Yavuz Sultan Selim'in 'Kürt açılımı'

Kürt beyleri İdris-i Bitlisî’yi Yavuz sultan Selim'e yollayarak Safeviler tarafından ellerinden alınmış bulunan toprakları üzerindeki veraset haklarını tanımasını istediler. Yavuz'un hamlesi beklenenden farklı oldu.

Yavuz Sultan Selim'in 'Kürt açılımı'
Yavuz Sultan Selim'in 'Kürt açılımı'
GİRİŞ 15.11.2009 12:25 GÜNCELLEME 15.11.2009 12:25
Bu Habere 60 Yorum Yapılmış
Mustafa Armağan'ın köşe yazısı

 

Tarihe göndermelerimizin arttığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu da tarihe ilgiyi artırıyor. Tabii kaçınılmaz olarak kimi hataları da. Çok konuşulan ‘Yavuz’un Kürt açılımı’nı doğru anlayabilmek için olayın mantığına eğilmemiz gerekiyor.

Öncelikle Osmanlı Devleti henüz Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya gelmeden önce burası Akkoyunlular, Karakoyunlular ve sonradan Safeviler arasında paylaşılamıyordu. Osmanlı’ya yenilen Akkoyunluların zayıflaması üzerine bölgede Şah İsmail’e gün doğdu. 1499’da Anadolu topaklarına girerek 7 bin kişilik bir ordu topladı. Bunlar Türk veya Türkleşmiş köylülerdi. Ancak hepsinin Alevi ve Türkmen olduğunu düşünmeyin. Zira içlerinde hem Sünni Türkler, hem de Sünni Kürtler vardı. (Ne yapalım ki, tarih netlikten nefret eder!)

Arkasından Azerbaycan “olgun bir meyve gibi” Şah İsmail’in eline düşer. İşte bu aşamada (1501) Şiiliği devlet dini ilan eden Şah İsmail yeniden Anadolu’ya yönelip Diyarbakır’ı ele geçirir. Bu sırada Safeviler pek çok Kürt öldürmüş, toprakları yağmalanmıştır. Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan da aynı hataya düşmüş, Kürtleri şiddet yoluyla sindireceğini zannetmişti. Şah İsmail Kürt reislerini ortadan kaldırıp kendi adamlarını vali yapıyor, ille de Kürtlerden vali olacaksa soylu aileleri değil, onların daha düşük statüdeki rakiplerini atıyor, böylece gururlarını kırıyordu.

Tabii aşiret reislerine ölümüne bağlı olan Kürtler ayaklanmıştı ama ayaklanma da kanlı bir şekilde bastırıldı. Hatta bir heyet halinde Şah İsmail’e gidip bağlılıklarını bildiren ve bu davranışlarından dolayı kendilerine yumuşak bir tavır takınılacağını zanneden 16 Kürt reisi toptan hapse atılmıştı (yaklaşık 1510). Sonra bir darbe daha vurdu Şah İsmail. Hapse attığı beylerin topraklarını kendisine bağlamaları için güvendiği Kızılbaş aşiretlerinin önderlerini görevlendirdi.

Kanlı bir şekilde bastırılan, toprakları ellerinden alınan, biat ederek yumuşatma çabaları boşa giden Kürtlerin hayal kırıklığını tasavvur edebilirsiniz. Bu arada Şii bir devlet karşısında ezilen Sünniler konumunda bulunmaları, aralarındaki nefret ve düşmanlığı artırmış olmalıdır.

Martin van Bruinessen’e göre bu durum karşısında ayakta kalabilen Kürt önderlerin kendilerini Safevi zulmünden kurtarabilecek tek güç olarak Osmanlı’yı görmelerinde ve ondan medet ummalarında şaşılacak bir şey yoktur.

