TBMM Başkanı Şentop'tan 'Yeni Anayasa' ile ilgili önemli açıklama

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, iki günlük Arnavutluk ziyareti kapsamında Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile görüştü. Şentop görüşme sırasında yeni anayasa konusuyla ilgili de önemli değerlendirmelerde bulundu.

TBMM Başkanı Şentop'tan 'Yeni Anayasa' ile ilgili önemli açıklama
TBMM Başkanı Şentop'tan 'Yeni Anayasa' ile ilgili önemli açıklama
GİRİŞ 05.02.2021 16:00 GÜNCELLEME 05.02.2021 16:07

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, Türkiye’de gündemde olan yeni Anayasa konusunda ümitli olduğunu söyleyerek, “Ama daha baştan samimiyet sorgulayan, niyet okumaya kalkışan, bazı kenar tartışmalarla bu Yeni Anayasa fikrine karşı çıkan yaklaşım yapıcı bir yaklaşım değil. Yapıcı bir yaklaşım olursa Yeni Anayasa konusunda adım atılabilir, mesafe alınabilir.” dedi. Şentop ayrıca Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) faaliyet gösterdikleri her ülkede güvenlik riski oluşturduğunu ve bu örgütün o ülke açısından bir güvenlik tehdidi olduğu vurgulayarak, "Biz bütün dost ve kardeş ülkeleri bu konuda uyarıyoruz." ifadelerini kullandı. 

YENİ ANAYASA

Arnavutluk temaslarının ikinci gününde medya mensupları ile bir araya gelen Meclis Başkanı Şentop, basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.  Türkiye’de Yeni Anayasa tartışmalarına dair bir soruya Şentop, yeni anayasa konusunun Türkiye'de 1982'den beri tartışıldığını, zira 1982'de yürürlüğe giren Anayasa'nın yapılış şekliyle ilgili bir ciddi problem olduğunu ve bu anlamda bir meşruiyet tartışması yaşandığını belirtti.

Şentop, anayasanın 12 Eylül 1980 darbesinden sonra darbeyi yapan generallerin belirlemiş olduğu bir danışma meclisi tarafından yapılmış anayasa olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:

“Şüphesiz referanduma sunuldu, ama bu anayasa ile ilgili gerek içeriği, gerek hükümleri, gerek yapılış şekli ile ilgili tartışmalar sona ermedi. Anayasa ile ilgili zaman içinde birçok değişiklik de yapıldı. En son biliyorsunuz hükümet sistemiyle ilgili 16 Nisan 2017'de referandumla gerçekleşen bir değişiklik yapıldı, fakat tam anlamıyla Anayasa tartışmaları sona ermedi Türkiye'de. Bu tartışmaların sona ermesi kanaatimce milletin oylarıyla seçilmiş, yani olağan seçimle seçilmiş, sandıktan çıkmış bir meclisin yeni bir anayasa yapmasıdır. 

Değişiklikler yapılmış olmakla beraber dediğim gibi yeni bir paradigmayla bir anayasa yapılmasıdır gerekli olan. Bu çok zaman dile getirildi. Bununla ilgili bir teşebbüs 2011 yılında yapılan 24 Haziran seçimlerinden sonra da olmuştu. 12 Haziran seçimlerinden sonra da olmuştu. Bir uzlaşma komisyonu oluşturulmuştu. Ben de o zamanlar AK Parti’yi temsil eden üç kişiden birisiydim. İki yıldan fazla bir zaman Yeni Anayasa ile ilgili çalışmalar yapıldı. 60 civarında madde üzerinde tam mutabakat sağlandı. Fakat bunun tamamlanması mümkün olmadı. Dolayısıyla Yeni Anayasa konusundaki beklentiler, heyecanlar orada kaldı. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımız yeniden bu perdenin açılmasını ve Türkiye'yi uzun yıllardır meşgul eden bir meselenin bir şekilde nihayete erdirilmesini arzu eden bir adım attı. Ben daha önce de bu çalışmaların içerisinde bulunmuş birisi olarak, bundan büyük bir heyecan duyduğumu ifade etmek isterim. Bunu yapabilir mi Türkiye? Yapabilir. Samimiyetle yaklaşmak lazım. 

