Ölümün de güzel bir yüzü vardır
'Hayat Nasıl Güzelleşir' sorusunun yanıtını tam olarak verebilirseniz, dünyanın tüm güzelliklerini görebilmeniz de mümkün olur. Hatta ölümün bile. Güzel görebilen insan için ölümün yüzü de sevimlileşecektir.

Bir başka bakış her zaman mümkün.... Bu dünyada insanın en büyük emeli mutlu olmak, hayatın tadını çıkarmak değil de nedir? Bütün didinmeler, çırpınmalar bunun içindir.
Acaba bunun da bir formülü var mıdır? Neler yapılmalı, nelerden kaçınmalı ki insan hayatın tadını çıkarabilsin?
Hz. Ali, “Nasıl bakarsan öyle gürürsün” der. Gözüne siyah bir gözlük takan kimsenin, çevreyi beyaz, güzel, parlak gösteren bir gözlük takan kimse gibi sevimli, güzel görmesi nasıl mümkün değilse güzel görmesini, güzel düşünmesini bilmeyen insanın da hayattan tat alması mümkün olmaz.
ÖLÜMÜN GÜZEL YÜZÜ
Düşünebilen, dünyadaki pozisyonunu her an nazara alabilen bir insan için herşey öğüt verir insana. Ölüm bile. Güzel görebilen insan için ölüm de o çirkin, korkunç, sevimsiz yüzünü atar, güzelleşir, sevimlileşir.
Kur’ân’da “O, ölümü de, hayatı da yarattı”1 buyurulmuyor mu? Öyleyse Allah’ın yarattığı birşey kötü olamaz. “Güzelden gelen güzeldir.” Hayat güzeldir. Çünkü Allah yaratmıştır. Ölüm de güzeldir. Onu da yaratan Allah’tır. Tesadüfen, rastgele, gelişigüzel, kendiliğinden oluveren bir olay değildir.
Ölüm fiili rahmeti, şefkati, sevgisi, bağışı, lütfu, ihsanı, ikramı, hikmeti sonsuz olan Allah’ın izin ve takdiriyle olmaktadır. Öyleyse böylesine güzel sıfatların sahibi bir Zattan kötülük gelemez. Mektûbat’ta (17. Mektup) çocuğu ölen bir kişiye taziyet makamında şu meâlde hakikatler hatırlatılır: “Vefat eden çocuk rahmeti sonsuz bir Yaratıcının yaratığı, kulu ve sanat eseridir. Ebeveynine bir arkadaş olarak, nezaretlerine verilmiş, ona hizmet etmektedirler. Ebeveynine bu hizmetlerine karşılık peşin bir ücret olarak da lezzetli bir şefkat vermiş. O halde binde dokuz yüz doksan dokuz hisse sahibi o merhameti sonsuz Yaratıcı rahmet ve hikmetinin gereği olarak o çocuğu senin elinden alsa, hizmetine son çekse, görünüşte bir hisse ile hakiki bin hisse sahibine karşı şikâyeti andıracak bir tarzda ümitsizce hüzne düşmek ve feryat etmek inanan bir insana yakışmaz.2
“Niçin Yaşıyoruz?” isimli çalışmamızda ölüme genişçe yer verdiğimiz için* burada birkaç kısa açıklamayla yetineceğiz.
Görüldüğü gibi iman gözlüğüyle bakıldığında ölümün çirkin yüzü arkasındaki sevimlilik, canayakınlık hemen görülür. Allah’ın halili, yani dostu olan Hz. İbrahim’e Azrail gelip canını almak istediğinde, 'Hiç Dost dostun canını alır mı?' demekten kendini alamamış. Bu tavrı karşısında şaşıran Azrail Aleyhisselâm Cenâb-ı Hakka durumu arz ettiğinde, 'Hiç dost Dostuna kavuşmak istemez mi?' diye söylemesini istemiş. Ölümün bu güzelliğini gören Hz. İbrahim hemen canını teslim etmiş.
Ölüme bu gözle bakan âlim, mütefekkir Sahabî Ebu’d-Derda, “Ölümü severim” der. “Çünkü ölüm beni çok sevdiğim Rabbime kavuşturur.” Ölüm ansızın gelmediği için bağışlanan her gün ve geceyi de ona hazırlık için büyük bir fırsat ve nimet bilir.
Mevlânâ’nın ölümü, şeb-i arus, yani Sevgiliye kavuşma gecesi olarak gördüğünü biliyoruz.
Bütün Allah dostları ölümü hep böyle görüp İlâhî davete zevk ve şevkle icabet etmişler.
