Âdil Hükümdar'ın ülkesi perişan

Zulümden kaçan ilk Müslümanların sığındığı adil hükümdar Necaşi Eshame'nin torunları, fakirlik ve yoklukla savaşıyor. İşte peygamberin ona yazdığı mektup ve onun yanıtı:

Âdil Hükümdar'ın ülkesi perişan
Âdil Hükümdar'ın ülkesi perişan
GİRİŞ 01.08.2006 06:32 GÜNCELLEME 01.08.2006 06:32

Müslümanların gördüğü baskı ve zulüm dayanılmaz bir hâl almıştı. Ambargolar, işkenceler birbirini takip ediyordu. Herkes canından, malından, ırz ve namusundan endişe ediyordu. Bu şartlarda, Allah Resulü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) 'O, ülkesinde kimseye zulmedilmeyen kraldır.' diyerek övdüğü Necaşi Eshame'nin ülkesine, Habeşistan'a hicret izni çıktı. Farklı tarihlerde iki ayrı kafile halinde yola çıkan sahabeler, Kızıldeniz'i aşarak Afrika topraklarına geçti. Burada, Hz. Peygamber'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) haber verdiği gibi hürmetle karşılandılar, aziz birer misafir gibi ağırlandılar.

Bu ilgi ve alaka Mekke müşriklerini ziyadesiyle rahatsız etmişti. Sonradan büyük sahabeler arasında yer alacak olan Amr b. As (r.a.) başkanlığında bir heyeti, bu ülkeye göndermeye karar verdiler. Maksat, Kral Necaşi'yi Müslümanlar aleyhine kışkırtmak, onların kendilerine teslim edilmesini sağlamaktı.

Necaşi, heyetin iftiralarını, yalanlarını dinledikten sonra, kendisine sığınan insanları dinlemeden bir karar vermeyeceğini beyan etti. Müslümanlardan bir grubun saraya çağrılmasını istedi. Allah Resulü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) amcasının oğlu, Hz. Ali'nin de büyük kardeşi olan Cafer b. Ebu Talip (r.a.) başkanlığındaki heyet, Necaşi'nin huzuruna çıktı. O günün protokol kuralları uyarınca hükümdarın huzuruna çıkanlar secde ederlerdi. Fakat onlar inançlarının gereği olarak bunu yapmadılar. Müşrikler buna çok sevinmişler, huzurdan kovulacakları hevesine kapılmışlardı. Ama Necaşi tepki göstermedi, onları saygıyla dinleyip sorular sordu.

Cafer b. Ebu Talip (r.a.) özetle şunları söylemişti: 'Biz, cahil bir kavimdik. İçki içer, kumar oynar, zina eder, insan öldürürdük. Bütün kötülükleri irtikâp eder; fakat tek faziletli iş işlemezdik. Allah (c.c.), içimizden bir peygamber gönderdi. O bize doğru yolu gösterdi. Bizi her türlü kötülükten çekip çıkardı ve her türlü faziletle donattı.'

Hıristiyan olan Necaşi Eshame, Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Meryem'i sordu. Cafer (r.a.), hicretlerinden hemen önce inen Meryem sûresini okudu. O okudukça Necaşi'nin gözlerinden yaşlar akıyordu. Sonunda eğilip yerden ince bir çöp aldı ve tarihe geçen şu sözleri söyledi: 'Allah'a yemin ederim ki, sizin peygamberinize nazil olanlarla, Hz. İsa'ya inenler arasında şu çöp kadar dahi fark yoktur!..'

Bu tarihî hadiseyi Fethullah Gülen Hocaefendi, 'İrşad Ekseni' adlı eserinde daha geniş anlatırken, Necaşi Eshame için 'fazilet insanı', 'mürüvvet abidesi' sıfatlarını kullanıyor.

