Latif Abi AK Parti’yi ‘dövmeye’ devam ediyor!

Aziz Üstel'in köşe yazısı

Abdüllatif Şener Beyefendi, nam-ı diğer, bizim Ahmet Kekeç’in ‘Latif Abi’si’, AK Parti’ye çaktırmadan çaktırmadan vuruyor..

Boksta bu vuruşlara ‘jab’ denir... Hani kroşe, aparküt falan değil... Sivrisinek ısırığı gibi... Bu ‘jab’lerden yeterince indirirsen, karşındaki boksörün gardı düşer, sen de artık aparküt mü, kroşe mi, her neyse, Yaradan’a sığınır çakarsın..

Ama boksta iki kişi vardır ringe çıkan..

Boksörlerden birinin tek kolu arkasına bağlıysa ona vurmak pek öyle sportmence bi davranış olmaz. Ama siyasette de sportmenlik, fair play falan gibi şeyler aranmaz!

Neyse... Latif Abi önceki akşam Flash TV’deydi. Konuştu da konuştu; anlattı da anlattı:

‘Şunu düşünüyorum; Sayın Başbakan, Sayın Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olmasını istemiyordu gibi geliyor bana... Sayın Gül’e bi mesaj verdi: Ülkenin içinde bulunduğu koşullar var, yaşadığı süreç var. Böyle bir süreçte sen bireysel tutkularından vazgeç.. ‘Evet koşullar budur, ben ülkem adına aday olmuyorum’ deyiver diye Gül’ün önüne koydu... Ama Sayın Gül, bunu söyleyememiştir!’

Latif Abi’nin bu açıklaması ne zaman? Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin üzerinden aylar geçtikten ve AK Parti’yle ilgili kapatma davası açıldıktan sonra. Madem böyle bir açıklama yapacaksın, neden o günlerde yapmadın da bugünü bekledin?

Aslında bu sorunun yanıtını da kendi veriyor:

‘....Siyasetin göbeğindeyim. Ben Türkiye’de yeni bir siyasi boşluk olduğunu düşünüyorum... Yüzde 47’ye rağmen böyle olduğu kanısındayım. Siyasetteki bu boşluğa talibim!’

Bence ‘siyasi boşluğu’ doldurma talebi en doğal hakkı... Hakkı da önce şu yok olsun diye dört gözle beklediği AK Parti bi kapatılsın. Tayyip Bey’e siyaset yasağı gelsin. Ondan sonra bu ‘bireysel tutkularından’ söz et değil mi?

Neyse, Latif Abi, bir de yapılan ‘anketleri’ anlattı. Parti kapatma davasının nasıl sonuçlanacağıyla ilgili kamuoyu beklentilerini ölçüyor... Seçmenin büyük bir bölümü ‘Partinin kapatılacağına inanıyoruz’ diyor anketlerde. ‘AK Parti kapatıldığında yeni kurulacak partinin başkanı kim olmalıdır’ sorusuna seçmenin yüzde 68’i Meclis’ten ve kabineden kimse olmamalıdır’ demekteymiş.

Bunun tercümesi ne olabilir sizce? ‘Bireysel Tutkular’, yani Latif Abi.

Son lafları 1 Mayıs’la ilgili. ‘Bu 1 Mayıs gösterileri yasaklanmasaydı, insanlar Taksim’e gelseydi... Belki merak eder ben de giderdim... Biz de o coşkuya ortak olurduk... Ne zararı vardı bunun? Ülke kazanırdı belki de!’ Peki bunları televizyonda söylemeden önce, örneğin, Tayyip Bey’e söylemiş mi?

Ah ah bu ‘bireysel tutkular’ yok mu bu bireysel tutkular! Nice adamı al aşağı etmiştir.

Az daha unutuyordum. Nazlı (Ilıcak), Sabah gazetesindeki köşesinde (Pazar günü) Haberx’in ‘Bugün seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?’ diye yaptığı bi anketten söz ediyor. ‘Bu ankete göre Abdüllatif Şener’in kuracağı parti oyların yüzde 3.4’ünü alabiliyor ancak...’ Latif Abi’nin anketi anketse, bu da anket!!


CAN’IN YANITLAYAMADIĞIM SORULARI...


Kitap okuyorum evde... Benim torun, dizimin dibinde... Daha üç yaşında..

‘Aziz’

‘Ne var?’

‘Doğu niye Doğu?’ Kafamı kitaptan aldırıp baktım, ne diyor bu gibilerden..

‘Ne Doğusu?’

‘Doğu var ya... Bi de Batı.. Neden o doğuyor öbürü batıyor..’