Nitekim Yavuz’un Çaldıran’da Safevileri ezip Şah İsmail efsanesine son vermesi üzerine rahat bir nefes alarak Osmanlı’ya yaklaşmaya başlayan Kürt beylerine karşı Şah İsmail Diyarbakır’ı geri almak için Karahan’ı gönderince, önlerinde tek bir seçenek kalıyordu: Osmanlı’dan yardım istemek. İşte Osmanlı-Kürt ilişkilerinde düğüm noktası, bu Diyarbakır savunması oldu. Osmanlı ordusuna kapılarını açan Kürtler, kaptırdıkları pek çok kaleyi geri alabildiler. Ne de olsa arkalarını yaslayabilecekleri bir güç vardı artık.

Şerefname’ye bakılırsa Yavuz Sultan Selim İstanbul’a dönmeden önce Kürt beyleri İdris-i Bitlisî’yi kendisine yollayarak Safeviler tarafından ellerinden alınmış bulunan toprakları üzerindeki veraset haklarını tanımasını istediler. Bunun karşılığında ise Şah İsmail’in Diyarbakır’a vali tayin ettiği Karahan’ı kovmaları için içlerinden birini beylerbeyi atamasını rica ettiler. Ne var ki Yavuz, İdris Bey’in tavsiyesi doğrultusunda içlerinden birini değil, Bıyıklı Mehmed Paşa’yı atadı. Sonunda Osmanlı birlikleri, Kürt aşiret askerleriyle el ele vererek Kızılbaşları yendi.

Artık bölgede Osmanlı egemenliği sağlanmıştı. Nihayet 1515’te İdris-i Bitlisî, Yavuz’un verdiği yetkilere dayanarak Safevilere karşı Osmanlılar ile işbirliği yapmış olan Kürt beylerini vali olarak atamış, üstelik onlara, valiliğin babadan oğula geçmesi gibi görülmemiş bir ayrıcalık tanımıştı. Oysa Akkoyunlular ile Safeviler tam tersi bir politika takip etmişler ve ellerinden geldiği kadar Türk kökenli valiler atamışlar, Kürtlerin nüfuzunu kırmayı önemsemişlerdi. Osmanlılar böylece kendisine yardım eden Kürt beylerini, (tabii Sünni olanlarını) geleneksel aristokratik ayrıcalıklarını tanıyarak rahatlatmış ve sadakatlerini sağlamış oluyorlardı. (Martin van Bruinessen, Ağa, Şeyh, Devlet, İletişim, 2004, s. 205-218)

Böylece Osmanlı Devleti, İran ve Memluk sınırında Kürt aşiretlerini tampon bir güç olarak kullanma imkânına sahip olurken, “bir hayli parçalı ve savunmasız olan Kürt aşiretleri de Osmanlı Devleti’ne muhtaçtılar.” Nitekim Şah İsmail’in oğlu Tahmasb da babasının politikasından vazgeçip Kürt beylerine valilikler vermeye başlamış, Osmanlı’nın modelini esas almıştı.

Ancak heveskâr tarihçiler gibi tarihte bir olayın bir kere meydana geldikten sonra aynen devam ettiğini zannetmeyelim. Önce Osmanlı’ya itaat etmiş bulunan Kürt aşiretleri, bir süre sonra Safevilerin daha yüksek maddi kazanç tekliflerine kanıp onların safına geçebiliyorlar veya tersi de yaşanabiliyordu. Nitekim ünlü Şerefname yazarı V. Şeref Han, İran’da doğmuş, orada büyümüştü ama 1578 gibi oldukça geç bir tarihte Osmanlı’nın cazip tekliflerini kabul ederek Safevilerin safından ayrılmıştı. (Hakan Özoğlu, Osmanlı Devleti ve Kürt Milliyetçiliği, 2005, s. 68.)

Ancak bölgeye son derece uygun olan Osmanlı modeli, yüzyıllarca ufak tefek farklılıklarla yaşamaya devam edecek, nihayet Hamidiye Alayları ile yeni bir çehreye bürünecekti. İsterseniz onu da bir başka yazıda ele alalım.

