Bakan Kurum'un sözünü ettiği o mektup! Nene Hatun'dan İsmet İnönü'ye: "Aç ve muhtaç haldeyiz..."

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, önceki gün Erzurum'daki temel atma ve anahtar teslimi töreninde, Nene Hatun'un İsmet İnönü'ye yazdığı mektuba dikkat çekmişti. Bakan Kurum, "Siz değil misiniz Nene Hatun'u aç bırakan?" vurgusunda bulunurken, Aziziye Tabyası Kahramanının dönem hükümetinin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ye yazdığı mektubu okumuştu. İşte, 20 yaşında Rus işgaline karşı onca imkansızlık içinde mücadele eden ve iki evladını vatana şehit veren Nene Hatun'un hikayesi...

Bakan Kurum'un sözünü ettiği o mektup! Nene Hatun'dan İsmet İnönü'ye: "Aç ve muhtaç haldeyiz..."
Bakan Kurum'un sözünü ettiği o mektup! Nene Hatun'dan İsmet İnönü'ye: "Aç ve muhtaç haldeyiz..."
GİRİŞ 14.05.2022 14:15 GÜNCELLEME 15.05.2022 22:49
Bu Habere 70 Yorum Yapılmış

Erzurum'un ve Türkiye'nin ulusal kahramanlarından Nene Hatun, önceki gün Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un açıklamalarıyla yeniden gündeme geldi. Bakan Kurum, Nene Hatun'un (Nene Kırkgöz) dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ye yazdığı mektubu okurken, ulusal kahramanın hayatının son bölümünde açlığa terk edildiğini belirtti. Kurum'un bu açıklamalarından sonra Nene Hatun'un İnönü'ye yazdığı mektup ve hayat hikayesi araştırılmaya başlandı. İşte, 20 yaşında 3 aylık bebeğini kundakta bırakıp cepheye koşan Nene Hatun'un mücadele dolu hayatı...

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum

Portre

Nene Hatun, Osmanlı İmparatorluğu'nun kullandığı Rumi Takvime göre 1270; Miladi Takvim baz alındığında 1857 yılında, 12 sancağın bağlı bulunduğu Erzurum Eyaleti'nde dünyaya geldi. Hüseyin Efendi ve Zeliha Hanımın çocuğu olarak Pasinler ilçesinin Çeperler köyünde doğdu.

Genç yaşta, Çeperler köyünden Nalbant İbrahim Efendi ile dünya evine girdi. Bu evlilikten 4'ü erkek, 2'si kız; toplam 6 çocuğu oldu. Ruslarla kanlı 93 Harbi başladığında, henüz 20 yaşında gelindi. Biri kundakta, biri henüz çok küçük iki çocuğu vardı. Eşiyle birlikte yaşadığı evde kayınbabası Sıhhiye Fatih Çavuş da ikamet ediyordu.

93 Harbi

Rusların Kars, Ardahan ve Batum'u ele geçirmesinden sonra binlerce Erzurumlu gibi onlar da aile eşrafıyla beraber Erzurum'a göç etti. Devam eden süreçte Rus işgali Deveboynu Muharebesi'nde de durdurulamadı. Böylece, İmparatorluk Ordusu Aziziye Tabyası'na kadar, yani Erzurum şehrinin önleri boyunca geri çekilmek zorunda kaldı.

Nene Hatun'un kardeşi Hasan Efendi, Ruslarla girilen Deveboynu Savaşı'ndan ağır yaralı bir şekilde haneye dönmüştü. 20 yaşında, 2 çocuklu gelinin eşi ve akrabaları da Ruslara karşı cephede savaşıyordu. Aziziye Tabyası'ndaki savaş, Erzurum'u tehdit edince; yöre halkı birlik olup cepheye koştu. Cepheye gidenler arasında henüz 3 aylık çocuğunu kundakta bırakan Nene Hatun da vardı.

"Düşmanda İyi Silah Vardı, Bizde İman..."

