Hayatını Gandi'ye adayan İngiliz kadın
Bethoveen hayranı, doğa tutkunu 33 yaşındaki entelektüel kadın İngiltere’deki konforlu evinde yaşarken aldığı bir kararla bavullarını topladı ve bağımsızlık mücadelesi veren İngiliz sömürgesine doğru yola çıktı...

"Sevgili Mira,
Bugünkü vedalaşmamız üzücüydü, çünkü sana acı çektirdiğimi gördüm. Ancak bu kaçınılmazdı. Benim cismime bağlanmamalısın. Bedenden bağımsız varolan ruh, hep seninledir. O ruh, bedende varolmanın getirdiği tüm kısıtlamaların hapsindeki âciz, tutsak ruhtan daha çok seninledir. Bedene girmemiş ruh kusursuzdur ve ihtiyacımız olan da odur. Onu ancak ayrılığı tecrübe ettiğimiz zamanlarda hissederiz. Sen de şimdi onu hissetmeye çalış. Ben senin yerinde olsam yoluma böyle devam ederdim. Ama bu yolda sana ait izler de olmalı; yani benim dediğim, senin aklına yatmıyor, içine sinmiyorsa buna itiraz etmelisin. Ne pahasına olursa olsun, kişiliğinden ödün vermemelisin. Gerektiğinde bana da direneceksin. Sana karşı beslediğim tüm sevgime rağmen, ben de seninle ilgili yanlış kanaatlere varabilirim. Beni hiç hatasız, mükemmel biri gibi görmeni istemiyorum.
Sevgimle,
Bapu"
22 Mart 1927 tarihli bu mektuptan beş gün sonra Mira'ya Mahadevbhai'den bir telgraf geldi. Telgraf, Gandi'nin felç olmaktan kıl payı kurtulduğu haberini veriyordu...
Bapu, Gandi'nin baba anlamına gelen sıfatlarından biriydi. Mira ile mektuplarında bu imzayı kullanması aralarındaki sevgi bağı ve samimiyetin açık göstergesi...
Çakma Gandi olarak nitelenen kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte Türkiye'de ir kez daha gündeme gelen Gandi'nin İngiliz Sömürgesi olan Hindistan'ı özgürlüğe kavuşturmak için giriştiği mücadele sırasında yanında yer sarışın, uzun boylu bir İngiliz kadını Mira.
Her ne kadar Gandi'yi anlatan tüm filmlerde onu güzel oyuncular canlandırmış olsa da aslında çirkin sayılacak kadar albenisiz bir kadın olarak tarif ediyor yazar Sudhır Kakar onu Gandi ve Mira adıyla Türkçeye çevrilen kitabında.
Hintli yazar Sudhir Kakar'ın Kaknüs Yayınevi'nden çıkan kitabı "Gandi ve Mira", Mahatma Gandi'nin hem siyasi hem de manevi lider olarak portresini çizerken aynı zamanda, hayatını Gandi'ye adayan ve mücadelesi sırasında yanında yer alan İngiliz kadının ilginç hikâyesini anlatıyor.
Bir İngiliz amiralinin kızı olan Madeleine Slade 25 Ekim 1925 sabahında yanında iki bavul kitapla Hindistan'a gitmek için karar verdiğinde hayatının akışını tümden değiştirdiğinin az çok farkındadır.
Bethoveen hayranı, doğa tutkunu 33 yaşındaki entelektüel kadın İngiltere’deki konforlu evinde yaşarken, Gandi’nin yaşam öyküsünü konu alan kitabı okuduktan sonra karar vermiştir bu yolculuğa çıkmaya... Gandi'nin felsefesinden öylesine etkilenir ki Hindistan’a giderek memleketin en fakir bölgelerinden biri olan Gujarat’taki ashram’da, Gandi’nin yanında yaşamaya karar verir...
Tabi ki onun yanında yaşarken, felsefe ve inançlarından etkilenerek, onun inancına geçmeye de karar verir....