Dayatmacı yaklaşımlar doğru değil. Daha önce de bunlar oldu. Yani 60 maddede anlaşmışız, fakat işte bir parti ‘5 tane madde var, 10 tane madde var, onlar da benim önerdiğim maddeler, bunlar olmazsa diğer 60'ı da reddediyorum’ derse, bu şekilde anlaşma mümkün olmaz. Anlaşmayı esas alan, ayrışma noktalarını değil de anlaşılan noktaları öne alan, onlar üzerinde yoğunlaşan bir yaklaşımla farklı formüllerle Türkiye yeni bir anayasa yapabilir. Ben bu konuda ümitli olduğumu söylemek isterim. Ama daha baştan samimiyet sorgulayan, niyet okumaya kalkışan, bazı kenar tartışmalarla bu Yeni Anayasa fikrine karşı çıkan yaklaşım yapıcı bir yaklaşım değil. Yapıcı bir yaklaşım olursa Yeni Anayasa konusunda adım atılabilir, mesafe alınabilir.”

Arnavutluk kamuoyuna Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) konusunda da uyarılarda bulunan Meclis Başkanı Şentop, şunları söyledi:

"Türkiye 15 Temmuz 2016'da bir askeri kalkışma, bir darbe teşebbüsüne maruz kaldı. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde milletimizin sokaklara dökülerek, tankların ve uçakların karşısında durarak bu darbe teşebbüsünü bastırdığını bütün dünya biliyor. 251 şehidimiz oldu o gece. 2 bin 200'ün üzerinde yaralımız, gazimiz oldu. Türkiye bu kalkışmayı, darbe teşebbüsünü bastırdı. Darbe teşebbüsünün arkasında Fetullahçı Terör Örgütünün olduğu mahkeme kararlarıyla, savcılıkların yaptığı soruşturmalar ve kesinleşen mahkeme kararlarıyla ortaya çıktı. Her gün buna dair yeni deliller bulunuyor. Binlerce delil var. Bu darbe teşebbüsünde rol alan, buna öncülük eden askerlerin, subayların Fetullahçı Terör Örgütüne bağlı olduğu, bu örgütün içerisinde yer aldığı, örgüt üyesi olduğu bütün mahkeme kararlarıyla ortaya çıktı. Tabi bu örgüt Türkiye'de faaliyet gösteren, darbe teşebbüsünden önce eğitim kurumlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, sağlık kuruluşlarıyla faaliyet gösteren bir örgüttü. Eğer çok dikkatli, detaylı bir inceleme, çalışma yapılmadığı takdirde sıradan bir sivil toplum kuruluşu ve eğitim şirketleri gibi faaliyet gösteren örgüt zannedilebilir. Ama darbe gecesi TBMM binasına üç bomba atıldı o hain terör örgütü mensubu pilotların kullandığı uçaklar tarafından. Bu bombalardan biri Genel Kurul'da toplantı halinde bulunan milletvekillerinin yaklaşık 25 metre kadar yakınına düştü. Soruşturmalar ve dava aşamasında telsiz görüşmeleri elde edildiği için bundan ortaya çıkan husus şudur: Ankara'da Meclisi bombalayan pilotlara, FETÖ'ye mensup bir okulda öğretmenlik yapanların bomba atmaları konusunda talimat verdiği telsiz görüşmelerinde ortaya çıktı.

FETÖ birçok yerde eğitim kurumları, medya kuruluşları, sivil toplum kuruluşları gibi bazı masum görünen maskelerle gerçek amaçlarını ve gerçek faaliyetlerini gizleyen çok sinsi bir örgüt. Kimse okullarda o küçük çocukları emanet ettiğiniz öğretmenlerin meclisin bombalanması, milletvekillerin üzerine bomba atılması için pilotlara talimat vereceğini herhalde öngöremezdi ama bu yaşandı Türkiye'de. Mahkeme kayıtlarında da görüşmelerin dökümleri yer alıyor. Dolayısıyla bu örgüt Türkiye açısından bir tehdit, bir riskti. Türkiye mücadelesini bu konuda başarılı bir şekilde tamamladı."

