Kötülüğün sessiz dilini konuşanlar

Dünyanın neresine giderseniz gidin, genç yaşlı, kadın erkek demeden, karşınıza çıkan hemen her insanın çok yakından tanıdığı evrensel bir dil olduğunu görürsünüz. Bu dil 'kötülüğün sessiz dili'dir ... Peki, kötülüğün sessiz dilinin özellikleri nelerdir?

Kötülüğün sessiz dilini konuşanlar
Kötülüğün sessiz dilini konuşanlar
GİRİŞ 07.04.2005 12:22 GÜNCELLEME 29.03.2021 12:03

Belkide hayatları boyunca birbirlerini bir kez bile görmemiş olan bu kişiler, birbirlerinden kilometrelerce uzakta; farklı yaşamlar sürmekte, farklı dillerde konuşmaktadırlar. Buna rağmen tümünün çok iyi bildiği, kimilerinin ise ihtiyaç duyduklarında kullandıkları ortak bir dil vardır : Bu dil 'kötülüğün sessiz dili'dir ...

Kötülüğün sessiz dili, insanlara, açıkça yapamadıkları çirkin davranışları, açıkça söyleyemedikleri kötü sözleri, gizli yollarla birbirlerine ifade etmelerini sağlayan sinsi bir dildir. Kimi insanlar içlerindeki kötülüğü açıkça ortaya koymaktan çoğu zaman çekinirler. Çünkü bu tarz davranışların açıkça yapılması, çevrelerindeki insanlardan tepki almalarına ve menfaatlerinin zedelenmesine neden olabilir. Gizliden gizliye yapıldığında ise, çok ince ve detaylı yöntemler kullandıkları için ispat edilme riskinin büyük ölçüde ortadan kalktığına inanırlar. Gerçekten de bu sessiz dil ile söylenmek istenenler çok açık bir şekilde anlaşılır ama içerdiği kötülüklere dair ortada delil bırakmaz ve bu sebeple de ispatı pek mümkün olmaz.

    Tüm bunların akla getirdiği asıl önemli soru ise, bu kadar detaylı kurallara dayanan bir dili, dünyanın dört bir yanındaki farklı insanların nereden ve nasıl öğrendikleridir. Kuşkusuz onlara kötülüğün sessiz dilini öğreten, onları bu gizli dili kullanmaya teşvik eden biri vardır; kötülüğün liderliğini yapan bu varlık, insanlığa karşı amansız bir mücadele veren ’şeytan’dır.

 

    Gizli Kötülükleri Masumluğun ve Saflığın Ardına Sığınarak Yaşayanlar
 

    Oysa Kuran ahlakına göre bu mantığın hiçbir geçerliliği yoktur. Başkalarının da aynı suçu işliyor olması kişiyi sorumluluktan kurtarmaz; kurtarmadığı gibi hafifletici bir sebep de sayılmaz. Çünkü Allah Kuran’ın 'Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ’zan ve tahminle yalan söylerler.' (Enam Suresi, 116) ayetiyle, insanları çoğunluğa uymamaları konusunda uyarmıştır. Pek çok insan aynı anda aynı hataya düşebilir; ancak kişi tek başına vicdanının sesine uymakla ve Kuran ahlakını yaşamakla yükümlüdür. Her insan ahirette Allah’a tek başına hesap verecektir. Aynı hatayı bir kişi cahilliğinden, bir kişi yanıldığından, bir başka kişi ise kasıtlı olarak art niyetle yapabilir. Hiçbir insan bir başkasının gerçek niyetini bilemez. Ancak Allah tüm insanların niyetlerini, 'sinelerinin özünde' sakladıklarını bilir ve onları bundan sorguya çekecektir.

Çocuk Karakteri Göstererek Kendilerini Masum Göstermeye Çalışmaları

 

    Kimi insanlar ilerleyen yaşlarına rağmen, sıkıştıklarını düşündükleri bazı anlarda, geçmişteki tecrübelerine dayanarak çocuk karakterine ilişkin birtakım özellikler gösterirler. Ancak bunları hala çocukluktan kurtulamadıkları için değil, çocukların yaptıkları hemen herşeyin makul karşılanmasından dolayı yaparlar. Çünkü çocukların yaptıkları hatalara karşı genellikle 'çocuk aklı işte', 'çocuktur aklı ermez' gibi değerlendirmelerle yaklaşılır.

 

    İnsanlar şeytanın kendilerine öğrettiği önemli samimiyetsizliklerden biri olan bu kasıtlı çocuklanma tavrını, bazen yalnızca bir hata yaptıklarında, samimiyetsizliklerini örtebilmek için sergilerler. Kişilikli ve aklı başında bir insanın ses tonu yerine, acizliklerini ve masumluklarını ifade edeceğini düşündükleri bir çocuk sesi ile konuşurlar. Kimi zaman konuşamama taklitleri yapar; söyleyecekleri kelimeyi bulamıyormuş, ne demek istediklerini ifade edemiyormuş hatta cümle dahi kuramıyormuş gibi davranırlar. Çok heyecanlanmış, aklı karışmış ve konuyu toparlayamıyormuş gibi yaparak karşı tarafı masum oldukları yönünde etkilemeye ve kendilerini acındırmaya çalışırlar. Bir yandan da bu şekilde vakit kazanarak, kendilerini nasıl temize çıkarabilecekleri konusunda kendilerine yeni yöntemler ararlar.

