Türkiye'nin ilk fotoromanının ilginç öyküsü
Bir döneme damgasını vuran fotoroman furyasını başlatan "Cumartesi Saat 4'te" adlı fotoromanın ilginç bir öyküsünün olduğu ortaya çıktı.

Tiyatro ustası Turgut Özakman'ın yazıp, fotoğraf duayeni Ozan Sağdıç'ın fotoğrafladığı fotoromanda, Semih Sergen ile Işık Yenersu ve Çiğdem Sarıışık rol aldı. Bundan 44 yıl önce Ses dergisinde yayınlanan "Cumartesi Saat 4'te" adlı fotoromana, bugün Türkiye'de kendi alanlarının zirvesinde bulunan isimler imza attı.
Ses dergisinde yayınlanan fotoroman, İtalya'da akım yaratan furyanın devamı olarak Türkiye'ye fotoğraf sanatının duayen ismi Ozan Sağdıç'ın yaptığı bir çalışmayla geldi. Sağdıç'ın bu fotoromanları örnek alarak ortaya attığı projeye Türk tiyatrosunun pek çok başyapıtına ve satış rekorları kıran "Şu Çılgın Türkler" adlı kitabına imza atan Turgut Özakman senaryosuyla yardımcı oldu.
Fotoromanın başrolünde ise o zamanlar genç birer sanatçı olan Türk tiyatrosunun iki ünlü ismi Semih Sergen ve Işık Yenersu ile sonradan ABD'ye yerleşen Çiğdem Sarıışık yer aldı.
Fotoroman, babası zengin, taşradan büyük kente gelmiş bir üniversite öğrencisi ile iki kız arasındaki aşk üçgenini anlatıyordu. Bu fotoromanın ardından "çorap söküğü" gibi başka çalışmalar yapıldı. Televizyonun da bulunmadığı o dönemde fotoromanlar zamanla "cep romanlarına" dönüştü ve adeta "peynir ekmek gibi" satıldı.
"ONİKİDEN VURMUŞSUN OZAN"
Fotoğraf sanatçısı Ozan Sağdıç, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, o dönemde İtalya'dan bir fotoroman furyasının geldiğini söyledi. O dönemde televizyonun bulunmadığını ve menşei İtalya olan bu fotoromanların çok okunduğunu anlatan Sağdıç, "Onlar da İtalya'da yapılırdı. Baktım, fotoğrafları yan yana diziyorlar, üzerlerine baloncuklarla yazı yazıyorlar. 'bunu ben de yaparım' dedim" diyerek fotoroman fikrinin zihninde nasıl şekillendiğini aktardı. Sağdıç, Türkiye'nin ilk fotoromanının öyküsünü ise şöyle özetledi:
"Hemen Turgut Özakman'a gittim, 'bana bir senaryo yazıver ağabey' dedim. 1963 yılı, 'Cumartesi Saat 4'te' diye bana çala kalem bir şey yazdı, herkesin hoşuna gidecek bir macera, 26 sayı sürecek bir fotoroman çevirdim. O zaman başrolleri Semih Sergen'e verdik. Fotoromanın rejisörü ve kameramanı falan her şeyi benim. Semih Sergen, o yıl mezun olmuştu, Işık Yenersu ve bir de Çiğdem Sarıışık vardı; çok zarif, ince bir hanım. Şimdi Amerika'da bir tiyatro okulunu yönetiyor sanıyorum.
O zamanın iyi aktrislerindendi. Figüranlar da Savaş Başar, Ülkü Ülkümen, Dinçer Sümer ve Olcay Poyraz'dı. Türkiye'nin ilk fotoromanı benim elimden çıktı."
KASIM GÜLEK'İN EVİ PLATO OLDU
Fotoroman için kullandıkları mekanların da çok ilgi çekici olduğunu belirten Sağdıç, "Plato olarak Kasım Gülek'in evini kullandık. Sağ olsun o da anlayış gösterdi" dedi. Polis akademisinin laboratuvarı ve şehirlerarası telefon santralinin de fotoroman mekanları arasında yer aldığını anlatan Sağdıç, fotoromanın daha sonraki gelişim öyküsünü de şöyle aktardı: "O zaman böyle manupleli, fişli mişli santraller kullanılırdı. Yani PTT Başmüdürlüğünün şehirlerarası santrali, belediyenin evlendirme dairesi, karakollar falan böyle, hep hakiki mekanlar seçtik. Çok ilgiyle izlendi. İlk fotoromanı ben dergiye danışmadan sürpriz olarak hazırladım, hazır olarak götürdüm. O zaman Ses dergisinin yazı işleri müdürü Çetin Emeç idi. Emeç'in önüne koydum, şöyle baktı, gülmeye başladı, "Ozan yine onikiden vurmuşsun" dedi.
Hemen o hafta yayına koydular. İyi de prim verdiler, yani İtalya'dan kaç para veriyorlarsa bana prim olarak verdiler." Bu fotoromanın ardından "Karım Nerede" adlı bir tane daha hazırladıklarını ifade eden Sağdıç, onun başrolünde de Savaş Başar, Yalın Tolga ve Ümit Kiper'in yer aldığını söyledi.
Daha sonraki yıllarda fotoromanların sayısının arttığını belirten Ozan Sağdıç, "Biz son derece güzel bir fotoroman yaptık ama sonra bir dönemin Yeşilçam filmleri gibi arka arkaya fotoromanlar yapmaya başladılar. Biz de bunun yolunu açmış olduk" dedi.