Ya tarih vermeselerdi?

İskele Sancak bu gece Avrupa'nın kalbinin attığı merkezde Brüksel'de yayınlandı. Tarihi kararın açıklandığı atmosferde Akif Beki müzakerelerin perde arkasını tartışmaya açtı. Programa katılan gazeteciler Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu, Yalçın Doğan ve Mustafa Karaalioğlu Türkiye'nin masadan kazançlı kalktıklarını belirtirken, müzakereler olumsuz sonuçlansaydı sorusuna ise çarpıcı cevaplar verdiler.

Türkiye burada kazançlı çıkmıştır. Burada esnetilecek bazı noktalar vardı onlarda biraz esneme olmuş olabilir. İki kesim de en yüksek noktadan müzakerelere başladı. Daha sonra da belirli bir gevşeme ile bir noktaya geldi.

Ali Bayramoğlu: buradaki sonucu sadece Türkiye’nin çıkarları açısından değerlendirilemez. Burada Türkiye ile birlikte birçok Arap ülkesinin gözü de buradan çıkacak kararda idi. Burada eşitlenme yok ancak eşitlenmeye yakın bir tanım var.

Yalçın Doğan, Türkiye’nin 200 yıllık dönemin en dramatik noktasını yaşıyoruz. En az 200 yıldır amaçlanan Avrupa ile entegresyon bugün bir noktaya geldi. Tanzimatla başlamış, Cumhuriyet’le bir noktaya gelmiş. Türkiye’de ilginç bir yaklaşım var böyle konularda hemen dar çerçevede bakıp öncelikle kayıplara dikkat ederiz ancak uzaktan bakıldığında elde edilenlerin ne kadar büyük nokta olduğunu ortaya koymaktadır.
Gün içinde öyle şeyler yaşandı ki buradaki krizde Türkiye’den telefonlar aldım insanlar büyük bir korku içinde idi. Borsa düşmüş, dolar yükselmiş insanlar ne oluyor korkusu içinde. Anadolu’da her kesimin kendine göre bir AB tanımı var ve ona göre bir beklentisi var. Elektriği olmayan suyu olmayan okuma yazma bilmeyen kişilerin bile bir AB beklentisi var.

Mustafa Karaalioğlu: AB ile ilişkilerden alınabilecek noktalar açısından Türkiye istediğini aldı. Bu açıdan Türkiye büyük kazanım elde etmiştir.

Ali Bayramoğlu: Türkiye buradan eğer anlaşma imzalamadan ayrılırsa, değişimi yapanlar değişimi, yaşayanlar ve değişimin içindekiler bunu kabullenmiş değiller. 17 Aralık sonrasını hesaplaşma günü olarak görenler vardı. Türkiye’de sorunlar çözülmemiş. Başörtüsü, özelleştirme, orman kanunu hala rejim tartışmalarına takılıyor. Hepimiz çatışmanın içinden geliyoruz. Bütün nesiller çatışma kriz kültüründen gelmişlerdir. Türkiye’nin 50-60-70-80 ve 90’lı yıllar hep çatışma içinde geçmiştir. Bu nesil de o kültürle büyümüştür. Ben dün akşam karamsardım çünkü Erdoğan'ın esneyebileceği kanatinde değildim. AB esnemeyeceğini biliyordum. Toplatıda hepimizi korkuttu. Başbakan iki kez mesadan kalktığı ve İngiltere ve Alman Başbakanı tarafından geri getirildiğini hepimiz biliyoruz. Başbakan'ın uslubunün işe yaradığını düşünüyorum. AB ödün vermedi istediği oldu. Türkiye de büyük ölçüde istediğini aldı. Onlar da Türkiye'nin ayrılması halinde sonucun kendi aralarında nereye gideceğini biliyorlardı.

Yalçın Doğan: Ben bazı kavramlara karşıyım. Bu kadar büyük projeye giderken kırmızı çizgiler olmaz. Bu karşı taraf ne teklif ederse o kabul edilecek demek değil. Benim kırmızı çizgim bu dediğiniz zaman kendinizi daraltıyor ve olayı açmaza sokuyorsun. Önkoşullar devlet arası ilişkiler ve insani ilişkilerde yanlıştır. Herkesin bir hedefi vardır. Bu olay olumsuz bitseydi Türkiye bir hedef karmaşasına doğru gideceği endişesi vardı. Uçağı doğudan bindik batıya doğru gidiyoruz. Çin'den bindik Türkiye'de aşağı indik. Geçtiğimiz yerlere bakarsak nerede olduğumuz çok farklı yerde olduğmuz çok daha iyi gözlemlenir. Türkiye'de kötü olan birçok şey var ama Türkiye açık bir toplum. Sonuç farklı olaydı o zaman açık toplum farklı noktalara giderdi. Ben AB'ye karşı çıkan bir kişiydim öğrencilik yıllarımda. Ne zaman askeri darbeler peşpeşe geldi. o zaman bunun nerede yanlışlık olduğunu düşünmeye başladım. Eğer masadan kalkılsaydı açık toplum geriye doğru gider ve demokrasi gölgelenmeye başlardı.