Hayatınızı aşk için feda eder misiniz

Kader filminin başarılı oyuncular ıVildan Atasever ve Ufuk Bayraktar, gerçek hayatlarında bir aşk uğruna hayatlarını feda edip edemeyeceklerine nasıl yanıt verdiler?

Hayatınızı aşk için feda eder misiniz
Hayatınızı aşk için feda eder misiniz
GİRİŞ 04.12.2006 14:45 GÜNCELLEME 04.12.2006 14:45

İhsan AYDIN ve Aysun SEVİNÇ'in haberi

43. Antalya Altın Portakal Film Festivali En İyi Film ödülünü kazanan ‘Kader’ filminin başarılı oyuncuları Vildan Atasever ve Ufuk Bayraktar, Kader filminde rol alışlarının hikayesini, gelecek hayallerini ve filmin sarsıcı öyküsünü İhsan Aydın ve Aysun Sevinç’e anlattı.


Aşık olduğu kadın uğruna hayatını feda eden, karısını, çocuğunu terk eden bir adamın yaşadıklarını anlatan Kader filmi gerçek yaşamla ne kadar örtüşüyor? Bugünün dünyasında insanlar aşk uğruna her şeyi feda ediyorlar mı?

Başarılı oyunculuklarıyla son dönemde adlarından çokça söz ettiren Vildan Atasever ve Ufuk Bayraktar, Haber 7 TV’de Selahattin Yusuf’un hazırlayıp-sunduğu Kırk Ambar programına konuk olmalarının ardından yöneltilen sorulara tüm içtenlikleriyle cevap verdiler.


Filmin konusu özetle şöyle:

“Bekir Uğur'a aşıktır. Uğur Zagor'u sevmektedir, Zagor ise suç işlemeyi... Zagor hapisten çıkar. Boğucu bir yaz gecesi aksilikler birbirini takip edince mahallede cinayet işlenir. Aynı gece Uğur da kaybolur. Ama aylar sonra, Zagor'un İzmir'de iki polisi öldürüp yakalanması ve Uğur'un İstanbul'a dönmesiyle yeni bir umut belirince, bu acımasız aşkın peşinde yıllar yılı sürecek amansız bir takip başlar.”


Vildan Atasever’in canlandırdığı Uğur ve Ufuk Bayraktar’ın canlandırdığı Bekir karakteri bir türlü bir araya gelemiyor ‘Kader’de… Bir aşk üçgeni içinde yaşanan ilişkilerde aşkının peşinden koşan Bekir de, Uğur da kendilerini, ailelerini, gururlarını, benliklerini, kişiliklerini yitiriyorlar ama aşkları ölümsüz kalıyor! Ödüllü filmin oyuncularına, filmle örtüşen ve son dönemin gündemini işgal eden, aşk uğruna eşini terk etmeyi, sevdiği kadın için kafe basmayı sorduk? Aşk yolunda her şey mubah mıdır?

ZEKİ DEMİRKUBUZ’LA ÇALIŞMAK…

- Zeki Demirkubuz’la film yapmaya nasıl karar verdiniz, çekim esnasında bunun zorluğunu yaşadınız mı, eğlendiniz mi? Zeki Demirkubuz’la çalışmak nasıldı?

Vildan Atasever: Zeki Demirkubuz’la çalıştığımız için şanslıyız. Yaptığı işlerde hayat duygusunu koruyan ve oyuncusuyla çok iyi çalışan, oyuncusunu etkileyen bir yönetmen ve o bizim Ağabey’imiz. Zeki Demirkubuz’u filmlerinden tanıyoruz, senaryoyu okuduğumuzda, hayır demek mümkün değil. Zeki Bey sinemayı öylesine yapan biri değil, öylesine yapanlar zaten çekilip gidiyorlar. Birlikte çalışmak çok keyifli. Zorlandığımız tarafları da oldu açıkçası ama büyük tecrübeler kazandık.

