Özkök masum bir tavşan değil

Ertuğrul Özkök'ün kendini savunmaya çalıştığı yazıya iki koldan cevap geldi. Umur Talu, 'Katil değilsin ama masum bir tavşan da değilsin' dedi.

Özkök masum bir tavşan değil
Özkök masum bir tavşan değil
GİRİŞ 03.02.2012 17:10 GÜNCELLEME 03.02.2012 17:10

Ertuğrul Özkök 31 Ocak’ta ‘Uğur Mumcu'yu kim öldürttü?’ başlığıyla bir yazı kaleme alıp Genel Yayın Yönetmenliği döneminde yaptığı yayınları savunmaya çalışmıştı. Özkök, “Ama Uğur Mumcu öldürüldüğü zaman kimse çıkıp da “Onu şu veya bu gazeteci öldürttü” diye bir şey yazmadı.
Yazmayı bırakın, aklından bile geçirmedi...” cümleleriyle kendisine yöneltilen suçlamalara cevap verdi.

Özkök’e ilk cevap Radikal’de Özgür Mumcu’dan geldi. Mumcu, Özkök’ün kendini savunma tarzını eleştirerek, “Faruk Bildirici’nin Türkiye ‘önyargılar cehennemi’ne dönüşmesin diye yazdığı yazı ne denli umut vericiyse Ertuğrul Özkök’ün yazısı da o derece anlaşılmaz.” ifadelerini kullandı.

Bugün Umut Talu, Özkök’e ‘O yüzden; tamam haklısın; yeni yetmeler dahil, kimse sana "Katil, azmettirici" filan diyemez... Ama 15 yıl o manşetleri attıktan sonra; masum bir tavşan da değilsin!” cümleleriyle yüklendi.

 

Umur TALU'nun Habertürk'teki yazısından ilgili bölüm: 

Masum bir tavşan da değilsin!

ÖZGÜR Mumcu dün Radikal'de öyle içten yazmıştı ki "E. Özkök gazeteciliği"ni; uzatmaya gerek yok!

Yani, okumayabilirsiniz de! 

Sonuçta artık bitmiş bir oyun...

Cılk erimiş kokmuş pasta...

Külün grisine kavuşmuş kömür karası...

Kabuğu kırık çürük yumurta...

Çoktan kopmuş kötü film!

Ama pis bir huy sürüyor:

Herkesi, her değeri kendi için kullanmak.

"Dink'in hedef gösterilmesi"nde, eskilerde polemiğe girmiş onca gazeteci sıralayıp "İpekçi, Mumcu, Emeç" gibi öldürülenleri kendine destek yapıp "Onlara yazanlar katil miydi? Ben de değilim" diyordu.

Tabii ki katil değil; doğrudan azmettirici değil; böyle bir suçlama ve yük; tarihin tüm zehri onun da üstüne yıkılamaz.

Fakat linç atmosferinin çok etkili konumda yönetmeniydi.

Bugünkü gibi, köşede sadece yazı yazsa, belki o kadar önemi yoktu.

Büyük bir kitle gazetesi yönetip manşet. belirlerken; insanları isim isim "Alçak... Hain..." diye kitle önüne attığında; onları zaten kuşatan atmosfer ile manevi, maddi şiddete gerekçe sağladığında, bu "polemik" değildir.

Uyanık Tavşan'ın, kendi gözü de dahil, gözümüzden kaçırmak istediği bu.

İmza attığın yazının sorumluluğu ve gerekirse utancı, pişmanlığı bir şeydir ama; büyük bir gazeteye attığın koca manşetin kışkırttığı linç atmosferi çok şeydir.

Çok pis, çok kirli, bazen çok kanlı bir şeydir!

Hatta şunu diyeyim:

Katil, hadi senin dediğin gibi "Bereli, öfkeli bir çocuk"; tek bir cinayet işliyor...

Ama cezaevi manşetlerinden infaz atmosferine; Ahmet Kaya'dan Dink'e... "Haber ve manşetler"in eli ve dili çok daha fazla kana bulaşabiliyor.

O yüzden; tamam haklısın; yeni yetmeler dahil, kimse sana "Katil, azmettirici" filan diyemez...

Ama 15 yıl o manşetleri attıktan sonra; masum bir tavşan da değilsin!

İstersen kendi kod adını yine kendin koy!  

Lakin ölülerin yakasından bir düş artık!

