Arınç gelecek için hayallerini anlattı
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, devlet bütçesinden en yüksek payı sağlığa ayırdıklarını, bütçe açığının da sağlık harcamalarından kaynaklandığını belirtirken yapılanları yeterli görmedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, devlet bütçesinden en yüksek payı sağlığa ayırdıklarını, bütçe açığının da sağlık harcamalarından kaynaklandığını belirterek, ''İstiyoruz ki milletimiz en iyi tedaviyi alsın, en iyi yataklı tedaviyi görsün, doktorunu seçsin, ilacını eline alsın. Beyinden kalp ameliyatına kadar hepsini sosyal güvenlik kapsamında ben yapayım, 30 katrilyon açığım olsa da ben bunu vatandaşım için kabul edeyim, diyoruz'' dedi.
Bursa Olay Televizyonu'nda canlı yayına katılan Arınç, Bursa'nın kent içi ulaşımında sıkıntı olduğunu, ulaşım sorununun toplu taşıma ve daha hızlı taşıma yöntemlerine kayacak şekilde çözüme kavuşturulması için Bursa Büyükşehir Belediyesinin çalıştığını söyledi. Arınç, ulaşım konusunda Büyükşehir Belediyesinin yetemediği yerlerde kamunun da katkısı olacağını belirtti.
Arınç, 1 Haziran'da Bursa'da yeni stadyumun temelinin atılacağını, eski stadyum yerinin de yeşil alan olarak kullanılacağını ifade ederek, şöyle konuştu:
''Bu yeni yöntemlerden eski siyasetçilerin haberi yok. Bayan mı, erkek mi olduğunu söylemeyeyim, tarif etmiş olurum. Bir siyasetçi 'bunu niye devlet yapmıyor da belediye yapıyor' diyor. Bu, Türkiye'nin gerçeklerinden habersiz olmak demektir. Galatasaray'a yeni stadyumu TOKİ yaptı, bunun karşılığında eski yeri aldı. Alan, veren bu işten memnun. Mecidiyeköy'de İstanbul'un en kıymetli yerinde eski bir stadyumun arazisini değerlendirecek olan bir kamu kurumu, yaptığının iki misli karşılığını alıyor. Bu hoşunuza gitmiyor mu sizin.
Akhisar'dan örnek vereyim. Manisa'nın Akhisar ilçesinden. Akhisar Stadı, şehrin içerisinde ama yetersiz, dökülüyor. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile belediye iş yapıyor. Genel Müdürlük diyor ki 'ben sana eski stadyumu vereyim, sen de bunun iki mislini, UEFA kriterlerine uygun bir yer yap. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü yeni bir stadyuma sahip olacak. Belediye yapacak, eski yeri de belediye ayrıca değerlendirmiş olacak. Bu yöntemleri biz geliştirdik.''
Arınç, iktidarları döneminde Türkiye'ye otuz altı yeni havaalanı kazandırdıklarını, iki milyon yolcudan uçakları kullanan otuz sekiz milyon yolcuya ulaştıklarını ifade ederek, ''Eskiden böyle bir imkan yoktu. 59 lirayı verdin mi, Türkiye'nin her yerine uçabiliyorsun'' diye konuştu.
En son Antakya ve Sivas Nuri Demirağ havaalanlarının yapımında devletten bir kuruş para çıkmadığını, buraların yap-işlet-devret modeli ile yaptırıldığını anlatan Arınç, şunları kaydetti:
''Yap-işlet-devret diye bir şey var, her şeyi o firma yapıyor, çalıştırıyor, belli bir süre sonra da devlete kalıyor. Ben vakıflardan sorumlu devlet bakanı, başbakan yardımcısıyım. Vakıflar Genel Müdürlüğünün elinde kırk bin tane vakıf var, belki yüz binlerce de cami, medrese, külliye, han, hamam, kervansaray var. Bursa da bunun zengini. 2002 yılına kadar sadece kırk sekiz tane tarihi eser restore edilmiş. 2003'ten 2010 sonuna kadar üç bin beş yüz eski eseri restore ettik, yılda beş yüz oluyor. Bunu nasıl yaptık? Restore et-işlet-devret bu bir yöntem, yap-işlet-devret de bir yöntem. 'Yap-işlet-devret vakıflarda olur mu?' diyorlardı, olur beyefendi. Neden? Çünkü akar cinsinden vakıflar var. Eski bir binayı, boş bir arsayı düşünün, gelir getirsin diye vakfeden biri var. Bu haliyle gelir getirmiyor, ben burayı yap-işlet-devret ile birine verirsem ayda 2 milyon kira elde ediyorum, üzerine yapılacak bina da yirmi dokuz, otuz dokuz yıl sonra bana kalıyor. Hem vakfedenin amacına uygun bir şey yapıyorum. Ben 40 lira ile 40 kuruşluk hayır yapıyorum, ayda 2 milyon kira gelince 2 milyonluk hayır yapıyorum.''
Arınç, Antalya'da bazı firmaların vakıf arazileri üzerine işletmeler kurduğunu ve vakıf arazilerinin verimli bir şekilde kullanıldığını anlatarak, yıkık, harap vakıf binalarının restore edilmesi için kamudan kaynak ayırmak gerektiğini ancak restore et-işlet-devret modeli ile vakıf eserlerinin restore ettirildiğini söyledi.
