'Ankesörden ardışık aramaya' ilişkin 8 suç kriteri tespit edildi

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, FETÖ'nün gizli haberleşme yöntemi olarak kullandığı ankesörlü telefonla ardışık aramaların, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil sayılmasıyla ilgili 8 kriter tespit etti.

'Ankesörden ardışık aramaya' ilişkin 8 suç kriteri tespit edildi
'Ankesörden ardışık aramaya' ilişkin 8 suç kriteri tespit edildi
GİRİŞ 14.11.2019 19:55 GÜNCELLEME 14.11.2019 19:55

Daire, bu kriterlere uyan aramaların suç delili sayılacağına karar verdi. Buna göre, ankesörlü telefonla aramaların hukuki delil sayılabilmesi için aramaların tek taraflı, kısa süreli olması, aranan askeri personelin genellikle rütbesinin ve bağlı bulunduğu kuvvetlerin denk olması, aramanın mesai saatleri dışında yapılması, tedbir amaçlı ilgisiz ve alakasız kişilerin de aranması, aramanın 15 gün, ayda veya 2 ayda bir kez olmak üzere periyodik olması gibi koşullar gerekiyor. 

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) gizli haberleşme yöntemlerinden ankesörlü veya sabit kontörlü telefonlar üzerinden yapılan haberleşmenin hukuki delil sayılmasına ilişkin kriterleri belirledi.

Daire, ankesörlü/kontörlü sabit hatlardan ardışık arandığı da tespit edilerek, FETÖ üyeliğinden hüküm giyen bir askerin dosyasında, bir iletişim aracı olarak ankesörlü/kontörlü sabit hatlardan periyodik veya ardışık aramaların hukuki niteliğini irdeledi, bu arama sonuçlarının delil olarak hukukiliğini tartıştı.

FETÖ'nün iletişim yöntemi olarak ankesörlü/sabit hatlardan periyodik veya ardışık aramalar yaptıkları yönündeki tespitlerden sonra yasalara uygun yapılan araştırmalar sonucunda, örgüt mensuplarının "sohbet" olarak adlandırdıkları örgütsel toplantılara devam etmek için kamuya açık market, büfe ve benzeri yerlerde kurulu, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatları özel yöntemlerle kullandıklarının tespit edildiği hatırlatıldı.

Bunun üzerine, CMK'nin 135/6 maddesi gereğince, sabit hat ve ankesörlü hatlara yönelik iletişimin tespiti kararları alınarak uygulamaya konulduğu belirtilen kararda, şüpheliler ile kamuya açık sabit veya ankesörlü hatların HTS kayıtlarının incelenmesi, üçüncü kişilere ait verilerin ayıklanması ile yapılan analizler sonucunda şüphelilere ulaşılmasında, hukuka aykırı yöntemlerin kullanıldığının ileri sürülemeyeceği kaydedildi.

. 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına da atıf yapılan Yargıtay kararında, AİHM'in, kişisel verilerin elde edilmesini her durumda özel yaşamın gizliliği hakkına bir müdahale olarak görmediği ve kişisel verilere ilişkin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesi çerçevesinde iki aşamalı bir değerlendirme yaptığı aktarıldı.

AİHM'in devletlerin, ulusal güvenliklerini korumak amacıyla, yetkililere kamunun ulaşamadığı kişisel verileri barındıran kayıtlarda bilgi toplama ve kaydetme yetkisini veren kanuni düzenlemeler yapmasını uygun gördüğü de vurgulandı.

Kararda, şüphelinin veya sanığın askeri mahrem hizmetler yapılanmasında yer alıp sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden hücresel haberleşme ağına dahil olup olmadıklarının belirlenmesi ile soruşturma ve yargılama aşamasında sanığın hukuki durumunun ve konumunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, suçun ispatı açısından belirleyici nitelikte olması nedeniyle bu delilin elde edilişi, niteliği, kullanımı, hukukiliği konusunun tartışılması, savunma argümanlarının değerlendirilmesi gerektiği ifade edildi. 

