Türküler- Bozlaklar- Ağıtlar öksüz
Hasretlik duygusu Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş'ın sanatına olumlu etki yaparak, memleketin taşına, toprağına, insanına hasret ve özlemle dolu pek çok türkünün doğmasına sebep oldu. Neşet Ertaş'ın yaşam öyküsü olan türküleri:

Ana vatanımsın, baba yurdumsun,
Ozanlar diyarı şirin Kırşehir,
Uzak kaldım gurbet elde derdimsin,
Hasretin bağrımda derin Kırşehir.
Feleğin yazdığı kara yazıynan
Çok yürüdüm bağrımdaki sızıynan
Kara kaşlarıynan, kara gözüynen
Aşık etti beni birin Kırşehir
Gerçekten de "gönül" kelimesinin Ertaş'ın şahsi lügatinde çok özel bir yeri var. O adeta, tıpkı Yunus gibi, Hacı Bektaş-i veli gibi kendisini"gönüller yapmaya" adamış biri... "gönül"ün geçmediği türküsü yok dense yeri...
Şu garip halimden bilen işveli nazlım
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Bir başka türküsünde:
Küstürdüm gönlümü güldüremedim
Baharım güz oldu yazım kış oldu
Gönüle yarini bulduramadım
Baharım güz oldu, yazım kış oldu
Diye dert yanar. Bir türküsünde babası Muharrem Ertaş'ı "gönül delisi" olarak niteler:
Sazını çalarken kendinden geçen
Gönülden gönüle kapılar açan
Aşkın dolusunu nefessiz içen
Gönül delisini neyledin dünya
Muharrem Babaya ağıt
Uzak yoldan geldim hasretim için
Hani nerde babam Muharrem nerde
Yaralı bülbülüm ses vermez niçin
Yüreği yanığım o kerem nerde
O garip gönüllüm, dertli bakışlım
Feleğin elinde sinesi taşlım
Yüreği yaralım, gözleri yaşlım
Gönül evi yıkık, viranım nerde
Fetholurdu feryadını dinleyen
Feryadı içinde derdin anlayan
Kuşlar gibi viranede ünleyen
Ecinnice deli boranım nerde
Okula gidemedim bu dert benimdi
Hemi benim derdim, hem babamındı
Hemi babam, hemi öğretmenimdi
Garibim dersimi verenim nerde
NEŞET ERTAŞ NEYLEDİN DÜNYA
Ay dost deyince yeri göğü inleten
Muharrem ustaydı bunu dinleten
Gönül kırmazıdı bilerekten, bilmeden
İnsan velisini neyledin dünya
Sazını çalarken kendinden geçen
Gönülden gönüle kapılar açan
Aşkın dolusunu nefessiz içen
Gönül delisini neyledin dünya
Garibim babamdı Muharrem Usta
Bilirim aşıktı sevdiği dosta "sazımın emaneti..." diyen en son nefeste
Sazın ulusunu neyledin dünya,
İşte Usta'nın unutulmaz türküleri;
BAĞLAMAYLA İLKOKULDA TANIŞTI
Bağlama ve türkü deyince akla ilk gelen isimlerden Neşet Ertaş, 1938'de Kırşehir'de doğdu.
Çocukluğu Kırtıllar köyünde geçen Ertaş, müzikle babası saz ustası Muharrem Ertaş sayesinde ilkokul yıllarında tanıştı.
Önce keman, ardından bağlama çalmayı öğrendi. Babasıyla birlikte yörenin düğünlerinde saz çalıp türkü söylemeye başladı.
Profesyonel müzik hayatına 1950'li yılların sonunda İstanbul'a gidişiyle başladı.
İlk plağı "Neden Garip Ötersin Bülbül"ü işte bu yıllarda kaydetti. Çok sevilen plağın ardından yenileri geldi, konserler başladı.
Halk ozanı bir süre sonra yeniden İç Anadolu'ya döndü ve Ankara'ya yerleşti.
23 YIL SONRA TÜRKİYE'YE DÖNDÜ
Sağlık sorunları nedeniyle kardeşinin yanına, Almanya'ya giden Ertaş'ın 23 yıllık vatan hasreti de başlamış oldu. 2000 yılında İstanbul'da verdiği konserle yeniden ülkesinde sahneye döndü.
Gurbet yıllarında kendisine Erdoğan Atakar tarafından takılan "Bozkırın Tezenesi" lakabı halk ozanıyla adeta bütünleşti.
Süleyman Demirel zamanında kendisine sunulan 'devlet sanatçılığı' unvanını; "Halkın sanatçısı olarak kalmak, benim için en büyük mutluluk" diyerek geri çevirdi.
UNESCO tarafından "yaşayan insan hazinesi" kabul edilen Ertaş, İTÜ Devlet Konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görüldü.