yönelik yazılar yazan Pedro Arkanjo’nun hayatı ile Brezilya için yaşamında ve ölümünden sonra fikirleriyle önemsenmemiş fakat bir gün Nobel ödüllü bir yazar tarafından keşfedilince kıymeti bilinmiş olan Arkanjo’nun modern dünyada bir reklam oluş hikâyesi. Romanın adını aldığı ‘Mücizeler Dükkânı’, Pedro Arkanjo ve dostu Lidio Corro‘nun kitap bastığı, gravürlerin, ikonaların yapıldığı, fakat en önemlisi Bahia halkı için kendi üniversitelerinin rektörlük bölümüdür, çünkü Bahia halkı kendi ustalıklarıyla çıraklar yetiştirir ve o çırağın ustalığa erişimi herkesçe onaylandıktan sonra ‘Mucizeler Dükkânı’nda diploması verilir. Kapuera ustaları, sambacılar, yontu ustaları, heykeltıraşlar, metal ve ahşap işlemecileri mucizeler Dükkânında bir araya gelip hiçbir akademide görülmemiş bir bağımsız ve özgür aynı zamanda özgün yaratılarıyla mucizeler yaratırlar.

Amado’nun romanının en etkileyici yanı, neredeyse tüm roman boyunca ustalıkla işlediği aydın ve akademi çevresine yaptığı eleştirilerdir. Arkanjo ve halkı bir dünya savaşına tanıklık etmiştir. Saf ırkın üstünlüğünün kabul gördüğü faşizan bir rejimde melez halkların özgürlüğüne ve halkların yozlaştırılmasına karşı bayraktar olmuştur. Brezilya’nın tıp fakültesi profesörünün, “Melez halkların psişik ve akli bozukluğu: Bahia örneği” adlı tezinin yayımlanmasından sonra yazmaya karar veren Pedro Arkanjo, Brezilya halkının yüzü de, kültürü de melezdir, diyerek ve bunu bilimsel bir çalışmayla açıklamaya girişerek akademilere çephe açar, fakat Arkanjo gibi melez ve odacı bir adamı kimse ciddiye almaz ve üzerinde tartışmaz, sadece bir iki akademisyen onun özgün fikirleriyle ilgilenir, hatta yazdıklarını basmaya çalışır ama bunun hiçbir etkisi olmaz. Melez bir ırkın her ırktan daha aşağılık olduğunu düşünen Brezilya rejiminin baskıları hiç durmamıştır: “Bu utanç verici Afrika gösterisi: Davul orkestrası, melez sürüleri, sarhoş edici samba..büyücülük, cadılık, paganlık sürüp giderse bizim Latinliğimizin sonu ne olacak? Çünkü biz Latin’iz bunu bilin yoksa kırbaçla ve sopayla öğreneceksiniz..” Tüm afoşeler (Kandomble dinine mensup zenci erkeklerden oluşan karnaval gurubu) ve samba gösterilerinin yasaklandığını söyleyen hükümet, kültüründen ve Kandomble dininden sıyrılmış bir karnavalı artık beyaz adama bugün sunabiliyor. Sambacı kızlar artık bir kültürün değil beyaz adamların etrafında dönüyorken Arkanjo kendi halkına sesleniyor; “ Halk saftır ve onun yazlaştırılmasına izin vermeyin”

Zenci şair Aime Cesaire, “Yeryüzünde linç edilen bir yoksul, işkence altında canından bezdirilen bir mazlum yok ki, onunla beraber canına kıyılan ve aşağılanan ben olmayayım” der ki, Arkanjo’da roman boyunca daha fazlasını söylemez, çünkü bu çifte ses asla bastırılamayan evrensel bir yürekten geliyor. Karl Jaspars’in dediği gibi, “Eğer başka insanların acısına sessiz kalıp izlemeyi seçmişsen kendini suçluluğa mahkum etmişsin demektir.” Amado romanında tarihsel bir gerçeklik olarak ırkçılığı bir kez daha gözümüze batırır. Romanında kendini savunmak zorunda kaldığı için bir adamı kazara öldüren Ze’nin dava süreci hikâyesi. Katil Ze’nin mahkemesinde savunma avukatı, melezlerde katillik oranının yüksek olmasını suçun nedeni olarak açıklar ki bu savunma bir profesörün tezine dayandırılmaktadır. Şüphesiz bunun Amerika’daki suç oranının zencilere yorulmasından hiçbir farkı yoktur. Bu siyah ya da melez ırklar ne zaman ki ortadan kaldırılıp yakılacak o zaman suç ortadan kalkacaktır. Ve her siyah beyaz karşısında kendisini hep suçlu olarak hissetmelidir. 

(Radikal Kitap)

Kitapla ilgili teknik bilgiler ve internet üzerinden sipariş şartlarını görmek için bu linki kullanabilirsiniz

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Kürşad Zorlu'dan KAAN değerlendirmesi: Türk Dünyası'na güç katacaktır
Bakan Şimşek'ten enflasyon tahmini: "Bu sene 20'li rakamlarda bitecek"