Habeş kralı Necaşi Eshame, neticede Mekke müşriklerinin getirdiği hediyeleri de geri çevirip, ülkesine sığınan Müslümanları himaye edeceğini ilân etti. Bu kararı rahiplerin muhalefetine rağmen verdi. Nakledildiğine göre, Müslümanlarla çok kısa süre görüşmesine rağmen onların anlattıklarından ve yaşantılarından etkilenip kısa zamanda İslam'ı kabul etti. Hicret'in 9. yılında, vefatını vahiy yoluyla öğrenen Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) gıyabında bizzat cenaze namazını kıldırdı. O günden bu yana Necaşi, zulme uğramış Hak dostlarına kucak açan, kol kanat geren adil hükümdar olarak Müslümanların gönlünde taht kurdu.

Gördükleri maddi ve manevi işkenceler sebebiyle vatanlarını bırakmak zorunda kalarak Habeşistan'a (614 ve 615 yılında) hicret eden sahabeler, Afrika'nın ilk Müslüman topluluğunu oluşturdular. Birinci kafilede 4'ü kadın 15, ikinci kafilede ise 19'u kadın 111 sahabenin olduğu naklediliyor. Bu insanlar, köklü bir geçmişe sahip, Habeş krallarının hüküm sürdüğü bölgeye, Etiyopya'nın kuzeyine, bugünkü Tigray eyaletinin başkenti Mekele yakınlarına yerleştiler. Bugün bu belde Necaşi köyü olarak tanınıyor.

Örnek yaşayışlarıyla, Necaşi'nin de aralarında bulunduğu çok sayıda insanın İslam'ı kabul etmesine vesile oldular. Vefatından sonra Necaşi'nin cenazesi bu köye defnedilmiş. Bu sebeple köy, onun adını almış. Köyde Necaşi'den başka, vatanlarına geri dönmeyip burada kalan 15 sahabenin de kabri bulunuyor.

MEDENİYET MERKEZİ HABEŞİSTAN

Habeşistan toprakları, sadece Necaşi'nin değil İslam'ın ilk müezzini Bilal-i Habeşi'nin de ana vatanı. Peygamberimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) 'Annemden sonraki annem Ümmü Eymen'dir.' buyurduğu hanım da Habeşistanlı.

Necaşi köyüne 200 km kadar mesafede bulunan Aksum şehri, Habeş krallıklarının eski başkenti. Necaşi’nin sarayının bulunduğu, sahabileri kabul ettiği şehir burası. Hz. Süleyman ve Sebe melikesi Belkıs'ın oğlu Kral 1. Menelik döneminde büyük bir medeniyet merkezi olduğu rivayet ediliyor. Bölge üç semâvi dinin ilk dönemlerine ait mabetlerle dolu. Eski kimliklerini koruduğu söylenen buradaki kiliseler, Batı'dakilerden farklı. Bu yüzden bazı Batılılar tarafından 'İslam tesiri altında kalmakla' eleştirildikleri belirtiliyor.

Türkiye'deki pek çok insan Necaşi'yi 'Çağrı' filminden tanıyor. Ama o büyük şahsiyetin kabrinin Etiyopya'nın küçük bir köyünde olduğunu, yanında sahabelerin de yattığını bilen pek azdır.

Necaşi’nin ülkesi Etiyopya yoluna, geniş bir ekonomi haberi yazmak için çıkmıştık. Hazırlıkları yaparken görüştüğüm bir işadamı, Türk basınında hiç haber olmamış Necaşi köyünü mutlaka görmemi tavsiye etti. Kendisi gidip görmüş, çok etkilenmiş. Kara yoluyla gittiği için, vahşi hayatın hüküm sürdüğü sarp dağları, keskin virajlı yolları aşıp iki günde ulaşabilmiş Necaşi'ye. Anlaşılan zulme uğramışlara kapılarını açan Necaşi'nin diyarına ulaşmak kolay olmayacaktı.

