Arınç'tan hem nalına hem mıhına
Meclis Başkanı Arınç, her konuda açık ve net konuştu. TÜSİAD ile hükümet arasındaki gerginlikte özgürlüklükçü bir yaklaşım istedi. Arınç'ın istediği bir özgürlük daha vardı.

TBMM Başkanı Bülent Arınç, din ve vicdan özgürlüğü açısından, dünyanın geldiği noktanın, bireysel özgürlüklerin genişlediği bir zaman olduğunu belirterek, "Terör ve şiddetle doğrudan bir ilişki kurmazsanız veya onu doğrudan kullanmazsanız, istediğinizi söyleyebilirsiniz" dedi.
Arınç, AK Parti İl Başkanlığı tarafından Gaziantep'in düşman işgalinden kurtuluşunun 84. yıldönümü nedeniyle düzenlenen gecede, gündemdeki konuları değerlendirdi. Konuşmasında, din ve vicdan özgürlüğüne değinen ve AİHM'in verdiği kararı yorumlayan Arınç, "Mahkeme diyor ki, sizi şok eden, hoşunuza gitmeyen, suratınızı buruşturan bütün konuşmalar, resimler ve yazılar özgürlük içerisine girer. Dolayısıyla artık Türkiye'de sözünden, düşüncesinden dolayı hiç kimsenin hem suçlanması, hem de yargılanmaması ve ceza görmemesi gerekir" diye konuştu.
Din ve vicdan özgürlüğü açısından, dünyanın geldiği noktanın, bireysel özgürlüklerin genişlediği bir zaman olduğunu belirten Arınç, "Terör ve şiddetle doğrudan bir ilişki kurmazsanız veya onu doğrudan kullanmazsanız, istediğinizi söyleyebilirsiniz. Gelinen nokta budur. Kamu düzenine çok açık bir tehdit olarak bulunmazsanız, çok açık söyleyebilirsiniz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında göründüğü gibi, hepimizin hoşuna giden, hepimiz alkışladığı, yaşa ve varol diye bağırdığı şeyler değil" dedi.
Çıkarılan kanunların buna yönelik olduğunu, bunların uygulanmasında bir takım sorunlar yaşanıyorsa, bunun bir süreç olduğunu ifade eden Arınç, "Bunları da süratle çıkacağız. Görüş ve içtihat birliğine varacağız. Bu güçlükleri herkes için olduğunu hep beraber yaşayacağız" dedi.
-"MECLİSE GELEN İNSANIN HÜVİYETİ ÖNEMLİ...
" Arınç, şunları söyledi:
"Amerika'ya gittiğiniz zaman kıyafetinizden dolayı horlanmıyorsunuz. Avrupa'ya gittiğinizde bunu mesele eden hiçbir kimseyle karşılaşmıyorsunuz. Dünyanın hiçbir yerinde kendisi gibi olmayanlara karşı ön yargılı bir suçlama yok. Önemli olan bana benzeyeceksin demek değildir. Önemli olan birbirinin farklılığını kabul etmek, ona saygı göstermektir. Benim gibi olacaksınız dediğiniz zaman, tornadan çıkmış insanları, kurşun askerler gibi toplumda kabul etmiş olursunuz.
Pek çok şeyimiz farklı olabilir ama bu farklılıklar bir zenginliktir. Kendimizi, toplumu zenginleştirmek adına bunlara saygı göstermek lazım. Beni Meclis Başkanı olarak birileri eleştiriyor. Sizin zamanınızda, (Bu meclise kara çarşaflılar ve kim olduğunu anlayamadığımız acayip kıyafetliler gelmeye başladı) diyorlar. Doğrusu ben de merak ediyorum. Bunlar var mı diye. Böyle tarif ve tasvir edilen kişilere rastlamadım. Ama diyelim ki öyle de olsa, bu meclis, milletin meclisidir.