"FETÖ faaliyet gösterdiği her ülkede güvenlik riski oluşturuyor"

Meclis Başkanı Şentop, FETÖ'nün sadece Türkiye'de faaliyet göstermediğini dile getirerek, "FETÖ, Türkiye dışında bazı ülkelerde de varlığını bu şekilde koruyan bir örgüt. Bunların bir kısmı Türkiye'den kaçıp başka ülkelere gidenler, bir kısmı ise daha önce o ülkelerde faaliyet gösteren kişilerden oluşuyor. Şunu da unutmamak lazım. FETÖ mensubu dediğimiz kişiler Türkiye'den gelmiş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak faaliyet gösteren kişilerden de ibaret değil. Bunlar uzun yıllardır bulundukları ülkelerde faaliyet gösterdiği için o ülke vatandaşlarını, onların çocuklarını kendi örgütlerine kazanarak, onları da bir örgüt elemanı haline getirerek faaliyet gösteriyor. Yani Türkiye'den gelen 10 kişi, 20 kişi, 100 kişi diyerek bakmamak lazım. Onların yetiştirdiği o ülke vatandaşlarından oluşan bazı örgüt mensuplarının bulunduğunu, faal olduğunu düşünmek lazım. Dolayısıyla bu örgüt Türkiye için bir tehdit, bir güvenlik riskiydi. Türkiye bunu bertaraf etti. Ama faaliyet gösterdikleri her ülkede bunların bir güvenlik riski oluşturduğunu, bu örgütün o ülke açısından bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu ifade etmek isterim. Biz bütün dost ve kardeş ülkeleri bu konuda uyarıyoruz. Kendileri için uyarıyoruz. Sinsi bazı medya kuruluşu, eğitim kuruluşu, sivil toplum kuruluşu gibi maskelerle faaliyet gösteren bu örgüte karşı müteyakkız olmak, bu örgütü tasfiye etmek gerekiyor.” ifadelerini kullandı. 

Şentop, Türkiye’de yaşanan hain darbe girişiminde faaliyet, bir eylem içerisinde bulunanların Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğini belirterek, “Türkiye'de darbe kalkışması gibi 251 vatandaşımızın şehit edilmesi gibi bir faaliyet, bir eylem içerisinde bulunan, yani suç işlemiş bulunan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kişilerin de Türkiye'ye iade edilmesi gerekir. Balkan ülkelerinde de FETÖ'nün varlığından haberdarız. Arnavutluk'ta da bu örgüte mensup bazı kişilerin varlığını biliyoruz. Bazı kurumların, şirketlerin, eğitim kurumlarının, yani maskelerinin arkasından faaliyet gösterdiklerini biliyoruz. Bu konuda her zaman başta istihbarat kuruluşlarımız olmak üzere, güvenlik kuruluşlarımız, ilgili bakanlıklarımız, yargı kuruluşlarımız temas halindeler. Biz de bu konuda gerekenleri tekrar bu örgüte karşı alınacak tedbirlerle ilgili Türkiye'nin bu konudaki tecrübelerini, yaşamış olduğu elim, acı verici tecrübeyi de aktararak bu örgütün tehlikelerine de dikkat çektik. Bu örgüt mensuplarının Türkiye'ye iadesi, yargılananların, arananların, talep edilenlerin iadesi gerekir. Bu örgütün faaliyetlerine hiçbir ülke müsaade etmemelidir. 'Türkiye'de bir tecrübe yaşandı, dur bakanlım burada ne olacak' diye beklersek, benzer acı tecrübeleri her ülke yaşayabilir." dedi.

Dost ve kardeş ülke Arnavutluk'ta bulunmaktan memnuniyet duyduğunu belirten Şentop, gerçekleştirdiği temaslarına da değinerek, Cumhurbaşkanı İlir Meta, Başbakan Edi Rama ve Meclis Başkanı Gramoz Ruçi ile verimli görüşmeler yaptıklarını belirtti.

Şentop, Türkiye ile Arnavutluk ilişkilerinin her bakımdan iyi bir düzeyde seyrettiğini ifade ederek, Arnavutluk ile Türkiye arasında tarihi ve kültürel bağlar olduğunu, ilave olarak Türkiye'de Arnavut kökenli vatandaşların sayısının, Balkanlar'da yaşayan Arnavutların toplam nüfusuna yakın bir nüfusa sahip olduğunu ve dolayısıyla iki ülke arasında çok güçlü bir bağ ve köprü oluşturduklarını kaydetti. Bu durumun siyasi, tarihi, kültürel, ekonomik ve ticari bakımlardan ikili ilişkilere güçlü temel oluşturan en önemli unsurlardan biri olduğuna dikkat çeken Şentop, 6-7 Ocak'ta Başbakan Rama'nın Ankara ziyaretinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmelerin ve imzalanan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Anlaşması'nın bugüne kadar zaten her alanda çok iyi olan ilişkileri daha farklı ve daha üst bir zemine götürdüğünü belirtti.