Bardaktan boşalırcasına yağışların olduğu yağmur mevsimi arefesinde geldiğimiz başkent Addis Ababa’da birkaç gün geçirdik. Türk Büyükelçisi Can Altan, bazı Türk ve Etiyopyalı işadamlarıyla görüştük, Türk yatırımlarını, 2003'te eğitime başlayan Türk okulunu ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen yıl açtığı TİKA temsilciliğini ziyaret ettik. Ardından Suriye ve Kızıldeniz'den Mozambik'e kadar uzanan ünlü Büyük Yarık Vadisi'nin (Great Rift Valley) Etiyopya bölümünde bulunan Awash National Park'ı, vahşi orman hayatını gördük.

Etiyopya dilinde 'Yeni Çiçek' anlamına gelen Addis Ababa, zenginlik ve yoksulluğun iç içe olduğu, binlerce evsizin, dilencinin barındığı bir kent. Teneke çatılı evlerin yanlarında yeni yeni yükselen betonarme binalar, lüks plazalar da kendini gösteriyor. Kırsal kesimde ise kamışlardan ve çamurdan yapılmış barınaklar ağır basıyor. Kişi başına gelirin 100 dolar civarında olduğu, okuma yazma oranının yüzde 40’ı, ortalama ömrünse 45'i geçmediği bu ülkede yokluk her yerde kendini hissettiriyor. Zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına ve büyük hayvan varlığına rağmen zaman zaman meydana gelen kuraklıklar sebebiyle insanların kırıldığı bir ülke burası. Özellikle başkentte pek çok insan dilenerek hayatını sürdürüyor. Buna rağmen suç oranı oldukça düşük. Aç kalıyorlar ama çalıp çırpmıyorlar, adam öldürmüyorlar. Ayrıca misafirperver insanlar. Yani Necaşi misafirperverliği bugün de yaşatılıyor.

Etiyopya, Nijerya ve Mısır'dan sonra en fazla Müslüman'ın yaşadığı Afrika ülkesi. 71 milyonluk ülke nüfusunun yarıdan fazlası Müslüman, fakat pek çok yerde Hıristiyan kültürünün ağır basması dikkati çekiyor. Yeni kilise inşaatları oldukça fazla.

Kilise önlerinde Batı'dan gelen yiyecek ve giyecek yardımlarını alabilmek için birikmiş kalabalıklara sıkça rastlanıyor. Çok sayıda misyoner teşkilatı ve uluslararası yardım kuruluşu faal durumda.

Müslüman ve Hıristiyan halk arasındaki hoşgörü, belki pek çok gelişmiş ülkenin örnek alacağı seviyede olmakla birlikte, devlet kademelerinde genelde Hıristiyanlar hâkim. Müslümanlarsa ekonomi ve ticarette öne çıkmışlar.

AFRİKA’NIN İLK MESCİDİ

Ülkenin göbeğindeki Addis Ababa ve doğudaki Awash'dan sonra sıra uzun yolculuğa, kuzeye doğru 840 km uzaklıkta olan Necaşi köyüne gelmişti. Yolculuğumuzun ikinci bölümü, hiç de başta düşündüğümüz gibi çıkmadı. Bir Etiyopyalı işadamının sayesinde istediğimiz gün ve saate kolayca uçak bulduk. Dört-beş gün derken iki günde yolculuğumuz bitecekti. 1,5 saat süren uçuşun ardından Mekele havaalanına yumuşak bir iniş yaptık.

Geceyi Mekele'de bir otelde geçirdikten sonra sabah Necaşi köyüne hareket ettik. Köy, ülkenin 11 eyaletinden biri olan Tigray eyaletinin başkenti Mekele'nin 60 km kuzeyinde, Eritre sınırına 80 km mesafede. Köyün kurulduğu dağa tırmanan yol, dar ve keskin virajlarla dolu. Yeşillik olarak yol kenarlarında daha çok kaktüsler göze çarpıyor. Girişe az bir mesafe kala bir kilise gözümüze çarpıyor: Meryem Kilisesi. Karşıki tepelerden birinin başında da yine bir kilise var. Necaşi köyüne hâkim bir tepede kayalıkların üzerine yapılmış bu kiliseye arabayla gitmenin imkânı yok.

