Ah-figanistan
Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, Rusya ve ABD'nin yıllardır sömürdüğü, savaş ve acının ülkesi haline dönüştürdüğü Afganistan'ın tarihsel sürecini ve güncelini kaleme aldı.

İşte Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak'ın Star - Açık Görüş'te kaleme aldığı ''Ah-figanistan'' başlıklı yazısı:
Afganistan son yüzyılda hep figan ile anıldı. Hatta bazen Afganistan yerine ah-figanistan denilerek ülkenin yüzyıldır çektiği acılara vurgu yapılır. Ülke şimdi Gazneli Mahmud ve Babür'ün zengin imparatorluklarının bir parçası olduğu günlerden çok uzakta. Sayısız işgalci güce mezar oldu. İskender'in hayallerini hüsrana çeviren topraklarda İngiliz ve Rus yayılmacılar da umduklarını bulamadı. Büyük İskender Milattan Önce 330'larda dünyayı fetih hareketine giriştiğinde Mısır, Anadolu ve İran'dan sonra Hindukuşları aşmak için iki yıl Afganistan'da kalmıştı. Hindistan'ın içlerine girse de tümüyle ele geçirme iddiasından vazgeçerek gücünün ve ömrünün sonunu bu topraklarda tatmıştı. Ele geçirmek bir yana, bu coğrafyanın içinde erimişti.
Afganistan'ın nüfusu tahmini rakamlara göre 40 milyona yaklaşmıştır. Bunun en az dörtte biri hatta üçte biri Türk ve akraba topluluklarındandır. Bu yüzden Türkiye Afganistan'daki meselelere gözünü kapayamaz. Afganistan'daki hassas dengeler bozulduğunda sadece bu ülkenin değil Orta Asya'nın yani Türk dünyasının da huzuru bozulacak demektir. Afganistan'daki güvensiz ortam en çok Türk ve akraba toplulukları savunmasız ve çaresiz bırakmaktadır. Afganistan'dan gelen göç dalgası büyük ölçüde Güney Türkistan olarak adlandırılan Kuzey Afganistan'dan kaynaklanmaktadır. Göçlerle bu coğrafyanın için boşaltılması aşırılık yanlısı gruplar yanında İran'ın da işine gelen bir durumdur. O yüzden İran Afgan göçünü engelleyici tedbirlerden uzaktır. Zorlu coğrafyayı yürüyerek aşabilenler genellikle genç erkeklerdir. Kadınlar ve çocuklar 3 bin kilometre uzunluğundaki engebeli araziden geçebilme şansını kendilerinde görmüyorlar. Günlerce aç ve susuz kalma, vahşi hayvanlara yem olma ve insan kaçakçılarının hilelerine karşı mücadele veremeyecekleri için baştan pes etmişlerdir.
VERİLER GÜVENLİ DEĞİL
Öte yandan ülkenin coğrafi ve siyasi parçalanmışlığı insan hareketliliklerini özendirmektedir. Kuzey Afganistan ovasından İran'a ulaşan nüfus düzlüklerden yürüyerek geçebilmektedir. Afganistan'ın kuzeyi dışındaki arazisi yaklaşık yüzde 75'i dağlık ve engebelidir. Ülke nüfusu genellikle Hindukuş Dağları'nın eteklerinde ve çevresinde kümelenmiştir. Doğudaki yerleşim yerlerinin nüfusu yoğun, güneyde ise daha seyrektir. Ülkenin iç vadilerinde daha küçük etnik gruplar yaşar. Afganistan'ın 2004 anayasası 14 etnik grubu tanımaktadır. Peştun, Tacik, Hazara, Özbek, Beluci, Türkmen, Nuristani, Pamiri, Arap, Gucar, Brahui, Kızılbaş, Aymak ve Paşai. Afganistan'daki hassas durum sebebiyle istatistiksel veriler güvenilir olmadığından etnik kökenlere ilişkin verilen oranlar da doğruyu tam olarak yansıtmaz. Ülkede çok fazla iki dillilik olduğundan dil bazlı veriler de gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Yüzde 99,7'si Müslüman olan ülkede Şiilerin oranı yüzde 10 civarındadır.
Ülkenin genellikle kuzeyinde yaşayan Türkmenler, Özbekler ve diğer Türk kökenli topluluklar büyük ölçüde Sünnidir. Tarihi olarak Güney Türkistan diye adlandırılan Amuderya Nehri'nin güneyinden Hindukuş Dağları'nın eteklerine kadar uzan tarım ve doğal kaynaklar bakımından oldukça kıymetli arazide yaşarlar. Bu arazilerin boşalması diğer etnik grupların işine gelmektedir.
