Ayşe Sarısayın'la 'Erdal Öz' biyografisi

Türkiye'de kitap yayıncılığının köşe taşlarındandır Erdal Öz. Ayşe Sarısayın, onun biyografisini kitap okurlarına sunuyor..

Ayşe Sarısayın'la 'Erdal Öz' biyografisi
Ayşe Sarısayın'la 'Erdal Öz' biyografisi
GİRİŞ 22.05.2009 16:26 GÜNCELLEME 22.05.2009 16:26

Erdem Öztop'un röportajı

Türkiye'de kitap yayıncılığının köşe taşlarındandır Erdal Öz. Otuz yıla yaklaşan yayıncılık alanında kurucusu olduğu Can Yayınları gerek Türk edebiyatında gerekse de dünya edebiyatında önemli kitapları okurla buluşturdu. Aynı zamanda iyi bir romancı ve öykücü de olan Erdal Öz'ü bundan üç yıl önce bu zamanlar kaybettik. Öz'ün ölümünün ardından Ayşe Sarısayın, onun biyografisini yazmaya koyuldu ve iki sene gibi bir zaman diliminde üzerinde çalıştığı Erdal Öz biyografisini bitirdi. Yazım süreci bitince de biyografiden ziyade bir Erdal Öz Kitabı ortaya çıktığını imledi Sarısayın. 'Erdal Öz-Unutulmaz Bir Atlı' adını verdiği kitabı Sarısayın, Erdal Öz'ün uzun yıllar tuttuğu günlüklerinden, yakın akraba ve dostlarında dinledikleri, onların anılarından harmanlayarak oluşturdu. Sarısayın'la hazırladığı Erdal Öz Kitabı üzerine söyleştik.

> Ayşe Hanım, ilk olarak bu kitabın yazım sürecinin öncesini konuşalım. Nasıl doğdu Erdal Öz'ün biyografisini yazma projesi?

>  Kitabın son bölümünde de anlatmıştım, öneri Can Yayınları'ndan geldi. 2006 sonbaharında Can Yayınları, Erdal Öz'ün ölümünden sonra tüm yazarlarını bir araya getirdiği bir tekne gezisi düzenlemişti. O akşam, Samiye Öz'le ilk kez görüştük bu konuyu. Bir an için duraksadım gerçi, ama uzun sürmedi, sevinerek kabul ettim. Toparlamaya çalıştığım bir öykü dosyası vardı elimde, Erdal Öz'ün arşivindeki belgeleri 2007 Şubat ayında devralabildim, yaklaşık iki yıl içinde de tamamladım.

> Bu türde ilk çalışmanız sanıyorum? Yanılmıyorsam 2001 yılında babanız Behçet Necatigil'i anlatan anıları yazmıştınız'

> Evet, 'Çok Şey Yarım Hâlâ'. Babamın hayatına ilişkin, şiirleri, yazıları, hakkında yazılanlar ve anılarla desteklenen bir çalışmaydı. Erdal Öz kitabını üstlenmemdeki en önemli etken de bu kitap oldu. Erdal Öz, 'Çok Şey Yarım Hâlâ'yı çok sevdiğini sıkça dile getirirdi, Samiye Öz'ün de aynı yöndeki ifadesi yüreklendirdi beni. 

> Bizde pek biyografi yazımı yaygın değildir! Biyografi yazımının tekniği konusunda nasıl bir yol izlediniz?

> İlgimi çeken kişilere ait biyografileri, önceden de okurdum fırsat buldukça. Bu çalışmayı üstlendikten sonra da çok sayıda biyografi okudum, ama belirli bir teknik konusunda karar verdiğimi söylemek, abartılı olur. Yazmaya başladıktan sonra, kendiliğinden geliştiğini söyleyebilirim ancak.

> Bilinir ki yurtdışında biyografi yazım tekniğinde, yazar, biyografisini yazacağı kişinin oldukça yakınındadır. Onun hayatına an be an müdahil olur' Sizin tekniğinizde bu türden yaklaşımlar oldu mu?