Ufuk Bayraktar: Bence de çok keyifliydi, zaten ilk kez Zeki Ağabey’le başladım. Onunla ikinci filmimdi, arada da Nuri Bilge Ceylan’ın İklimler filminde ufak bir rol almıştım ama benim oyunculuk eğitimimim ilk Zeki Demirkubuz ile oldu. Senaryoyu kamerayı ilk kez Zeki Ağabey’le öğrendim ve bunları öğrenebileceğim en iyi insan da oydu. Benim için bir okul gibi oldu. Vildan’ın da dediği gibi oyuncu yönetmen ilişkisinden çok daha farklı durumdayız, onunla normal hayattan da bir şeyler paylaşıyoruz, o da bizimle sıkıntılarını paylaşıyor.

PEŞPEŞE ÖDÜL KAZANMANIN SIRRI…

- İlk filminiz ‘İki Genç Kız’la en iyi kadın oyuncu dalında Altın Portakal ödülü aldınız. İkinci filmi ‘Kader’ ise En İyi Film Ödülü’nü aldı. İki filmle iki ödül almanın sırrı nedir?

Vildan Atasever: Özel bir sırrı yok aslında. Seçimlerini doğru yapmak, beklemek ve iyi bir şeyler yapmak niyetiyle işe girişmek gerekiyor. Benim için önemli olan da yüz tane filmde oynayan bir oyuncu olmak yerine az ama iyi işler yapmak.

- Bu yıl da ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü hak ettiğinizi düşünüyor musunuz? Yarışmadan önce ödül bekliyor muydunuz?

Vildan Atasever: Evet tabii ki. Sonuçta bir festival var ve filminiz oraya gidiyor. Dokuz film ve dokuz kadın oyuncu vardı, ben de onların arasındaydım, tabii ki isterdim, ama benim avantajım vardı geçen yıl ödül almış bir oyuncu olarak oradaydım, üst üste 2 kez gittim ve bu kez Zeki Demirkubuz filmiyle oradaydım.

- Bu sene de hak ettiğinizi düşünüyor muydunuz?

Vildan Atasever:  Ben zaten övgüler aldım, güzel eleştiriler aldım, ustalarımdan, büyüklerimden tebrikler aldım. Bu işi bilen insanlar beğendiler bu daha önemli. Orada bir jüri vardı niyetlerini, düşündüklerini bilemeyiz, belki geçen yıl aldığım için verilmedi bunu bilemeyiz, verdikleri karara saygı duymamız gerekiyor. Ama her oyuncu ister ödül almayı.

YA ZEKİ DEMİRKUBUZ’LA KARŞILAŞMASALARDI…

- Sinemaya girişiniz hayli enteresan çay ocağından kameranın karşısına… Zeki Demirkubuz tarafından keşfedilmemiş olsaydınız şimdi ne yapıyor olurdunuz?

Ufuk Bayraktar:  Nerede olurdum bilemiyorum, belki hala çay bahçesinde olurdum. Taksicilik yapıyor olabilirdim, ya da bir dükkân açmış başka bir işi yapıyor olabilirdim.

- Nerede olurdunuz derken, sinemayla ilgiliydiniz bildiğim kadarıyla, ama sinemada oyunculuk düşünceniz, ya da herhangi bir alanında kariyer planınız var mıydı? Zeki Bey size o teklifi yapmasa zaten bu işi yapacak mıydınız?

Ufuk Bayraktar: Hayır ama ben bu işi yapabilirim diyordum, bu insanlar oynuyorsa ben de oynayabilirim diye düşünüyordum. Benim içimde vardı böyle bir düşünce ama gidip eğitim alayım, bir yere müracaat edeyim demedim. Tamamen kaderin akışına bırakmıştım.

Vildan Atasever: Zaten insan bir şeyi çok isterse, inanırsa oluyor. Ben 6 yaşımdayken, öğretmenim ‘ne olacaksın’ diye sorduğunda, artist olmak istiyorum derdim. Hülya Avşar’ı izlerken onu çok beğenirdim, hayrandım. Onunla da yollarımız çok kesişti. Oluyor yani bir şekilde, ne kadar istediğimizle de alakalı biraz da.

- Ufuk Bey çok istemeden oldu herhalde?

Ufuk Bayraktar: Bende sürekli bir istek vardı ama girişim yoktu. Askerde de tüm tugayın filmlerini ben sağlıyordum. Her hafta sonu çıkar 10- 15 film alırdım akşam da yemekhanede film seansları yapardım, vardı içimde, iyi ki de olmuş.