 

    Ayrıca bakışlarında da hiçbir sorun yoktur. Ama bu yönde de samimiyetsiz bir yola başvurur, kurnazlıklarını ve sahtekarlıklarını gizlemek için olabildiğince saf bakışlarla bakarlar. Böylece kendileri hakkında 'o safi niyetlidir, kötülük yapamaz; istese de bilmez, beceremez' dedirterek şefkat duyulması gereken, zararsız ve masum bir insan imajı oluşturmaya çalışırlar. Keskin, dikkatli ve akıllı bakışlarla bakabilen kimseler oldukları halde, kasıtlı olarak bu bakışlarını saklayarak çevrelerindeki insanları aldatmayı hedeflerler.
 
    Bir kimsenin, şuuru açık ve aklı yerindeyken, Allah’ın ayetlerini açık bir şekilde kavrayabiliyorken kasıtlı olarak çocuk imajına bürünmeye çalışması elbette ki oldukça samimiyetsiz bir davranıştır. Böyle bir durumda akıl ve iman sahibi bir kimsenin yapması gereken, insanların gözünde temize çıkabilmek için samimiyetsiz yöntemlere başvurmak değil, yalnızca Allah’ın rızasını kazanmayı hedeflemesidir. Bunun için yapacağı ise samimi olmak ve hatalı bir davranışta dahi bulunsa bunu örtmek yerine Allah’ın affediciliğine sığınıp tevbe etmektir.

 

    Şeytanın Zorlayıcı Gücü Yoktur

 

    Yazı boyunca verilen örnekler şeytanın insanları nasıl sinsi yöntemlerle kötülüğe sürüklediğini, onları Kuran ahlakından uzaklaştırmak için nasıl ciddi bir çaba içerisinde olduğunu ortaya koyan davranış bozukluklarının bir bölümüdür. Ancak tüm bunları değerlendirirken göz önünde bulundurulması gereken çok önemli bir konu vardır.
 
    Şeytan insanlar üzerinde zorlayıcı bir güce sahip olan bir varlık değildir. Kötülüğe teşvik ederken yaptığı, insanları yalnızca bu ahlaka çağırmaktır. Ona uymak ya da yüz çevirmek ise tümüyle insanın kendi iradesi altındadır. Allah, indirdiği hak kitaplarla, gönderdiği elçileriyle insanlara her konuda doğruyu ve yanlışı bildirmiştir. Ayrıca Yüce Allah, insanlara hayatın her safhasında, karşılaşılan her olayda kişiye her an doğru olanı ilham eden vicdanı yaratmıştır. Vicdan, Allah’ın dilemesiyle insanı her zaman hayra çağırmaktadır. Dolayısıyla nefsinde ne kadar çok kötülük olursa olsun, her insan bunlardan sakınabilecek, doğru ve güzel olanı bulabilecek bir bilgiye sahiptir. Bu nedenle şeytana uyan bir insan, bundan tümüyle tek başına sorumlu olduğunu bilmelidir. Ahirette, dünya hayatında yaptığı her davranışın hesabını 'yapayalnız, tek başına' verecektir.

 

    Tüm bu gerçekleri düşünebilen bir insan doğruyu görmeli, şeytanın insanlara büyük bir tuzak kurduğunu anlayarak, bir an önce onun şerrinden sakınıp Allah’ın razı olacağı bir ahlaka ulaşmalıdır. Bunun yolu ise çok kolaydır: 'Kötülükten sakınıp iyiliği ilke edinerek Kuran ahlakını yaşamak'. Rabbimiz, Kuran’da iyiliklerin kötülükleri gidereceğini şöyle bildirmiştir:
 
    ... Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir öğüttür. (Hud Suresi, 114)

 

    Allah’ın 'Şüphesiz: 'Bizim Rabbimiz Allah’tır’ deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.' (Ahkaf Suresi, 13) ayetiyle bildirdiği gibi, güzel ahlaklarında istikrar gösterdikleri takdirde, Allah bu kimselerin hayatlarından korkuyu, hüznü çekip alacak, kötülüklerini örtüp bağışlayacak ve onlara yaptıklarının en güzeliyle karşılık verecektir. Bu gerçek başka bir ayette ise şöyle bildirilmiştir:

 

    İman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz şüphesiz onların kötülüklerini örteceğiz ve şüphesiz yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz. (Ankebut Suresi, 7)

 

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
'AK Parti çoğunluktayken yapamıyorduk' diyerek duyurdular! İBB'den özelleştirme kararı
Ankara skandalında o detaya dikkat! 'Bu tuzağa düşmemek lazım'