Evlerine geldiği gibi her gün 5 bin ile 8 bin arasında insan gelip gidiyor. Hiçbir sıkıntı yok. Ben ayrımcılık yapamam. Benim için meclise gelen insanın hüviyeti önemlidir. Kendisini tanıtması, kartını bırakması ve ondan sonra nereye gidecekse, gitmesi önemlidir. Çünkü bizim bölgelerimizin kendine has kıyafetleri de var. Kendisinden oy isterken ellerinden öptüğünüz insanlara, meclise girerken bu kıyafetle gelme canım diyebilir misiniz? Onların oyunu almak için ne taklalar atıyorlar. Ama meclise geldiğinde aman bu kıyafetle gelme diyorlar.
'Kara Fatma', 'karga kıyafetli' bu şom ağızlar, bu kötü sözler diyenlere aittir. Halkımızın, mecliste başımızın üzerinde yeri vardır. Her zaman gelebilirler, her zaman ziyaret edebilirler. Çünkü, biz onlarla varız. Bu özgürlükleri biz kazanacağız. Ancak bu iş kolay değil." -'
'163. MADDEDEN MAHKUM OLDUM"-
1985 yılında 163. maddeden yargılanarak, 5 yıla mahkum olduğunu anlatan Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"O zaman sürgün cezası da vardı. 1.5 sene de daimi gözetim altında Eskişehir'de sürgündüm. Ben bir avukatım. Özellikle 163 ile ilgili davalara da giriyorum. Hayret ettim. Ben ne ile suçlanıyorum diye. 1.5 Saatlik konuşmamda 1.5 cümleyle beni suçladılar. Hemen dava açtılar. Birinci celse ananın adı, babanın adı, ikinci celsede 5 yıl ağır hapis verdiler. Yargıtay'a gittik. Yargıtay, benim sözümü eleştiri kabul ederek, kararı bozdu. Mahkemenin kararıyla ben devletin temelini dini esaslara uydurmak için konuşmuşum. Yargıtay bir tek cümleyle, bu kararı paçavra gibi attı, burada eleştiri söz konusudur dedi.".
Dosyasının tekrar İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne gittiğini, mahkemenin eski kararında direnerek Yargıtay'ın kararını yanlış kabul ettiğini belirten Arınç, "Dosyam Yargıtay Ceza Kurulu'na 1.5 sene sonra yine geldi ve aynı gerekçeyle karar bozularak, ben beraat ettim" dedi.
-"BEN GELECEKTEN HİÇBİR ZAMAN OLMADIĞIM KADAR ÜMİTLİYİM...
" 163. maddenin 141 ve 142. maddelerle birlikte kaldırdığında herkesin feryat ettiğini söyleyen Arınç, şöyle konuştu:
"Sayın Evren bile 163 kalsın yoksa mahvoluruz diyordu. Turgut Özal kaldırdı ama kıyamet de kopmadı. 163 kalktı ama 163'ün boşluğu var dediler ve Terörle Mücadele Kanunu'nu çıkardılar. 163'den beklediğini bulamayanlar, bu sefer 312'yi gündeme getirdi, 312 giyotin haline geldi. Sanatçı, siyasetçi, yazan ve çizen ne kadar varsa herkes mahkemenin önüne çıkmaya başladı. 312'de 2001'lerde yavaş yavaş değişmeye başladı. Şimdi de 301 geldi diyorlar. Yani bir yer boşluk kabul etmiyor, mutlaka birisini getirip dolduracaksın.
163, 1985'de vardı ve ben ondan mahkum oldum. 20 sene sonra artık 163 yok. O konuşmayı bugünde yapsam, bana dava açacak savcıda yok, ceza verecek hakimde yok. Demek ki, biz bir noktaya 20 senede gelmişiz. O yüzden şimdiden feryat edenlere, burası Türkiye diyorum. Özgürlüklerin bedeli affedersiniz su parası kadar değil. 25 kuruşa simit yok. Biraz zaman içerisinde haklılığınızı kanıtlayarak, Türkiye'nin nereden nereye geldiğini veya gelemediğini, bir günde özgürlüklerin yerleşmemesinin sebebini hangi tabularda olduğunu, hangi korkularda olduğunu göre göre, yaşaya yaşaya gelmemiz lazım.
Emin olunuz ki, bu yoldan geriye dönüş yok. Halkımız huzur içerisinde, korkularından arındırılmış özgürlükler içerisinde yaşamaya layıktır. Bu ona bir lütuf değil, onun hakkıdır. Biz o hakkı ona sonuna kadar inşallah takdim edeceğiz. Ben gelecekten hiçbir zaman olmadığım kadar ümitliyim."
