'Memlekette yıldız olacak sanatçı yok'
Şafak Karaman, nam-ı diğer popüler müzik eleştirmeni. Hani şu, kendine güvenen tavrıyla sanatçıları bazen karşısına alıp bazen de kalemiyle cesurca tokatlayan isim... Bir tespit daha yaptı.....

Tarkan'da yıldız olacak kapasite yok
Beyoğlu'da Kumburacı yokuşundan aşağıya doğru iniyoruz. Önümüzde Beyoğlu'nun eski binaları sıralanıyor. Onların biri “Şafak Karaman Prodüksiyon” tabelasıyla bizi karşılıyor. Alçısız, boyasız duvarlar tuğla görüntüsü loş ışığı ile ofis ortamından çok uzak. Şafak Karaman'ın sanatçılara karşı kullandığı sivri dilini söyleşi yaparken hiç hissetmedim. Aksine rahat ve eğlenceliydi. Ve aynı rahatlıkta “İşimi hobi olarak görüyorum” diyor. Kübra
Şafak Karaman, nam-ı diğer popüler müzik eleştirmeni. Hani şu, kendine güvenen tavrıyla sanatçıları bazen karşısına alıp bazen de kalemiyle cesurca tokatlayan isim. Tespitler yapıyor, iyileri ve kötüleri ayıklıyor. Ama bu defa koltukları değiştirmiş gibi biz soruyoruz o cevaplıyor. Masasının üzerinde ilgi bekleyen bir dizi albüm, karşısında kliplerin döndüğü geniş ekranı ve sol tarafında da bir boy aynası var. Ama yanlış anlaşılmasın o ayna dev aynası değil Konuşunca öğrendik... Büşra
Müzik eleştirmeni olmadan once ne yapıyordunuz?
Annem devlet memuru, babam da bankacıydı. Giresun'da annem Halk Eğitim Merkezi'nde çalışırken orada müzik kursu veriliyordu. Mandolinle başladım, kemanla devam ettim ve kanun ile son buldu. Çok seviyordum kanun çalmayı ama eğitimim radyo televizyon üzerine, konservatuar değil.
Bu eğitimi almanıza rağmen müzik yapmak neden ilginizi çekmedi?
Belki de şartlar yüzünden böyle oldu. Babamın işi, bulunduğum yerin sosyokültürel yapısı insanı değiştiriyor. İstanbul'da kalsaydım olabilirdi. Babamın tayini çıkınca enstrumanlarla arama bir soğukluk girdi. O ortamdan uzaklaştığım için müziğin içinde aktif olarak yer alamadım. Şartlarım el verseydi belki de besteci olurdum.
Eleştirmenlik müzik yapmanın yanında daha subjektif değil mi?
Çocukluk yıllarımda aldığım müzik eğitimi prodüktörolarak da aktif olmamı sağladı. İki tane albüme prodüktörlük yaptım. Siz beni dışarıdan eleştiren biri olarak görüyorsunuz, ama aslında ben eleştirirken halk gibi düşünüyorum. Sıradan bir vatandaş gibi yorumluyorum. Ben müziği eleştirmekle mükellefim ve eleştiririm demiyorum. Ben halkın gözüyüm o şekilde değerlendiriyorum.
Ama “Eğer müzik alt yapım olmasaydı bu kadar rahat ve sivri dilli konuşamazdım” diyorsunuz?
Evet ama bakış açım halk gibi. Şu kitabı yazdım (İmajıma Dokunma isimli kitabını gösteriyor) içinde sanatçılarla ilgili fikir, düşünce ve sert yorumlar var. Bunu okuyan kişi 'evet benim gibi düşünüyor' diyordur. Müzik eleştirmeni, bence halkın sanatçıya söylemek istediği şeyleri söyleyendir.
Ama albüm ve sanatçı için yaptığınız teorik yorumlar halk tarafından yapılamaz…
Tabi o açıdan bakıldığında doğru. Sokaktaki vatandaş kadar yüzeysel bakmıyorum. Ama şunu söylemek gerekir ki ben müziği A'dan Z'ye bilen biri değilim. Hiçbir zaman kendimi çok iyi bilen olarak görmedim. Ama kulağım, hislerim ve gözlemlerim var ve ben sadece bunları yansıtıyorum.
“Müzik hobidir, iş değildir” demişsiniz. Peki müzik eleştirmenliği ne kadar iş?
Hobidir. Ben bunu hayatım boyunca iş olarak göremedim. Bu benim mesleğim, para kazanıyorum fazladan o kadar.
Eleştirmenlik önemli bir iş değil de hobi mi yani?
Ben dinlediğimi yorumluyorum. Hepimiz dinliyoruz ama ben yorumluyorum. Ama tabi ki iş. Burada bir ofis var. Sonuçta ben işime hobi gibi bakıyorum.
Ama popülersiniz…
Naim Dilmener de var. Ama herhalde en popüler olan benim. Ama bu popülerlik bilinirlik anlamındaysa evet popüler bir müzik programcısıyım.