> Bu çalışma için böyle bir olanak yoktu, onu kaybettikten sonra verilen bir karardı çünkü. Küçük paylaşımlarımızdan edindiğim gözlemler dışında, kitaplarından, söyleşilerinden, mektuplarından, en çok da günlüklerinden yararlandım. Geçmişe ilişkin ayrıntılara ulaşmak açısından, yakın çevresinin anlattıkları ve hakkında yazılanlar da önemli ipuçları verdi kimi zaman.

'ERDAL ÖZ KİTABI'

- İster istemez Erdal Öz biyografisinde de anılarınız yer alıyor; Erdal Öz Yolculuğu adını veriyorsunuz metinler arasında yer alan güncelerinize! Bu günlüğü tutma hali nasıl oldu?

> Bu soruların pek çoğunun yanıtı, kitapta da yer alıyor, ancak yinelemekte bir sakınca yok sanırım. 'Erdal Öz Yolculuğu' olarak adlandırdığım günlük, bilinçli bir şekilde tasarlanarak oluşmadı başlangıçta. Gerçekten de dosyaları eve getirdiğim akşam, tuhaf bir duyguya, hatta korkuya kapıldım. Üstlendiğim çalışmanın uçsuz bucaksız boyutu ilk kez o akşam ürküttü beni. Bu tedirginlikten kurtulmak, kendimi rahatlatmak amacıyla bir günlük tutmaya başladım. Ardından, görüştüğüm kişilere ilişkin gözlemlerimi, onların yorumlarını yazmaya başladım bu günlüğe. Bir süre sonra da, yazdıklarımı kitaba dahil edebileceğimi düşündüm ve belli bir noktadan sonra bu yönde sürdürdüm. Yazma sürecinde yaşadıklarım, duygularım, kendi iç hesaplaşmalarım, bendeki Erdal Öz ve kimi anılar, 'Erdal Öz Yolculuğu'nda yer alıyor. Erdal Öz'ün hayatı ise -ulaşabildiğim kadarıyla- ana metinde. Bu günlük, teknik olarak da belli bir kolaylık sağladı bana.

> Erdal Öz biyografisi demekten çok, Erdal Öz Kitabı ifadesini kullanmayı yeğliyorsunuz. Hal böyle olunca, sormakta sakınca görmüyorum: Bu kitabı anı türünden ayıran özellikler neler? Çünkü yer yer biyografi, yer yer de anılar hâkim metne!..

Erdal Öz'ün, özellikle yayıncı kimliğine bağlı olarak Türk edebiyatında yer alan hemen hemen tüm isimlerle yolu kesişmiş.

- Biyografi sözcüğü, başından beri iddialı ve ürkütücü geliyordu, bu yüzden de 'Erdal Öz kitabı' demeyi yeğledim. Somut belgelerin yanı sıra, hayatı bir şekilde onunla kesişenlerin anlattıklarından ya da yazdıklarından da yararlandım. Ancak anılar, her zaman gerçeği birebir yansıtıyor mu? Aynı olayı farklı kişilerden, farklı biçimlerde dinleyebiliyorsunuz. Belleğimiz kolayca yanıltabiliyor bizi. Erdal Öz de, 'Anıları Yazmak' başlıklı bir yazısında aynı soruna değinmiş: Oysa bellekte kalan şey -bana kalırsa- değişir zamanla, hem de çok değişir. Çünkü bellekte kalan şey, değişmiş, yeniden yorumlanmış bir yaşanmışlıktır. Bellekte kalan şey, öylesine değişir ki; zaman, o yaşanmışlıkların izleri üzerinde öylesine oynar ki, belleğin sahibi bile, o oynanmış izleri artık yaşanmış sayacaktır. (...)

