Vergin: Kapalıların görünürlüğü arttı
Atatürkçü olmadığını her zaman ifade eden sosyolog Nur Vergin, 'Ben namütenai türbanlı pek çok genç kız görüyorum Boğaz yolunda. Hepsi çok rahatlar' diyor. Peki, gerçekten de kabuk mu değiştiriyoruz?

Nur Vergin: “Toplum kapalıydı. Şimdi kapalı kadınların görünürlüğü arttı. Evlerinden çıkıyorlar”
İslami kesimde de değişim yaşanıyor mu hocam? Mesela, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın oğlu, Cem Yılmaz’ın gösterisine kız arkadaşıyla gitmiş. Genç kızın başı açık...
İşte bu burjuvalaşma. Herhangi bir kesim, dindar, laik, şu etnik gruptan, bu etnikten gruptan, o kesime toplumsal nimetler verildiği zaman, o kesim ekonomik refaha ulaştığı zaman ister istemez bir orta sınıflaşma, bir burjuvalaşma trendine girer.
* Kadir Topbaş, kızına da aynı müsamahayı gösterir miydi sizce?
Benim de aynı şey aklıma geldi. Hayır. Orada görüyoruz ki ülkemizin dindar Müslümanlarıyla, dindar olmayan Müslümanları arasında pek bir fark yok. Aynı muhafazakârlık tüm toplumumuzda var.
* Kadın-erkek eşit değil yani?
Hayır, değil. ‘Erkeğin elinin kiri kadının alnının karası.’ Bunu da Erbakancılar üretmedi. Asırlardan beri olan bir söz. Yani erkekler için mübah. Ama eskiden erkekler için de mübah değildi. Böyle bir değişim var.
* Değişim başladığına göre, bu türbana da yansır mı?
Sanmıyorum. Çünkü ben namütenai türbanlı pek çok genç kız görüyorum Boğaz yolunda. Hepsi çok rahatlar.
* Milli Gazete yazarı Mine Alpay Gün, “Etraf başörtülü yarı çıplak dolu” demişti...
Ben hiç çıplak görmedim. Ama başı tam tesettürlü, yaşları 16-20 arasında, Boğaz yolunda erkek arkadaşlarıyla el ele, kol kola, sarmaş dolaş pek çok genç kız var.
* Türbanın altına vücut hatlarını gösterecek dar bluzlar, pantolonlar giyilmesi İslam’a uymuyor aslında...
Uymuyor. Ama onlar da insan. Arkadaşını, komşusunu görüyor, süslenmiş, püslenmiş, etkileniyor. Ama tabii Türkiye’de herkes kapalı olsa bu olmayacak. Olay bu. Hiç kimse dar pantolon giymeyecek. Etkilenme olmayacak.
*Böyle bir gidişat var mı?
Hayır. Çünkü Türkiye’deki İslami anlayış yobazlığa çok fazla prim vermeyen bir anlayış. Bu demek değil ki Türkiye’de yobaz yoktur. Tabii ki vardır. Ama genel kitleler açısından baktığımızda pek katı, kaskatı, dar görüşlü, yobaz anlayışlara itibar eden bir toplum değil Türk toplumu.
*Peki siyaset mi topluma uydu, yoksa toplum mu siyasete sizce?
Toplum zaten kapalıydı. Fakat şimdi kapalı kadınların görünürlüğü arttı. Daha çok görünüyorlar. Evlerinden çıkmıyorlardı, çıkıyorlar. Toplum zaten böyle yaşıyordu. AKP’den önce başladı görünürlük. Tabii şimdi rol modeli olarak bu süreci hızlandırabilir AKP. Yoksa toplum her zaman böyleydi, başörtülüydü. Mesela şöyle resimler vardı; bir büyükanne başörtülü, kızı tayyör giymiş eşarplı, onun kızı tamamen açık. Şimdi o trend tamamen değişti tabii...
* Siz kendinizi ‘Atatürkçüyüm’ diye tanımlıyor musunuz?