Popüler müziği de eleştirmenizin etkisi vardır…
Tabi ki vardır. Halk müziğini eleştirseydim bu kadar tanınmazdım herhalde. Mesela; Sümer Ezgü bana “Şafak sen popüler kültürün içerisinde işini iyi yapıyorsun. Bunu yaparken aslında mevcut olan ürünleri de vitrine koyuyorsun. Ama maalesef halk müziğini vitrine sunan kimse yok” dedi. Çok doğru söylüyor. Bu yüzden programımda Sümer Ezgü'ye yer verdim.
Sizi bilinir kılan esas şey ne peki?
“Yıldız olmak istiyorsan yıldızla güç birliği yap” diye bir anlayış vardır. Benim yıldız olmak gibi bir kaygım yok sonuçta yazan, çizen,anlatan birisiyim. Yaptığın iş seni yıldız yapabilir. Ben yıldızlarla yanyana iş yaptığım için daha çok bilinen bir müzik eleştirmeni olabilirim. Mesela; Naim Dilmener'i beğenirim. Sözünü sakınmayan bir eleştirmendir.
SAMİMİYETİME GÜVENİYORLAR
Nasıl bu kadar güveniyorsunuz kendinize. Arkanız güçlü mü?
Hayır. Ben kırmak ve yıkmak için eleştiri yapmıyorum. Eminim ki yorumumu okuyan sanatçı arkadaşım, bana hak veriyordur onun hak vereceğini bilerek yorum yapıyorum ben. Ona söylenmesi gerekeni çevresindekiler söylemiyor.
Ama Çelik size küfredip telefonu yüzünüze kapatmış…
Bir tane kötü örnek olabilir,bu geçmişte kaldı. O kişi sonra benden özür diledi. İnsanların hayatında bu tür şeyler olabilir. O gün o hatayı Çelik yapmış olabilir ama bugün aramız gayet iyi. “Şafak kusura bakma o günkü şartlarda çok gergindim”dedi.
Programınıza aldığınız kişiler kendiyle yüzleşir gibi bütün eleştirileri kabul ediyorlar bu nasıl oluyor?
Programım, konuk ettiğim sanatçıların kendilerini müzikal anlamda en iyi ifade edebilecekleri platform. Bunu özgürce ifade edebiliyorlar. Bu onlar için bir handikap teşkil etse de kabul etmedikleri şeyleri kabul ediyormuş gibi görünürler.
Neden böyle yapsınlar ki?
Bana karşı duydukları güven olsa gerek. Müziği direk ve samimi bir şekilde karşı tarafa yansıtan televizyonda bir model yok. Belki samimiyetim ve direkt olmam karşıdaki kişinin aynı samimiyetle cevap vermesini sağlıyor.
Hiç duyduklarından hoşlanmayanlar olmuyor mu?
Oluyor tabi. Bazıları kaçak güreşiyor. Ama ben güvenilir bir ekran modeliyim. Beni ekrandan izleyenler “Bu adamın yaptığı eleştiriler müzikal anlamda doğrudur” diye izliyor. İnsanların uzman oldukları alanda yaptıkları işi ifade etme şekilleri onu izleyen kişiler tarafından etkin rol oynamalı. Kendi adıma işimi iyi yaptığımı ve etkin bir rol oynadığımı düşünüyorum.
Bir sanatçının soytarıdan çok eleştirmene ihtiyacı vardır. Danışmanlık yapıyor musunuz?
Benim şirketim ve bu ofis aynı zamanda medya danışmanlığı yapıyor. Ama bunu yaparken benimle çalışmak isteyen kişileri eleştirerek yapıyorum. Benimle çalışmak istediği zaman ona şartları söylüyorum. “Benim senin albümün için yapabileceğim birşey yok. Yapabileceğim şeyler var ama belli kurallara uyarsan ancak bu yola beraber girebiliriz” diyorum. Bu anlamda benimle çalışmak isteyenlerin sayısı da artacaktır. Çünkü ben yapıcı rol oynuyorum.
Hiç mi yanılmıyorsunuz?
Zaman zaman tabi ki oluyor. Mesela; Sıla'nın “… dan sonra” isimli şarkısı için ona “Beğenmedim. Seni çok öne çıkartmayacağını düşünüyorum”dedim. Ama bu şarkı daha sonra beğenildi. Demet Akalın'a zamanında “Sen şarkıcısın ama yeterli değilsin” dedim. Demet ise bana “Şafak birgün gelecek bu ülkede kim varsa pop kulvarında orada beni göreceksin, hangimiz önde hangimiz arkada bazen şüpheye düşeceksin” dedi. Demet Akalın bugün popüler müzikte bana tarif ettiği yerdedir. Ben eleştiririm, fikrimi söylerim ama karşı tarafın da cevap vermek gibi bir hakkı var.
Gülben Ergen ve Demet Akalın'ın albümü aynı zamanlarda çıktı. Siz ortada rakip bir albüm görüyor musunuz?
