Türk turizminin başkenti Antalya'nın antik kentleri

Türkiye'nin dünyaca ünlü turizm cenneti Antalya, mavi plajlarının yanı sıra sahip olduğu geniş medeniyet yelpazesiyle adeta bir açık hava müzesini andırıyor. Doğa ve tarihin eşsiz uyumunun buluştuğu Antalya'ya her milletten tarih sever, hayran kalıyor.

Türk turizminin başkenti Antalya'nın antik kentleri
Türk turizminin başkenti Antalya'nın antik kentleri
GİRİŞ 13.08.2020 12:29 GÜNCELLEME 13.08.2020 14:50 KAYNAK AA

Doğa ve tarihin eşsiz bir uyum içinde bütünleştiği "açık hava müzesini" andıran Antalya, tatilciler kadar tarih meraklılarını da kendisine hayran bırakıyor. Her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turisti ağırlamasıyla "turizmin başkenti" olarak nitelendirilen Antalya, tarih boyunca da uğrak bir bölge olarak öne çıkıyor.

Geçmişte Likya ve Pamfilya gibi antik uygarlıkların yanı sıra çok sayıda devletin de egemenliğinde kalan Antalya'da yaklaşık 20'si düzenlenmiş, 50'den fazla antik yerleşim bulunuyor. Tarih meraklılarının görmeden geçmemesi gereken ören yerlerinin başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2020'nin "Patara Yılı" ilan edilmesiyle tekrar gündeme gelen Patara Antik Kenti yer alıyor. Kaş'a 30 dakika mesafedeki Patara, barındırdığı tarihi ve kültürel mirasın yanı sıra eşsiz kumsallarıyla da görenleri etkiliyor.

 

 

Demokrasinin ilk örneklerinden kabul edilen Likya Meclis Binası ve deniz feneri kalıntıları kentteki dikkati çeken eserlerin başında geliyor. Kaş'ın Kınık Mahallesi yakınlarında yer alan ve antik dönemde Likya'nın başkentliğini yapan Ksanthos Antik Kenti ise Likya kültürüne özgü dikme mezar anıtlarıyla göze çarpıyor. Patara'da doğan, yaşamının büyük bölümünü Demre'de geçiren Noel Baba olarak bilinen Aziz Nicholaus için ilçede yapılan Noel Baba Kilisesi de ilgi çeken tarihi mekanların başında geliyor.

Myra Antik Kenti'nin limanı olan Andriake de bölgeye gidenler için görülmesi gereken yerlerden. Likya Uygarlıkları Müzesi'nin de kurulu olduğu alanda antik dönem liman kalıntılarını inceleme fırsatı bulan ziyaretçiler, müzede de Likya bölgesi kalıntılarını yakından görme imkanını buluyor.

Yolu Kumluca'ya düşenler ünlü yardımsever Opramos'un memleketi Rhodiapolis'i gezerek tiyatrosu, hamamı, Opramos anıtı, kilisesi, nekropolleri ve çok sayıda su sarnıcı arasında tarihe yolculuğa çıkıyor. Hamamları, su sarnıçları, kaya mezarları ve lahitleriyle dikkati çeken Arykanda Antik Kenti ise Finike-Elmalı kara yolunun 30. kilometresinde yer alıyor. Antik mimari açısından çok iyi korunmuş bir ören yeri olan Arykanda da bölgeye yolu düşen tarih meraklılarının görmeden geçmek istemediği kentler arasında yer alıyor.

Kemer'deki Phaselis Antik Kenti de Likya'nın önemli ticari limanları arasında bulunuyor. Geniş ve görkemli bir caddenin, tiyatro, agora gibi pek çok kalıntının görülebileceği şehir, eşsiz deniziyle de ziyaretçilerini büyülüyor. Antalya şehir merkezinde bulunan Perge Antik Kenti ise tarihi, görkemli sütunları ve halen devam eden kazılarıyla meraklıların bir nefeste gezeceği antik kentler arasında. Yurt dışına kaçırılan ve çalışmalar sonucu Türkiye'ye getirilen Yorgun Herakles heykeli ve Herakles Lahti ile anılan kent, çok sayıda heykel ve sanat eserinin bulunduğu önemli ören yerleri arasında yer alıyor. Perge'den çıkarılan eserlerin önemli bir kısmı Antalya Müzesi'nde görülebiliyor.

