Vera'yı kocasından iki şartla aldı

H.O.Tercüman yazarı Yavuz Bülent Bakiler, Nazım Hikmet'in kamuoyunca bilinmeyen yönlerini kaleme aldı. Nazım'ın, Vera'yı kocası İvan'dan iki şartla aldığını yazdı.

Vera'yı kocasından iki şartla aldı
Vera'yı kocasından iki şartla aldı
GİRİŞ 28.06.2005 13:50 GÜNCELLEME 28.06.2005 13:50
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış





Nâzım Hikmet'in ruh fotoğrafı

28.06.2005



YAVUZ BÜLENT BAKİLER





    NÂZIM Hikmet, kırk kadınla düşüp kalktı. Çok yakın arkadaşlarından Zekeriya Sertel, ondan bahsederken: 'Elbet hayatına birçok kadın karıştı' diyordu. Bu kadınlardan sadece üçüyle nikâhlı yaşadı. Türkiye'deki son eşiyle, dayısının kızı, tek çocuğunun anası Münevver Hanım ile resmi nikâhları yoktu. Münevver Hanım, Memet'e hamileyken, Nâzım hapisteydi. Onu tam on yıl, büyük sıkıntılarla, çilelerle bekledi. Önce, lüzumsuz bir polis takibi altındaydı. Sonra, elinde avucunda bir şeyi yoktu. Ben, Münevver Hanım'ın, Nâzım Hikmet'e yazdığı mektupları, hep yüreğim kavrularak okumuşumdur.

Doğrusu, onu öz ablam gibi severek kendime çok yakın bulmuşumdur. Nâzım Hikmet 'Memet'e Son Mektubumdur' şiirinde diyor ki:

'Müşküldür / Babasız büyütmek erkek evladı / Ananı üzme oğlum / Ben güldürmedim yüzünü / Sen güldür /Anan /Anaların en iyisi, en akıllısı / Yüzyıl yaşar inşallah'

Münevver Hanım, çok iyi bir anaydı ama, anaların en akıllısı değildi. Çünkü Nâzım'ın evvela çok kötü bir insan, kötünün kötüsü bir koca, çok kötü bir baba, çok kötü bir vatandaş olduğunu anlayamamıştı. Uzun yıllar sonra Varşova'da, aklı başına geldiğinde iş işten çoktan geçmişti.

Bir başına kaçtı

NÂZIM Hikmet, Demokrat Parti iktidarının 1950 yılında çıkardığı aftan istifade ederek dışarı çıkınca, Münevver Hanım ile çok az beraber oldular.

Çünkü o, 1951 yılında Moskova'ya kaçtı. Çileli eşi, oğlu Memet ile birlikte İstanbul'da kaldı. Nâzım Hikmet kaçarken, karısını ve oğlunu pekâlâ yanına alabilirdi, ama almadı. 1951 yılında Moskova'ya yerleşince Dr. Galina isimli bir Rus kadınıyla on yıl kadar birlikte nikâhsız yaşadı. Günün birinde Vera'ya rastladı ve doktor metresini bırakıp Vera ile evlenmek istedi. Halbuki Vera evliydi ve bir de çocuğu vardı.

Nâzım Vera'ya çok ısrarla, birlikte yaşamayı teklif ediyordu. Yazlığı, kışlığı, özel otomobili vardı. Geliri yerindeydi. Araya Vera'nın kocası girdi. Gelip Nâzım ile konuştu:

- İki şartım var. Onları kabul etmezsen Vera'yı kat'iyyen boşamam, evlenemezsiniz! Vera'yı resmi nikâhla alacaksın ve haftada bir defa da benim evime gelmesine izin vereceksin!

Nâzım Hikmet, ikinci şartı kabul edebilir miydi?

Türkiye'de iken Şeyh Bedrettin Destanı isimli şiirinde şöyle seslenmişti:

'Hep bir ağızdan türkü söyleyip / Hep beraber sulardan çekmek ağı / Demiri oya gibi işleyip hep beraber / Hep beraber sürebilmek toprağı / Ballı incirleri hep beraber yiyebilmek / Yârin yanağından gayrı her şeyde / Her yerde, hep beraber diyebilmek için...'

Nâzım Hikmet, deli dolu bir komünist olduğu için yârin yanağından başka, her şeyin yoldaşlar arasında ortak olmasını istiyordu. Ama Moskova'da, Vera'nın nikâhlı kocası İvan, karısından boşansa bile, onun ballı incirlere benzeyen dudaklarına ve yanaklarına, Nâzım ile birlikte ortak olmakta ısrarlıydı. Peki bu Türkiyeli şair şimdi ne yapmalıydı? O, çok kötü bir koca, çok kötü bir baba, çok kötü bir vatandaş, çok kötü huylu bir adamdı. Vera'nın kocasının iki teklifini de kabul etti.

Kötü koca, kötü baba

VERA ile resmi nikâh kıydırdığında güzel karısı yirmisekiz yaşındaydı. Kendisi de ellisekiz yaşına girmişti. Aralarında 30 yaş farkı vardı. Zekeriya Sertel, Nâzım Hikmet'in Son Yılları isimli kitabının 259. sayfasında aynen şöyle yazıyor:

- Bir gün kendisine evliliğin nasıl gittiğini sorduğumda bana şu cevabı vermişti... Bilmediğin kadar mutluyum ben demişti. Görmüyor musun be! Gençleştim be! Yahu Zikri (Zekeriya) şu yeni Sovyet kuşağı yok mu, alabildiğine serbest. Mesela bizim Vera, istediği zaman, bana sormadan çıkar gider. Günlerce gelmez. Nereye gider, niçin gider, nerde kalır bana söylemeye bile lüzum görmez!

Nâzım Hikmet, beş yıl kadar süren son evliliğinde sarı saçlı, mavi kirpikli güzel Vera'ya göz kulak olamadı Yatakları da, odaları da ayrıydı...
Şimdi tabii olarak soracaksınız 'Münevver Hanım ne oldu, Memet ne oldu' diyeceksiniz. Nâzım'ın, oğlu Memet için yazdığı şiirler, gerçekten güzeldir, okuyanı hüzünlendirecek bir hasretle yüklüdür.

1960 temmuzunda Münevver Hanım ile Memet de Türkiye'den kaçırıldılar. Önce Polonya'ya (Varşova'ya) götürüldüler. O tarihte Nâzım Moskova'daydı ve Vera ile evliydi. Varşova'ya getirilen Münevver Hanım'a ve oğlu Memet'e Nâzım kat'iyyen sahip çıkmadı. Ana oğul, bir başlarına Varşova'da kaldılar. Nâzım 3- 4 yıl içinde, dayısının kızıyla, oğlunun iyi yürekli anasıyla, çok çileli eski karısıyla, sadece iki defa görüşebildi. Yanlarında 3- 4 gün bile kalamadı. Tekrar Moskova'daki hovarda karısına döndü.

Nâzım Hikmet, sadece çok kötü bir koca değildi; kötünün kötüsü bir babaydı da. Onun, çok kötü bir vatandaş olduğunu da haftaya yazacağım!

YORUMLAR 1
  • mosyo 5 yıl önce Şikayet Et
    Haha onlarin dunya gorusu
    Cevapla
DİĞER HABERLER
ABD ve İsrail'den kanlı anlaşma! Hamas'ı öne sürüp el sıkıştılar
Uzmanlar açıkladı! Türkiye'nin Filistin'de neler yaptığı ne zaman ortaya çıkacak?