Köye girdikten 100 metre kadar sonra meydana varıyoruz. Hayvanların ve çocukların gezindiği meydanın hemen solunda cami yer alıyor. Necaşi türbesi ise caminin gerisinde. Etiyopya Müslümanları için büyük öneme sahip olan caminin, Afrika'nın ilk mescidi olduğu belirtiliyor. Zaman içinde birkaç kez yeniden inşa edilmiş, genişletilmiş.

Köye gitmeden önce görüştüğümüz, Mekele Belediye Başkanı Mengistu Yitbarek, Necaşi köyünün, Müslümanlarla Hıristiyanların barış içinde bir arada yaşadıkları ilk yer olarak tarihî öneme sahip, sembol bir mekân olduğunu söylüyor. Yitbarek, 'Burası, İslam Peygamberi Muhammed'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) arkadaşlarına barış ve güven içinde yaşayabilecekleri yer olarak gösterdiği, vaat edilmiş bir mekan.' diyor.

“SELAM SANA EY ADİL HÜKÜMDAR!”

Türkiye'den birilerinin geldiğini öğrenen köylüler, camiye koşuyor, etrafımızı sarıyorlar. Kapalı olan türbeyi bizim için açıyorlar. Cami ile türbe yan yana ve aralarında küçük bir mezarlık bulunuyor. Türbeye ulaşmak için 100 metre kadar yürüyoruz. Halk Necaşi'ye ve yanındaki sahabelere karşı öyle saygılı ki, türbenin bahçesine dahi ayakkabılarını çıkararak giriyorlar. Türbede sadece Necaşi'nin kabri yok. Hemen yanı başında sahabelere ait olduğu belirtilen 15 kabir daha bulunuyor. Kabirlerin hepsi yeşil bir perdeyle görünmeyecek şekilde kapatılmış.

Bir köylü girişte elimize bir dua metni tutuşturuyor. Necaşi türbesini ziyarete gelen herkese dağıttıklarını öğrendiğimiz metinde şu anlamlı sözler yazıyor: 'Selam olsun sana ey faziletli hükümdar, selam olsun sana ey adil hükümdar, selam olsun sana ey Allah Resulü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) hakkında 'O, ülkesinde kimseye zulmedilmeyen kraldır.' dediği şahsiyet, selam olsun sana ey Allah Resulü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) ashabını ağırlayan, selam olsun sana ey Cafer b. Ebu Talib'e (r.a.) 'Sizler benim topraklarımda emin olarak kalın.' teminatında bulunan, selam olsun sana ey halkına 'bu insanlara kötü davranan her kim olursa cezalandırılacak' fermanında bulunan, selam olsun sana ey Al-i İmran sûresinde bir ayette, Allah-u Teala'nın Efendimize övdüğü yüce insan, selam olsun sana ey 'eğer o peygamber benim ülkemde bulunmuş olsaydı onun ayaklarını yıkardım, bir an bile hizmetinden geri durmazdım' diyen kimse, selam olsun sana Kuran-ı Azimuşşan'ı dinlerken gözyaşı döken, selam olsun sana ey Allah Resulü'ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) armağanda bulunan, selam olsun sana ey Allah Resulü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) yerine mehir ödeyerek O'nu Ummü Habibe binti Ebu Süfyan ile nikahlayan, selam olsun sana ey Allah Resulü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) mektubunu fildişi bir kutuda muhafaza eden, selam olsun sana ey Allah Resulü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve ashabının (r.a.) gıyabına cenaze namazı kıldığı şahs-ı muhterem, Cenab-ı Allah tüm bunlar için seni cennette Allah Resulü'ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) yoldaş eylesin ve Cenab-ı Allah bizleri cennetinde Allah Resulü (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile ve seninle buluştursun. Amin.'