Ölümün sevgililer Sevgilisi Cenâb-ı Hakka olduğu gibi diğer dost ve sevgililere kavuşma yönü de var. Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman özetle der ki: “Kabir âlem-i âhirete açılmış bir kapıdır; arka ciheti rahmettir, ön ciheti ise azaptır. Bütün dost ve sevgililer, o kapının arka cihetinde duruyorlar…
“Eğer İmam-ı Rabbanî Ahmed-i Farukî bugün Hindistan’da hayattadır diye ziyaretine bir davet vukubulsa, bütün zahmetlere ve tehlikelere katlanarak, ziyaretine gideceğim. İncil’de Ahmed, Tevrat’ta Ahyed, Kur’ân’da Muhammed ismiyle anılan İki Cihanın Güneşi, kabrin arka tarafında milyonlarca Farukî Ahmedler ile birlikte bulunmaktadır. Onların ziyaretlerine gitmek için niye acele etmiyoruz?”3
Sözler’de de şöyle diyor: “Ey nefis! Başta Habibullah, bütün ahbabın kabrin öbür tarafındadırlar. Burada kalan bir iki tane ise onlar da gidiyorlar. Ölümden ürküp, kabirden korkup, başını çevirme, merdâne kabre bak, dinle ne talep eder. Erkekçesine ölümün yüzüne gül; bak, ne ister.”4
Bilal-i Habeşî (r.a.) ölüm döşeğindeyken, hanımı, “Vay onun üzüntüsüne!” diye inlediğinde, “Hayır!” demişti. “Ne mutlu ona, sevincine, demeni beklerdim. Çünkü yarın dostlarla, Hz. Muhammed’le ve Ashabıyla buluşacağım.”5
Şems-i Tebrizî birgün bir cenazeye rastladığında, “Keşke onun yerinde ben olsaydım, ben defnedilseydim!” demişti. “Hayattan bıktınız mı? Sizi bezdiren birşeyler mi oldu?” dediklerinde de şu cevabı verdi: “Âşıklar bir an önce maşuklarına kavuşmak isterler. Dünya sıkıntılarından bıktığım için değil, maşukum olan Rabbime kavuşma iştiyakımdan dolayı böyle söylüyorum.”
Demek ölümden korkulmamalı, ürkülmemeli.
Peki, ölümden kim korkar, kim ürker?
Ölümün mahiyetini bilmeyen ve gideceği yere hazırlıklı olmayan insan. Tıpkı suçlu insanın mahkemeden, hapishaneden korktuğu gibi. Emevî halifesi Süleyman bin Abdülmelik, İslâm büyüğü Ebû Hazim’e sormuş, “Niçin biz ölümü sevmiyoruz?” diye. Cesur bilgin şu karşılığı vermiş: “Çünkü siz âhiretinizi harap edip dünyanızı imar ettiniz. Mamureden harabeye gitmeyi kim ister?”
Şaban Döğen
Not: Bu metin Şaban Döğen'in Hayat Nasıl Güzelleşir adlı eserinden alınmıştır. Yazarın diğer yazılarını ve mutluluğun formülünü bu kitabı edinerek bulabilirsiniz...
Kitabın Adı. Hayat nasıl Güzelleşir
Yazarı: Şaban Döğen
Renkli Resimli olan kitabın kapağının resmi ve iç sayfa tasarımından bir örnek yukarıda yer almaktadır. Kitabın içinde yer alan konular ise aşağıda sıralanmıştır:
İçindekiler
Önsöz
Bir başka bakış
Hissederek yaşamak
Güzel görebilmek
İki başlı insan
Güzelliklerle dolu bir dünya
İbretler dünyası
Güzellerin güzel yüzleri
Güzelliğin artması
Güzeli görebilmek
Güzeli sevmek
Çirkinliklerdeki güzellik
Belâların hatırlattıkları
Büyük acı ve felâketler
Sıkıntılar karşısında
Kötülükten çıkan iyilik
Bazan yokluk da bir nimettir
Herşeyde bir hayır var
Öğüt almasını bilen için
Kaderin adaleti
Şeytanın yaratılış sırrı
Hastalıklardaki rahmet
Ölümdeki güzellik
Güzellikler perdelenirse
Farkında olmadığımız zenginliklerimiz
Allah bizi seviyor
Nimetin kadri
Bekleme salonu
Evren denen kitap
Şaşırtmaz kılavuz
Bekleme salonu
Anlamlı hayat
Hayat nasıl güzelleşir?
Tükenmez hazine
İyiliklerin adamı
Yaptıklarımızın karşılıkları
Belâ kesilen duygular
Bakışlar
Keşkesiz bir dünya
Çekim merkezi
Çetin sınav
“Keşkesiz” bir dünya
Şoke eden eser
Büyük ıztırap
Bitmez tükenmez çaba
Son gün