Sahabe hayatları çizgi film oluyor
Ressam ve karakterist İdris Esen sahabelerin örnek hayatlarını çizgi filme aktarıyor. Esen, sahabeleri çizerken İslami bilgisi ile çizgisini buluşturuyor. Sahabe hayatlarını çizgilerde buluşmasının öyküsü ise bir hayli ilginç.

Mutluluğun resminin çizilip çizilemeyeceği hâlâ bir muamma. Ressam ve karakterist İdris Esen acıyı resmetmeyi tercih edenlerden. Bu tercih gide gide İdris Esen’in karşısına sahabeleri çıkarmış ve bu karşılaşma çocuklara sahabelerin örnek yaşantısını anlatmak için çekilecek çizgi film karakterlerinin doğmasını sağlamış. Gelecek günlerde İdris Esen’in kaleminden çıkan Hz. Bilal’i, Hz. Hamza’yı, Antara bin Şaddad’ı TV ekranlarından izleyebilecekler.
Bu işin ‘nereden nereye’ dedirtecek bir öyküsü var. Olay şöyle: Suudi Arabistan’da bir Arap firması ile Bir Amerikan film şirketi çocuklara yönelik sahabelerin hayatını anlatan otuz bölümlük bir çizgi film projesine başlıyorlar. Sıra senaryodaki sahabe karakterlerini çizmeye geliyor. Karakterleri oluşturmak için iyi bir çizgi ustası arıyorlar.
Firma, İdris Esen’in okuldan bir arkadaşı ile irtibata geçiyor. Arkadaşı, film yapımcılarını İdris Esen’e yönlendiriyor. O güne kadar birkaç projede çalışmış olan Esen, o günden sonra sahabe karakterlerini çizmeye başlıyor. Esen, sahabeleri çizerken İslami bilgisi ile çizgisini buluşturuyor. Ve karşımıza çocuklarımızın yakında televizyonlarda seyredeceği sahabe kahramanlar çıkıyor.
Esen’in, sahabelerden Bilali Habeşi çizgisinde “Zenci, üçgen yüzlü, kas kemikleri bariz değil, dudakları orantılı, göz çukurları yüze göre büyük, gülümseyen, sabırlı, iyi niyetli ve mütevekkil bir yüz ifadesi” ile çiziyor. Aslan avcısı Hz. Hamza “Güçlü, gücünden emin, merhameti içinde, düşmana acımasız, siyah elbiseli, göğsünde beyaz yeleler ile çizilmeli Esen’e göre. Burada onun korkusuzluğu, cesareti, kamuflaja ihtiyaç duymadığı vurgulanmış. Kaşları birbirine yakın, zırhı deriden. Heybetli biri” olarak çizilmiş.
Her sahabeyi kendi yaşam tarzına göre çizen Esen’e “Kainatın efendisi Peygamberimiz Hz. Muhammed’i nasıl çizerdin?” diye sorduğumuzda cevabını iki türlü alıyoruz. Birincisi İslami yönden haram olduğu için çizmeyi düşünmediğini söylüyor. Ama asıl meselenin ise Peygamberimizi çizmenin zorluğu olduğunu belirtiyor. Karakterlerini çizerken ister istemez etrafındaki insan karakterlerini gözlemlediğini, etrafında gözlemlediği karakterlere göre; kötüyü, en kötüyü, iyiyi çizebileceğini; ancak “en iyiyi” çizebilmesinin zor olduğunu söylüyor. İnsanlar arasında kötü, en kötü ve iyi insanların olduğunu, en iyisinin ise olmadığını, Peygamberimizin ise “en iyi insan” olduğu için O’nu çizgiye aktaramayacağını belirtiyor.
Sargılı yüzlerden sahabelere...
İdris Esen, Suriye’de yoksul bir semtte doğmuş. Yoksulluk, ailesinin ondaki resim kabiliyetini fark etmesini engellememiş. Zor şartlarda güzel sanatlar fakültesine gitmiş. Fakülteyi üçüncülükle bitirmiş. Gaziantep’te yaşayan akrabalarının yönlendirmesiyle Türk vatandaşı olmak için müracaat etmiş.
Esen’in resimlerinde uzuvların kaba hatlarla yer aldığını ve ağırlığın yüze verildiğini görüyorsunuz. Mumya sargısı ile yapılmış resimler ise dikkat çekiyor. Figürün bütün hatlarının sargı bezleri ile sarıldığı bazen yüzde, bazen de gözde hüzünlü bir ifadenin belirginleştiği resimler bunlar. Bu objeleri neden ‘sargılar’ içinde verdiğini sorduğumuzda ise “Objedeki temiz duyguları dış dünyadan korumak için.” cevabını veriyor.
Görülüyor ki, İdris Esen’in acılı figürleri, ona Saadet Asrı’nın yıldızları olan sahabeleri çizgiye dökme yolunu açmış. Film şirketi, karakterlerin başkası tarafından çalınmaması adına sahabe resimlerinin yayınlanmasına müsaade etmiyor.(Zaman-Turkuaz)