Büyük İskender Milattan Önce 330'larda dünyayı fetih hareketine giriştiğinde Mısır, Anadolu ve İran'dan sonra Hindukuşları aşmak için iki yıl Afganistan'da kalmıştı. Hindistan'ın içlerine girse de tümüyle ele geçirme iddiasından vazgeçerek gücünün ve ömrünün sonunu bu topraklarda tatmıştı. İşte onun bile ele geçirmek bir yana içinde eridiği bu coğrafya, birçok büyük güç sahibi imparator ve komutanlara mezar olma serüvenin bir mekanı olarak değerlendirilmeye böyle başladı.
Afganistan coğrafyasına İslam'ın ulaşması çok erken dönemde Hz. Osman veya Muaviye devrinde oldu. Maveraünnehir ve Horasan'da hüküm süren Samaniler devletinin sınırları IX. yüzyılda Afganistan'ın büyük bölümünü de içine alıyordu.
Türkler, Sebük Tegin önderliğinde, Afganistan'ın en önemli kentlerinden biri olan Gazne'de Gazneli Devleti'ni kurdular. Bu devletin dünya tarihine geçen büyük sultanı Gazneli Mahmud (998-1030) İskender'in yapamadığını başararak Gazne'den çıkıp Hindistan'a hakim olmuştu. Ama onun devri de uzun sürmedi. Bununla birlikte Gazneli devrinde Afgan coğrafyasındaki Türklerin sayısını artırdı.
KÜLTÜREL MERKEZ
Afganistan'daki Gazneli egemenliği 1040'ta meydana gelen Dandanakan Savaşı'nda Selçuklular'ın zaferiyle son bulunca bölgenin siyasi tarihi yeni bir seyir aldı. 1157'de son Selçuklu Sultanı Sencer vefat edince kısa bir süre Gurlular'ın hakimiyeti sürdü. XII. asrın sonlarında Harzemşahlar 1220'deki Moğol istilalarına kadar Afganistan'a hakim oldular. 1364'de Timur Afganistan'ı hükmü altına alana kadar Moğolların etkisi sürdü. Timur ülkenin başkenti olarak Herat'ı öne çıkardı. Timur'un güvenlik ve bayındırlık siyaseti sayesinde birçok kent özellikle Herat bulunduğu coğrafyanın cazip bir kültür merkezi haline dönüştü.
Timur'un torunlarından Bâbür (1483-1530), Afganistan'da uzun zaman devam eden ve sınırları Hindistan içlerine kadar uzanan yeni bir devlet kurmayı başardı. Onun devleti Hindistan'da 1857'deki İngiliz işgaline kadar zayıflayarak da sürdü. XVIII. yüzyılda tanık olunan siyasal parçalanmışlık ortamında dış güçlere karşı Ahmed Şah Dürrânî, Peştunlar başta olmak üzere çok sayıdaki kabileyi birleştirdi ve 1747'de Afganistan'ı kurdu. Ahmed Şah hırslı hükümdar Nadir Şah'ın kumandanlarından biri olarak onun iddialı yayılma politikalarının içindeydi.
1747'de Nadir Şah öldürüldüğünde İran bir yönetim sorunuyla karşılaşınca ortaya çıkan fırsatı değerlendirdi. Bölgesindeki çoğu kabilenin kendisine tabi olmasını ustalıkla sağladı. "İnciler incisi" anlamına gelen "dürr-i dürrân" unvanı alan Ahmet Şah daha çok Dürrânî lakabıyla anılır oldu.
XIX. asırda ülke Rus ve İngiliz sömürgeciliği ile mücadele etmek zorunda kaldı. Çarlık Rusyası Afganistan'a yayılmak için İran'ı kullanırken İngilizlerde Hindistan'daki Sihleri kışkırtıyordu. Nitekim, 1839'da Rusya'nın desteklediği İran Herat'ı ele geçirmesin diye İngilizler Sihlerle birlikte Afganistan'ı işgal ettiler. Bu işgal üç yıl sonra bitmiş olsa da tesirleri bugüne kadar süren bir sonuç doğurdu. Afgan coğrafyasındaki çok kültürlü ve çok etnik yapılı ama birlik ve beraberlik içindeki toplumsal ahenk bozuldu. 1878'de ülkedeki iç karşıklıklardan faydalanmaya çalışan Rusya'nın olası Afganistan işgalinden endişe duyan İngiltere erken harekete geçti. Yaklaşık üç yıl süren Afgan direnişi 1881'de noktalandı ve İngiltere ikinci kez işgalci devlet oldu.
