Ali Kırca’nın eşini hatırlayan ‘feminist yazar’ yok mu?

Bugün yazarı Aykut Işıklar, Ali Kırca olayında hiçkimsenin özellikle feministlerin aklına gelmeyen bir soruyu gündeme getiriyor. Işıklar, konuyla ilgili topluma mal olmuş kadınların neden yazmadığını, konuşmadığını soruyor.

Ali Kırca’nın eşini hatırlayan ‘feminist yazar’ yok mu?
Ali Kırca’nın eşini hatırlayan ‘feminist yazar’ yok mu?
GİRİŞ 27.08.2006 17:45 GÜNCELLEME 27.08.2006 17:45

Aykut Işıklar'ın yazısı


Günlerdir 'kadın hakları savunucusu müthiş feminist yazarları' ikaz etmemi, hatta tahrik etmemi isteyen mektuplar alıyorum.


Aklı başında kadınlarımız Gülay, Nuray, Güler, Seda, Ayşe gibi pek çok kadın yazardan 'Ali Kırca'nın şantaj kaseti' ile ilgili düşüncelerini yazmalarını bekliyorlar. Hatta, Ayşe Arman'ın gidip her şeyi sormasını istiyor. 'Neden bu kadın, neden buna gereksinme duydun?', 'Neydi eksik veya yanlış olan Ali?' gibi sorular... Doğru ya... Nerede o anlı-şanlı yazarlar? Bu tür aldatma, ihanet, uçkur merakı, içinden duygu geçmeyen seks ilişkilerini bilimsel (!) inceleyen ama hep kadının yanında olanlar... Yani Duygu Asena'lar. Ali Kırca'da neden sustular, susuyorlar. Kırca'nın arkadaşı olabilirler, Siyaset Meydanı'na çağrılabilirler, eskiden aynen Kırca gibi solcu hatta Maocu olup işlerinden atılmış kader birliği yapmış olabilirler. Akşamları aynı bar veya meyhanelerde iki kadeh atıp eski günleri anabilirler, erkek olarak çok hoş bulabilirler. Ama bunlar okurlarına karşı görevlerini yapmalarını engelleyemez. Ali Kırca'nın eşini neden düşünmüyorlar. Düşüncesini neden sormuyorlar? Bu olayda Kırca'nın eşi ne kadar darbe aldı, her şeyi kabul eden bir kadın mı, yoksa kırılan gururu için bazı girişimlerde bulundu mu? Örneğin boşanmak gibi...


Olayın 'aldatılan kadın' tarafı neden hiçbir yazar tarafından deşilmedi? Oysa aynı işi yapan Tamer Karadağlı'yı kadınlar neredeyse aforoz etmişti. Zaten o olaydan sonra da Karadağlı'nın aktörlük hayatı bitti. Ne Amerikan türü karizma, ne Elvis Presley'in 'in the getto'su, ne tiyatro kökenli kariyer kaldı. Oysa özellikle kadınlar hakkında yazı yazan feminist yazarlar böyle günleri sever. Tırnaklarını hep bu günler için törpülerler. Oysa arkadaşları Ali Kırca'ya müthiş toleranslı davrandılar. Genelde hiç yazmadılar. Aralarındaki geyik muhabbetlerinde bile 'zayıf nokta' dediler.


Ali Kırca gibi görmüş geçirmiş bir adam, neredeyse 60 yaşında, seks hayatını telefon kayıtlarına döken, bunu herkese göstermekte sakınca görmeyen hasta ve basit kadınla neyi paylaşabilir? Hayvani duygular ise daha da kötü değil mi? Bunları deşmediler. Hadi genç ve güzel bir kıza aşık olsa tamam da...


Özetle kadınlar bu konuları bazı kadın gazetecilerden bekliyor. Şayet yazmazlarsa, bundan önce yazdıkları tamamen silinecek. Bundan sonra yazdıklarına çifte standart olduğu için sadece gülünecek. Hele Seda gibi Duygu Asena'nın çömezleri... Ali Kırca'nın eşini düşünmezseniz sakın bir daha kadın hakları savunucusu havalarında dolaşmayın.

Arkadaşlarınızı şöhretli ve genç iken seçin. Yoksa...

TV'de o halini görünce içim burkuldu. Rahmetli Celal Bayar, Adnan Menderes'in arkadaşı, Süleyman Demirel'in evini direkt arayan, bir zamanlar Rahmi Koç'un sevgilisi olmuş Gönül Yazar... Onun kadar çevresi geniş sanatçı yok. Hepsi çok önemli kişilerden oluşan çevre... Medya patronlarından, en zengin iş adamına ve politikacısına dek herkesi tanıyan ve herkesin sevdiği Gönül Yazar... Evinde yardımcı kadın olarak bulunan (çalışıp çalışmadığını bilmiyorum) Gönül Kutlu'yu TV'de kameramana şikayet ediyor ve ağlıyordu. Bir cümlesini kafama taktım.


'Keşke bunlar olmasaydı da eskisi gibi karşılıklı çay içip iki kelime etseydik.' Olayı unutmaya, Gönül Kutlu'yu affetmeye hazır bir Gönül Yazar'ı hissettim. Zaten aralarındaki tartışma da tamamen içki yüzündenmiş. Kutlu içince düşüncesini 'pat' diye söyler, Yazar da aşırı hassas... Hele alkol alınca... Ben bu olayda başka yerlere gittim. Kayahan'ın bir şarkısında söylediği, 'Ben nerede nerede yanlış yaptım' dizesi...


Gönül Yazar yalnız insan hiç olmamalı...


Teknelerde, yalılarda dolaşmalı. Bir gün Amerika ertesi gün Japonya'ya gitmeli. Evindeki davetlerde nostalji olmalı. Vitali Hakko, Mehmet Barlas'a anlatmalı, Süleyman Demirel, Semra Özal'a şaka yapmalı filan... Evdeki yardımcı kadın ve Gönül Yazar'ın köpeği...


Böyle bir dünya olacak iş değil. Emel Sayın, Ajda Pekkan, Nükhet Duru hatta hatta Türkan Şoray... Sizlere sesleniyorum. Şöhret ve güzellik bir gün bitiyor. Ama yaşlılık kaçınılmaz. Yalnız kalmayın. Bu da sizin elinizde... Ne ekerseniz onu biçersiniz.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Azerbaycan Ermenistan Antlaşması! Savaş Bitti mi?
Kandilli'den Balıkesir depremi raporu: 7 dakika sonra tsunami mesajı