İngilizce yazılmış metnin altında duanın Şeyh Ömer Ebrar tarafından derlendiği yazıyor. Kâğıtta, duadan başka yanda tercümesini göreceğiniz Hz. Peygamber'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Necaşi'ye yazdığı mektup ile bu mektuba Necaşi'nin verdiği cevap ve burada kabri bulunan sahabe isimleri de yer alıyor.

Necaşi, Habeş krallarına verilen genel bir ad. İslam'ı kabul eden Necaşi'nin ise Necaşi Eshame olduğu naklediliyor. İlk Müslümanları ülkesine kabul eden Necaşi ile Hz. Peygamber'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) cenaze namazını kıldırdığı Necaşi'nin aynı kral olmadığını savunan bazı düşünceler de bulunmakla birlikte, pek çok İslam âlimi gibi Etiyopyalı Müslümanlar da, iki kralın aynı kral, yani Necaşi Eshame olduğuna inanıyor.

Necaşi Camii'nin imamı Zeynu İsmail ve köylülerden Muhammed Ömer ile sohbet ediyoruz. Türkiye'den birilerinin, özellikle de bir gazetecinin gelmesinden son derece memnun kalıyorlar. Bugüne kadar çok az Türk ziyaret etmiş buraları. İmam İsmail, 'Peygamber efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) arkadaşlarına kucak açan, onları ülkesinde ağırlayan Habeş kralının kabri burada. Pakistan, Sudan, Somali, İran, Arabistan ve Hindistan gibi ülkelerden zaman zaman gelenler oluyor. Türkiye'den gelense çok az.' diyor.

TÜRKLER NEDEN GELMİYOR?

Bu arada bir genç yaklaşıp Türkiye ile ilgili sorular yöneltiyor. Belli ki, Türkiye'yi pek bilmiyor. En çok merak ettiği de kaç tane cami olduğu. 'Tam sayısını bilmiyorum ama on binlerce var.' deyince hayretten gözleri parlıyor, inanamıyor. 'Gerçekten mi?' diye tekrar soruyor. Cami sayısının neden bu kadar önemli olduğunu sonradan anlıyorum. Bunca yokluk içinde bile neredeyse her tepenin başına kilisenin oturtulduğu bir ülkede, bir Müslüman'ın bu soruyu sorması çok doğal. Arkadan bir soru daha geliyor: 'O kadar Müslüman varsa buraya neden gelen yok?'

Her türlü imkânsızlığa rağmen, Necaşi türbesi ve camisinin yine de kendi evlerinden bile bakımlı olması, Necaşi'ye ve onun aziz misafirleri sahabelere olan saygı ve hürmetin eseri. Fakat yine de cami ve türbenin çevre düzenlemesine ihtiyacı var. Camide su dahi bulunmuyor. Çevre düzenlemesi yapacak imkânlarının olmadığını söyleyen İmam İsmail, cemaatin desteği ve ziyarete gelen yabancıların bıraktığı küçük bağışlarla caminin ve türbenin giderlerini karşılamaya çalıştıklarını anlatıyor. İnsanların yiyecek ekmek bulmakta zorlandığı bir beldede, bu eserlerin restore edilmesi, bakımı kolay bir iş değil. Yapılacak yardımları, özellikle de turistlerin gelmesini bekliyorlar. İmam İsmail, 'On sene önce Araplar geldi, yardım edeceklerini söylediler. Hatta köye bir okul yapalım dediler. Fakat bir daha uğramadılar.' diyor.