10 YIL SONRA NEREDE OLACAKLAR?…

- Kendinizi mesleğinizde 10 yıl sonra nerede görüyorsunuz?

Ufuk Bayraktar: Onu görme gibi bir yetenek yok ki, 10 yıl boyuncu yaşar mıyız bilinmez ama yaşadığımızı varsayarsak, iyi bir yerlerde olmak, Zeki Ağabey gibi yönetmenlerle çalışmak isterim.

Vildan Atasever:10 yıl sonra da iyi bir filmde oynamış olarak, sizinle yine film hakkında iyi veya kötü eleştirileri konuşmak isterim tabii ki. Bu yola adım attık, Perihan Mağden, Kutluğ Ataman, Hülya Avşar, Zeki Demirkubuz destek verdi, sinemaya hiçbir zaman sırtımı dönmeyeceğim, başladım, devam edeceğim.

- Seçtiğiniz yapımlar çok popüler olmamakla birlikte ses getiren, ödül alan yapımlar oldu, yine de sanat sineması ve popüler sinema hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce böyle bir ayrım var mı?

Vildan Atasever: Tabii ki bu herkesin kendi seçimi. Bana gelen birçok popüler film teklifi de var. Dizi de yapılabilir, magazinsel bir hayatınız olmasa bile, televizyonlarla insanların gözü önünde oluyorsunuz sürekli olarak, böylece popüler kültüre daha çok hitap ediyor diziler. Sinema bir sanat dalıysa, biz de sanat yapalım amaç popüler olmak değil burada, amaç oyunculuğunu yapabilmek, ayakta durabilmek, dizi de olsa iyi bir şeyler yapmak. Oynamadığınız zaman paslanırsınız, dizi bir anlamda oyuncuyu açıyor, bir şeyler öğrenmesini sağlıyor.


POPÜLER Mİ SANAT FİLMİ Mİ?…

- Ufuk Bey siz de sanat filmi diye adlandırılan filmlerde oynadınız, sizce de popüler film ve sanat filmi diye bir ayrım var mı?


Ufuk Bayraktar:  Benim için özel bir ayrım yok ama diziler popüler kültürü yakalıyorsa, sinema da sanatsa, bence bu çizgide gitmek daha doğru olur.


ŞÖHRET ÜRKÜTÜYOR MU?...

- Peki, şöhret sizi ürkütüyor mu?

Ufuk Bayraktar:  Bazen iyi yanları oluyor, sokakta yürürken imza isteyip fotoğraf çektirenler oluyor, bazen de moralinizi bozabiliyorlar.

Vildan Atasever:  Biz aslında sinemadayken şöhretiz, işini yapan, yaptıktan sonra da evine gidip normal hayatına devam eden insanlarız. Göz önündeysek, işimizle göz önündeyiz. Bu arada popüler sinema ve sanat sineması diye bir ayrım var, Cem Yılmaz popüler film yapıyor, Yılmaz Erdoğan da öyle, bana oynar mısın deseler kabul ederim, iyi film yapıyorlar. İyi ve kötü film ayrımı yapılması gerekiyor aslında.

- Aşık oldukları için eşlerini terk eden ünlüler ve son dönemde sıkça gündeme gelen, ‘aşk için her şeyi göze alma’ durumu. Hafta sonu Hıncal Uluç yazısında, Haşmet Babaoğlu için, “Uğruna kavga edeceği bir kadını var!.. Kavga edecek kadar sevdiği..” diyerek çağdaş bir şövalyeye benzetiyor Babaoğlu’nu. Bir kadın uğruna kavga etmek, bir kadın uğruna eşini çocuklarını terk etmek, bir kadın uğruna hayatını feda etmek… Sevdiği için her şeyi göze alanların aşkı mı anlatılıyor ‘Kader’de? Size göre bu sağlıklı bir şey mi?

Ufuk Bayraktar: Saplantılı bir aşk temasından bahsediliyor. Sağlıklı bir şey değil tabii ki! Filmde görüyoruz Bekir’in ne hale geldiğini, ama orda gerçekten aşk ateşi düştüyse içine, sağlıklı düşünce diye bir şey kalmıyor.