HERAT'I İLK YIKAN İNGİLİZLER
Timur'un başkent yaptığı Ali Şir Nevai ve Hüseyin Baykara zamanında muhteşem bir medeniyet ve kültür merkezi haline gelen Herat başta olmak üzere birçok şehir İngiliz işgali sonrasında Rusya'ya karşı savunma tedbirleri bahanesiyle topa tutuldu. Bin minareli şehir olarak anılan Herat çok ağır yaralar aldı. Külliyeler, camiler medreseler acımasızca yıkıldı.
Afganistan son yüzyılda adı hep figan ile anıldı. Hatta bazen Afganistan yerine ah-figanistan denilerek ülkenin yüzyıldır çektiği acılara vurgu yapılıyor.
Afganistan Gazneli Mahmud ve Babür'ün zengin imparatorluklarının bir parçası olduğu günlerden çok uzakta. Sayısız işgalci güçlere mezar olmuş bir ülke. İskender'in hayallerini hüsrana çeviren topraklarda İngiliz ve Rus yayılmacılar da umduklarını bulamadılar.
Ülke, 1919'da İngiliz kontrolünden bağımsızlığını kazanana kadar İngiliz ve Rus İmparatorlukları arasında bir tampon görevi gördü. Afganistan'ın bağımsızlığını ilk tanıyan ülke Sovyetler Birliği oldu ve iki ülke arasında 28 Şubat 1921'de bir antlaşması imzalandı. Bundan bir gün sonra da 1 Mart 1921'de Mustafa Kemal'in başkanlık ettiği TBMM Hükümeti ile Afganistan arasında antlaşma imzalandı. Türkiye o vakitler bir kurtuluş savaşı vermesine rağmen Afganistan'ın ihtiyacı olan uzman öğretmen ve subay gönderme taahhüdünde bulundu. Afganistan'ın başkenti Kabil'de açılan ilk diplomatik elçilik Türkiye Büyükelçiliği olurken Afganistan da Türkiye'yi tanıyan ikinci ülkedir.
Afganistan'ın bağımsızlığını ilan eden Afgan Kralı Emanullah Han ortak tarih ve kültür bağları sebebiyle Türkiye'ye büyük dostluk gösteriyordu. Reformcu her lider gibi, ülkesinde başlattığı reformları güçlendirmek için Aralık 1927'de başlayan ve Mayıs 1928'de tamamlanan bir dış gezi programı yaptı. Bu bağlamda Mısır, Fransa, Belçika, İsviçre, Almanya, İngiltere, Rusya ve Türkiye'yi ziyaret etti.
Afgan Kralı'nın Türkiye ve başkent Ankara'yı ziyareti çok önemliydi. Çünkü Afganistan Türkiye'nin kurtuluş savaşına mütevazi imkanlarıyla maddi ve manevi açıdan destek veren bir ülkeydi. Ankara başkent ilan edildikten beş yıl sonra bile bazı devletler büyükelçiliklerini Ankara'ya taşımamışlardı. Hatta İngiltere büyükelçisi 1930'a kadar İstanbul'da oturuyordu. Bu bakımdan Afgan Kralı Emanullah Han'ın Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentini ziyaret eden ilk yabancı devlet lideri olması iki taraf için de çok anlamlı idi. Döndükten sonra yeterince halk desteği almadan iddialı sosyal reformlarını sürdürünce isyanlarla karşılaştı ve 1929'da tahtını ve ülkesini bıraktı.
1937 yılında Türkiye, İran ve Irak ile Sadabat Paktı'nın üyesi olarak bağımsızlığını vurgulayan Afganistan II. Dünya Savaşı sonrasına kadar statükocu tutumunu sürdürdü. 1947'de Pakistan ve Hindistan ayrı devletler olarak ortaya çıkınca Afganistan'ın iç ve dış siyaseti ciddi krize girdi. Hindistan'da topraklarda Afgan halkı da bulunuyordu. Afganistan doğal olarak bu halklara ilgisiz kalamazdı. Bu durum, Hindistan karşısında Müslüman Afgan halkının çıkarlarını korumadığı gerekçesiyle Pakistan'ın Kabil tarafından ağır şekilde eleştirilmesine neden oldu. İngiltere Pakistan lehinde tavır alınca Kabil de Sovyetler Birliği'ne yaklaştı. 1973 ve 1978'de Sovyet yanlısı iki darbe Afganistan'ı Moskova'ya yeterince yaklaştıramadığından Ruslar doğrudan ülkeyi işgal ettiler. 1979'da başlayan Sovyet işgali uzun ve yıkıcı bir savaşa neden oldu. SSCB, uluslararası destekli komünizm karşıtı mücahit isyancıların amansız baskısı altında Afganistan'da çok zor günler geçirdi. Ağır ekonomik yüke maruz kaldığı gibi asker kayıpları da süper güçlük itibarını sarstı. 1988'de Ruslar girdikleri noktadan yani Amuderya Nehri Köprüsü üzerinden geri çekilmeye başladılar. Bu nokta, İskender'in de Hindistan seferinde kullandığı bir yerdi. İskender gibi Ruslar da geri çekilmek zorunda kaldı. Ruslara mezar olan ülke Afgan halkına huzur veremedi. Değişik etnik ve kabileci gruplar arasındaki iç savaş, ülkeyi yine kan gölü içinde bıraktı. Ülkedeki iç savaş ve anarşik ortamı sona erdirmek için ortaya konan teşebbüsler boşa çıktı. 1994'te adından söz ettirmeye başlayan sert karakterli ve Pakistan destekli bir hareket olan Taliban 1996 yılında ülkede gücü ele geçirdi. 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından, ABD ve müttefikleri tarafından Taliban yönetimi Kabil'den uzaklaştırıldı.