 

Özgür Mumcu’nun Radikal’deki yazısı

Ertuğrul Özkök'ün gazetecilik modeli

"Bildirici'nin Türkiye 'önyargılar cehennemi'ne dönüşmesin yazısı ne denli umut vericiyse Özkök'ün yazısı da o derece anlaşılmaz."

Ertuğrul Özkök, bu salı Hürriyet gazetesinde ‘Uğur Mumcu’yu kim öldürttü’ başlığını attığı bir yazı yayımladı. Haliyle yazıyı merakla okudum. Merakım, yazının hemen başında yerini şaşkınlığa bıraktı zira Özkök bu başlığı Dink cinayeti hakkında Hürriyet gazetesine getirilen eleştirilere karşı kullanmıştı.


Bilindiği ve Hrant Dink’in de belirttiği üzere, Dink hakkındaki karalama kampanyası Hürriyet gazetesinin Agos gazetesinden alıntıladığı Sabiha Gökçen’in Ermeni olduğuna ilişkin bir haberden sonra başlamıştı.


Bu haber Agos’tan on beş gün sonra Hürriyet’te yayımlanınca büyük bir tartışma yaratmış, Dink’e İstanbul Valiliği’nde gözdağı verilmesi ve o tuhaf 301 linciyle devam eden sürecin kaynağı olmuştu.

Duyarsız tavır
Pazartesi günü, Hürriyet gazetesinde Faruk Bildirici ‘Dink cinayeti ve Hürriyet’ başlığıyla yayımladığı bir yazıda Hürriyet’in Sabiha Gökçen haberini Dink’in bilgisi dahilinde ve objektif bir şekilde haberleştirdiğini belirtmişti. Bildirici yazısında iğneyi kendi gazetesine batırmaktan da çekinmemiş ve Dink 301 yargılamaları sırasında siyaseten linç edilirken gazetesinin duyarsız bir tavır sergilediğini saklamamıştı. Bildirici, takdir edilmesi gereken bir tavırla ve açıkça pazartesi günü şu satırları yazdı:
“(...) yargı sürecindeki problemli tavır sadece Hürriyet’e özgü değildi. Yaygın medya, duruşmalardaki saldırıları çoğunlukla geçiştirdi. Kimi yazarlar da saldırılara arka çıktı. Dink, kendisini ‘düşman’ haline getirmek isteyenler karşısında savunmasız bırakıldı.”


Sadece Hürriyet’in değil medyada yer alan birçok gazetenin de yapması gereken bu özeleştiriyi yapan Bildirici’nin yazısını takip eden Özkök’ün yazısının ise ayrı bir telden çaldığını gözlemlemek mümkün.
Özkök’ün yazısının anafikri kendi ifadesiyle şu: “Türk basın hayatı, polemikleriyle bilinir. Bu polemiklerde üslup bazen ağıra da kaçabilir. (...) Bazı kişiler, kendilerini polis ve savcı yerine koyup yazılar üzerinden iddianameler hazırlıyor. Yargılıyor, hüküm veriyor, infaz ediyor...”

Özkök’ün unuttuğu Hürriyet de dahil olmak üzere birçok gazetede Dink aleyhine yazılanların eleştiri mi, cinayete tahrik mi olduğu başka bir tartışma konusu. Ama tartışılması hem de çok tartışılması gereken bir konu. Ayrıca unutulmaması gereken, bazı kişiler tarafından yazıları üzerinden iddianame hazırlanan bir kişi varsa onun Hrant Dink olduğu gerçeği. Hem de ta Yargıtay’a kadar. En azından Özkök’ün yazısında bundan bahsetmesi de beklenirdi.

Aynı yazıda Özkök, yazısının anafikrini sağlamak için şöyle bir cümle sarf etmiş:
“Abdi İpekçi... Sizce onu öldürenlere tahrik lojistiğini kim sağlamıştır?
Mesela onun hakkında çok ağır yazılar yazan Uğur Mumcu olabilir mi?”
Bu cümle üzerine arşive baktım. Uğur Mumcu’nun Abdi İpekçi’yi eleştirdiği bir, rakamla 1 yazı var. 24 Ocak 1975 tarihinde Yeni Ortam’da yayımlanmış. Ertuğrul Özkök, Paris Cujas Kütüphanesi kayıtlarına göre doktora tezini 1976 senesinde savunduğuna göre muhtemelen o tarihte Paris’te bulunuyordu.
‘Ağır yazılar’ olarak değerlendirilen o tek yazıda, Abdi İpekçi yönetimindeki Milliyet’te yer alan bazı yazı dizilerinin ve haberlerin eleştirildiği görülüyor. Mumcu’nun İpekçi’ye getirdiği ana eleştiri ise iddianamesi gazetede yayımlanan bir davanın beraat kararının, davanın iddianamesi yayımlanırken gösterilen ‘biçim ve özen’ gözetilerek basılmaması.

