Yahyaoğlu: Müslümanlar Kudüs'ü görmeli

Yazar Recai Yahyaoğlu, "Kudüs Muhteşem bir şehir. Her insanın ve özellikle Müslümanların bu şehri gezip görmeleri gerekiyor" ve Yahudi Psikolojisi kitan

Yahyaoğlu: Müslümanlar Kudüs'ü görmeli
Yahyaoğlu: Müslümanlar Kudüs'ü görmeli
GİRİŞ 24.08.2010 12:52 GÜNCELLEME 24.08.2010 12:52

Dursun Kabaktepe'nin röportajı

Recai Yahyaoğlu onuncu kitabını Yahudi Psikolojisi üzerine yazdı. Özellikle İsrail’le yaşadığımız ‘one minute’ ve alçak koltuk krizinden sonra insani yardım gemisine de yapılan hain saldırının ardından yayımlanan bu kitap Yahudilerin yaşam tarzları ve psikolojileri hakkında bilgi veriyor.

“Yahudiler hakkındaki fanatik söylemlerden kaçtım” ifadesini kullanan yazar Yahyaoğlu, “Yazım kriteri belgeler ve gerçekler oldu.” diyerek “İsrail ve Filistin’de yaşayan insanlar mutlu değiller. Bir tarafta bezginlik diğer tarafta ürkeklik ve korkaklık var. İsrail ve Filistin topraklarını gezdikten sonra dünyanın en sorunlu bölgesi burası diyorsunuz.” cümlesi ile oradaki ruh halini de özetliyor.

Recai Yahyaoğlu, Yahudi Psikolojisi kitabıyla Yahudilerin dünyada daha iyi tanınmasını amaçladığını söyleyerek 2. Dünya Savaşı’nda soykırıma uğrayan bir milletin İsrail devletini kurduktan sonra Filistin’de yaptıklarını gündeme taşıdığını belirtiyor. 

“İsrail ve Filistin’de insanlar patlamaya hazır bir bomba gibi” ifadesini kullanan Recai Yahyaoğlu, bölgedeki Filistinlilerin Tükler hakkındaki düşüncelerini “İnsanlar Türkiye’yi ve Türkleri koruyucuları olarak görüyorlar.” cümlesiyle anlatıyor.

Recai Yahyaoğlu’na Yahudi Psikolojisi kitabını, Yahudilerin hayat tarzlarını, kitabında neleri ön plana çıkardığını, yazım aşamasında nelere dikkat ettiğini, Gazze ve Filistin’de yaşanan insanlık dramlarını sorduk.

-Yahudi Psikoloji kitabı nasıl yazıldı?
İsrail’in Gazze’ye saldırdığı ilk hafta savaşta gördüğüm ve psikolojik anlamı olan pek çok farklılığı ifade eden ilk makalem o günlerde haber7.com’da yayınlandı. Daha sonraki dönemlerde İsrail saldırıları, Yahudiler ve Filistin konusundaki makalelerimin devamı geldi. Bende bu yazıları tekrar düzenleyerek kitap haline dönüştürdüm.

Yahudi Psikolojisi- Kitabın zamanlaması,  ismi ve Türkiye ile İsrail arasındaki kriz süreci düşünüldüğünde ağır eleştiriler olduğu hissi veriyor. Ama okunduğunda fanatik söylemlerden uzak durduğunuz görülüyor. Yazım aşamasında nelere dikkat ettiniz?
Tıp doktoru olarak bir kitap yazımında ideolojik davranmam mümkün olamazdı. Bu yüzden yaşanılmış olaylardan yola çıkılarak yapılan değerlendirmeler bulunmaktadır. Bunlar kaynak gösterilerek alınmışlardır. İdeolojik ve ağır ifadeler barındıran kaynakları kitabın yazımı ve araştırma yaptığım zaman içinde özellikle kullanmamaya çalıştım. Örneğin ‘Siyon Liderlerinin Protokolleri’ adlı eseri kaynaklarımın içine almadım. Yazım kriteri belgeler ve gerçekler oldu. Yaşanmış ve halen yaşanmakta olan psikolojik arka planında önemli bulgular sunan olaylar birinci derecede değerlendirildi.