Restorasyon şartlarını Vakıflar Genel Müdürlüğünün belirlediğini, restorasyonun beğenilmesi halinde ilgili firmaya o eserin belli bir süre kullandırıldığını ifade eden Arınç, ''Benim ulaşamadığım yeri ona restore ettiriyorum, tarihi gerçeklere uygun olarak ve ona içinde üç sene, beş sene oturma hakkı veriyorum. Restore et-işlet-devret yöntemini biz akıl ettik. Birilerinin aklı boyları kadar, bizim hedeflerimiz büyük ve çok iyi yöntemler buluyoruz'' diye konuştu.
İzmir-İstanbul otoyolunun 11 katrilyona yaptırılacağını ve projenin tamamının yap-işlet-devret modeli ile yaptırıldığını ifade eden Arınç, ''Bu o kadar iştahlı konu, yedi tane konsorsiyum girdi bunun ihalesine ve devletten bir kuruş çıkmadı. Türkiye'yi nasıl yapacağız başka türlü. Bütçemiz belli'' dedi.
Devlet bütçesinden en yüksek payı sağlığa ayırdıklarını, bütçe açığının da sağlık harcamalarından kaynaklandığını ifade eden Arınç, ''İstiyoruz ki milletimiz en iyi tedaviyi alsın, en iyi yataklı tedaviyi görsün, doktorunu seçsin, ilacını eline alsın. Beyinden kalp ameliyatına kadar hepsini sosyal güvenlik kapsamında ben yapayım, 30 katrilyon açığım olsa da ben bunu vatandaşım için kabul edeyim, diyoruz. Onun dışında yatırıma ayıracak para da azsa başka yöntemlerle biz Türkiye'yi ayağa kaldırıyoruz'' diye konuştu.
-BURSA DOĞANBEY TOKİ KONUTLARI-
Bülent Arınç, Bursa Doğanbey Konutları'ndaki hak sahiplerinin mağduriyetleri olduğu iddiasına ilişkin bir soruyu da şöyle yanıtladı:
''Çok samimi olarak şunu söylemek istiyorum, elli, altmış kişilik grup AK Parti ilk binasına gelerek dertlerini anlatmışlar, hatta bazı muhalefet partililerin tahrikiyle AK Parti'ye karşı bir olay haline getirmek istemişler. Ben seçim büroma zaman zaman uğruyorum. Yirmi, yirmi beş gün kadar önce, oradan geldiklerini ifade eden grupla konuştum. Bana dosya takdim ettiler, sıkıntılarını anlattılar. 'Okuyayım, vakit bulursam ilgileneyim' dedim. Bu konuyla ilgili TOKİ Başkanvekilimizle görüştüm, 'Bu konu girift bir konuysa seçimleri bitirinceye kadar, lütfen bu konuda adım atmayın. Gelelim, dosyayı inceleyip, taraflarla sizi buluşturalım, konunun çözümünde bize yardımcı olun' dedim. 'Baş üstüne Sayın Başbakan Yardımcım' dediler, mesele öylece kaldı.
Hadise şudur, bir kentsel dönüşüm yapılmış. Kentsel dönüşümü TOKİ ilk defa yapmıyor. Ankara'da Kuzey Ankara Projesi dediğimiz bir proje var. Kanun çıkardık, Kuzey Ankara Projesi'yle ilgili. Kentsel dönüşüm için de TOKİ'ye görev verdik. Ankara'dan havaalanına giderken dört bin beş yüz veya beş bin konutluk bir TOKİ projesi var, gayet güzel de gidiyor. Mesele, enkaz bedeliyle yapılan daire fiyatı arasında bir orantı kurabilmek, bu yapılmış zaten. Sözleşmede de bir fark çıkacaksa o farkın TOKİ tarafından talep edilebileceği gösteriliyor. Doğanbey Konutları'nda yaşayanlar diyor ki 'bizden 2 bin lira isteniyor'. Hayır, gördüğümüz kadarıyla bin 100 lira fark isteniyor. 'Sözleşmede 650 lira yazıyordu, bu bin 100 lira nereden çıktı'.
Bunun bir değerlendirmesi yapılmış, TOKİ tarafı böyle söylüyor, sizde böyle söylüyorsunuz. Sabredin, şu seçim geçsin, biz bu konuyla ilgilenelim ama 'yok biz tahammül edemiyoruz' derseniz, siz de yargı yoluyla hakkınızı ararsınız. Ben seçimden sonra bu konuyla ilgilenme sözünü veriyorum ama 'hiçbir fark' anlamına geliyor derseniz, ben bu işte yokum. Buna benzer yapılan bütün projelerde böyle bir fark doğar, bunu talep ederler. 'Bizim o kadar vaktimiz yok, size de güvenmiyoruz' derseniz, kendimiz bilirsiniz, siz iyi bir avukat, hatta birkaç avukat bulun, TOKİ mevzuatını bilen Bursa'da çok iyi avukatlar var, onları tutun, dava açın, yargının sonucu da hep beraber görelim.''