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin kararında, ardışık aramaların hangi kriterlere göre, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil sayılacağı şöyle sıralandı:

1- Mahrem imamların büfe/ankesörlü sabit telefon hattı ile hedef şahıslarla görüşmelerinde gizliliği sağlamak için arayacağı kişinin telefon numarasını çeşitli şifreleme metotları kullanarak kaydetmesi,

2- Aramaların tek taraflı ve kısa süreli olması veya sadece çağrıdan ibaret bulunması,

3- Aranan askerlerin genellikle rütbelerinin ve bağlı bulunduğu kuvvetlerin denk olması,

4- Aramanın mesai saatleri dışında yapılması,

5- Sorumlu şahsın, hedeflerin kaybolmasını sağlamak amacıyla askeri personeli aradıktan sonra tedbir amaçlı ilgisiz ve alakasız kişileri de ankesörle araması,

6- Aramanın 15 gün, ayda veya 2 ayda bir kez olmak üzere periyodik olması,

7- Mahrem imamın sorumlusu olduğu asker şahıs veya şahıslarla aynı ilde ikamet etmesi ve aynı ildeki sabit hatlarla iletişim kurması,

8- Aranan asker şahısların hatların takılı bulunduğu cihazların toplantı yerine götürülmemesi veya götürülse bile kapalı tutulması. 

"MADDİ GERÇEĞİN ORTAYA KONULMASI GEREKİR"

Kararda, bu kriterlerin yanı sıra mahrem imamlarca hedef şahıs arandıktan sonra ilgisiz rastgele numaraların çevrilerek, redial (geri arama) tuşu ile son aranan kişinin tespitinin önlenmeye çalışılması hususlarını da ortaya koyan ayrıntılı analiz raporunun temin edilerek dosyaya konulması gerektiği belirtildi.

Emniyet kayıtları ile BTK'dan alınan baz istasyonunu gösterir HTS kayıtlarının, "0" saniyeli çağrılar da dahil olmak üzere getirilmesi gerektiği de kaydedilen kararda, şüpheli/sanığın görev yaptığı diğer şehirlerde ardışık aramalarının olup olmadığı araştırılarak, sabit hat ve ankesörlü telefon kullandığına ilişkin analiz raporunun da istenmesi gerektiği ifade edildi.

Kararda, bu tür aramalar kapsamında, diğer asker şahıslar hakkında bir soruşturma veya dava olup olmadığının da araştırılması, varsa ifade örneklerinin dosyaya ibrazı sağlanarak değerlendirilmesi suretiyle maddi gerçeğin ortaya konulması gerektiği vurgulandı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin kararında, "Bu açıklanan özellikler doğrultusunda, bir asker şahsın, örgütün gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta ve benzeri gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığı, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate ulaşması halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil olacağında kuşku yoktur." tespiti yapıldı.

İSTİNAF TALEBİNİN REDDİNE KARAR VERİLMESİ ÜZERİNE DOSYA YARGITAY'A GÖNDERİLDİ

Erzincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Astsubay olarak görev yapan sanığın Erzincan ve Ankara ilinde görev yaptığı dönemlerde kullanmış olduğu GSM hattının mahrem imam tarafından sabit hatlardan aranılarak irtibat kurulduğu, sanığın sabit hatlardan aranmasından kısa süre önce veya sonra başka askeri personellerin ardışık olarak arandığı gerekçesi ile sanık hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan neticeten 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmen tutukluluk halinin devamına karar verildiği, Erzurum BAM 2. Ceza Dairesi tarafından istinaf talebinin reddine karar verilmesi üzerine dosya Yargıtay'a gönderildi.

YARGITAY'IN KARARI: "HUKUKA UYGUN DELİL OLACAĞINDA KUŞKU YOKTUR"

Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından 06/11/2019 tarihinde; "…FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarının "sohbet" olarak adlandırdıkları örgütsel toplantılara devam etmek için kamuya açık market büfe vb. yerlerde kurulu bulunan ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatları özel yöntemlerle kullandıklarının tespit edilmeleri üzerine, CMK 135/6 maddesi gereğince sabit hat ve ankesörlü hatlara yönelik iletişimin tespiti kararları alınarak uygulamaya konulması, bu cümleden olarak şüpheli kişilerin hatlarıyla kamuya açık, birbirinden bağımsız büfe, market vb. yerlerde kurulu bulunan sabit veya ankesörlü hatların HTS kayıtlarının incelenmesi, üçüncü kişilere ait verilerin ayıklanması ile yapılan analizler sonucunda şüphelilere ulaşılmasında hukuka aykırı yöntemlerin kullanıldığı ileri sürülemeyeceği gibi, ihlal edildiği iddia edilen hakka nazaran kamu güvenliğinin korunması ve suçla mücadele için sağlanan yaranın üstünlüğünden de kuşku duyulmaması gerekecektir.

Şüphelinin/sanığın askeri mahrem hizmetler yapılanmasında yer alıp sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden hücresel haberleşme ağına dahil olup olmadıklarının belirlenmesi ile soruşturma ve yargılama aşamasında sanığın hukuki durumunun ve konumunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; suçun ispatı açısından belirleyici nitelikte olması nedeniyle bu delilin elde edilişi, niteliği, kullanımı, hukukiliği konusunda yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında, taraflar huzurunda tartışılması, savunma argümanlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. "

Şeklinde değerlendirme yaparak Yargıtay tarafından sabit hatlar (büfe/ankesör) üzerinden tespit edilen delilin elde edilişi, niteliği, kullanımı açısından hukuki bir delil olduğunun kabul edildiği ve soruşturma kriterlerinin ayrıntılı şekilde belirtildiği,

"…bir asker şahsın; örgütün gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığı, her türlü şüpheden uzak, kesin kanata ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate ulaşması halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil olacağında kuşku yoktur. "

Şeklinde değerlendirme yaparak sabit (büfe/ankesörlü) ve ardışık aramaların örgütün gizlilik ve deşifre olmamak kuralına uygun olarak örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kullanılan askeri mahrem yapılanmasının irtibat kurma yöntemlerinden biri olduğunun kabul edildiği,

Somut olayda sanık Astsubay Muhammet Y.hakkında verilen mahkumiyet kararının, "yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimi sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı" gerekçesi ile hükmün onanmasına karar verildi.

ANKESÖR SORUŞTURMA SÜRECİ

FETÖ'nün gizli haberleşme ağı ByLock'un deşifre edilmesinin ardından yürütülen soruşturmalarda, TSK içine yuvalanmış FETÖ mensuplarının, örgütün mahrem imamlarıyla ankesörlü veya sabit kontörlü telefonlar üzerinden irtibat kurduğu tespit edilmişti.

Soruşturmalarda, mahrem imamların, sorumlu olduğu örgüt üyesi askerle, iletişimin tespitinin önüne geçmek amacıyla market, büfe ve kırtasiye gibi iş yerlerindeki sabit telefonlar üzerinden irtibata geçtiği belirlenmişti.

Mahrem imamların, kendilerine bağlı kripto TSK mensuplarını aynı kontörlü veya ankesörlü telefondan sırayla aradıkları, kimi mahrem imamların ise sorumlu olduğu askerlerle aynı gün içinde farklı sabit hatlardan iletişime geçtikleri, bazılarının ise aynı gün içinde farklı zamanlarda aynı sabit hattan sorumlu oldukları kripto TSK mensuplarıyla iletişim kurduğu ortaya çıkarılmıştı.

Örgütte mahrem imam konumunda bulunan kişilerin, sabit telefon üzerinden kendilerine bağlı kripto TSK mensuplarını sırayla araması "ardışık", mahrem imamın kendisine bağlı kripto TSK mensubunu her ayın belli günlerinde araması da "periyodik" arama şeklinde tanımlanmıştı.

Soruşturmaların genişletilmesiyle örgütün, "ankesörlü telefon"la görüşme yöntemini, sadece askerler için değil, aralarında yüksek yargı üyelerinin de bulunduğu önemli kurumlardaki FETÖ mensupları için de kullandığı tespit edilmişti. 

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Akşener’in çıldırmasının arkasındaki 'zorbalık'
Anadolu Ajansı 31 Mart'ta nasıl bir mesai yapacak?