![]() |
Kitaptan... "Mira o gece doğru düzgün uyuyamadı. Bapu'nun hemen yanı başındaki odada olduğunun ve ertesi sabah gideceği gerçeğinin farkındaydı. Mira, tren istasyonuna gitmeden hemen önce, güle güle demek için Bapu'nun odasına girdiğinde âdeta kendini kaybetti. Belki de Bapu'nun, Mira'ya yerde yanına oturmasını söylerken bahşettiği sevgi dolu, şefkatli bakışlar Mira'yı bu hâle getirmişti. Çaresizce hıçkırırken Bapu'nun elini kendi elleri arasına aldı. Bir an Bapu'nun elinde bambaşka bir hayat hissetti. Bapu'nun eli, kendi elleri arasındayken bu hayat canlanıyordu sanki; ama tam o sırada Bapu süratle elini geri çekti. Yüzünde sert, gözlerinde ise soğuk bir ifade vardı. İki kaşı arasındaki, alnına uzanan damar atmaya başlamıştı. "Kendine gel Mira" dedi. "Böyle davranarak kendini küçük düşürüyorsun." Mira ağlamaya devam etti. Engelleyemediği veya engel olmak istemediği, göz pınarlarından dökülen boncuk boncuk yaşlar sadece Bapu'nun zehir gibi sözlerinden değildi; keder ve sevinci tuhaf bir şekilde bir arada yaşamasındandı biraz da. Bapu hiç kıpırdamadan duruyordu ama Mira'nın hâli ona dokunmuştu. Mira, Bapu'nun kendisini teselli etmek amacıyla elini omzuna atmamak için kendi kendisiyle mücadele etliğini hissetti. Daha sonra, yani Bapu istasyona gittikten sonra, Mira tuhaf bir hisse kapıldı. Acaba Bapu az da olsa kendisine gıpta mı ediyordu? Mira onun huzurunda, bütün kısıtlamaları çiğneyip özgür olurken Bapu'nun kontrollü davranmak zorunda olması, Mira'yakarşı gıptayla bakmasına sebep olabilirdi. İçinde bulundukları durumda kendine hâkim olması gereken, bu sorumluluğu taşıyan Bapu'ydu. Acaba Krişna da Mira'ya gıpta ediyor muydu?... ______________ KAKNÜS YAYINLARI: 0216 - 341 08 65 kitap@kaknus.com.tr www.kaknus.com.tr |
Bu karanını Gandi'ye anlattığı anlar kitapta şu şekilde dile getiriliyor...
"Madeleine, iki sene önce Romain Rolland'ın Gandiji hakkındaki kitabını okuduğunda, onun vizyonunu tüm kalbiyle benimsemişti. Şimdi tüm mesele, bu vizyonu günlük hayatında pratiğe dökebilmesiydi. Sofu bir gayretle, nefsini terbiye etmek için uğraşıyordu. Madeleine ilk kez Hint kıyafeti giymeye başladığında, khadi kumaşından bol elbiselerini san'lerle değiş tokuş ettiğinde Gandiji hiçbir yorum yapmadı ve merakla onu izledi. Fakat bir hafta sonra Madeleine huzuruna gelip bekârlık yemini etmek ve saçlarını kesmek için izin istediğinde karşı çıktı.
"Ne ben Buda'yum ne de sen benim rahibemsin" dedi hem muzip hem de korumacı bir tavırla. "Bu yemin meselesi ciddidir, hafife alınacak veya çabuk karar verilecek bir şey değil."
Madeleine, "İsa'nın Aziz Teresa'yı etkilediği gibi, siz de beni etkiliyorsunuz" demek istedi ama bir şey demedi.
"Biliyorsunuz ki sizinle ilgili hiçbir şeyi hafife almam. Sizin brahmacharyaıs (Ömür boyu bekâr kalmak -cinsellikten uzak durmak) felsefenizin sadece evlenmemekle ilgili olmayıp aslında iradeyi ve nefis terbiyesini kapsadığını çok iyi anladım. Aşram'ın sofu havası beni derinden etkiliyor, ben de bu havaya katkıda bulunmak istiyorum."
"Saçını kesersen, aşram'daki kadınlar arasında daha da sivrileceksin. Bu kararın seni onlardan daha da soyutlayacak. Bu gece iyice düşün. Yarın tekrar konuşalım."
Madeleine, o gece uzun süre uyanık vaziyette öylece uzandı. Kendisini daha önce hiç rahibe olarak düşünmemişti ama saçını kesmek ve bekârlık yemini etmek istemesi, çıktığı bu yoldaki işaretlerdi. Yarından itibaren artık onu, "Mahatma Gandi" olarak değil, sadece "Bapu" olarak düşünecekti.
"Bapu!" dedi yükses sesle.
Baba anlamına gelen bu Hintçe kelime, ağzından bir tuhaf çıkıyordu. Aşram'dakilerin yanında söylemeye çekindi. Bu kelimeyi bir hitap olarak değil, bir sevgi sözcüğü olarak kullanacaktı. Bapu'sunun ne kadar özel olduğunu sadece kendisi bilecekti ve bu kelimeyi ne büyük bir aşkla söylediğini...