Bir olaya tanıklık etmiş üç dört kişiye, aradan zaman geçtikten sonra anlattırın o yaşanmış olayı, ortaya üç dört değişik anlatım çıkacaktır, üç dört değişik anı çıkacaktır, üç dört değişik tanıklık. Bu çalışmayı yaparken, benzer örneklere ben de tanık oldum, belki biraz da bu nedenle, anılara somut belgelerle oluşturmaya çalıştığım ana metinde değil de, 'Erdal Öz Yolculuğu'nda yer vermeye çalıştım. Bu açıdan da 'Erdal Öz kitabı' tanımlaması, daha denk düşüyor galiba'

> Her ne kadar kitaplarında kullansa da güncelerini Erdal Öz, bu kitapta da Samiye Öz'ün size verdiği ve bu zamana kadar hiç okumadığımız Erdal Öz günlükleriyle karşılaşıyoruz, değil mi?

> Bana verilen günlükler 13 Eylül 1956 tarihinde başlıyor, uzun kesintilerle 1998 Ağustos'a kadar devam ediyor. Tümünü bilgisayara geçirmiş, bazı sayfaların iki farklı biçimi var. Sonradan elden geçirdiği, küçük düzeltmeler, değişiklikler yaptığı anlaşılıyor. Ardında bırakmakta sakınca görmediklerini ayırarak, bir kısmını yok etti belki de. 1971 ve 1972 yıllarında tutuklu olduğu döneme ilişkin anılarının yer aldığı 'Defterimde Kuş Sesleri'nde, cezaevi günlüklerinden alıntılar var, ancak ötekiler yayınlanmamıştı daha önce.

Özellikle 50'li yıllarda tutulan günlükler, çok heyecanlandırdı beni. Altmışlı yaşlarının sonuna doğru tanıştığım bir insanın gençlik yıllarına dönmek, yeni birisiyle tanışmak gibi. Henüz yirmili yaşlarındayken okuduğu kitaplarla ilgili yorumları, yaşadıklarına da edebiyat penceresinden bakması, ilişkilerini, aşklarını edebiyattan örneklerle irdelemesi, ağırlıklı olarak edebiyat ve dil üzerine kafa yorduğu bölümler çok ilginçti.

> Metin yazımında bu günlükler arasında yazar olarak aralara kimi zaman giriyorsunuz, metni yönlendirmek için. Ama daha çok günlükler, anlatılar, röportajlardan metne geçenler yer alıyor kitapta. Erdal Öz Yolculuğu günceniz hariç metne fazla müdahale etmeme sebebiniz neler?

> Olayları, koşullar elverdiğince kendi kaleminden aktarmayı yeğledim. Mektuplardan, günlüklerden yaptığım alıntılar konusunda tedirgindim önceleri, ancak bir durumu, duyguyu ya da ruh halini, yaşandığı an'ın tazeliğiyle aktarma isteği ağır bastı. İnsanlar arasındaki ilişkilerin yanı sıra, o dönemin dilinin, anlayışının dolaylı yoldan değil de, olduğu gibi iletilmesi daha doğru geldi. Erdal Öz'ün mektup yayınlamak, anı yazmak konusundaki görüşleri de bir ölçüde destekledi bu kararımı. Özellikle 'Defterimde Kuş Sesleri'ndeki mektup alıntıları'

> Erdal Öz'ün akrabalarıyla, yakın arkadaş çevresiyle yaptığınız röportajları metin içlerinde kullanıyorsunuz. Bu kişileri belirlemede kriterleriniz neler oldu?

> Erdal Öz'ün, özellikle yayıncı kimliğine bağlı olarak Türk edebiyatında yer alan hemen hemen tüm isimlerle yolu kesişmiş. Yazma süreci boyunca -kitapta da çok sık dile getirdiğim gibi- en büyük tedirginliğim de bu oldu zaten: ne yaparsam yapayım, bir şeylerin eksik kalacağı' Eminim ki onu tanıyan herkesin birbirinden ilginç anıları, görüşleri vardır. Ancak bunların tümüne yer verebilmek, her şeyden önce teknik olarak olanaksızdı. Çalışmanın başlangıcında, az sayıdaki akrabalarının, geçmiş yıllara ait bilgi edinebileceğim ve yakınında olan kişilerin isimlerini Samiye Öz'den aldım. Bu kişilerle görüştükçe başka isimler girdi devreye, fakat çevresi öylesine genişti ki, bir yerde sınırlamak durumunda kaldım. Bu kitapta Erdal Öz'ün hayatında yeri olan herkesin yer alamayacağı konusunda önce kendimi ikna etmem gerekiyordu. Bu kaygılarımı Kezban Akçalı'yla paylaştığımda şöyle demişti: 'Bir başlangıç yapılsın ki, devamı gelsin! Bir sürü Erdal Öz kitabımız olsun, bir kapı aralansın...' Onun bu sözleri de, rahatlatmıştı beni.