Gülben'le Demet'i birlikte yorumlamamak lazım. İkisi de popüler kültürün ürünleri. Onlar birbirlerini karşılaştırmıyorlar. Sizin sorduğunuz gibi medya soruyor. Sorulduğu zaman karşı taraf da cevap verecek, verdiği cevap da haber olacak.
Ama bu isimler medyanın virtüözü olmuş durumdalar, ne söyleyeceklerini biliyorlar….
Onlar da medya da oyunu kurallarına göre oynuyor. Medyanın habere, onların da medya sayesinde haber olmaya ihtiyaçları var. O yüzden Gülben'le Demet arasında bir rekabet yok. İkisinin de albümünü çıkarttığı müzik şirketi aynı. Oluşturulan sanal durum bir pazarlama yöntemi.
Peki Öykü ve Berk kardeşlerin akıbeti ne olur?
Uzun ömürlü olur mu, olmaz mı bunu kendileri bilir. Mesela; Sefarad Grubu'nun ilk albümlerine şunları söylemiştim; “ Bir kitleye ait eserleri yorumluyorsunuz. Bunlar sizin eserleriniz değil. Bu müzik bir yere kadar. Böyle olursa kaybolup gidersiniz.” demiştim. Sefarad bugün yok. O arkadaşların yaptıkları iş güzel. Özellikle Berk müziği bilen birisi. İspanyol kültürünü ve müzikal kimliğini bilip iyi bir sentez ortaya çıkarmış. Devamlılık sağlayabilirler. Dediğim gibi “Evlerinin önü boyalı direk” bir daha çıkmaz.
Piyasadaki isimlerden dünya yıldızı olmaz
Tarkan'ın uzun vadede bir yıldız olmadığını da söylemişsiniz…
Tarkan'ın grafiği 90'lı yıllarda en tepe noktaya çıktı bugün o noktadan çok uzakta. Aynı Tarkan değil. Medyatik güç, isim ve popülerite anlamında gücünü koruyor. Ama müzikalite ve sektörde oynadığı rol açısından kötü durumda. İngilizce albüm hataydı ve kötü bir prodüksiyondu. Türkiye'de müzikal literatürde piyasadaki isimler arasında bence hiçbiri dünya yıldızı olamaz. Dünya müzik arenasında isim olabilirler. Tarkan bir isim oldu. Güney Amerika'da ve birkaç Avrupa ülkesinde isim oldu ama bu kadar.
Yıldız olma tesisatını iyi kuramadıklarından mı?
Tarkan kendi işinin patronu, kendini kendi yönetiyor. Halbuki dünya müzik arenasında sanatçıların beraber çalıştıkları prodüktörleri vardır. Ahmet Ertegün hamisi olacaktı ama olmadı. Arif Mardin ve Ertegün birlikte bir çok yıldız çıkarttı. Olduğu zaman oluyor. Demek ki Tarkan'da yıldız olacak kapasite yokmuş. Eğer ki Tarkan 90'lı yıllarda ilk albümünü yapmasaydı 2000'lerde çıksaydı biz Tarkan'ı konuşmuyor olurduk. Tarkan ortalama değerdeki bir isim olurdu.
Neden?
Çünkü 90'larda Türk plak sektörü tıpkı 70'ler gibi en üretken dönemindeydi. Büyük bir zirve yaptı. O başarının içinde Tarkan Türkiye'nin yıldızı oldu. Ama Tarkan'ın yarattığı efekt 2000'lerde aynı olmazdı. Zaten şimdilerde de görüyoruz.
Sertab Grammy alır
Sertab Gramy alacağım diyor…
Alabilir. Etnik kalıplarda bir albüm yaparsın, Gramy'e aday olursun değerlendirirler. Sonuçta müzik evrensel. Ben o bahsedilen prodüksiyonu dinlemedim. Ama alınabilir, neden alınmasın ki?
Müziğimizin tınılarını dünyadaki albümlerde görüyoruz…
Yunanlı bir sanatçı Türkiye'ye geliyor bir şarkıyı beğeniyor ve repertuarına alıyor. Türkiye'den biri oraya gidiyor ve orada bir şarkıyı duyup repertuarına alıyor. Bunu darkalıpta iki ülke arasında yapıyoruz. Bu dar coğrafyayı genişletmek lazım. Yaptığınız iş bu coğrafyayı aşıp diğerlerine hitap etmeli. Bunun adı evrensel tat. Sanatçının Türkiye'de yaptığı işle tüm coğrafyayı dolaşabilmesi önemli.
Bu zor mu?
İmkansız birşey değil, olur. Ben hep bunu söylüyorum, Türkiye daha gerçek yıldızını bulmadı. Mevcutlara saygı duyuyorum. Gerçek yıldız derken de dünya müzik arenasında isim yapacak kişiler karşımıza çıkmadı. Ama bir yerde var.
Umutla bekliyoruz…
Çok uzak değil. Birgün o yıldız olmayı hakeden kişi karşımıza çıkacak. İmkansız değil bu. Portorikolu Ricky Martin dünya yıldızı oluyor da, Türkiye'deki neden olmasın.