Görüşmelerde, parlamentolar arası ilişkilerde dostluk gruplarının ve ihtisas komisyonlarının temaslarının artırılması konusunun da ele alındığını kaydeden Şentop, şu ifadeleri kullandı:

"Salgın süreci olumsuz etkiledi tabi ki bu ilişkileri, ama salgın süreci içerisinde şartlara uyarak salgın sürecinden sonra da daha yoğun bir şekilde temaslar artacaktır. Ekonomik ve ticari anlamda da Türkiye-Arnavutluk ilişkileri iyi temeller üzerinde yükselmektedir. Yarım milyar dolar civarındaki ticaret hacmimiz salgın şartlarına rağmen 2020 yılında da ciddi bir gerileme göstermemiştir. Bu da ne kadar sağlam sebepler, gerekçeler üzerine oturan bir ticaret hacmimizin olduğunu gösteriyor. İnşallah birkaç sene içerisinde bunu iki katının üzerine, yani 1 milyar doların üzerine çıkarma hedefimiz var. Bunun potansiyeli mevcut. Daha fazla çalışır, daha fazla gayret gösterirsek bunda başarılı oluruz her beraber." 

 "Balkanlar'ın Türkiye'nin uluslararası ilişkilerinde ayrı yeri var"

Kısa bir süre önce Kuzey Makedonya'da da temaslarda bulunduğu hatırlatılan Şentop, Balkanlar'ın Türkiye'nin uluslararası ilişkilerinde şüphesiz ayrı bir yere sahip olduğunu belirterek, ziyaretlerin arka arkaya gelmesinin özel bir planlama olmadığını, salgın nedeniyle daha önce ertelemek zorunda kaldıkları ziyaretleri gerçekleştirme kararı aldıklarını aktardı. Balkan ülkeleri dışında ülkelere de seyahatler planladıklarını söyleyen Meclis Başkanı Şentop, kendisinin de ataları Balkan coğrafyasından Türkiye'ye göç etmiş bir ailenin ferdi çocuğu olarak bu bölgeye karşı ayrı bir muhabbet beslediğini kaydetti. 

Sağlık alanında iş birliğine ve Türkiye’nin Fier şehrinde inşa edeceği hastaneye de değinen Şentop, bu hastanenin üç ay gibi kısa bir zamanda tamamlanarak faaliyete geçeceğini söyledi. Şentop, sadece sağlık faaliyetlerinin değil, aynı zaman da iki ülke arasında bilgi ve tecrübe paylaşımının da söz konusu olacağını belirterek, bunun yanı sıra Türkiye'nin salgın döneminde Arnavutluk'a sağlık malzemeleri yardımı da yaptığını ve ihtiyaç duyulan her durumda Arnavutluk halkının yanında olacağını söyledi.

Türkiye’nin sürekli gözetleyen, ödevler veren, sadece konuşan, tırnak içinde dost ülkeler gibi olmadığına vurgu yapan Şentop şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye, bir sorun varsa 'Hadi gel beraber bunun altından kalkalım, bunu başaralım' diyen, iş yapan, desteğini fiziken de gösteren bir ülke. Bizim bir sloganımız vardı: 'Onlar konuşur, Türkiye yapar.' Dolayısıyla Türkiye'nin dostluğu kara günde belli olan dostluk, aynı zamanda laftan ibaret değil hakikaten sahada da uygulamalarla ortaya çıkan dostluktur." 

Türkiye’nin çeşitli kurumları ile 30 yıldır Arnavutluk'tan birçok gence burs verdiğini ve bunun devam edeceğini söyleyen Şentop, iyi yetişmiş gençlerin kendi ülkelerinde kalmasının, iş yapmasının ve kendi ülkelerinin kalkınmasına hizmet etmesinin önemine de işaret etti.

Arnavutluk'taki Türk yatırımları 3,5 milyar doların üzerinde

Türkiye'nin Arnavutluk'taki en büyük yatırımcı ülke olduğunun altını çizen Şentop, Arnavutluk'taki Türk yatırımlarının 3,5 milyar doların üzerinde olduğunu ve bunun toplamda en büyük yatırım olduğunu belirtti.

Meclis Başkanı Şentop, burada 600'ün üzerinde Türk firması olduğunu ve bu firmaların 15 binin üzerinde Arnavutluk vatandaşına istihdam imkânı sağladığını aktararak, "Daha fazla olabilir mi? Şüphesiz olabilir. Türkiye yatırımlarının daha fazla gelebilmesi için yatırımcıları cezbedecek bazı adımlar atılmalı ve yatırımcıların karşılaştığı sorunlar çözülmeli." dedi.