Gecenin şarkısı (yüzlerce cırcır böceğinin kulağa tek bir ses gibi gelen seslerine eşlik eden nehir kurbağalarının vıraklamaları ve ara sıra bir baykuşun çığlığı), yavaş yavaş sessizliğe gömülüyordu. Gece yarısını biraz geçe, Madeleine uykuya daldığında kendini sakin, huzurlu, ferahlamış; kalbini ağırlaştıran bir yükten kurtulmuş gibi hissediyordu.
Ertesi akşam ibadet bittikten sonra Madeleine, Gandiji'nin kulübesine gitti. Bapu, Kasturba'nın odasının karşısındaki avluda durmuş, odada bulunan Ba'yla konuşuyordu. Madeleine'i gördüğüne sevinmiş gibiydi ve ondan odasında beklemesini rica etti. Odaya geldiğinde, Madeleine'e doğru yürüdü ve iki elini kendi elleri arasına aldı. Madeleine'in gözlerine derin derin bakarken ve delici bakışlarıyla onu etkisi altında tutmayı başarırken, başını onaylar biçimde salladı.
"Senin için çok seviniyorum... ve kendim için de" dedi.
Daha sonra Ba'yı çağırıp makas istedi. Madeleine gözlerini kapattı, Gandiji'nin önündeki kilimde diz çöktü. Yüzünde onun vücudunun sıcaklığını hissediyordu. Gandiji, Madeleine'in başını ellerinin arasına aldı; sonra uzun örgüsünün ucundan tutup saçlarını kesmeye başladı. Bittiğinde bir adım geri çekildi.
"Berberlikte hiç de fena sayılmam" dedi, bir yandan da eserine bakarken hoşnutlukla başını sallıyordu.
Madeleine, Bapu'nun duasını alabilmek için kısa saçlarıyla huzurunda başını eğdi. Gandiji sevgiyle omzuna dokundu ve:
"Aşram'ın kuruluşunun temelindeki fikirleri anlamak için, burada senden daha çok çaba sarf eden biri olmadığını biliyorum. Sana bir hediyem var: Yeni bir isim, Mira... (Mirabai: Soylu bir Hindu ailede doğan Mirabai, geleneklere göre kendisine seçilen eşi reddederek kendini Krişna'ya adamıştır. Yazdığı şiirler ve söylediği şarkılar Hint kültürünü etkisi altına aldı ve Hinduizme yepyeni bir soluk getirdi) Yüksek bir sadakat örneği; sağlam bir iradeyle kutsanmış bir prenses. Mira'nın şarkıları hâlâ ülkenin her yerinde söylenir. Hintçe öğretmenin Navin'e Mira'yı sorabilirsin" dedi.
Madeleine kulübeden ayrılırken, o geniş gözlüklerin arkasındaki Gandiji'nin gözlerinde birkaç damla yaşın parladığını gördüğüne yemin edebilirdi....
Böylece Gandi, ona Mira adını verir ve onu en yakın çevresine kabul eder, takip eden 20 yıl içerisinde ona çeşitli vesilelerle yaklaşık 500 mektup yazar.
Roman, Gandi'nin Mira'ya yazdığı mektuplara, Mira'nın otobiyografisine ve döneme ait tarihî belgelere dayanmakta...
Gandi gerçeğine farklı bir bakış açısından bakmayı isteyenlerin kütüphanelerinde mutlaka yer açmaları gereken ilginç bir eser.
Öte yandan Sivil İtaatsizlik ve şiddetsizlik politikasının tartışıldığı şu günlerde Hindistan'ın kan gölüne dönmesini engelleyen Gandi'nin siyaset metoduyla, kendisine Gahdi sıfatı verilerin siyaseti arasındaki farkı anlamak açısından da önemli bir fırsat bu eser...
(Haber 7)
-
k.a 14 yıl önce Şikayet Etaynı bizim gendi. bu kadarda benzerlik olmazkiBeğen
-
Hikmet Cetin 14 yıl önce Şikayet EtTOPRAK a. Aynen katiliyorum. Konforlu yasamindan ayrilip bagimsizlik mucadelesine yardim etmis te bilmem ne? Bal gibi Ingiliz ajaniBeğen
-
İlşad 14 yıl önce Şikayet EtE-mail ve ve site adresleri yanlış yazılmış.. Editörün Notu: Uyarınız için teşekkürler...Beğen
-
Nedim Kurnaz 14 yıl önce Şikayet EtBizim de gandimiz var.. Hemde çakma Gandi.Beğen
-
zakir 14 yıl önce Şikayet Etrecep ivedik. indireGANDİ yapacan deeelmi çakkalllllll ne gülmüştükBeğen