2001'de BM şemsiyesi altında düzenlenen Bonn Konferansı, Afganistan'da kurulacak yeni düzenin yol haritasını belirledi. ABD'nin desteklediği demokratikleşme sürecinde Aralık 2004'te Hamid Karzai, Afganistan'ın demokratik olarak seçilmiş ilk cumhurbaşkanı oldu. Önce yeni bir anayasa yapıldı. Bundan sonra, 2005'te Ulusal Meclis seçimleri yapıldı. Böylece siyasi olarak yeniden yapılanma süreci başlatılmış oldu.
Karzai, Ağustos 2009'da ikinci dönem için yeniden seçildi. 2014 cumhurbaşkanlığı seçimleri ise çok tartışmalı geçti. Eşref Gani bu süreç sonunda Cumhurbaşkanı olarak kabul görmeyi başardı. Seçilir seçilmez Afganistan'daki NATO ve ABD varlığını kabul eden anlaşmaları imzaladı: ABD-Afgan İkili Güvenlik Anlaşması ve NATO Kuvvetlerin Statüsü Anlaşması. İki kez ertelenen son cumhurbaşkanlığı seçimi Eylül 2019'da yapıldı. Bu seçimi de Eşref Gani kazandı. Ancak bugün Gani Taliban karşısında pes ederek BAE'ye sığındı.
Türkiye Afganistan'ın iyi ve kötü gününde her zaman yanında oldu. ABD öncülüğündeki müttefik ülkelerin Kabil'de işleyen bir hükümet düzeni kurmasına maddi manevi katkılar sağladı. Türkiye başta TİKA olmak üzere birçok kuruluşu ile Afganistan'da binlerce projeyi hayata geçirdi. Bundan sonra da Afganistan'da düzen ve istikrarın sağlanması noktasında katkı sağlayacak ülkelerin başında Türkiye olacaktır.
İKINCİ TALİBAN DEVRİ
ABD ile Taliban arasında 2018'in sonlarında başlayan Doha'daki müzakerelerde ne gibi uzlaşmalar yapıldı? Bunlar pek bilinmiyor. Ancak 2021 Ağustos'unun ortalarına gelindiğinde ABD'nin çekildiği her nokta Taliban kuvvetlerinin eline geçti. Ülkenin geleceği tartışmasız Taliban'ın vereceği kararlarda olacaktır. 20 yıl önce başlayan ABD işgali bu şekilde mi sonuçlanacaktı? İlk önce Hamid Karzai sonra da Eşref Gani'nin ikişer kez seçilerek Cumhurbaşkanı olduğu bu yönetim ABD desteğinde işbaşı yapmıştı. Şimdi neden ülke Taliban'a teslim edildi? Bu sorular gündemde kalmaya devam ederken Afganistan coğrafyasında daha kötü günler yaşanabilir.
-
Mehmet 3 yıl önce Şikayet EtBiz islam toplumu olarak AMARİKA nın el attığı hiç bir işe ve sonuca güvenmemek lazım,bunu yakın tarihte ırak ta,suriyede gördük.İŞİD diye bir bela çıktı güya islamcıydı(Gerçekte israil ve amerikanın kurduğu kanadalı avrupalı sırp bir sürü çapulcu asker ile)ortalığa korku saldı işgal ettiler sünni arapları korkuttular(zaten araplar ödlektir)sünni arapların yerine şehirlere kim yerleşti? Ya kurt yada şii milisler yani ıran yanlısı grup yerleşti.Bütün bunlar Amerikanın planıydı Şimdide aynı senaryoyu afganistan da (Ah-figanistan) görüyoruz.çünkü başa gelen liderler zamanla amerikada eğitim almış kişilerdir. Rabbim ehli küfrün planlarını plan yapanların aleyhine çevirsin inşallah.Beğen Toplam 4 beğeni