Kaldı ki Abdi İpekçi’nin öldürülmesinden sonra Uğur Mumcu’nun yazdığı ilk yazıda şu ifade yer alıyor:
“Daha geçen cumartesi günü, İstanbul’da düzenlenen bir açıkotu­rum­da iş çevreleri önünde, beraberce düşünce özgürlüğünden söz ediyor; vergi adaletsizliğin­den örnekler veriyorduk.”
Demek ki temelsiz ‘ağır yazılar’ iddiası bir yana, o 1975 senesinde yazılmış yazı dahi Abdi İpekçi’nin dikkatini Ertuğrul Özkök’ünkü kadar çekmemiş.
Daha sonra Uğur Mumcu, Abdi İpekçi cinayetini aydınlatmak için ‘Ağca Dosyası’ ve ‘Papa, Mafya, Ağca’ kitaplarını yazdı. İpekçi cinayetinin izini sürdüğü onlarca yazı da gazete arşivlerinde bir gazetecilik onur nişanı olarak yerini korumakta. Herhalde Abdi İpekçi’nin ‘Anayasa, Yasalar, Devlet’ kitabının 1982 basımının önsözünü Uğur Mumcu’nun yazması da bu sebepledir.

Çarpık tahlil
Özkök, söz konusu yazısını “Önyargılar cehennemine çevrilen ülkemde, küçük bir kenar notu olsun diye yazdım” diye sonlandırmış. Ben de bir eleştirisi yazısını ‘ağır yazılar’ diye değerlendiren ve bunu Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümünden bir hafta sonra ve Abdi İpekçi’nin ölüm yıldönümünden bir gün önce yazan birinin çarpık tahlilini ortaya koyan bir kenar notu olarak yazdım.
Faruk Bildirici’nin Türkiye ‘önyargılar cehennemi’ne dönüşmesin diye yazdığı yazı ne denli umut vericiyse Ertuğrul Özkök’ün yazısı da o derece anlaşılmaz.
Hele bu yazı, zamanında Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu için “Türk gazeteciliğinin yeni kuşakları artık bu iki rol modelini müzelerdeki haklı yerine yerleştirip başka yeni modeller de aramak zorundadırlar” demiş birinden gelince.
Yeni modelleri arayıp bulana kadar, keşke kendisi Uğur Mumcu’nun Abdi İpekçi için yaptığı araştırmayı Hrant Dink için yapsaydı. Unutulmasın ki Uğur Mumcu yazdıklarıyla kapanmış İpekçi dosyasının tekrar açılmasını sağlamıştır. Eminim Hürriyet gazetesinde Uğur Mumcu ve Abdi İpekçi gazetecilik modelini eski genel yayın yönetmenlerine rağmen müzeye kaldırmak istemeyenler mevcuttur.

 

Ertuğrul Özkök’un 31 Ocak 2012 tarihli yazısı

Uğur Mumcu'yu kim öldürttü?

RAUF Tamer olabilir mi...

İsterseniz muhtemel başka “azmettiricilerle” devam edeyim.