SAHİCİ VE İÇTEN

- Biraz da sizdeki Erdal Öz'ü konuşalım' Tanımı nedir?

"Erdal Öz'süz, ama 'Erdal Öz yoğun' geçen üç yıl! Tuhaf bir çelişki' Ölüm haberini aldığımdan beri şu sözü çok sık hatırlıyorum: 'Bazen bir kişi eksildiğinde, bütün dünya boşalmış gibi gelir insana..."

> Bendeki Erdal Öz'ün tanımı hem çok kolay, hem de çok zor. Kolay yolu seçsem, yalnızca 'Erdal Abi' desem, böyle tanımlasam onu? Eminim ki onu tanıyanlar için çok şey ifade edecektir bu sözcük'

> Erdal Öz'ü tanışıklığınızdan ölümüne kadar geçen süreç, handiyse beş yıl! Bu süreçte Erdal Öz'le olan yoldaşlığınızı anlatmanızı istiyorum biraz'

> 2002 yılının sonlarında, ilk öykü dosyamı göndermemle birlikte tanıştık. Hikâyesi ayrıntılı olarak kitabın son bölümünde yer alıyor. Dosyayı okuduktan sonra arayarak görüşmek istediğini söyledi, yayınevine gittim. Kimi öykülerde küçük değişiklik önerileri vardı, ama asla ısrarcı değildi: 'Bunlar yalnızca öneri, düşünün isterseniz'' Kurşunkalemle düzeltmeler yaptığı dosyayı hâlâ saklıyorum. Kimleri okuduğumu sordu, edebiyata bakışımı anlamaya çalıştı. Öykü girişlerindeki şiir alıntıları üzerine uzun uzun konuştuk o gün, aynı şairleri sevdiğimizi fark edip sevindik.

Erdal Öz, çok 'sahici' olduğu izlenimi yaratmıştı bende o gün. Sahici, içten, olduğu gibi' Kapısı her zaman açıktı. Dosyanın yayınlanma sürecinde yayınevine gittiğim günlerde, ona da uğruyordum. İşi olduğunda bunu açıkça söylemesi, benim de rahat davranabilmemi sağlıyordu. Kısa sürede yakınlaştık, önce Samiye Öz'le, birkaç ay sonra da Can Öz'le tanıştım. Birlikte birkaç yolculuğumuz oldu, en çok da onun sık sık gittiği Çiçek Bar'da tadına doyulmayan sohbetler' Eşimle 'Hüseyin' iş çıkışı Çiçek Bar'a uğrardık bazı akşamlar, içten içe Erdal Abi'yle karşılaşmayı umarak.

Karşılaşırdık da genellikle! Başka bir masada oturuyor olurdu, uzaktan selamlaşırdık önce. Rahatsız etmemek için yanına gitmezdik, ama o, bir süre sonra kalkıp bir-iki tur attıktan sonra yanımıza gelir, bizim bir şey söylememize fırsat bırakmadan 'Çok ısrar ettiniz, oturayım bari!' diyerek sevimli bir gülümsemeyle, masamıza otururdu. Böyle hoş bir ritüel oluşmuştu aramızda'Bazı anılarını anlatırdı kimi zaman 'ilk romanı 'Odalarda'nın yayınlanma hikâyesini, Ankara'da evinde kaldığı Pamuk Teyze'yi, Hukuk Fakültesi'ni nasıl bitirdiğini, ilk sevgilisi Emma'yı ondan dinlemiştik-, yeni çıkan ve onu heyecanlandıran kitaplardan söz ederdi, çocuklarımızla ilgili sorunlarımızı konuşurduk bazen. Meşhur fıkralarından birkaçını anlatmayı, keyfi yerindeyse sevdiği şiirleri okumayı da asla ihmal etmezdi. Bazen de sevdiği türküler eşlik ederdi bu sohbetlere. Erdal Öz'le tanışıklığım üç buçuk yıl gibi bir süre ne yazık ki. Ancak kısa da sürse, yoğun ve beni onurlandıran bir dostluktan söz edebiliyorum. Çok sık görüşemesek de güzel anılar biriktirecek fırsatım oldu galiba.