Bu yüzden olsa gerek köyden ayrılmadan önce, orta yaşlı bir köylü, 'Tekrar gelecek misiniz?' diye soruyor. 'Kim bilir belki kısmet olur geliriz. Ama bizim gayemiz zaten burasını Türk halkına tanıtmak, duyurmak. Haberdar olunca mutlaka gelenler olacaktır.' diyorum. 'İnşallah' diyor, Türkiye'ye selamlar yolluyor.

60 kilometre uzaklıktaki Mekele, ülkenin en gelişmiş şehirlerinden biri olmasına rağmen, buradaki fakirlik dikkati çekiyor. Susuzluk, eğitim ve sağlık en önemli problem.

Geniş turizm potansiyeline rağmen, gelen misafirlerin, turistlerin kalacağı, oturup dinlenebileceği, bir şeyler yiyip içebileceği sosyal mekanlar yok. Ayrıca, bölgenin tanıtıma da ihtiyacı var. Yine Tigray bölgesinde, Necaşi'ye yakın bir konumda bulunan ve Hıristiyanlarca kutsal sayılan Aksum şehrine, başta Batılı ülkelerden olmak üzere dünyanın değişik yerlerinden her yıl binlerce turist geliyor. Onlara hizmet verecek çok sayıda tesis mevcut. Fakat Necaşi'ye gelen ziyaretçi sayısı Aksum'la kıyaslanamayacak kadar az.

Bir şişe suyun, bir dilim ekmeğin, küçük bir defterin, bir kalemin hatta kullanılıp atılmış bir poşetin bile ne kadar kıymetli bir şey olduğunu buradaki yoklukta daha iyi anlıyor insan. Cami bahçesinde ayaklarında parçalanmış naylon ayakkabılar, üzerlerinde dökülmeye yüz tutmuş elbiseleriyle Kur'an öğrenen çocukları görünce insanın içi burkuluyor. Ama onlar bunların derdinde değil. Arkadaşlarıyla güle oynaya bir şeyler öğreniyor, çocukluğun verdiği saflığın tadını çıkarıyorlar. Başka yerlerde karşılaştığımız gibi çocuklar 'para' diye peşimize takılmıyor.

FAKİRLİK VE YOKLUKLA SAVAŞ

Hele bir tanesi dikkatimi çekiyor. Okuma tahtası ortadan ikiye ayrılmış. Açık ki, ailesinin yenisini almaya gücü yok. Kopmasın diye iki parçaya birer delik açıp telle birbirine bağlamış. Diğer çocuklardan uzak, duvarın dibine oturmuş hocasının yazdığı sureleri ezberliyor. Bir başka âlemde; fotoğrafını çektiğimi bile fark etmiyor. Rahatsız etmiyor, ismini bile sormuyorum. Muhtemelen Muhammed, Ömer, Osman, Eshame ya da bildiğimiz isimlerden bir başkası. İşte Necaşi'nin, Bilal Habeşi'nin torunu.

Necaşi'nin torunları şimdi ilgi istiyor. Hallerini hatırlarını soracak, zor günlerinde yardım edip yol gösterecek insanları bekliyor. Mekele bölgesinde yaşayanların yarıdan fazlasının çok düşük gelire sahip olduğunu söyleyen Mekele Belediye Başkanı Mengistu Yitbarek, fakirlik çemberini kırmak istediklerini anlatıyor; gerek eğitim, turizm ve gerekse imalat sanayiine yapılacak yatırımlarda Türk girişimcilere her türlü kolaylığı sağlayacaklarını söylüyor. Son dönemde Türkiye ile Etiyopya arasındaki ilişkilerin gelişmesinin bu bakımdan ümit verici olduğunu ifade ediyor.

Şimdiye kadar bazı vakıf ve dernekler, kıtlığın hüküm sürdüğü bölgelere belirli dönemlerde gıda ve giyim ağırlıklı yardımlar ulaştırmış, kurbanlar kesmiş. Bunlar son derece iyi bir izlenim bırakmış ama klasik bir tabirle, 'balık' verilmiş fakat bunun yanında 'balık nasıl tutulur' öğreten olmamış. Fakirliğin yenilebilmesi, Necaşi'nin torunlarına vefa borcunun ödenmesi için daha fazlasına ihtiyaç var.