 "Türkiye'nin ekonomik ve askeri gücü de haklarını, menfaatlerini koruyabilecek bir imkanı Türkiye'ye veriyor"

Arnavutluk ile Yunanistan arasındaki kara suları meselesine ilişkin bir soruyu da cevaplandıran Şentop, Türkiye'nin de uzun yıllardır Adalar Denizi'nde Yunanistan ile benzer bir sorun yaşadığını aktardı. Şentop, bu noktada mahkeme kararlarının ve hukuki görüşlerin emsal teşkil etmediğini gördüklerini, zira Fransa ile İngiltere arasında Manş Denizi'nde yaşanan deniz alanlarının sınırlarıyla ilgili olan ve Türkiye'nin de tezlerini doğrulayan uluslararası mahkeme kararı olduğunu belirterek, "Ancak bu mahkeme kararına rağmen Fransa'nın bu konularla ilgili yaklaşımını, kendi savunduğu tezlerin aleyhine Yunanistan tezlerine yakın durduğunu Doğu Akdeniz'de görüyoruz. Dolayısıyla ben bu sorunun uluslararası hukuk çerçevesinde tartışılmadığını görüyorum, ama uluslararası hukuk çerçevesinde tartışılmalı. Her denizin kendine özel şartları var ve Adalar Denizi'ndeki tartışma da denizle ilgili değil aslında. Adalar Denizi'ndeki kara parçalarının durumuyla, oradaki istisnai bir coğrafi yapılanmayla ilgili. Dolayısıyla oraya mahsus bir yaklaşımı Türkiye başından beri savunuyor. Türkiye'nin hiçbir ülkenin hak ve menfaatlerinde, toprağında, denizinde gözü yok, ama Türkiye uluslararası hukuka göre haklı olduğu hususlarda kendi toprağını, kendi denizini, kendi sınırlarını her zaman sonuna kadar savunabilecek bir kararlılık içerisindedir. Uluslararası hukuka göre Türkiye haklıdır, Türkiye'nin tezini destekleyen birçok mahkeme kararı vardır." dedi.

İki ülke arasındaki ilişkilerde, ülkelerden birisinin kendi iç hukukuna göre almış olduğu bir kararın bir faydası olmadığını kaydeden Meclis Başkanı Şentop, "Zaten onun görüşünü biliyoruz. Bu görüşü ayrıca meclisin ağzından bir daha karar şeklinde ortaya çıkarmanın bir anlamı yok. Çünkü sorun iki ülke arasında. Yani ülkenin kendi içinde bir sorun olsa bunu kendi içindeki süreçlerle çözebilir. Parlamentodan bu konuda bir karar almış. Kim almış? Yunanistan almış. Yunanistan'ın kendi iç sorunu değil ki bu. Başka bir ülkeyle olan sorunu. Yunanistan'ın parlamentosunun aldığı karar komşu ülkeleri de bağlayan bir karar olabilir mi? Bunun mantığı yok. Dolayısıyla bu sorunun çözümü ile ilgili bir adım değildir. Türkiye'nin bu konularla ilgili sınırları bellidir, tezleri bellidir, Adalar Denizi ile ilgili de Türkiye'nin kararı ve kararlılığı bellidir. Burada uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve menfaatlerini, alakalarını Türkiye sonuna kadar büyük bir kararlılıkla savunur. Masada da savunur, sahada da savunur. Türkiye'nin ekonomik ve askeri gücü de haklarını, menfaatlerini koruyabilecek bir imkanı Türkiye'ye veriyor." ifadelerini kullandı.

Arnavutluk ile Türkiye arasındaki ilişkilerin "stratejik ortaklık" düzeyine çıkarılmasına da değinen Şentop, sözlerini şöyle tamamladı: 

"Stratejik ortaklık düzeyi aslında siyaset, uluslararası hukuk, ekonomi, ticaret, her alandaki ilişkilerin toplamındaki kararlılığı ifade ediyor. Türkiye'nin dünyada hemen hemen bütün ülkelerle ilişki düzeyi var, ama stratejik düzeyde ilişki kurduğu ülkelerin sayısı oldukça az. Onlardan birisi de Arnavutluk."

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
İBB'nin metro beceriksizliği tam 72 saat sürdü: Seferler normale döndü!
Bayraktar TB3'te 30. uçuş da tamamlandı