Nene Hatun, sonraki dönemde verdiği bir röportajında; kardeşi Hasan Efendi'nin kollarında şehadet şerbeti içtiğini ve o an intikam yemini ettiği şu sözlerle anlatmıştı:

 ‘…Ağabeyim Hasan cepheden ağır yaralı olarak bir gece önce eve gelmişti. Bir yandan ona bakarken, bir yandan da 3 aylık çocuğumu emziriyordum. Kardeşim o gece kollarımın arasında öldü. Sabaha karşı minarelerden ‘Moskof Aziziye’ye girdi’ diye haykırışlar başlayınca, kardeşimin alnını öpüp, ‘Seni öldüreni öldüreceğim’ diye and içtim.

Yavrumu Allah’a emanet ettikten sonra, ağabeyimin tüfengini ve satırımı alıp dışarı fırladım. Sel gibi Aziziye’ye akıyorduk. Tabyanın mazgallarından düşman ölüm yağdırıyordu. Düşmanda iyi silah vardı, bizde de iman. İleri atıldım. Dadaşlar arasına karıştım. Satırım durmadan kalkıp iniyordu.’

8-9 Kasım 1877 tarihinde cereyan eden savaşta, Ruslar; Aziziye Tabyalarını boşaltarak Erzurum'dan çıkmak zorunda kaldılar. Kentteki Rus işgali sona ermesine karşın Nene Hatun ve ailesi Pasinler ilçesine bağlı Çeperler köyüne dönmedi. Günümüz Erzurum'unun Emin Kurbu Mahallesi'nde ölümüne değin yaşamını sürdürdü.

Dünya Savaşı ve Evlat Acısı

Nene Hatun, 1877 yılındaki kanlı Rus işgalinden sonra uzun süre savaş yüzü görmedi. Aradaki sükunet yıllarında 4 çocuğu daha oldu. 6 çocuğu ve eşi Nalbant İbrahim Efendi'yle beraber Erzurum'da ikamet etmeye devam etti. Ta ki, savaş ilanına kadar.

93 Harbi'nde kundakta bıraktığı iki oğlunu Çanakkale Harbi'ne gönderdi. İki oğlu da bu harpte şehit düştü. 93 Harbi'nde kardeşini Ruslara karşı ölüme yollayan Nene Hatun, bu kez evlat acısı yaşayacaktı. 

Çanakkale Savaşı

Abdurrahman ve Yusuf Efendilerin Çanakkale'de şehadet şerbetini içip şehitlik mertebesine yükselmesi, Nene Hatun'un dünyadaki acılarına bir yenisini eklerken; uğruna kanını verdiği Cumhuriyet, onu açlık ve sefaletle sınadı.

"Aç ve Muhtaç Bir Vaziyetteyiz, Dileniyoruz..."

Tarihler 1943'ü gösterdiğinde, İsmet İnönü idaresindeki tek partili Türkiye Cumhuriyeti; II. Dünya Savaşı'na girmemesine rağmen, tıpkı savaşa girmiş ülkeleri aratmayacak şekilde açlık ve yokluk çekiyordu.

O dönem 86 yaşına ayak basan Nene Hatun, kendisi gibi benzer bir hikayeye sahip Name Hatun'la birlikte, İsmet İnönü Hükümetine mektup yazdı. Mektupta açık açık "dilendiklerini" söyleyen Nene Hatun, Hükümetten yardım istedi. Ancak Hükümet, Aziziye Tabyası Kahramanıyla Name Hatun'un bu talebini görmezden geldi. Türkiye'ye onlarca koşulsuz şartsız yardımı dokunmuş iki Ninemizin, İsmet İnönü'ye yazdığı mektup ise şu şekilde:

Bizler, 93 Osmanlı-Rus harbinin Erzurum civarındaki Aziziye tabyasında vuku bulan meşhur savaşın kahramanıyız. Bu çok eski düşmanımızı vatanın harimi ismetinden sökerek atmış ve göklere kadar çıkan zafer destanını yaratmıştık. (…) Bu ölmez zaferin yadigarı bizler, her birimiz, yüzer yaşındayız .

Hiçbir sığınacak yerimiz ve tutunacak hiçbir desteğimiz yoktur. Belediyeden ayda 4 lira maaştan başka bir şey görmüyoruz. Geçen sene birer meccani (bedava) ekmek veriyorlardı, bu sene o ekmeğimizi de kestiler.

