Kurtlar Vadisi, sufi ve sofu ve kelle avcıları

Kurtlar Vadisi'nin başka bir özel televizyona transferinin gündeme gelmesi üzerine başlayan 'tarikat' tartışmaları sürüyor. Diziyi de aşarak bazı isimleri hedef alıp 'kelle isteme' aşamasına gelen tartışmada son boyut.

Kurtlar Vadisi, sufi ve sofu ve kelle avcıları
Kurtlar Vadisi, sufi ve sofu ve kelle avcıları
GİRİŞ 28.06.2004 12:15 GÜNCELLEME 28.06.2004 12:15

Söz konusu tartışma bugün de gazetelerde farklı boyutları ile yer buldu. Hürriyet, Kurtlar Vadisinden bir oyuncunun siyasi tavrını konu alan bir habere imza atarken, Ömer Lütfi Mete söz konusu tartışmalarla ilgili eleştirilere Sabah'taki köşesinden yanıt verdi. Vatan Gazetesi yazarı Mustafa Mutlu ise fırsatı kaçırmadı ve 'sansürcülük' damgası yemenin acısını çıkartmak için ağır biz yazı kaleme aldı. 



Gazetesinin tirajının düşüşe geçtiği günlerde 'tiraj'dan yola çıkarak Zaman'a çatan ve 'tetikçi geçmişinin' hatırlatılmasına rağmen eleştirilerini sürdüren Vatan gazetesi Yazarı Mustafa Mutlu söz konusu tartışmadan farklı bir boyuta atlayarak gerilimi sürdürdü. Mutlu daha önce sarsür tartışması ile çattığı ama kendisinin de 'sansürcü' yüzünü ortaya çıkardığı Başbakanlık Basın Danışmanı Ahmet Tezcan'a bu kez söz konusu tartışmalara yol açan fotoğraf nedeniyle yüklenmeyi fırsat bildi. Mutlu, Tezcan'ın tarikatçı olduğu için yargılanması gerektiğini savundu.



Hürriyet ise tartışmayı alevlendiren bir habere Kelebek ekinde geniş yer verdi. Söz konusu haber şu şekilde:



ONLAR ÖLDÜRMEDEN BARON BIRAKTI



Kurtlar Vadisi’nin Polat’ı Necati Şaşmaz’ın Kadiri tarikatındaki zikir fotoğrafları dizi oyuncuları arasında da tartışma yarattı. Kurtlar Vadisi’nin Baron’u Zafer Ergin, bu gelişmelerin ardından diziden ayrıldığını açıkladı. 



Vadide deprem oldu



Devlet-mafya-polis üçgeninde geçen olayların anlatıldığı ‘Kurtlar Vadisi’nde deprem yaşanıyor. Polat Alemdaroğlu rolüyle ekrana gelen Necati Şaşmaz ve dizinin senaristi olan kardeşi Raci Şaşmaz’ın, Kadiri tarikatının müridleri olduğu yolunda Kelebek’te yer alan haberlerden sonra kadroda dağılmalar başladı. Dizide Baron’u canlandıran Zafer Ergin, Kelebek’e yaptığı açıklamada, ‘Karmaşık işlerle değil, oyunculuğumla gündeme gelmek isterim. Yeni sezonda ben yokum’ dedi.



Konuk oyuncu olmam



n Zafer Ergin şunları söyledi: Prensibim olmamasına rağmen Osman Sınav’ın ısrarları üzerine dizide bir yıl konuk oyuncu olarak rol aldım. Benim prensiplerimin içinde konuk oyuncu olmak yoktur. Osman ikinci yıl, konuk oyuncu olmayacağımı söyledi. Ancak bu yıl da değişen bir şey yok. Bu yıl sekiz bölümde rol almadım. Şimdi Osman, işleri başkalarına devretmiş. Bütün bu gelişmelerden hiç haberim yok. Osman’ın diziyi devrettiği kişileri de tanımıyorum.