-İsrail'e ve Kudüs'e gittiğinizden bahsediyorsunuz. Oralardaki hayat tarzı sizi ve eserinizi nasıl etkiledi?
Özellikle Kudüs beni çok etkiledi.  Muhteşem bir şehir. Her insanın ve özellikle Müslümanların bu şehri gezip görmeleri gerekiyor. Filistin toprakları, İsrail ve Kudüs görülmeden buralarda olan olayları tam olarak anlayabilmek hakikaten zordur. El Halil kentinde yemek ve su kuyruğunda bekleyen insanlar beni etkiledi. Dükkânların kapalı olması ve şehrin üzerine ölü toprağı serpilmişçesine sakin ve ıssız olması beni duygulandırdı. Gözlemlerimin bir kısmını kitapta okuyucularıma açıklıyorum. Kudüs’te yaşadığım şairane bazı duygularımı paylaştım.

-Sizin için İsrail ve Filistin Türkiye’den nasıl görünüyordu? Oraya araştırma yapmak için gittikten sonra nasıl görünmeye başladı?
Dışarıdan bakıldığında bazı olayları yeteri kadar anlayabilmek mümkün olmuyor. Oradaki atmosfer ve çevrede insanların yüzlerinde, ruh hallerinde gösterdikleri değişimi yerinde gördüğünüzde olayın vahametini daha iyi anlıyorsunuz. İsrail ve Filistin’de yaşayan insanlar mutlu değiller. Bir tarafta bezginlik diğer tarafta ürkeklik ve korkaklık var. İsrail ve Filistin topraklarını gezdikten sonra dünyanın en sorunlu bölgesi burası diyorsunuz. Ve eğer bir dünya savaşı çıkacaksa kesinlikle burasının bu savaşta birinci derecede rol alacağına inanıyorsunuz. Çünkü her iki tarafta insanlar patlamaya hazır bir bomba gibi duruyorlar.

- İdeolojik bakış açısından uzak durmaya çalıştığınızı söyleseniz de Müslümanlarla Yahudiler arasında yaşanan psikolojik savaşa da değiniyorsunuz. Nedir bu psikolojik savaş? Sizce sonuçları ne olur?
Sonuçlarının iyi olmayacağı çok açık. Savaş bu bölgede kronikleşmiş ve karar anı psikolojisini sürekli tahrip etmeye başlamış. Alınan kararlar bu yüzden karşı tarafı baskı altına alıp pasifize etmeye odaklı. Bu yüzden karşılıklı anlaşmazlıkları psikolojik faktörler fazlaca etkiliyor ve sorunun çözülmesini adeta imkânsız hale dönüştürüyor.

-Müslümanların Yahudiler hakkındaki düşüncelerini tahlil ettiniz mi?
Evet. Müslümanlar burada yaşanan savaşın mağduru olduklarını ifade ediyorlar. Örneğin Mescid-i Aksa’nın bahçesinde kafile halinde dolaşırken oradaki gençlerle kafilemiz başkanının konuşmasından anlaşılan bir gerçeği paylaşmakta fayda var. Bunlar kitapta geçiyor. Bölgedeki tüm insanlar Türkiye’yi ve Türkleri koruyucuları olarak görüyorlar. Yahudiler için Müslümanların düşüncelerinin abartılı olarak kötü olduğunu gördüm. Fakat bu acıları onlar yaşadıklarından empati yaptığınızda aynı zulümlerle karşılaşmanız durumunda insanın onlardan farklı düşünmesi hakikaten oldukça zor görünüyor.

-Olumlu mu olumsuz mu? Neden?
İsrail hükümetinin yanlış politikaları nedeniyle çok hırçın ve olumsuz.  Hatalı kararlar alıp acımasız olduğunuzda insanları da acımasız hale dönüştürmekten başka bir şey yapmamış oluyorsunuz. İsrail hükümetini yönetenlerin yanlış karar ve uygulamaları hem kendi vatandaşlarını hem de bu bölgede yaşayan Müslümanları daha radikal hale dönüştürüyor.