(Zaman)

YORUMLAR 60
  • Oguz 15 yıl önce Şikayet Et
    Mehter Marsi. Osmanli cenklere mehter marsi ile gidermis,Turk milleti turk milleti diye , neden o zaman cikipda Safevilerden kacan kurtler buna bir ses etmediler, hani canlari pahalarina savunurlardi bazi sitelerde dedikleri gibi, o is o kadar degil isde bunun icinde iman var inanc var, kurtler peygamver topraklarinda kalmis komunist rejimin tek toplumunu barindiriyordu, inanclarini bazen safevi şii bazen alevi bazende sunni olmakdan yana cikar karsılıgı kullanıyorlardı.kurtce nin 300 kelimelik oda farsca bir dagarcik
    Cevapla
  • tahir mutlu 15 yıl önce Şikayet Et
    Siz birbirinizi tartışmaya devam edin... Dünya nereye gidiyor ? Bölgede sıcak gelişmeler var Türkiye kendince buna hazırlanmaya çalışıyor..Kürtler şuan için bu stratejik durumu anlayıp devlete destek verecek kadar bilinçli degil , onlar [sesi çıkanları] hala tedirgin ve fırsat varken ne koparabilirizin peşindeler malesef..Bundan ayrı olarak , Türkiyedeki kürtlerin en az 10 çeşit oldugunu düşünüyorum , hepsi bir değil , bu ülkeye ve insanlara sonuna kadar baglı olanlar var , gece gündüz devlete küfredenler de..Hepsini bi kefeye koymamak lazım..
    Cevapla
  • mustafa mersin 15 yıl önce Şikayet Et
    Yavuz un bahsettiği çeşme hakkında. Arkadaşlar ben bu konuyu araştırdığımda en son şu sonuca varmıştım bahsedilen çeşmenin hala Erzurum da olduğu söylenmekte (bu yazı var mıdır bilmem). Lakin şöyle bir durum vardır. Osmanlı döneminde bahsedilen bölgeye Kürdistan bölgesi diyorlar ve bu bölgede ki herkese Kürt deniyor. Bu bölgede ermeniler de var o zamanın şiileride ve sürekli olarak ayaklanma yapmakta bu sebeple böyle bir söz kullandığı sonucuna varmıştım. Yoksa O ki savaşa giderken Peygamberimizin önde olduğunu söylemiş böyle birşey der mi?
    Cevapla
  • mehmet ali 15 yıl önce Şikayet Et
    İnsanın anlayış ve düşünce gücü kelime dağarcığı ile sınırlıymış. Namık kemalin&8217&8217insanın zekâsı bildiği kelime sayısı ile orantılıdır, ne kadar çok kelime bilirse aklını o kadar iyi kullanır ne kadar az kelime bilirse aklını kullanmakta zorluk çeker okuduğunu, duyduğunu anlayamaz &8216&8217tespiti ne kadar doğruymuş. Kelime dağarcığı 400 kelime bile olmayanların bir edebiyatçı edasıyla yorum yapmalarına tahammül etmek zor. Ama bunlara karşılık versen kendini seninle aynı seviyede görmesine cevap vermesen kendisini allame-i cihan sanıp işkembe-i kübradan sallama yorumlarına katlanmak zorunda kalıyorsunuz..boşuna dememişler cesaret cehaletten ileri gelir diye..Cenab-ı Allah cahillerin cür&8217etinden bizleri muhafaza eylesin
    Cevapla
  • mehmet ali 15 yıl önce Şikayet Et
    metin yazara.......... BARAK KELİME ANLAMLARI http://www.nizip.com/showthread.php?t=3148.aç oku sonra konuş.bir gaziantepliye barakın ne olup olmadığını hele bir veteriner hekime barakın bir köpek türü olmadığını söylemeye kalkma!ben başka manaları yok demedim ama bu manasına dair yazdım.zahmet edip biraz araştır da sonra millete laf yetiştirmeye gayret et
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Meteoroloji'den sarı kodlu uyarı: 11 şehir için şiddetli sağanak bekleniyor
Yeni Citroen e-C3 ve C3 Aircross Türkiye fiyatları açıklandı!