Tarikat da çıkınca



n Sadece Raci Şaşmaz’ı senaryo yazarı olarak tanıyorum, o kadar. Benim muhatabım Osman Sınav’dır. Bir de bunların üzerine tarikat haberleri binince, ‘Benim Kurtlar Vadisi’nde işim bitmiştir’ dedim. Yani yeni sezonda artık ben olmayacağım. Tarikat, mafya gibi durumların ortaya çıkması açıkçası beni rahatsız etti. Ben karmaşık işler yerine oyunculuğumla gündeme gelmek isterim. Osman Sınav, Çakır’ın öldürüldüğü dönemlerde, ‘Baron da öldürülebilirdi’ demişti. Ben onlar öldürmeden bu diziden ayrılıyorum.



Aslan Bey: Ölmesem diziden ayrılırdım



Dizinin geçen hafta yayınlanan son bölümünde öldürülen Aslan Bey’i canlandıran Selçuk Yöntem şunları söyledi: ‘Haberleri ilk okuduğum zaman şoke oldum. Hiç düşünmediğim bir olaydı bu. Çok şaşırdım. Ben zaten 5-6 bölüm önce diziden ayrılmaya karar vermiştim. Çünkü bana göre canlandırdığım karakter gerekli yapısını doldurmuştu. Eski lezzeti almamaya, hismemeye başladım. Ve rica üzerine oynamaya devam ettim. Ayrılmamın nedenleri arasında, Kurtlar Vadisi’nde hoşuma gitmeyen bir takım değerlerin oluşması da etkilidir. Dolayısıyla, ‘Artık olmak istemiyorum’ diyerek ben kendimi öldürmeyi tercih ettim. Ancak bu kararı önceden vermemiş olsaydım da, son olaylar karşısında diziye devam etmem söz konusu olmazdı.’



HÜRRİYET





Ömer Lütfi Mete ise söz konusu tartışmalara Sabah gazetesindeki köşesinden yanıt vermeyi tercih etti. Ömer Lütfi Mete'nin köşe yazısı:



KİTABIN TAM ORTASINDAN



Yılın tam ortasına yaklaştığımız şu günlerde 'NATO Vadisi', 'Kurtlar Vadisi' derken yine derin mevzuların tam ortasına düştük..

Hem dünyayı, hem Türkiye'yi kurtarma haftasındayız..

Şimdilik dünyayı kurtarma programına katılmayı biraz erteleyerek derin mevzuların mevzii bir mücadelesine yönelmek durumundayım. Çünkü; Musa'ya da, İsa'ya da yaranamayan, hem dincilerin, hem karşı-dincilerin saldırılarına maruz kalan çağın 'sufi-meşrep' insanlarına ve şahsıma taciz var.

Önce 'sofu' ile 'sufi' farkını belirlemeli: 'Sofu' kelimesi 'sufi' kelimesinin farklı söylenişinden kalıplaşmış. Ancak zamanla bu iki kelime neredeyse siyah-beyaz kadar zıt kişilerin sıfatı olmuş.

Sofu, öncelikle görünürde sıkı Müslüman.. Sufi ise kişinin iç dünyasını önceleyen Müslüman..

Her ne kadar kendini sufi diye tanıttığı halde bu sıfatı cüppe ile sarık kuşanmaktan ibaret sanan sofular var ise de hakiki sufilik başka bir haldir. Pek çok ünlü Batılı bilginin araştırmasına konu olan sufilik ve özellikle Anadolu Müslümanlığını mayalayan sufilik öncelikle bir iç yolculuktur.

Bu ayırımın, manevi açıdan adeta ölüm-kalım meselesi olduğuna inananlardanım.. Onun için de, 1991'den 1996'ya kadar yaşatabildiğimiz Çağrışım dergisinde hep aynı bilince dikkat çektik.. Başyazılarımızı kaleme alan sayın Abdülkadir Şaşmaz dahil hemen hemen bütün yorumlarımızın özü iki çizgi arasındaki mutlak aykırılığa vurgudan ibarettir:

- Mevlana'ların ve Yunus Emre'lerin hakiki sufi çizgisi..

- Köktenciliği benimsemiş sözde sufi çizgisi..