-Türkiye’de İsrail ismi Gazze ve Filistin’de yaşanan insanlık dramlarını ve öldürülen masum insanları hatırlatıyor.  Bu durum Yahudi psikolojisi ve İsrail’in tutumuyla ne kadar orantılı?
Direkt olarak orantılı veya bağlantılıdır. Mavi Marmara olayı kitabımızın içine bu yüzden alınmıştır. Başka bir ülkenin bu sıkıntılı süreci çok daha akıllıca atlatması mümkünken İsrail gemiye baskın yaparak tüm dünyaya kendisini rezil etmiştir. Kitapta yine alçak koltuk krizi ve Davos’ ta yaşanan ‘one minute’ olayı da tüm psikolojik arka boyutları açıklanarak izah edilmektedir. Bu olaylar dünyada sadece İsrail hükümetinin yapacağı kadar basit ve alelade hatalar olarak dünya dış politika tarihine geçmiştir.

-Kitabınızdaki Yahudi tanımı ile insanlığa ne anlatmayı amaçladınız? Neden?
Dünyada onların daha iyi tanınmasını sağlamaya çalıştım. Çünkü karşımızdakini tanımamız son derece önemli. Onların nasıl bir zihin ve ruh dünyasına sahip olduğunu öğrenmek ilişkilerde doğabilecek pek çok aksaklığın engellenmesini sağlayabilir. İlerleyen süreçte başka yazarlar tarafından yazılacak diğer kitaplarda Yahudilerin daha iyi tanınmasını sağlayacaktır. Özellikle Kasım ayında vizyona girecek olan Kurtlar Vadisi Filistin filminin bu anlamda ciddi bir katkısı olacağını düşünüyorum.

- Yahudileri eleştirirken hepsini aynı kefeye koymuyorsunuz. Özellikle bir kısım Yahudileri eleştiriyorsunuz. Ama bunların çoğu İsrail devleti yönetiminde yar alıyor, diyorsunuz. Burada nasıl bir mesaj vermeye çalışıyorsunuz?
Bazı gerçeklerden yola çıkarak geniş bir genelleme yapıp kimi zaman hataya düşebiliyoruz. Ülkemizde yaşamakta olan Musevi vatandaşlarımız için ve geniş bir kitle olarak Yahudileri bu yazdıklarımdan ayırdım. Zira Yahudilerin içinde tanıdığım ve takip ettiğim ülkemizde çok kaliteli insanlar var. Özellikle Şalom gazetesini düzenli takip eden bir insan olarak onları bu değerlendirmelerin dışında tuttuğumu kitabımda özellikle belirttim. Yahudilerin diğerlerine tutumu konusunda kararlar alan bu dar kesimin aslında İsrail’de çok fazla bir nüfusa sahip olmadıklarını ifade ettim. Fakat ne yazık ki bu dar kesim hükümette stratejik kararların alınmasında ciddi söz sahibi durumundalar. Oysaki pek çok Yahudi onları desteklemiyor ve hatta bizlerden çok daha ağır ifadelerle eleştiriyorlar. Bu eleştirilerden bazı örnekler kitabın içinde bulunmaktadır.

-İsrail’in yaptıklarına karşı çıkan Yahudiler dünya kamuoyunda ne kadar etkili?
Çok fazla değil. Uluslar arası bir faaliyet gösteriyorlar ve İsrail hükümetinin acilen yıkılması gerektiğini ifade ediyorlar. Onların bize göre İsrail’e bu kadar fazla radikal tavır takınmaları gerçekten enteresan. Tabi bunun çok derinlerde farklı nedenleri var.

-2. Dünya Savaşı’nda soykırıma uğrayan Yahudilerin İsrail devletini kurduktan Filistin ve Gazze’de benzer tavırlar sergilemesini neye bağlıyorsunuz?
Bu bir benzeşme. Kaderlerin benzeşmesi.  Gelecekte şimdi yaşadığımız acıları başkalarına aynen yaşatmak isteriz. Bu maalesef insanlığın iflah olmayacak hastalıklarından sadece birisidir. Bunun psikolojik arka boyutunu kitabımda özetleyerek açıkladım. Bugünkü Gazze geçmişteki Varşova Gettosu’nun bir benzeri ve hatta çok daha ağır şartlarda insanların yaşamaya çalıştıkları bir açık hava hapishanesi…

-Yahudiler İsrail’de kendilerini mazlumdan zalime sizce nasıl çevirdi?
Bunu açıklamak çok uzun sürer. Bunların hepsi çok disiplinli bir plan doğrultusunda yapıldı.