‘Ha... Yön bunlar yön...’ Hadi kaparsın kitabı, Doğu’ya dönersin:

‘Güneş buradan doğduğu için bu yöne Doğu deniyor... Arkamdan da battığı için o yöne Batı deniyor..’ Bu arada içimden de dua ediyorum, Kuzey’le Güney’i sormaz diye. Kim öğretiyor üç yaşındaki çocuğa bunları birader?

‘Doğu’da güneş mi doğuyor?’

‘Evet.. Hep Doğu’ya gidersek güneşi yakalarız sürekli...’

‘O zaman niye Doğu’ya gitmiyoruz..’

‘Ha?’

‘Hep Doğu’ya gitsek... Hep aydınlık olacak... Karanlık olmayacak... Yani...’

‘Kimse yok mu bu evde beee! Yasemin, gel şu oğlunu başımdan al... Deli mi ne?!’


KORKAK KOCA


Mülayim Bey karısıyla kavga etmiş... Daha doğrusu karısı bağırmış, bizim zavallı dinlemiş. Bi şey söyleyecek olmuş, kadın tavayı kapınca, tabanları yağlamış... Orada burada dolaştıktan sonra bi meyhaneye girmiş, üç beş tek atmış... Sonra gene başlamış yürümeye... Sonunda bi bakmış hayvanat bahçesinin önüne gelmiş... Girmiş içeri. Ama iyice de uykusu gelmiş garibin. Aslan kafesine girmiş. Uyuyan aslanın göğsüne kafasını dayayıp başlamış horlamaya... Ertesi sabah, bütün kentin altını üstüne getirdikten sonra karısı Deli Melahat elinde tava, dikilmiş aslan kafesinin kapısına: ‘Sabaha kadar eve gelmemek nedir ben gösteririm sana! Çık dışarı korkak herif, çık!!

(‘Deli Melahat’in kızı Sabahat Çiçek Hanım’a teşekkürler)


ORiJiNAL ALMAN MALI NATO BiBER GAZI


Alın size fıkra gibi bi ilan. Tam da 1 Mayıs faciasına denk düşüyor:

‘Baylar ve Bayanlar... Kapkaç ve gaspa son.. Orijinal Alman Malı NATO Biber Gazı... Kampanya tanesi 10 YTL... 5 adet alana 2 adet bedava...

Cebe ve çantaya sığacak büyüklükte, avucunuzda rahatlıkla saklayabileceğiniz boyutta... Beş metreye kadar karşınızdaki saldırganı tamamen etkisiz kılar... Kalıcı etki yaratmamakla birlikte, saldırganı 45-60 dakika boyunca saf dışı bırakır...’

Çok güzel değil mi? Hayatımızda bi bu eksikti! Elimizde biber gazları, birbirimize saldıralım da ulusça bi güzel rahatlayalım!!


Bebeğinizi koynunuza almayın!


Yapılan bir araştırmaya göre, 2007 yılında, Los Angeles kentinde, 44 bebek, annesiyle koyun koyuna yattığı için ölmüş! Bu, bir yıl öncesine oranla yüzde 76’lık bir artış demek.

Profesör Tilton Durfee: ‘Analık iç güdüsüdür bebeğini kucağına almak, bağrına basmak... Ama bebeğinizi koynunuza alıp yatarsanız ve de uyuyakalırsanız, boğularak ölmesine neden olabilirsiniz!’

Genellikle ağlayan bebeklerine meme veren anneler, bebek doyduktan ve uyumaya başladıktan sonra ‘Kaldırır beşiğine yatırırsam uyanır, yeniden ağlar’ kaygısıyla bebekle yatmayı tercih ediyorlarmış. Ama anne de bi süre sonra uyumaya başlayınca, bebeğin boğulma tehlikesi başgösteriyormuş. St Louis kentinde yapılan bir araştırmaya göreyse son dört yıl içinde anneleriyle koyun koyuna yatan bebeklerin 119’u boğularak ölmüş! Onun için bebeğinizi koynunuza aldıktan sonra sakın uyumayın... O uyuduktan sonra alın, beşiğine yatırın, sonra gidip kendi yatağınıza yatın...


Horozunuzu ezmek istemezdim


Baldudak Alp bi gün arabasıyla giderken, bir horoz ezmiş köy yolunda. Hemen fırlamış, horozun sahibini bulmuş:

‘Çok özür dilerim... Horozunuzu ezdim... Ne yapabilirim?’

Horozun sahibi şöyle bi düşünmüş:

‘Valla yapabileceğin bi tek şey var... Gel kümese, seni tavuklarla tanıştırayım!’

austel@stargazete.com

(Star)