Bu dergide fotoğraf, haber ve yorumlarını yayınladığımız gerçek sufi etkinliklerinden 'Kadiri Devranı'nın, sekiz yıl sonra Hürriyet'te 'bomba manşet' olarak patlaması ne kadar anlamlı?

Kucağınıza konan yayınlanmış fotoğrafları uzun araştırmalardan sonra ele geçiriyorsunuz. Bu fotoğraflardaki bazı kişiler arasında, Başbakanın Basın Danışmanı Ahmet Tezcan, rakip bir kanaldaki Kurtlar Vadisi dizisinin senaryo yazarı Raci Şaşmaz ile başrol oyuncusu Necati Şaşmaz olduklarını da bir çırpıda keşfediyorsunuz. Bu arada derginin genel yönetmeni olarak Mete'nin de sabıkasını yakalıyor ama SABAH'ta yazdığı için hatır edip ismini pek öne çıkarmıyorsunuz..

Yaşasın cehaleti yüceltme ve zihinleri bulandırma hürriyeti!



***



Suçlamanın özü tarikatçılık..

Türkiye'de 'tarikat' olarak anılan toplulukların çoğu İslam ile laikliği bağdaşmaz buldukları için Cumhuriyet karşıtlığı ile suçlanırlar. Doğrusu, sufi geçinen ve sufi sanılan pek çok tarikat mensubunun Türkiye'deki rejime 'küfür düzeni' olarak baktığı da hakikattir.

Açıkçası; Ahmet Yesevi'nin, Mevlana'nın, Hacı Bektaş'ın, Yunus Emre'nin yürüdüğü yolların genel adı olan 'tarikat' kelimesi, yüzyıllar boyu ve günümüzde sahte yahut ehliyetsiz tasavvuf istismarcıları yüzünden yıpranmış gitmiştir.

Tıpkı 'şeriat' kelimesi gibi. Aslında İslam Hukuku'nu ifade eden 'şeriat', yobazlar ve karşı yobazlarca öncelikle ve özellikle 'belediye otobüslerinde kadınları ayrı yerde oturtmakkol kesmekzinacıları taşlamak.. kafirleri doğramak' türü güncel uygulamalara hapsedildiği için karanlık bir terim olarak algılanır hale gelmiştir. Tabii böylece İslam'a açıktan küfredemeyenlerin işi kolaylaşmış, Kur'an-ı Kerim'i ve tasavvufu aşağılamak isteyenler şeriat ve tarikat terimleri üzerinden lanetlerini okuyarak hınçlarını alma imkanına kavuşmuşlardır.

Bu 'tosun yürekli' saldırganlığın üretebileceği yeni ve sıcak kafa karışıklığına karşı şahsi bir sorumluluğum da vardır:

Yaşanan kavram karmaşası, terimlerin uğradığı anlam kaymaları ve çarpılmaları yüzünden kendi adıma tarikatçılığı reddederim.. Ama hiçbir gerekçe, 'Kadiri meşrep' olmakla iftihar etmemi engelleyemez. Herhangi birinin Mevlevi, Bektaşi, Cizvit, Mason, vs olmakla iftihar edebileceği gibi.

Kadiri meşrep olmak, Abdülkadir Geylani Hazretleri'nin belirlediği 'bireysel erginleşme yöntemleri'ni esas alarak insani kusurları yenmeye ve kalbi ilahi aşk ile doldurmaya çalışmaktır.. Bu yöntemleri hakkıyla bildiğine inanılan kişi taklit ve takip edilerek mistik deneyler süreci yaşanır.. Yürüyüş özgünleştiği zaman kişinin olgunlaşması tamamlanır.

Hakiki sufinin tek savaşı vardır, o da kendisiyledir.

Peki, Kadiri meşrep sufiler genel olarak ne ile suçlanırlar?

Toplu halde cehri (açık) zikir yapmakla.. Keşke Allah'ı aşk ile çokça zikredebilsem ve bu suçu bol bol işleyebilsem!

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
İlk görüntüler! Yeraltına taşınıyor: Türkiye'den stratejik hamle!
Erdoğan'dan CHP'li belediyelere operasyonla ilgili açıklama: Pis kokular geliyor!