2. Abdulhamid olsaydı, ne yapardı?
Çıplak ama başörtülü bir heykel yapıp adına Türk Lokumu diyen heykeltraş Türk İslam alemini kızdırdı. II. Abdulhamid döneminde benzer bir vaka yaşanmış ve bakın ne olmuş?
Kürşat Erkal'ın haberi
Danimarka, İsveç, İngiltere derken şimdi de Avusturya. Muasır medeniyet olarak tanımladığımız Batı, ne yazık ki medeniyetin özünün, bir başkasının haklarına ve en önemlisi de manevi değerlerine saygı olduğunu hâlâ kavrayamamış durumda.
Bir buçuk milyar nüfuslu İslam âleminin Peygamberine 'karikatürlerle hakaret etme medeniliğini' gösteren Batı, şimdi bir başka skandala ev sahipliği yapıyor. Anlaşılan o ki Batı, İslam'a saldırırken, sanatın bütün dallarını kullanmaya kararlı. Bunun son örneği dün Haber 7'de yayınlanan heykel haberi oldu. Haber okunduğunda ve fotoğraf görüldüğünde insanın kanı donuyordu..
Aslında bu tarz girişimler yeni değil. Tarihte de benzeri vakalar yaşanmış. Mesela 2. Abdülhamid döneminde böyle bir girişim söz konusu olmuş. Nesil Yayınları arasında çıkan “Osmanlı'nın Gizli Tarihi” kitapta buna benzer bir girişimin Osmanlı devrinde de yaşandığı ve müthiş bir diplomasi krizi yaşandığı görülüyor.
“Abdülhamid, Ermenilerin ve işbirlikçi Batılıların melânetlerine karşı gösterdiği aynı tavır ve kararlılığı İslâm’a, Peygamber Efendimize (s.a.v.) ve diğer mukaddesata yönelik Avrupa ve ABD’de baş gösteren saldırı ve iftira kampanyalarına karşı da yürütmekten geri kalmamıştır. Ecdadımız, millî ve manevî değerlere hürmet, muhabbet ve hizmeti varlık sebebi olarak tayin ettiği gibi, saldırı ve tahrifatlara karşı bu yüce değerleri müdafaayı da boynunun borcu olarak kabul etmiştir.
Öyle ki en güçsüz ve düşkün zamanlarında dâhi bu ulvî gayeden asla uzaklaşmamıştır. Soylu ceddimiz, kutsal değerlerimize yönelik Batı’dan gelen tahripkâr ve tecavüzkâr, her cinsten davranış ve karşı harekete göğüs gerip bunları ortadan kaldırarak “dinin izzetini” muhafazaya çalışmıştır.
Devletin en buhranlı dönemlerinden olan Sultan II. Abdülhamid’in saltanatı müddetince, bilhassa da uluslararası platformda yaşanan hâdiseler bunun sayısız delilleriyle doludur. Halife Sultan Abdülhamid, devletin en müşkül anlarında bile düvel-i muazzamanın idarecilerine söz geçirebilen ve İslâmiyet ve peygamberimiz hakkında eser kaleme alan yazarlara, tiyatrolarda piyesler sahneleyen oyunculara dinî değerlerimize karşı daha itinalı olmalarını sağlayan derin hassasiyetin değişmez adresi pozisyonundaydı.
İngiltere ve Fransa’da dinimize ve peygamberimize hakaretlerle dolu tiyatrolara ve fuarlara müdahalede Osmanlı’nın ve Abdülhamid’in ne denli dakik ve duyarlı olduğunu aşağıda zikrettiğimiz misaller çok güzel ifade etmektedir:
İlk misal, Fransız Yazar Voltaire’in kaleme aldığı ve Paris’te sahneye konan “Muhammed yahut Taassup” isimli piyesle ilgilidir. Piyesin tepkiye sebep olan en dikkat çekici özelliği, Peygamber Efendimizi (s.a.v.) küçük düşürmeye çalışmasıydı.
Abdülhamid, oyunu duyar duymaz elçilik vasıtasıyla harekete geçmiş ve oyunun durdurulmasını; aksi halde bunun bir siyasî mesele yapılacağını Fransız Hükümeti’ne bildirmiş, bunun üzerine de Fransızlar piyesi kaldırmışlardı.