Tatilini kent merkezinde geçirenler ise antik dönem, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı'dan izler taşıyan Kaleiçi'nin dar sokaklarını keşfedip Yivli Minare, Şehzade Korkut Cami, surlar, Hadrianus Kapısı, Osmanlı ve Rum mimarisinin izlerini taşıyan evleri görebiliyor.

Konumu itibariyle "kartal yuvasını" andıran Termessos Antik Kenti de mutlak görülmesi gereken yerler arasında. Büyük İskender'e teslim olmamasıyla bilinen antik kenti ziyaret edenler, görkemli yapısı ve konumuyla çağının en büyük ordusuna direnebilen şehri yakından tanıma fırsatı buluyor.

Side ve Aspendos antik kentleri de ait oldukları dönemde kilit rol oynayan yerleşimler arasında yer alıyor.Side Müzesi de tarih meraklıları tarafından sıkça ziyaret edilen yerler arasında bulunuyor. Side Antik Kenti'ndeki Apollon Tapınağı kalıntıları özellikle gün batımında ziyaretçilerine eşsiz manzaralar sunuyor.

YONTMATAŞ DEVRİNE AÇILAN KAPI: KARAİN MAĞARASI

Şehir merkezindeki Karain Mağarası da ziyaretçilerini Yontmataş devrine yolculuğa çıkarıyor. Çevresinde gergedan, fil, su aygırı gibi hayvanlara ait kalıntılar da bulunan mağarada, on binlerce yıllık el baltası gün yüzüne çıkarıldı. Bulunan eserlerin önemli bir kısmının Antalya Müzesi'nde sergilendiği mağara, insanlık tarihinin bilinen ilk dönemlerini merak edenler için bulunmaz mekanlar arasında yer alıyor.

PROFESYONELLER İÇİN MÜTHİŞ BİR ARAŞTIRMA ALANI

Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Nevzat Çevik, AA muhabirine, Antalya gibi çok az bölgenin bu kadar zenginliğe bir arada sahip olduğunu, olanların da yine Anadolu'da yer aldığını söyledi. Antalya'nın 500 bin yıllık tarihi derinliğe sahip olduğunu, her dönemden yaşam kalıntılarının bulunduğunu vurgulayan Çevik, "Karain'deki prehistorik yaşamdan, dağlık Likya'daki Protohistorik izlere, klasik dönem Helenistik dönemden Roma, Selçuklu ve Osmanlı'ya kadar her dönemin anıtsal hikayeleriyle dolu Antalya. Bu dönemsel kalıntılar çok yerde üst üste binerek katmansal bir zenginlik oluşturmaktadır." diye konuştu.

Antalya'nın tarih meraklıları için muhakkak gezilmesi gereken yerlerin başında geldiğini ifade eden Çevik, şöyle devam etti "Antalya, uzmanlar ve profesyoneller için müthiş bir araştırma alanıdır. Bir ilden öte, her dönemin arkeolojik kalıntıları ve çok özel doğasıyla ölmeden mutlaka görülmesi gereken apayrı bir yerdir. Perge gibi Pamfilya metropolleri, Phaselis, Olympos, Limyra, Myra gibi Likya metropolleri, Termessos gibi Pisidya'nın en büyük kenti ve bunlarla aynı coğrafyayı paylaşan yüzlerce orta ve küçük ölçekte antik yerleşim yer alıyor. Bulgular sadece karada değil, sularda da devam etmektedir."

 DÜNYADA AYNI ÖZELLİKLERDE ÇOK AZ KENT VAR

Antalya Tanıtım Vakfı Başkanı Yeliz Gül Ege ise Antalya'nın bin yıllar önceye dayanan medeniyetlerin yaşam sürdüğü bir coğrafyada kurulu olduğunu, bu zenginliğini misafirleriyle cömertçe paylaştığını kaydetti.Vakıf olarak kendilerinin de yaptıkları etkinlikler ve projelerle buna dikkat çektiklerini belirten Ege, "Turizm olgusunun bir kültür transferi olduğundan yola çıkarak, özellikle yurt dışından gelen misafirlere geçmişlerini de Antalya'da bulabileceğini, uygarlıkları tanıyabilecekleri bir noktaya geldiklerini anlatıyoruz." dedi.

Antalya'nın kültür, tarih, doğa ve denizin iç içe geçtiği eşsiz bir destinasyon olduğunu vurgulayan Ege, dünyada aynı özelliklerde çok az kent olduğunu sözlerine ekledi.

 

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL