Apo'nun infaz ettirdiği yardımcılarının listesi

Diyarbakır Cezaevinde cezasını çeken PKK'nın eski 2'nci adamı Şemdin Sakık, Öcalan'ın talimatı ile infaz edilen yardımcılarının isimlerini ve neden öldürüldüklerini açıkladı.

Apo'nun infaz ettirdiği yardımcılarının listesi
Apo'nun infaz ettirdiği yardımcılarının listesi
GİRİŞ 27.02.2012 12:53 GÜNCELLEME 27.02.2012 12:53

Şeyhmus Çakan'ın haberi

Öcalan'ın Diyarbakır Cezaevinde ömür boyu hapis cezasını çeken ve PKK’nın 2’nci adamı konumundaki Parmaksız zeki kod adlı Şemdin Sakık, Abdullah Öcalan’ın talimatı ile infaz edilen yardımcılarının isimlerini ve neden öldürüldükleri belirtti.

Bu liste, güvenlik birimleri tarafından değerlendirildikten sonra, faili meçhul soruşturmalar kapsamına alınıp alınmayacağına karar verilecek.

Kürt siyasetçi İbrahim Güçlü’nün verdiği ve PKK tarafından işlendiği cinayetlerle ilgili bir listede Şemdin Sakık’tan geldi. “Öcalan’ın koyduğu kurallara olduğu gibi uymayan kişiyi anında aykırı ve münafık ilan eder ve mümkünse hemen, koşullar el vermiyorsa bir süre sonra uygulamaya alır, yani cezaevine koyardı. Eline kalem kâğıt tutuşturulur, kişiliğini çöz, sen partiye, önderliğe karşısın, bu halinle hem objektif hem sübjektif ajansın, denilerek itiraflarda bulunmaya zorlardı. Kişi uygulamada uzun süre kalır, başlangıçta biraz direnir, iddiaları reddeder ama dayatmalara fazla dayanmazdı” diyen Sakık, “Kendine söylemedik söz bırakmaz; inanılmaz düzeyde kendisini aşağılar, dedesinin Osmanlılarla ya da başka bir işgalci güçle işbirliği yaptığını, işbirlikçiliğin ailede bir gelenek haline geldiğini, kendisinin de böyle bir aile ortamında büyüdüğünü, Kemalist okullarda okuyup düşkünleştiğini, aşiretinden ve ailesinden feodal kültür aldığını, bu kültür komplocu Kemalist kültürle birleşince çok ucube bir kişiliğin ortaya çıktığını, bu kişiliğin objektif olarak ajan bir kişilik olduğunu, akademi ortamına gelince bunu anladığını, bilhassa parti önderliğinin çözümlemelerini dinleyince gerçekleri gördüğünü, önderliğin yüceliğini kavradığını ifade ediyor”

İDDİANAMELERİN HEPSİ AYNIYDI

Sakık, suçlu olan kişi, alçak, hain, işbirlikçi huzura çağrılır ve savcı iddianamesini büyük suçlunun yüzüne okumaya başladığını ve iddianamelerin hepsininde aynı olduğunu söyledi. İddianamede, “Bu unsur, partimizin üslubunu bozacak, parti önderliğinin yüce çizgisini boşa çıkaracak özelliklere sahiptir. Kemalizm’in, faşizmin bütün özelliklerini kendi bünyesinde muhafaza eden bu alçak, özel savaşın bir piyonu olarak buraya gönderilmiştir. Yaptıklarının bilincinde bile olmayan bu zavallı, kendi yoz üslubunu parti ortamımıza dayatarak, bu yoz üslupla partiyi bozmak, gerilla savaşını durdurmak, çizgiyi boşa çıkartmak istemiştir…

Tüm bu suçlarından dolayı soruşturma komisyonu adına idamını istiyorum, sözleriyle son bulurdu. Savcı iddianamesini okuduktan sonra, mahkeme salonunda izleyici ve aynı zamanda jüri görevi gören biz kullara söz hakkı verilirdi. Yüce önderin üslubu ve görüşleri paralelinde bazı konuşmalar yapılırdı. Mahkeme heyetinin söz hakkı verdiği kul, Önderliğin bütün çabalarına rağmen bu unsur, kendi bildiklerini okumaya devam etmiş, cümlesiyle başlar, savcının talebine katılıyorum, bu unsur idam edilmelidir cümlesiyle konuşmasını bitirirdi.”

1-Ali Doğan Yıldırım

Bu zincirin ilk halkasını oluşturmak Ali Doğan Yıldırım’a nasip oldu. 1976 yılında, Ankara’da, yüce önderimizin talimatıyla öldürüldü. Ancak, örgüt üzerine tepki çekmemek için bu infazı intihar diye duyurdu.

2. Mehmet Turan

Mehmet Turan; 27 Kasım 1978 de, Diyarbakır’ın Lice İlçesi’ne bağlı Fis Köyü’nde gerçekleşen, PKK’nın 1. Kuruluş Kongresi’ne katılan kadrolardan ve ilk oluşum safhasında örgütün önde gelen eylem adamlarından biridir. Birçok eyleme katılmış, MİT ajanı olarak bilinen Pilot Necati ile Öcalan’ın ilişkisini derinlemesine bilen, derin devletle olan ilişkisine ve birçok karanlık olaya şahit olan Mehmet Turan, Ajan-provokatörlükle suçlanır, 1979 yılında Mardin’de infaz edilir. İnfaz edilen ilk PKK-MK yedek üyesi olarak tarihe geçer.

3. Mehmet Uzun, Ali Yaylacık ve Ahmet Ballı

Grubun oluşumuna herkesten daha fazla katkıda bulunan, bölge’de önemli bir kitlenin sempatisi kazanan ve özellikle Siverek Direnişi olarak bilinen sürecin hazırlanmasında önemli roller üstlenen Mehmet Uzun, Ali Yaylacık ve Ahmet Ballı’yı, düşmanla işbirliği yapmışlar, diyerek suçlanırlar. Yardımcılığını yapan bu üç insanı tetikçilerine vurdurttu. Az daha örgütü tasfiye edip yerime geçeceklerdi ama onları erken tespit ettim, erken davranıp çeteyi ortaya çıkardım, bu büyük tehlikeyi zamanında bertaraf ettim, diyerek biz militanları uyuttu.

4. Baki Karer (Süleyman)

1978 yılında, Antep’te öldürülen Hakki Karer’in kardeşi Baki Karer (Süleyman), PKK hareketi içinde sayılı teorisyenlerden biriydi. Türk kökenli bu üst düzey militan başından beri kardeşinin ölümü olayından Öcalan’dan kuşku duyuyordu. Fakat bunu dillendirme ve hesap sorma gibi bir olanağa sahip değildi. Ayrıca örgütün 2. Kongre’si sonrası süreçte yaşanan tasfiyeleri bir türlü kabul edemiyordu. Baki Karer de diğerleri gibi, önderlik çizgisiyle oynamak, önderliğe karşı kadroları kışkırtmak ve parti saflarında tasfiyecilik geliştirmek gibi uydurma iddialarla suçlandı. Lübnan da kaçmaya hazırlandığı bir süreçte 1982 yılında yakalanıp infaz edildi.

Böylece, yüce önderimiz bir hedefine daha ulaşmış, rakip olarak gördüğü birini daha saf dışı bırakmıştı. Rakibini saptamış, suçlamış ve tasfiye etmişti.

5. Abdullah Kumral (Yusuf hoca)

1979–1980 tarihlerinde, PKK’nın Gaziantep İl Sekreterliği yapan, 1980 sonrasında ise Urfa Bölge Sekreterliği’ne getirilen ve PKK-MK üyesi seçilen bu şahıs, ulu önderin izlemiş olduğu politikalara karşı çıktığından dolayı, göz hapsine alındı, büyük hain ölümünü beklemeden kaçtı, ama Suriye istihbaratı tarafından yakalanarak PKK ye teslim edildi. Ulu önderin emriyle, Bekaa Kampı’nda, kulaklarına tüfek harbisi sokularak ve bin bir çeşit işkenceye maruz bırakılarak öldürüldü.

6. Şükrü Karakuş (Şoreş):

20–25 Ağustos 1982’de, Suriye’nin kontrolü altındaki Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne (FHKC) ait bir kampta, PKK 2. Kongresi toplandı. Bu toplantıda Semir kod adlı Çetin Güngör’ün başını çektiği şiddet karşıtları ile, ulu önderin başını çektiği şiddet yanlıları arasında şiddetli tartışmalar yaşandı. Şükrü Karakuş da, ülkeye dönüş ve silahlı mücadeleye başlama kararına karşı çıkmıştı. Tabiî ki bu büyük ve de bağışlanamaz bir suçtu. Yüce önderimiz yüce bir liderlikti ama bu büyük suçu af edemezdi. Ne yapsın, istemeyerek de olsa ölüm fermanını imzaladı, tek suçu savaşa gitmek istememe olan bu militan Mahsum Korkmaz tarafından kurşuna dizilerek öldürüldü.

7. Cemile Merkit (Seher)

Örgütün kurucuları arasında yer alan Cemile Merkit, Çetin Güngör’le aynı yöreden gelen, eğitim düzeyi yüksek, uyanık, girişken, ulu önderi çok fazla benimsemeyen, başından beri Çetin Güngör ile birlikte hareket eden, ona destek veren sayılı insanlardan birisiydi.

Seher, örgüt kararıyla Ali Haydar Kaytan (Fuat) ile evlendirildi, hamile kaldı, ama yüce önderimiz kadının doğum yapmasına razı olmadı, kadın altı aylık bebeğini düşürmek zorunda bırakıldı. Çocuğunu kaybeden kadın, bu sayede ulu önderin gerçek kimliğini fark edip tavır koydu. Tabiî ki anında hain ilan edildi. Artık Seher de tasfiyeciliğin baş sorumlusuydu. Ne var ki, Semir gibi Avrupa’ya çıkma şansını yakalayamadı. 1982 Mayısında, Bekaa Vadisi kayalıklarında infaz edildi. Daha sonraki tarihlerde ağabeyi Yıldırım Merkit ve babası da örgüt tarafından öldürüldü.

8. Murat Bayraklı

1982 yılında, PKK 2. Kongresi sonrasında, örgüt içi temizlik hareketinin kurbanlarından biri de Murat Bayraklıdır. Bu süreçte Türkiye’den yurt dışına kaçan Murat Bayraklı, 5 Haziran 1984 günü, Batı Berlin’de, bir çöp konteynırında yakılarak öldürülür.

9. Enver Ata

Örgütün yurtdışındaki önemli kadrolarındandı. 20 Haziran 1984 tarihinde, İsveç’in Uppsala Şehrinde, otobüs durağında beklerken, örgüt militanları tarafından öldürüldü.

Alçak, di gör bakayım büyük öndere muhalefet etmenin ne olduğunu!

10. Resul Altınok (Davut)

Kendisine verilen ölüm cezasının infaz edilmesine karar verildi. Ulu önderin iki infaz eri Ali Haydar Kaytan ve Ömer Altun, Resul Altınok’a önce bir çukur kazdırıyor ve daha sonra kazdırdıkları çukura oturtup kafasına kurşun sıkmak suretiyle öldürüyorlar.

11. İzzettin Evcil (Serdar)

İzzettin Evcil, 1977–79 PKK Batman sorumlusu ve 12 Eylül Askeri Darbesi öncesinin önde gelen kadrolarındandı. Hilvan-Siverek olaylarında aktif rol oynamıştı. 1982–84 yılları arasında, PKK’nın Botan Bölge sorumlusu olarak görev yapmış ve birçok eylemde yer almıştı. 1984 sonlarında, PKK içerisinde muhalif çizgi oluşturmak, ulu öndere başkaldırmak, Silahlı Propaganda Yönetmeliği’ne ve örgüt talimatlarına uymamak gibi suçlamalarla öldürüldü.

12. Zülfü Gök

7 Ağustos 1984 yılında, Almanya’nın Rüsselsheim Şehrinde, trafik şeridinde arabasının içinde beklerken, PKK muhalifi Enver Ata ile ilişkisi olduğu gerekçesiyle kurşunlanarak öldürüldü.

Bu kişiyi görmedim, tanımadım, ismini bile duymadım. Ama ne fark eder ki, örgüt onu hain ilan edip öldürtmüşse, kesinlikle doğru olanı yapmıştır. Ulu önder hiç yanlış karar verir mi! Bir kere daha hainlere ölüm!

13. Çetin Güngör (Semir)

1981 Aralığında ERNK Avrupa Sorumlusuydu. 1982 baharında toplanan PKK 2. Kongresi’ne çağrıldı. Kongre’de görüşlerini açıklarken yüce önderimize bazı eleştirilerde bulundu. Ülkeye Dönüş adı altında, hareketin bir imhayla karşılaşabileceğini belirtti. Eğer bu koşullarda Türkiye’ye girilirse imhanın olasılık dâhilinde olduğunu söyledi. Hatta daha da ileri giderek ulu önderin kadroları bitirdiğini, robotlaştırdığını, köleleştirdiğini, en küçük bir inisiyatif ve özgür düşünme hakkı tanımadığını, demokrasinin değil tam bir diktatörlüğün hâkim olduğunu söyledi. Daha da ileri giderek düşünce özgürlüğünü savundu, her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır, diyerek ulu önderin örgütü tekleştirme politikasına karşı çıktı. Bizlere uçuk gelen düşünceleri bununla da sınırlı kalmadı. Bir adım daha atarak kadrolara çağrıda bulundu, örgütün Apo belasından kurtarılması gerektiğini, aksi takdirde doğduğu yerde boğulması gerektiğini söyledi.

Vay sen misin bütün bunları söyleyen, biraz beri gel de gününü göstereyim diyerek Semir’i kara listenin başına aldı. Örgüt emir ve talimatlarına uymadığı, ulu önderin görüşlerine karşı çıktığı, silahlı mücadeleyi reddettiği gerekçesiyle suçladı. Hakkında idam kararı çıkarıldı. Bu kararın infazı için, Federal Almanya’da bir evde gözaltına alındı. Ancak Semir oradan kaçmayı başardı. Kaçmayı başardı ama ulu önderin gazabından kurtulamadı, İsveç’in Stockholm kentinde öldürüldü.

14. Lamia Baksi(Dr. Jîyan)

Yazar Mahmut Baksi’nın kız kardeşi Lamia Baksi, İsveç hükümetinin ajanı olarak, örgüt içinde bazı çalışmalar yürütmek üzere gönderilmiş olabilir, tespitinde bulunan ulu önderin talimatıyla tutuklandı.

Lamia Baksi, Irak’ın Xakurkê Bölgesi’nde, örgütsel faaliyetlerde bulunduğu sırada, Cemil Bayık tarafından tutuklandı. Elleri ayakları bağlandı ve ulu önderin isteği doğrultusunda soruşturmaya alındı. İkna, uyarı ve tehditlerle başlatılan sorgu sürecine şiddet bulaştı, işkence yöntemleriyle itiraflarda bulunması sağlanmaya çalışıldı. Gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan iddialar karşısında bir süre direnen Lamia, bu direnişin hiçbir fayda getiremeyeceğini gördü ve bir an evvel bu rezaletten kurtulmak istediği için, olmayan ‘suçunu’ itiraf etti. Külliyen yalanlardan oluşan ifadeleri yazılarak ulu öndere gönderildi.

Ulu önder, raporları inceledim. Görünen odur ki, bu kadın iflah olamaz bir tiptir. İsveç hükümeti tarafından gönderilmiş. Büyük ihtimalle birçok görevi var. Sergilediği pratiklere bakılırsa, kadınlığını kullanarak militanları düşürmek istemiş. Dikkat edilirse en savaşçı militanlarımıza musallat olmuş. Belki de Mustafa Gönden onunla ilişkisi yüzünden vuruldu.

15. Mustafa Ömürcan (Sarı Ömer)

PKK-MK üyesi Ali Ömürcan’ın yeğenidir. 1980 öncesinde PKK’nın Avrupa kadrosu olarak faaliyet yürüttü. 1980 yılı sonrasında, eğitim almak amacıyla Lübnan’a geldi. 1982–85 yılları arasında Hakkâri ve Adıyaman Bölgeleri’nde birçok eyleme katıldı. 1986 yılında, PKK’nın 3. Kongresi’ne katılmak üzere Şam’a gitti. 1987 yılında, ulu önderin talimatıyla, örgüt talimatlarına karşı gelmek ve önderliğe başkaldırmak, suçlamasıyla infaz edildi.

16. Mahmut Bilgili

12 Eylül Askeri Darbesi döneminde, PKK davalarına bakan bir avukattı. Örgüt üyeliğiyle suçlanıp cezaevine konulur. 5 yıl Diyarbakır Askeri Hapishanesi’nde yatar. O dönemde tutuklulara uygulanan kötü muamele ve işkenceden payını alır. Tahliye olduktan sonra Avrupa’ya gidip örgütle ilişki kurdu. Ulu önder, kendisinden Diyarbakır Hapishanesi’nde yaşananlara ilişkin bazı kişileri suçlayıcı kitap yazmasını emretti. Ama o, ulu önderin bu emrine uymayarak, büyük bir suç işledi ve işlediği bu suç elbette ki cezasız kalmayacaktı, Mart 1987 tarihinde Hollanda’da bir lokantada öldürüldü, cesedi parçalanarak kanalizasyon çukuruna atıldı.

17. Mehmet Tunç

Bir dönem Avrupa’da PKK yapılanması içinde yer aldı. Ardından ulu önder tarafından Lübnan’da bulunan eğitim kampına çağrıldı. Daha önceden Paris’te tanıştığı Hevi isimli bir bayana âşık olmuş ve bu aşk bir ilişkiye dönüşmüştü. Tabiî ki bu durum, bütün kadınları kendimleştirmek istiyorum, diyen ulu önder tarafından hoş karşılanmadı, doğal olarak tepkisini çekti. Onu da, örgütümüzün kutsal yaşamını yozlaştırmak amacıyla gönderilmiş, diyerek suçladı, sevdiği kızın gözleri önünde kurşuna dizilerek infaz edildi.

18. Dilaver Yıldırım (Haydar)

PKK’nın ilk oluşumunda yer alan Dilaver Yıldırım’ın ilk eylemi PKK yöneticisi Kemal Pir’i Sinop Ulubey Hapishanesi’nden kaçırmak olur. Örgüt’e mali kaynak sağlamak amacıyla Ankara’da 1977 yılında Güven Hastanesi’nin soyulması eylemi sırasında yakalanır ve 12 Eylül Askeri Darbesi sürecini hapishanede geçirir. Tahliye olduktan sonra yeniden PKK ile ilişkiye geçer. Askerlik görevini ifa ederken tanıştığı bir kişi aracılığıyla yurtdışına kaçar. Bulgaristan sınırından geçerken Bulgar askerlerinin açtığı ateş sonucu ağır yaralanır. Ulu önderin isteği üzerine Lübnan’daki kamplara getirilir. Ancak umduğu PKK’yı bulamaz. Örgüt ve yüce önder hakkında ileri geri konuşmaya başlar. Bir gece, nöbet tuttuğu sırada intihar eder!

19. Halil Kaya (Kör Cemal)

PKK’nın 3. Kongresi boyunca, ulu önder tarafından pohpohlanan ve üst düzey kadrolara karşı kışkırtılan Halil Kaya, bu kongrede PKK Genel Sekreterliği birinci yardımcılığına getirildi. Sınırsız yetkilerle donatılıp, PKK’nın Merkez üyelerine musallat edildi. Ne oldum havasına kapılan bu kişilik, Suriye ve Lübnan da tetikçilik görevini yerine getirdikten sonra İran’a ve oradan da Irak’ta bulunan Xakurkê kampına gönderildi. Ulu önderin talimatlarını harfiyen uygulayan, bazen de kraldan daha kralcı kesilen bu adamın suçlamadığı, saldırmadığı tek bir kişi kalmadı. Ulu önderin kendisine biçtiği rolü oynadıktan sonra sıra kendisine geldi. Önce yüce önderimiz tarafından ağır biçimde eleştirilen, ardından tutuklanması ve soruşturmaya alınması talep edilen Halil Kaya hakkında gereken anında yapıldı, bir zamanların ikinci adamı tutuklandı ve soruşturmaya alındı. Oluşturulan soruşturma komisyonun başında Cemil Bayık bulunuyordu. Daha düne kadar Cemil Bayık’ı ulu öndere yardımcı olmamakla, onu boşa çıkarmakla suçlayan Kör Cemal, şimdi aynı suçlamayı Cemil Bayık’tan duyuyordu.

Kör Cemal’i öldürme, bu büyük tasfiyeciyi ortadan kaldırma şerefine Halil Ataç nail oldu. Dövülerek insanlıktan çıkarılan bu adam, kurşuna dizilerek öldürüldü ve Zagroslar’ın eteğinde, bir kayanın altına gömüldü.

20. Mustafa Çimen (Teyfik)

PKK’nın ilk silahlı birliklerinden, 14 Temmuz Silahlı Propaganda Takımı’nın bir üyesiydi. Mahsum Korkmaz (Egîd)’ın hem siyasi, hem de askeri yardımcısıydı. 15 Ağustos 1985 tarihinde Eruh’ta bir jandarma karakoluna yapılan baskında yer almıştı. 1985 yılında bir çatışmada TSK’nin eline sağ geçince ulu önder tarafından hain ilan edildi ve hakkında ölüm emri çıkarıldı. Pişmanlık Yasası’ndan yararlanan Mustafa Çimen, 1990 Yılında hapishaneden tahliye oldu ve aynı yıl Urfa’da PKK timlerince öldürüldü.

21. Metin Değer

Kulp’un değerler ailesindendir. 1980’lerde örgüte katıldı. Bir süre Diyarbakır kırsalında faaliyet yürüttükten sonra, eğitim görmek ve kışı geçirmek üzere Dersim alanına götürüldü. Kış kampında ajan olmakla suçlandı, aylar süren işkenceli soruşturmadan geçirilerek, suçlamaları kabul etmesi, itiraflarını yazıya dökmesi istendi. Her seferinde suçsuz olduğunu, sadece yurtsever olduğu için örgüte katıldığını, kesinlikle ajan olmadığını söyleyip dursa da, örgütü ikna edemedi.

22. Şahin Dönmez

Örgütün resmi kuruluşu olan ilk genel toplantısında üst düzey yönetim kadroları oluşturulurken; ulu önder tartışmasız olarak genel sekreterliğe getirilir. Genel sekreter yardımcıları tespit edilmeye çalışılırken, Şahin Dönmez söz alarak kendimi bu göreve uygun ve hazır buluyorum, der. Bu cüret ulu önderin dikkatini çeker, adamın bu yaklaşımından kaygı duyar. Bu davranış, örgüt ahlakımıza sığmaz. Kişilerin kendilerini görevlere önermelerinin içimizde yeri olamaz. Görevler önderlik tarafından belirlenir, diyerek hem diktatörlüğünü ilan eder hem de bu saf adamı hedefler. Oyun şöyleydi: Suçla, töhmet altında bırak, gerekirse bir biçimde tutuklat, olmazsa hain ilan et, hainliğinden getirim elde et, günü geldiğinde vurdurt, militanların gözünü korkut ve tartışılmaz despotizmini ilan et. Oyun hakkıyla oynandı, plan gerçekleşti ve istenen sonuç alındı.Şahin Dönmez vurulduğunda, bu haberi alan biz örgüt militanları bulunduğumuz her yerde kutlamalar yaptık. Büyük ve en büyük hainden kurtulmayı silah sıkarak, halay çekerek, “Biji Serok Apo” sloganı atarak kutladık. Yüce önderimiz ve partimiz ne kadar da güçlüdür, hainler yıllarca cezaevinde kalsalar bile cezalarını çekmekten kurtulamazlar, demiştik.

22. Şahin Baliç (Metin)

Yukarıda sıralanan bu hainlerle 1990 yılına gelindi. Bu hainler miatlarını doldurmuştu ve artık militanlar üzerinde hiçbir etki yaratmıyorlardı. Örgütün 4. Kongresi’nin yapıldığı bu yılda, yine birkaç yeni haine ihtiyaç vardı. Ama bir gün Şam’dan bir haber geldi. Şahin Baliç yüce önderliğin çocukluk arkadaşı Hasan Bindal’ı vurdu, onu vurarak önderliğin yerine geçmek istedi. Ancak yüce önderliğimiz bu büyük provokasyonu ortaya çıkardı. Durumu zamanında fark edip gereken tedbiri aldı. Alçak Şahin Baliç tutuklandı, sorguya alındı. Kısa sürede çözüldü, yapmak istediği her şeyi söyledi. Yargılanıp cezalandırıldı. Bu haber üzerine tek bir an bile tereddüt etmeden, vay alçak vay, baksana nelerin peşindeymiş, yüce önderin yerine göz dikmiş” dedim.

23. Zeki Yılmaz

Türk’tür. 1975 yılında örgüte katılır. 1977–80 yıllarında yapılan eylemlerin birçoğunda bizatihi yer alır ve 1980 yılında yakalanır. 1991 yılına kadar Diyarbakır Askeri Hapishanesi’nde yatar ve tahliyesinden hemen sonra Lübnan’daki kamplara gider. O dönem yapılan Zindan Konferansı’na katılır. Bu konferansta örgüt içi demokrasi eksikliğinden söz edince, ulu önderin hedefi haline gelir ve bilinmeyen bir yerde infaz timlerince öldürülür.

24. Mehmet Şener (Ahmet)

Ulu önder tarafından PKK 4. Kongresi için seçilen kurbanlık koyunlardan birisi de Mehmet Şener’di. Tüm militanlar Mehmet Şener’in örgüt tarafından vurulmasına sevindiler. Başkanımız yine bizi büyük bir ajandan kurtardı, deyip bayram ettiler. Ulu öndere olan hayranlık katlanarak arttı.

25. Cemil Işık (Hogır)

Yine büyük öndere iş çıkmıştı, çünkü PKK 5. Kongresi hazırlık çalışmaları başlamıştı. Büyük önder ne yapıp edip birkaç hain bulmalıydı, bu onun en temel görevlerinden biriydi. Ve kurbanlık koyunu seçmekte pek zorlanmadı, daha önceden örgütten kaçırtılan ve çete olarak suçlanan Cemil Işık, bu kongrenin günah keçisi olarak seçildi. 1992 yılı sonunda İstanbul’da yakalandı ve Bayrampaşa Hapishanesi’ne konuldu. Ancak iddiaya göre, Osman Tim, Gayrettepe’deki siyasi şubede örgüt hakkında tüm bildiklerini anlatmış ve örgütün darbe yemesine neden olmuştu. Bu nedenle de hapishanede bir PKK hükümlüsü tarafından boğularak infaz edildi.

26. Mehmet Çimen (Ali Rıza)

12 Eylül öncesinde örgüte katılan biridir. 11 yıl Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde yattı. Tahliye olduktan sonra doğrudan gelip örgüte katıldı. Ulu önderin yüksek çözümleyici eğitimini aldıktan sonra Avrupa Koordinatörü olarak atandı. Mart 1993 tarihinde, ulu önder tarafından Suriye’ye çağrıldı. Şam’da uçaktan iner inmez derdest edilip bir taksinin bagajında Bekaa Vadisi’ne götürüldü. Burada bir süre tutuklu kaldı. Bir süre sonra da, kadınlarla ilişkiye girdiği iddiasıyla, sokulduğu banyo küvetinde üzerine asit dökülmek suretiyle buharlaştırılarak yok edildi.

27. Yıldırım Merkit

Örgütün oluşumunda yer aldı, kurucu kadrolarından sayılır. PKK’nın 27 Kasım 1978 tarihinde, resmen kurulması sonrasında Erzincan ve Tunceli Sorumluluğu’na getirildi. 1982 Ağustos ayında, Suriye-Ürdün sınırında yapılan PKK 2. Kongresi’nde hain ilan edildi. Uzun yıllar birçok ülkede PKK’dan saklanmayı başardı ama 1994 yılında, Romanya’da öldürüldü.

PKK’dan kaçmanın, ücra yerlerde saklanmanın ne olduğunu gör! Kaçabilirsin ama kurtulamazsın, er geç ulu önderin yüce adaletine hesap vereceksin…

28. Hidayet Bozyiğit

1976 yılında örgüte katılır. 1980–1982 yıllarında, Lübnan kamplarında askeri eğitmenlik yaptı. Daha sonra Türkiye’de silahlı mücadele geliştirmekle görevlendirildi. 1983–1984 yıllarında Botan bölgesinde Mahsum Korkmaz’ın yardımcısı olarak görev yaptı. 1985 yılında, bulunduğu Bingöl alanında örgüt yönetimiyle çelişkiye düştü, infaz edilmemek için kaçtı, daha sonra yakalandı. Bir süre cezaevinde kaldıktan sonra Pişmanlık yasasından yararlanarak tahliye edildi. Ancak, hakkında verilen ölüm emri, gecikmeli de olsa 1995 yılında, İstanbul’da uygulandı.

29. Nazime Aktürk

1991 yılında, henüz 16 yaşında iken İstanbul’da PKK’ya katıldı. Örgütün kadın silahlı örgütlenmesi olan YAJK’da yöneticilik yaptı. 1999 İmralı Konsepti’ne karşı çıkan grupla hareket etti. Ancak, örgütten ayrılan arkadaşlarıyla gerçekleştireceği randevuya geç kaldığı için örgüt tarafından yakalandı ve uzun süre tutuklu olarak sorgulandı. Dayatmaları kabul etmeyen Aktürk’ün, nöbetçisinin silahıyla intihar ettiği söylendi.

30. Faruk Bozkurt (Dr. Nasır)

İşçi olarak gittiği Avrupa’da örgüt saflarına katıldı. Uzun süre örgüt saflarında kaldı. Silahlı mücadelenin her alanında ve her kademesinde görev yaptı. Aşmadığı dağ, geçmediği ova kalmadı. Silahlı eylemlerde gösterdiği başarı sonucunda PKK-MK üyeliğine kadar yükseldi. Ulu önderin yakalandıktan sonra, annem Türk’tür, bana ne görev verirseniz yapmaya hazırım açıklamasında bulunduğu ana kadar örgütün as elamanlarındandı. Çünkü ilk kez şimdiye kadar infaz edilen tek bir militanın suçlu olmadığını, tüm bu infazların yüce önderin koltuğunu sağlama alma kaygısının bir sonucu olduğunu anlamıştım. Anladım ama artık kimseye yardım edecek güce sahip değildim, çünkü ulu önder beni de güvercinleri gibi yolmuş ve kendimi dört duvar arasında bulmuştum…

31. Faysal Dumlayıcı (Kani Yılmaz)

PKK’nın kuruluş aşamasında yer aldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ile birlikte tutuklanarak Diyarbakır Askeri Hapishanesi’ne konuldu. Bu dönemde insanın aklına durgunluk veren birçok işkence uygulamalarına maruz kaldı. 12 yıl ceza yattıktan sonra tahliye oldu. Tahliye olur olmaz, biraz dinleneyim düşüncesine kapılmadan gelip örgüte katıldı. Faysal Dumlayıcı’nın ölüm emri İmralı’dan çıktı. Avukatlar vasıtasıyla Murat Karayılan ve çetesine ulaştırıldı. Karayılan ise titiz bir çalışmayla bu terörist suikastı gerçekleştirdi. Yine her iç infaz sonrasında olduğu gibi, bu olay sonrasında da örgüt yönetici ve militanları bayram sevinci yaşadılar. Hem de bir gün sıranın kendilerine de geleceğinden bihaber bir biçimde! Tabiî ki, ulu önderin sevinci çok daha büyüktü, ihanet eden sonuçlarına katlanır, açıklamasında bulundu. Sevinçliydi; hem yerini alacağından korktuğu bir muhalifinden kurtulmuş, hem de bu vesileyle ben de varım, diyen herkese gözdağı vermişti.

32. Ramazan Topbaş (Sarı İbrahim)

Batmanlıdır. 1978 yılında örgüt saflarına katıldı. Galiba bu kadar uzun yaşamak ona fazla görüldü. Şemdin’in adamıdır suçlaması ve kuşkusuyla 2006 yılında, Kerkük’te, ulu önderin İmralı’dan gönderdiği talimata dayanılarak, Murat Karayılan’ın çetelerinden biri tarafından vurularak öldürüldü.

33. Suriyeli Çekdar

Afrin’lidir. 1980’lerin sonlarında örgüte katıldı. Bu tarihten sonra Türkiye’ye geldi. 1998 yılına kadar Türkiye dağlarında faaliyet gösterdi. Hep en üst düzey görevler alarak çalıştı. 1998 yılında, Bingöl kırsalında, ulu önderin Şam’dan gönderdiği talimat doğrultusunda Şemdin Sakık’ın adamı olma suçlamasıyla tutuklanarak, soruşturmaya alındı. Tutuklu olarak götürüldüğü Irak’ta bir süre sonra serbest bırakıldı. Ardından örgütten ayrılıp evine gitti, sivil yaşama döndü. Ulu önder İmralı cezaevinde, başkası da sivil yaşamda! Olacak iş değil, buna hiç müsaade eder mi? Hemen örgüte talimat gönderdi, o alçak Şemdin’in adamıdır, gittiği yerde aleyhimize çalışma yürütüyor, gereken yapılmalıdır, dedi. Yine Murat Karayılan’ın çetelerine iş çıktı, Çekdar’ı Halep’te öldürdüler.

STAR GAZETESİ

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
İsrail'in ABD oyunu deşifre oldu! Dünyayı böyle kandıracaklar
Rusya’da akıllara zarar kaza, facia böyle geldi! Yolcu otobüsü nehre uçtu: Ölüler var...