Lâkin bu sefer de aynı oyunun İngiltere’ye geçip Londra’da sahnelenmesine mâni olunamamıştı.
Bu kez Abdülhamid, Fransızlara çektiği ültimatomu aynen İngiliz Hükümeti’ne de gönderecekti. İngiltere Hükümeti ise geç kalındığı, biletlerin çoktan dağıtıldığı, esasen böyle bir hareketin vatandaşların hürriyetine tecavüz olacağı karşılığını vermişti.
Fakat Sultan, tekrar öyle bir ültimatom yazacaktı ki İngiltere’ye tiyatroyu hemen durdurmaktan başka çare kalmayacaktı: “Müslümanların halifesi olarak, ‘İngilizler Peygamberimizi karalayıcı hakaretler ediyorlar’ diye İslâm âlemine bildiri göndereceğim. Büyük cihat ilan edeceğim!”
İLGİLİ HABER
-
iskender taskın 16 yıl önce Şikayet Et... başbakan çıkıp bu olayı bir zat üslenmesi lazım .bana göre ne kadar kaldırılırsa kaldırılsın islamın lideri konumundadır .birileri istesede istemesede er ya da geç bu yine böyle olacaktır.dere bir aktığı yerden bir daha akacaktır.Beğen
-
Miray BAYRAK 16 yıl önce Şikayet EtC.ÇEKİÇ BAZI TÜRK ADINI KULLANANLARIN YAPTIKLARINI ÜZERİME ALINMIYOR VE ASLA KOMPLEKS DUYMUYORUM BUNLARDAN DOLAYI!. Çünkü az önce de belirttiğim gibi geçmişi bu kadar temiz saygıdeğer çok az millet mevcut.Türk adını kullanan bir çok güruhun aslında neye hizmet ettiğini de tarihi iyi irdeleyenler gayet iyi biliyor!Sonuçta geçmişte edep haya timsali milletimiz durduk yerde ve birkaç günde bu duruma gelmedi bunun nasıl sistemli birşekilde yapıldığını sen benden iyi biliyorsundur.Beğen
-
Miray BAYRAK 16 yıl önce Şikayet EtAma art niyetli yaklaşımlar artık bıkkınlık getirdi!. 500 yıllık ömre sahip Osmanlı devletinin geçmişinde ne kimseye yapılmış bir zulüm ne soykırım ne de emperyalizm göremezsiniz!Birkaç kasıtlı düzmece iddiadan başka!..İstese yapacak kudreti yok muydu!elbetteki bu imparatorluğun hanedanı olan ırkımla gurur duyarım ama üstünlük addetmem!Herşeye rağmen son dönemlerinde yapılan hataları da kabulleniyorum yanlış yanlıştır ama geçmişi bu kadar temiz kaç millet gösterebilirsin bana!Beğen
-
Miray BAYRAK 16 yıl önce Şikayet Etİşte ayrıldığımız temel nokta bu!. Benim için kardeşlik kıstası inanç birliğidir Kur\'an-ı Kerimde belirtildiği üzere \"Ancak mü\'minler kardeştir\". İslama RABBE ve emirlerine düşmanlık eden bir Türke de Arap\'a da Kürte de aynı mesafedeyim kardeşim demem!Çünkü inanç birliği bittiği anda ortak payda ortadan kalkmıştır.İnancıma söven bir Türk yerine inancımı paylaşan bir Almanı tercih ederim. Sırf ırkım aynı diye hakkaniyetten vazgeçecek değilim!Irkımın yaptığı yanlışa da yanlış derim bir çok ırk mensubunun gösteremediği açık yüreklilikle!Beğen
-
Miray BAYRAK 16 yıl önce Şikayet EtO ENGİN KÜLTÜR BİRİKİMİNE RAĞMEN OLAYLARA BU KADAR YÜZEYSEL YAKLAŞMAN HAYRET VERİCİ!. Babanın kaldırmadığını biliyoruz ama sen bu işi herkesin güle eğlene kabullenmediğini bilmiyorsun demek ki!Beğen