Hayır, ’Atatürkçüyüm’ demem. Hayatımda belirli bir ideolojiye aidiyeti belirten bir saplantım olmadı. Ben bir militan değilim. Ama bana da böyle bir yafta yapıştırılırsa mahkemeye vermem tabii... (Gülüyor) Kendimi şöyle tanımlıyorum; ben Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin değerlerini seviyorum. Ve Türkiye’nin şimdi beğenilmeyen durumuna dahi, o cumhuriyet değerleri sayesinde varılmış olduğunu düşünüyorum. Çünkü bölgemize bakarsak, petrolü olmayan, hiçbir şeysi olmayan, buna mukabil inanılmaz bir nüfus patlaması yaşayan bir toplum iyi ya da kötü ayakta kalabiliyorsa eğer o değerler sayesindedir. O Anadolu kaplanları, o yeşil sermaye diye adlandırılan kesim cumhuriyet değerleriyle büyümüş ve cumhuriyet değerlerinin ivmesiyle kaplan olabilmişlerdir. Yoksa kedi kalırlardı.
* Ülker Grubu dünya çikolata devi Godiva’yı satın aldı...
Ne kadar mükemmel. İşte öyle bir dönüşüm oldu Müslümanlarda. O kıt kanaatlikten para kazanma hırsı geldi. Ondan sonra cesaret, büyük görmek, büyük düşünmek, bu son derece de modern bir şey. Bu da cumhuriyet değerlerinin bir sonucudur.
Ülker, Godiva’nın logosu olan at üzerindeki çıplak kadını değiştirir mi sizce? Eğer küresel düşünüyorlarsa değiştirmemeleri lazım...
Evet ama küresellik özgün bir toplumun kendi değerlerini imha etmesi anlamına da gelmez. Hem küresel hem yerel olmak diye bir şey var. Ama Türkiye’de ticari nedenlerle değiştirilebilir. Çünkü satılması lazım.
Peki yurt dışında?
Açıklama yapıldı, değişmeyecek. Bakın nereden nereye geldik. Erdoğan ve Gül, Amerikalılarla gayet güzel geçiniyor. Fethullah Gülen cemaatinin televizyonuna bakın; ilk çıktığında ekranda tek bir kadın gözükmezdi. Mesela bir sokak gösteriyorlardı, kadın yoktu. Varsa da kadın, 70-80 yaşındaydı. Sonra üç kadın, beş kadın, on kadın görünmeye başladı... Derken, şimdi Samanyolu’nun diğerlerinden bir farkı yok. Aynı şey TGRT için de söylenebilir. Başlangıçta inanılmaz katnem Arap filmleri vardı. Ondan sonra şıkıdım şıkıdım olmaya başladı. Çünkü burası Türkiye. Buranın halkı öyle fazla yobazlığa gelemez. Bu değişim çok normal. Etkileşim diye bir şey var.
Erdoğanlar çok modern bir çift
* Bu etkilenmeyle Türkiye giderek İslamlaşacak mı?
Hayır, Türkiye zaten Müslüman. Radikal siyasal İslamcılık şu anda azınlıkta. AKP kesinlikle radikal siyasal İslamcı değil. Sayın Başbakan sevmiyor bu terimi ama ılımlı. Türkiye’nin İslami anlayışı ılımlı. Mesela Erdoğan, eşini her yere taşıyan bir adam. Bazıları diyor ki, ’Efendim göstermek için.’ Sadece göstermek için olabilir mi? Her yere yanında taşıyor. Ne kadar modern bir çift.
* Seviyorlar da birbirlerini sanırım...
Evet. Bunu da hissediyorsunuz. Yani imrenilecek bir durum. Çok modern bir karı-koca. Başörtüsünü çıkartsanız fevkalade hal ve tavır olarak cumhuriyet değerleri doğrultusunda bir çift. Ben siyaset sosyoloğu olarak şunu biliyorum; hiçbir şey ne tam beyaz, ne tam siyah. Nüanslar var. Ve o ara nüansları gözardı etmemek lazım. Yoksa toplumu anlayamayız. Hepten kara, hepten beyaz değil kimse. Mesela bu dönem laikliğin önderliğini yapan CHP’nin Genel Başkanı Deniz Baykal, oruç tutan, bayram namazına giden bir insan. Demek ki laiklik de dine sırtını çevirmek anlamına gelmiyor.