Mesela Nazlı Ilıcak...
Öteki Tercüman yazarları.
Mesela Ahmet Kabaklı, Ergun Göze...
Her biri Uğur Mumcu hakkında yüzlerce çok ağır yazı yazdı.
Ne komünistliğini, ne şusunu ne busunu bıraktı.
Sizce Türk basın tarihinin en büyük cinayetinin “azmettiricisi” bu isimler olabilir mi...
* * *
Peki Çetin Emeç...
Sakın onun katillerini de, yıllarca ona yüklenen yazılar yayınlayan Sabah gazetesi “azmettirmiş” olmasın...
Abdi İpekçi...
Sizce onu öldürenlere tahrik lojistiğini kim sağlamıştır?
Mesela onun hakkında çok ağır yazılar yazan Uğur Mumcu olabilir mi?
Türk basınının arşivlerine girip, onun hakkında başkaları tarafından, “Sabetayistinden” şusuna busuna kadar yazılan bütün yazıları okuyabilirsiniz.
Ben ve aralarında Başyazarımız Oktay Ekşi’nin de bulunduğu 10’a yakın Hürriyet mensubu, 1993 yılında Kanlıca mezarlığında bombalı bir suikasttan şans eseri kurtulduk.
Hürriyet’in kurucusu Sedat Simavi’nin her yıl ölüm gününde mezarının başında yapılacak törene, kar yağışı nedeniyle arabamın kayması sonucunda 3 dakika geç gidebildim.
Bir yıl önce konuşma yaptığım yerin tam altına yerleştirilmiş bir bomba saat tam 10’da patladı. Dev bir ağaç yerinden söküldü.
Konuşmayı ben yapacağım için öteki Hürriyet mensupları da beni bekliyordu.
Hepimizi Allah korudu...
Peki bizi öldürmeye teşebbüs eden o canileri kim azmettirdi?
Bana “Özköşk” lakabı takan, liboş, yalaka diye binlerce yazı yazanlar mı? Beni “din düşmanlığı” yapmakla suçlayanlar mı...
* * *
Yazımda atıf yaptığım bütün isimlerden çok özür dilerim.
Çünkü hepsi de saygı duyduğum insanlardır ve adlarının fantezi olarak bile böyle bir yazıda geçirilmesi büyük ayıptır.
Bu örneği vermemin nedeni, Türk basınında son yıllarda, sadece fikirlerini yazan insanlar için bile, onu şu öldürttü, bunu şu öldürttü gibi çok ağır suçlamaların çıkmasıdır.
Türk basın hayatı, polemikleriyle bilinir.
Bu polemiklerde üslup bazen ağıra da kaçabilir.
Ağıra kaçtığı zaman da eleştirebiliriz.
Ama Uğur Mumcu öldürüldüğü zaman kimse çıkıp da “Onu şu veya bu gazeteci öldürttü” diye bir şey yazmadı.
Yazmayı bırakın, aklından bile geçirmedi...
Ve şu geldiğimiz noktaya bakın.
Bazı kişiler, kendilerini polis ve savcı yerine koyup, yazılar üzerinden iddianameler hazırlıyor. Yargılıyor, hüküm veriyor, infaz ediyor...
Ne diyeceksiniz? Hayat... Bakalım bize daha neler gösterecek...

O gün Hurşit Tolon da mı fena halde saydırmıştı

HÜRRİYET okur temsilcisi Faruk Bildirici’nin dün Hrant Dink olayı ile ilgili yazısında bir isim dikkatimi çekti.
Bildirici, Sabiha Gökçen haberinden sonra Genelkurmay’ın Hürriyet’i suçlayarak, yayınladığı bildiriden bahsederken, o dönemde Hurşit Tolon’un da görüş bildirdiğini belirtiyor.
Ama görüşünün ne olduğunu yazmamış.
Eminim birçok okur, bu ifadeden, Hurşit Tolon’un da, zehir zemberek Genelkurmay bildirisi doğrultusunda, Sabiha Gökçen’in Ermeni olduğunu iddia edenlere saydırdığını sanırsınız.
Üstelik bir de Sezen Aksu’nun Türk-Ermeni-Kürt korosu için yaptığı çıkış da hatıralarda.
Hrant Dink olayını Ergenekon’a bağlayanlar da var...
Bütün bunlara bakıp diyebilirsiniz ki, o da fena halde yüklenmiş.
Oysa hiç de öyle değil...
Bakın o gün, yani 22 Şubat 2004 günü Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon, İzmir’in Kemalpaşa ilçesine bağlı Damlacık Köyü’nde ne demiş?
“Sabiha Gökçen Ermeni mi bilmiyorum. Ama tutun ki Ermeni. Ne olacak? Ona ya da bize değer mi kaybettirecek? Daha güzel. Atatürk’ün, Türk milletinin büyüklüğünü gösteren en büyük kanıt olur.”
Önyargılar cehennemine çevrilen ülkemde, küçük bir kenar notu olsun diye yazdım. 

KAYNAK: HABER7
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Erdoğan duyurdu: Büyük müjde geliyor - 10 Temmuz Gazete Manşetleri
X'te, Grok depremi! Musk'tan açıklama geldi! CEO görevinden istifa etti