-"KARŞILIĞINI VERİRİM"-
Bülent Arınç, halkla teması iyi olan bir insan olduğunu, sadece Ankara'da oturarak, onu bunu konuk etmekle görevinin sınırlı olmadığını kaydederek, "Ben milletimle iftihar eden bir insanım. Kıyafeti ne olursa olsun, düşüncesi ve inancı ne olursa olsun, töresi ne olursa olsun bin yıldır bu topraklar üzerinde yaşadığımız insanlarımızın her şeyine sahip çıkmaya çalışıyorum ve saygı duyuyorum" dedi.
"Çok gezdiği" ve "çok konuştuğu" yönündeki eleştirilere de yanıt veren Arınç, "Ne yapayım ki benim karakterim bu. Bir yanlışlık gördüğü zaman duramayan, doğruyu bildiği zaman söylemekten çekinmeyen, hele hele inancıyla alay edilmeye, küçültülmeye kalkışıldığı zaman ne pahasına olursa olsun, onun karşılığını vermeye azmetmiş bir insanım" diye konuştu.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu yasa hakkımıza kim dil uzatır ve kim tecavüz etmek isterse, bu yasama hakkımızı kim küçümserse biz onun karşısındayız. Bana bunun millet verdi. Millet adına yaşama hakkını yapan meclisin görevidir. Bunu hafife almak, buna müdahale etmek, bunu çerçevelemek kimsenin haddi değildir. Milletimiz ne istiyorsa, meclisimiz onu yasama görevi olarak yerine getirecektir. Yürütmeyi hükümet yapacaktır. Yasamanın, yürütmenin, yargının kendi içindeki güçlerini hepimizin kabul etmesi gerekir.
Birileri, 'Evet meclis yasama yapar ama biz ne kadar istersek, o kadar yapar. Hele hele bizim istemediğimiz şeyi yasama olarak yapamazsınız' dedikleri zaman feryat etmiş ve itiraz etmiştim. Çünkü bu görevi bana milletim verdi. Bu görevi milletim adına yaparken hiç kimsenin bu işe müdahale etmesini arzu etmem. Başkalarına da önerim odur. Kendi görevlerine başkaları tarafından haksız müdahale olduğu zaman sesini çıkarsınlar. Biz buradayız. Milletten aldığımız yasama yetkimizi kullanıyoruz. Sana da ne oluyor, desinler.
Bu dönemde atılan adımlar, çıkarılan yasalar, yapılmak istenen şeyler daha iyi, daha faydalı olabilir miyiz, daha çok üretip, istihdama daha çok katkı sağlayabilir miyiz diye yapılıyor. Uygulamada yanlışlıklar görülürse, emin olunuz ki, bunlarda düzeltilecektir. Çünkü anlayan, işiten, konuşan, tartışan ve dinleyen insanlar bugün işbaşındadır. Meclisimizde öyledir. Halkın ortaya koyduğu tercih güçlü iktidarlar, güçlü muhalefetlerdir. Bu da parlamentonun gücünü ortaya koymuştur. 1963 Ankara Antlaşması'ndan bu yana 40 yıl geçmesine rağmen AB'ye bir santimlik mesafe alamadığımıza bakarsanız, son 3 yılda yapılanlarla AB ile müzakere eden bir ülke haline nasıl geldiğimizi çok daha iyi anlarsınız."
-"GEÇİT VERMEYEN TÜRKİYE'NİN MECLİS BAŞKANI"-
Irak'ta çok şahsiyetli bir duruş ortaya koyulduğunu, Suriye ziyaretinde kahramanca karşılandığını, "Geçit vermeyen Türkiye'nin Meclis Başkanı" diye alkış gördüğünü anlatan Arınç, "Bu Türkiye'nin şahsiyetini artıran, yüce Türk milletinin verdiği karar mecliste onaylanmıştır. Bu büyük bir itibar olmuştur. Avrupalı dostlarımız, sizin yaptığınızı biz yapamadık diye bize gıpta ettiklerini söyledi" diye konuştu.