NECAŞİ’YLE AYNI TÜRBEDE YATAN SAHABELER

İmam Zeynu İsmail, cemaatin desteği ve ziyarete gelen yabancıların bıraktığı bağışlarla cami ve türbenin giderlerini karşılamaya çalıştıklarını söylüyor.

Addi bin Nadri
El Muttalip bin Ezher
Süfyan bin Muammer
Urvah bin Abdülaziz
Umeyr bin Ümeyye
Abdullah bin el Haris
Hatib bin el Haris
Hattap bin el Haris
Musa bin el Haris
Hatib bin el Haris
Zeynep binti el Haris
Fatıma binti Safvan
Birk binti Yasir
Ramlah binti Abdülesved
Hannana binti Abdülesved

HZ. PEYGAMBER'İN (SAV) NECAŞİ'YE GÖNDERDİĞİ MEKTUP

'Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla!

Allah'ın Resûlü Muhammed'den Habeşistan kralı Necaşi Ashâm'a!

Selâm senin üzerine olsun. Yegâne güç ve kudret sahibi Kuddûs, Mü'min ve Müheymin olan Allah'a hamd ediyorum. Şehâdet ederim ki İsa, Allah'ın ruhu ve kelimesidir. Onu bakire, saf, temiz ve namuslu Meryem'in rahmine ilkâ etmiştir ve böylece Meryem, İsa'ya gebe kalmıştır. Âdem'i de eliyle ve yine nefhasından yaratmıştır. Seni bir ve ortaksız olan Allah'a inanmaya davet ediyorum. Onun taati üzerinde yardımlaşmaya, O'na tâbi olmaya, O'na ve benim getirdiğime iman etmeye davet ediyorum.

Ben Allah'ın Resulüyüm. Sana amcamın oğlu Cafer ile beraberindeki Müslümanları gönderdim. Onlar sana geldiklerinde kendilerini misafir et. Kibirden sakın. Seni ve askerlerini Allah'a inanmaya davet ediyorum. Ben vazifemi tebliğ ettim, nasihatte bulundum. Benim nasihatimi kabul ediniz.

Selâm hidayete tâbi olanların üzerine olsun'

NECAŞİ'DEN HZ. PEYGAMBER’E (SAV) CEVABÎ MEKTUP

'Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla!

Necaşi Asham b. Ebcer'den Allah'ın Resûlü Muhammed'e. Ey Allah'ın Peygamber'i! Allah'ın selamı, rahmet ve bereketi senin üzerine olsun. Allah'tan başka ilâh yoktur. O Allah ki beni İslâm'a hidayet etmiştir. Ey Allah'ın Resûlü! İsa ile ilgili sözlerini içeren mektubun bana erişti. Göklerin ve yerin rabbine and içerim ki İsa senin söylediğin gibidir, fazlası değildir. Biz senin bize gönderdiğini tanıdık. Onları, amcanın oğlunu ve arkadaşlarını misafir ettik.

Şehâdet ederim ki sen Allah'ın resûlüsün, doğrusun ve Allah tarafından da tasdik edilmişsindir. Sana ve amcanın oğluna biat ettim ve onun eliyle âlemlerin rabbine teslim oldum.

Ey Allah'ın Rasûlü! Sana Erîha b. Ashâm b. Ebcer'i (yani oğlumu) gönderiyorum. Sana gelmemi istersen, gelirim. Şehâdet ederim ki senin söylediklerin haktır'


(aksiyon)

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
MGK toplantısı sona erdi: Türkiye'den 8 maddelik bildiri!
Sihirbazlara taş çıkartan dolandırıcılık yöntemi kamerada!