Şimdi aç ve muhtaç bir vaziyetteyiz ve dileniyoruz da. Bizlere nakdi ve fiili yardımın yapılarak bu çetin ve acıklı vaziyetten kurtarılmayı yüksek ve derin saygılarımızla diler ve arz ederiz.

Bu mektup üzerine CHP Yönetimi; Nene Hatun ve Name Hatun'un önceki dönemden kalma ekmeğini vermemek bir yana, aylık 4 liralık maaşını da kestirip attı. 

Demokrat Parti, Nene Hatun'a Sahip Çıktı

Türkiye Cumhuriyeti'nin 1950-60 yıllardaki hükümetlerini kuran Demokrat Parti, 1952 yılında Nene Hatun'un yardımına koştu. Sultan Abdülhamid'in aile eşrafının Fransa'daki durumunu da kayıtlara düşen merhum Başbakanımız Adnan Menderes; içler acısı haldeki Nene Hatun'u da yalnız bırakmadı. 

Nene Hatun

27 Mayıs 1960 Darbesi'nde idama mahkum kılınıp, ilerlemiş yaşından ötürü ömür boyu hapis cezası verilen TBMM Başkanı Refik Koraltan, Nene Hatun'u gündeme getirmiş; 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarında, "3. Ordu Nenesi" unvanı verilmişti. 

95 Yaşında, ABD'li Generali Hayran Bıraktı: "Aziziye Mucizesinin Sırlarını..."

NATO Kuvvetleri Başkumandanı General Matthew Ridgway, müttefik Türk Ordusu ile askeri manevra ve diğer faaliyetler için Erzurum'a seyahat etti.

NATO Başkumandanı General Ridgway, 1952-53

Ridgway, askerlerin son durumunu inceledikten sonra, yörenin yerel kahramanı Nene Hatun'u ziyaret edip elini öptü. Nene'ye "Bugün bir savaş çıksa gider misin?" diye soran General, Nene'den "Tabii ki giderim" cevabını alınca şu sözleri söyledi:

‘Aziziye mucizesinin sırlarını Nenenin sözünden ve yüzündeki çizgilerden öğrendim. Nene efsane değil, bir hakikattir.’

Demokrat Parti iktidarında tekrar aylığa bağlanan Nene Hatun, 1955 yılında 98 yaşındayken hayatını kaybetti. Nene Hatun'a sahip çıkan Demokrat Parti Genel Başkanı ve Başbakan Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'yla birlikte, İmralı Adası'nda idam edildi. 

Adnan Menderes idam sehpasına götürülürken

YORUMLAR 70
  • hasan 1 yıl önce Şikayet Et
    abd li general şöyle demeli idi,bizim çocuklar başardı,milletine hizmet edenleri ya yanlızlaştırıyorlar ya da idam ediyorlar...
    Cevapla
  • hasan 1 yıl önce Şikayet Et
    abd li general şöyle demeli idi,bizim çocuklar başardı,milletine hizmet edenleri ya yanlızlaştırıyorlar ya da idam ediyorlar...
    Cevapla
  • İbrahim 1 yıl önce Şikayet Et
    Batıda olsa elli tane filmini çeker, millete kahramanını tanıtırlardı. Bizde batının kimin eli kimin cebinde dizilerinin kopyalarıyla uyutuluyoruz.
    Cevapla
  • Aksaray'lı 1 yıl önce Şikayet Et
    Okul kitaplarımız yeniden yazılmalı.. İçindeki kasıtlı yalan bilgiler ve Mustafa Kemal resimleri ve hakkındaki yalan yanlış bilgiler çıkarılıp atılmalıdır..100 yıldır yalanlarla öğretilen tarihimiz yeni nesillere temiz bir şekilde öğretilmelidir..
    Cevapla
  • sor 1 yıl önce Şikayet Et
    CHP ye oy veren herkezden şehitlerimiz ve müslüman ejdadımız davacı olacak biz de davacıyız bu yobaz CHP'li tayfadan.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
CHP Grup Sözcüsünden şoke eden gaf: Cemil Tugay'a “Cemil Bayık” dedi
Tokat'ta kırılmanın olduğu fay hattı havadan görüntülendi