> Haliyle şunu merak ediyorum: Sizi en çok zorlayan anlar/durumlar neler oldu bu kitabı yazarken?

> Kimi dönemlere ve tarihlere ilişkin somut bilgilere ulaşmakta bazı güçlükler oldu, ancak bunları aşabildim büyük ölçüde. Daha önce de söz ettiğim duygu zorladı en çok: hayatının temel taşlarından birinin eksik kalması. Devam edebilmek için, eksiklerin olacağını kabullendim ister istemez: Çok şey yarım hâlâ / Yazılmadığından... Sanırım en büyük kaygım, Erdal Öz hakkında yanlış bir yargıya yol açmak oldu. Biraz da bu nedenle olayları, yorumları ya da görüşleri dönüştürmeden, doğrudan alıntılarla vermeyi yeğledim.

> Sizce, Erdal Öz'süz üç yıl nasıl geçti? Gerçi bu kitabı yazarken hep masanızın bir kenarında varlığı göze çarpıyordu! O naif gülümseyişini takınmış Erdal Bey'

> Erdal Öz'süz, ama 'Erdal Öz yoğun' geçen üç yıl! Tuhaf bir çelişki' Ölüm haberini aldığımdan beri şu sözü çok sık hatırlıyorum: 'Bazen bir kişi eksildiğinde, bütün dünya boşalmış gibi gelir insana.' Can Yayınları'na her gidişimde, kitap fuarlarında, panellerde, en çok da Çiçek Bar'da yoğunlaşıyor bu duygu. Erdal Öz değil de, Erdal Abi masanın bir kenarındaydı gerçekten de. Yazma sürecinde beni izleyen Erdal Öz olsaydı, bu çalışmayı yapamazdım sanırım. Erdal Abi'nin varlığı güç verdi, eksiklerimi, olası hatalarımı hoş göreceği konusunda beni ikna etti galiba'

> Peki, Erdal Öz'ü Erdal Abi yapan özellikler nelerdi?

- 'Erdal Öz Yolculuğu' boyunca anlamaya ve anlatmaya çalıştığım, tam da buydu galiba ' Ancak hâlâ anlatabildiğime dair kuşkularım varsa, bu soruyu birkaç cümleyle yanıtlayabilmemin mümkün olamayacağını anlarsınız, değil mi?

> Bundan sonra oturup bir biyografi daha yazmak isteseniz bu kim olur?

> Hayatta hiçbir şey kesin değil, ama böyle bir çalışma yapmak isteyeceğimi sanmıyorum. Geçmişte böyle bir hayalim vardı gerçi, ancak bunun gerçekten de yalnızca bir hayal olarak kalmasının çok daha iyi olacağını düşünüyorum artık. Nedenini ise şöyle açıklamıştım kitapta: Başka birinin hayatı...! Peki, başka birinin hayatını yazmaya kalkışmak nasıl bir cüret? Varsayalım ki tüm ayrıntılara ulaşmak olası, bu hayatın sınırları nasıl çizilecek? Sınırları belirleyen ölçüt, ne olacak? Hata yapmadan ' ki olanaksız geliyor gitgide, kimseyi kırmadan, incitmeden...

(Cumhuriyet Kitap)

Metne konu olan kitapla ilgili teknik bilgiler ve internet üzerinden sipariş şartlarını görmek için bu linki kullanibilirsiniz...

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Dilan Polat davasında yeni gelişme: Vergi suçundan tahliye edildiler
Tokat'ta peş peşe depremler: 4,4 büyüklüğünde bir deprem daha!