Vildan Atasever:  O insanlar üzerinden yorum yapmamız, o insanların neler yaptığını tam olarak bilmediğimiz için yanlış olur. Filmde de anlatıldığı gibi aşk insanı her hale sokabilir. Sevdiğiniz insanı görmek, onunla bir şeyler yaşamak istersiniz.

AŞK NELERE KADİR?...

- Aşk için her şey yapılabilir mi?

Vildan Atasever: Ne olursa olsun aşk herkesin en doğal hakkı, ama bunu yaparken de arkada birilerinin kalplerini kırmamak, geçmişte yaşananlara saygı duymak gerekiyor. Aşkıyla gündeme gelen insanlar da aşık olarak evlenmişlerdir, görücü usulü evlenmemişlerdir. Aşk bittiği zaman geride kalanlara saygı duymak gerekiyor. Mesela filmde Bekir, o da kötü durumda kalıyor, karısını ve çocuklarını terk ediyor, onlar da ruhsal olarak kötü şeyler yaşıyorlar.

Aşk bana göre meraktır. Eğer birine aşık olup, onunla birlikte olursan, bir şeyler yaşarsan ve bu birliktelik devam ederse bu sevgidir. Aşkta kavuşamama durumu var. Aslı ile Kerem, Leyla ile Mecnun belki Tülin ile Caner… Onlar kavuşsalardı, evlenselerdi bu kadar gündemde kalmayacaklardı, kimsenin ilgisini çekmeyecekti. Romeo ile Juliet kavuşsaydı bu kadar efsane olmayacaklardı.

- Aşk adı altında Bekir’in yaptıkları doğru mudur?

Ufuk Bayraktar: Aslında doğru değil, dünyada kime sorarsanız doğru değil belki ama Bekir için doğru olan o.

- Aşk başa gelince akıl bir yerlere gider, böyle mi düşünmek lazım acaba?
Vildan Atasever: Aşık olan insan zaten mantıklı düşünse çevresindekilere kötülük yapmaz. Bekir de sadece çevresindekilere yapmıyor, Uğur da öyle, sadece annesini, babasını ve kardeşlerini terk etmiyor, Uğur, aşık olduğu adam uğruna kendi hayatını terk ediyor. Sevdiği adam hapishanede olmasına rağmen, büyük bir tutkuyla kendisini bile düşünmeden peşinden gidiyor. Kendisini bile düşünmüyor, mantıklı insan kendisine ve hayatına zarar vermez. Uğur karakteri filmde aşık olduğu Zagor’a kavuşamıyor.

- Kader, aşkı pervasızca yaşayanlara bir güzelleme mi?

Filmin ilk başlığı aşktır belki ama hayatta da böyledir her şey. Ben Vildan olarak, 25 yaşındayım, 18 yaşındaki halimle bir değilim. Yaşadıklarımız bize bir şeyler öğretiyor. Gerçekçi olmak gerek. Hayatta her şey var, hayatın her şeyini kabullenmek lazım.

ÖYKÜNÜN HAYATTA KARŞILIĞI VAR MI?...

- Film sizce hayatla birebir örtüşüyor mu?

Vildan Atasever: Tabi ki Zeki Demirkubuz’un yaptığı tüm filmleri,C Blok’tan başlayıp, İtiraf, 3.Sayfa, Masumiyet ve Kader’i izlediğiniz zaman, bunu hep görüyorsunuz, onun bütün filmlerinde hayat olgusu ve gerçeklik var. Eminim yaptığı işlerde ilerde birçok insana ilham kaynağı olacaktır. Ben Zeki Demirkubuz’u Dostoyevski’ye benzetiyorum. Hayat duygusu ve gerçekçilik fazlasıyla var bütün filmlerinde.

Ufuk Bayraktar: Dostoyevski yaşasaydı o da Zeki Ağabey’e hayran olurdu herhalde.


(Haber7)

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Bakan Kurum duyurdu: Sındırgı için 100 TOKİ konutu verilecek
Terörsüz Türkiye Komisyonu 3. kez toplandı