-Yıllardır İsrail’i stratejik ortak gören Türkiye’nin AK Parti iktidarı ile Orta Doğu politikasını değiştirmesini ve ardından yaşanan krizleri siz nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye kriz çıkmasını hiçbir zaman istemedi. Türk Hükümeti şahsiyetli bir dış politika uyguladığı için sorunların içinde buldu kendisini. Sadece İsrail değil aslında pek çok batı ülkesi ve ABD bizi yeteri kadar tanıyamadıklarını davranış ve eleştirilerinde ortaya koyuyorlar. Her şeye rağmen şimdi yaşanan pek çok gelişmenin geleceğe çok daha umutla bakmamız için yeterli olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

-‘One minute’ hadisesi, alçak koltuk olayı, İsrail’le yapılacak askeri tatbikatların ertelenmesi ve Gazze’ye insani yardım gemisine hain saldırı olayı kitabınızı ve psikolojinizi nasıl etkiledi?
Çok olumlu yönde etkiledi. Köklü ve klasik bir konuyu popüler ilavelerle güncel yaptı. Yazdığım bu kitabın ne kadar yerinde ve zamanında bir çalışma olduğunu gösterdi. Fakat Gazze savaşı ve Mavi Marmara baskını sırasında çok duygulandığım ve gözyaşlarıma hakim olamadığım anlar oldu. Tüm bunlar benim düşüncelerimde ne kadar tutarlı ve duygularımı kontrol etmekte ne kadar adil olduğumu bana kitabımı yazma sürecinde defalarca gösterdi. İsrail askerlerinin Mavi Marmara gemisinde yolculuk yapan kahraman insanlara karşı çirkin ve orantısız güç kullanmasına rağmen bizler yazdıklarımızda yine de dengeli ve aklıselim olmayı başardık.

-Kur’an’da Yahudiler hakkında açık ayetler var. Kur’an’a göre Yahudi psikolojisi nasıl?
Buna dair ayetler kitabımda var. Sadece Kuran değil Tevrat’da Yahudilerin psikolojik özelliklerini çok iyi açıklıyor.

-Siz Kur’an’ın anlatımıyla kendinizin kaleme aldığı Yahudi psikolojisi arasında nasıl denge kurdunuz? Bakış açınızı neye göre değerlendirdiniz?
Kuran’a göre bakmaya çalıştım elbette. Fakat bu aslında benim tam olarak işim değil.  Bunları kaynak göstererek aldım ama yorumlamadım. Çünkü ben din eğitimi almış bir insan değilim. Benim ortaya koyduğum çaba güncel konular ve bazı bilimsel açıklamalar eşliğinde Yahudi psikolojisi hakkında bir araştırma çalışmasıdır.

-Ülkemizde yaşayan Yahudi vatandaşlarımızın bu kitap hakkındaki düşünceleri ne olur?
Çok incinip kırılacaklarını sanmıyorum. Kitabımı dikkatlice okuduklarında bu kanaate rahatlıkla sahip olacaklarını düşünüyorum. Tabi ki kendi dinlerine mensup insanların psikolojilerinin eleştirilmesinden hoşlanacaklarını da sanmıyorum.

-Okuyucular bu kitabı okuduktan sonra zihinlerinde nasıl bir Yahudi kavramı oluşacaktır?
Müslümanlardan ve biz Türklerden çok farklı olduklarını anlayacaklardır.

(Moral Haber)

Söyleşiye konu olan kitapla ilgili teknik bilgileri görmek için bu linki kullanabilirsiniz

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Konser vurgununda sıcak gelişme! Gülşen soruşturması tamamlandı! İşte istenen ceza
Hamaney'in danışmanı konuştu: Saldırılardan önce tehdit mesajları gönderildi