Simurg kitapçılıktan çekiliyor
Kedili kitabevi Simurg'un sahiplerinden İbrahim Yılmaz, tamamen medyanın gücü ile şekillenen yeni kitap piyasasından soğuduğunu belirterek artık müzayedeye ağırlık vereceklerini söylüyor.

Kedili kitabevi diye bilinen İstanbul Beyoğlu'ndaki Simurg, kabuk değiştiriyor. Daha doğrusu yeni kitap alanındaki gelişmeler Simurg'u değişime zorluyor. Simurg'un sahiplerinden İbrahim Yılmaz, artık müzayede ve sahaflığa ağırlık vereceklerini söylüyor.
Bir Masonun Evrak-ı Metrukesi ile üçüncü müzayedesini gerçekleştiren ve 4 Mart'ta dördüncü müzayedesini yapmaya hazırlanan İbrahim Yılmaz, yeni kitap piyasasından neden çekildiklerini şöyle izah ediyor: 'Yeni kitap satanlar bunun yanında yabancı dilde kitaplar da bulunduruyor. Artı, kırtasiyeyi de işe dâhil ediyor. Sonra CD ve dergileri de bulunduruyor. Binlerce dergi var, gerek yurtdışından gelen gerek yurtiçinde yayımlanan. Yani bütün bunları bir arada harmanlayıp bir kitabevi yapıyorlar ve Türkiye'nin kitapçı gidişatı da oraya doğru yol alıyor. Bizim gibi misyonu olan kitabevlerinin artık zamanla değişmesi lazım. Kabuk değiştirmezse ayakta kalacağını sanmıyorum. O yüzden benim kendime göre çıkış yolum sahaflık. Ve yeni kitaba yatkın biri de değilim zaten.'
Adını edebiyatta Anka kuşunun adı olan Simurg'dan alan kitabevi, medya dünyası dahil entelektüel çevrenin kitap satın almak için aklına ilk gelen yerlerden biridir. Burada Doğan Hızlan'la karşılaşabilir veya bir edebiyat sohbetinin ortasında bulabilirsiniz kendinizi. İbrahim Yılmaz, kardeşleri ile birlikte 1986'da kurmuş Simurg'u. Yılmaz, bunun öncesinde de hep yayınevlerinde çalışmış birisi. Bu yıl Simurg'la, kitabevi olarak 20. yılını dolduruyor. Simurg, satış kaygısı olmadan kitap baskıları da yapıyor ayrıca.
Sahaflıktan yetişme biri olduğu için eski göz ağrısına geri dönmeye hazırlanan Yılmaz, 20 yıl ara vermekle büyük hata yaptığını düşünüyor. Müzayede alanında bir boşluk olduğunu söyleyen Yılmaz'a göre bu konuda piyasada bir istek ve açlık da var. Mart başında çıkacağı mezadın ismi de hazır: 'Sağ serbest solda mezat var.' Yakın tarihte, gençliği peşinden sürükleyen solcuların, aralarında ilk baskıları da bulunan 'kült' olmuş eserleri meraklılarının karşısına çıkacak.
İbrahim Yılmaz, kendine özgü koleksiyonları olan bir kişi aynı zamanda. Öncelikle ilk baskı şiir kitaplarını elinde toplamış; çoğunlukla da cumhuriyet dönemine ait. Kimler mi var? İbrahim Yılmaz, 'Aklınıza kim gelirse hepsi bende.' diyor ve listeden bazı isimleri şöyle sıralıyor: 'Edip Cansever'in, Behçet Necatigil'in, Turgut Uyar'ın, Cemal Süreya'nın, Sezai Karakoç'un, İsmet Özel'in, Ece Ayhan'ın, Attilâ İlhan'ın tümü ilk baskı.' Yılmaz, ardından, tartışılacak şu sözlere imza atıyor: 'Attilâ İlhan’ı çok okuduğumdan değil ama koleksiyonda bulunsun diye bulunduruyorum. Bütün şiirleri birbirine benzer. Bir arkadaş onun şiirleri için 'koy bilgisayara, bilgisayar aynısını yazar' demişti.'
Bunun dışında milli mücadele dönemi ile ilgili anıları da toplamış İbrahim Yılmaz. Birkaç tane de kaynak niteliğindeki İstanbul kitabı var elinde. Eşi Boğaziçi Üniversitesi'nde edebiyat hocası olduğundan, Türk Dili ve Edebiyatında kaynak olup da Yılmaz ailesinde olmayan da yok gibi.
Yeni kitabı meta gibi görmek istemediğini söylese de İbrahim Yılmaz'ı ve dolayısıyla Simurg'u yeni kitap piyasasından soğutan gelişmelerin başında 'medyanın gücü' geliyor: 'Medya ne isterse o okunuyor. Mesela bir yazarın bir kitabı çok ciddi şekilde öne çıkarılıyor. Ve o rüzgâr onu alıp götürüyor. Bir sonraki kitabı aynı ölçüde satmıyor. Biri 500 bin satarken diğeri 10 binlerde kalıyor. Mesela 200 bin sattı 'Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok' kitabı. Neden? Çünkü Ertuğrul Özkök, Hürriyet'te üç gün manşet yaptığı zaman herkes o kitabı satın alıyor. Madem bu kadar önemli bir yazarsa o, aynı yazarın diğer kitapları neden o kadar okunmuyor?'
Simurg'un eskisi gibi kitap basmaya devam edeceğini hatırlatan Yılmaz, kitap dünyasındaki bu durumu 'tamamen medyatik' olarak nitelendiriyor ve 'Temelinde medyatik bir şey olan bunun içinde ben olsam ne olur, olmasam ne olur?' diye de kendi kendine soruyor.
-
haluk koç 17 yıl önce Şikayet Etslm.a.. Sayın Tarhan yazınız çok güzel,siyasal iktidar, cumhurbaşkanı ve özellikle de yök başkanı hakkındaki tespitiniz çok doğruBeğen
-
mehmet yazıcı 17 yıl önce Şikayet EtPSİKOLOG. Türkiyenin sorunlarının çözümü için psikolog, pedagog ve sosyologlar biraraya gelip toplumsal çözümler üretmelidir. Hem fertleri hemde tolumu tedavi etmeliler.Beğen
-
kadir öztürk 17 yıl önce Şikayet EtSayın Kurt!. Bizim anlı şanlı rektörlerimiz gibi bilim hırsızlığı yapmıyor ya!Çok dokunaklı bir yazı.Anlayana sivri sinek saz.Beğen
-
Sait Ünlü 17 yıl önce Şikayet EtYAZIDA derin IPUCLARI VAR. bazı okurlar anla(ya)masa da, bu yazıda, bizzat yaşanmış olayların anlatımı ve gözümüzü açacak derin ipuçları var. Yaşadığı toplumun yararına bir fikir üreten bunu söylemezse ya bencil ya korkak ya da tembeldir. sözüne katılmamak mümkün mü?Beğen
-
ibrahim kurt 17 yıl önce Şikayet Etprof olmak. prof ünvanını almış birisi bukadar basit bir yazı yazıyorsa diğer yazarlar nasıl yazar bu konuyu bilmiyorum ama bildiğim tekşey türkiye 10 sene sonra kendine gelirBeğen