Erdoğan'dan Barzani cephesinin Bahçeli'ye yönelik açıklamalarına tepki: İzahat istedik!
Son dakika: Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Erdoğan, Barzani cephesinin Bahçeli'ye yönelik açıklamalarına tepki göstererek; "Vahim hatadan dönülmeli' dedi.
SON DAKİKA: Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şu şekilde;
Her zaman söylediğim gibi Türkiye'nin hedefi, rotası, izleyeceği güzergah bellidir. Bu hedef, 86 milyonun tamamının refahını kalıcı biçimde artırmaktır. Bu hedef, 2028 yılında 1,9 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşmaktır. Bu hedef, gelecek 3 yıl içinde mal ihracatımızı 375 milyar dolara çıkarmaktır. Bu hedef, yine 3 yıl sonra turizmde 100 milyar dolar gelir elde etmektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye'nin hedefi belli!
Son dakika... Cumhurbaşkanı Erdoğan Macron ile görüştü!

"HEDEFLERİMİZDEN KOPMADIK, KOPMUYORUZ"
Bölgemizdeki sıcak çatışmalara, ticaret savaşlarına rağmen hedeflerimizden kopmadık, kopmuyoruz.
Ekonomi başta olmak üzere daha aydınlık bir Türkiye'ye vasıl olacağız. Bu ülkeye yeni bedeller ödetmek isteyenlere geçit vermeyeceğiz.
- Suyu önce bulandırıp sonra da bulanık suda sazan avına çıkan simsarların oyunlarına gelmeyeceğiz.
Elbette ekonomide rakamlar, oranlar önemlidir ama aslolan 86 milyonun kanaati, esnafın, tüccarın, emeklinin ne dediğidir.
Bizi cesur kılan, bizi her türlü badire karşısında güçlü ve dirençli kılan işte budur; hedeflerimize ulaşacağımıza olan sarsılmaz inancımızdır. Ekonomi başta olmak üzere her alanda daha aydınlık bir Türkiye’ye inşallah hep beraber vasıl olacağız. Bu ülkeye yeni bedeller ödetmeyecek, bedel ödetmek isteyenlere de geçit vermeyeceğiz. Suyu önce bulandırıp sonra da bulanık suda sazan avına çıkan simsarların oyunlarına gelmeyeceğiz.

"ASLOLAN 86 MİLYON"
Elbette ekonomide rakamlar, oranlar, karşılaştırmalar önemlidir; ama asıl olan 86 milyonun topyekün düşüncesi, fikri ve kanaatidir. Asıl olan esnafın, tüccarın, emeklinin, emekçinin ne dediği, ne hissettiğidir. Bu süreçte sadece rakamlara, sadece oranlara bakmıyor; çarşıya, pazara, esnafa, tüccara, reel sektörün kalbinin attığı sanayi bölgelerimize de kulak veriyoruz. Reel sektörden gelen talep ve şikayetleri daima dikkatle dinledik, bugün de istişare hattımız en üst seviyededir.
Kabine toplantımız sonrasında KOBİ’lerimizle ilgili yeni bir müjdemizi paylaştık. Geçen yıl emek yoğun üretim yapan tekstil, hazır giyim, deri ve mobilya sektörlerinde başlattığımız koruma programını devam ettiriyoruz. İstihdamını koruyan KOBİ’lerimize çalışan başına verdiğimiz aylık 2.500 liralık desteği, 2026 senesinde 3.500 liraya yükseltiyoruz. Büyük ölçekli firmalarımızı da dahil edeceğimiz yeni programla 1 milyon 100 bin istihdamı koruyacak emekçi ve sanayicimizin yanında olacağız. Yeni programımızın ekonomimize hayırlı olmasını diliyorum.
Son toplantımızdan bu yana uluslararası ilişkiler boyutunda oldukça yoğun bir mesaimiz oldu. Özellikle G-20 Liderler Zirvesi vesilesiyle bulunduğumuz Güney Afrika Cumhuriyeti'nde önemli temaslar gerçekleştirdik. Biliyorsunuz G-20 ülkeleri dünya ekonomisinin yüzde 85'ini, nüfusunun ise üçte ikisini temsil ediyor. Bu ülkeler gerek iktisadi güçleri, gerek dünya siyasetindeki ağırlıklarıyla küresel sorunlara çözüm arayışında ön plana çıkıyor. Biz de G-20'nin en aktif üyelerinden biri olarak çalışmalara gereken desteği veriyoruz. Johannesburg Zirvesi'nde de "Daha Adil Bir Dünya Mümkün" şiarıyla küresel sistemin yapılandırılmasına olan ihtiyacı dile getirdik.

"FAKİRİ FAKİR YAPAN MEVCUT DÜZEN SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL"
Dünya genelinde her 10 kişiden biri hala aşırı yoksullukla mücadele ediyor. Dünyanın birçok ülkesine gittiğimizde şu ibretlik manzarayla sık sık karşılaşıyoruz: Bir yanda dünyanın en pahalı markalarıyla arz-ı endam eden bir avuç elit varken, diğer yanda günlük bir dolar gelirle hayata tutunmaya çalışan milyonları görüyoruz. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan mevcut düzenin sürdürülebilir olmadığının altını her zeminde çiziyoruz. G-20'de verdiğimiz mesajların, bilhassa Afrikalı kardeşlerimiz nezdinde memnuniyetle karşılandığını özellikle gördük. Türkiye, uluslararası platformlardaki dik ve dirayetli duruşuyla daha fazla takdir topluyor, çağrıları daha fazla makes buluyor.
Bunda elbette ülkemizin son 20 yılda kıtayla ilişkilerini geliştirmesinin büyük payı var. Son 20 yılda Afrika'daki büyükelçiliklerimizin sayısı 12'den 44'e çıktı. Afrika ülkelerinin Ankara'daki temsilcilikleri ise 10'dan 38'e yükseldi. Kıtayla ticaretimiz 20 senede 5 milyar dolardan 37 milyar dolar seviyelerine geldi; hedefimiz ise 50 milyar dolar. Doğrudan yatırımlarımız 10 milyar dolara ulaşırken, şirketlerimiz 97 milyar dolar değerinde 2 binden fazla proje üstlendi. Türk Hava Yolları'mız 41 ülkede 64 noktaya ulaşarak kıtanın en geniş uçuş ağına sahip firmalarından biri oldu. Türkiye Maarif Vakfı'na ait okullarımız 22 bin öğrenciye eğitim hizmeti veriyor. Türkiye mezunu öğrenciler kıtada artık bakan, büyükelçi, bürokrat, iş adamı, akademisyen olarak önemli görevlere geliyor. İnşallah çok daha iyi yerlerde olacağız.

"AFRİKA HALKI BİZİM KARDEŞİMİZDİR"
Şunu burada bir kez daha belirtmek isterim: Afrika ve Afrika halkları bizim kardeşimizdir. Bu kardeşlik hukukunun gereklerini yerine getirmek bizim görevimizdir. Bu hukuka 20 yıl boyunca hiç gölge düşürmedik, inşallah düşürmeyeceğiz. Şunun da bilinmesinde fayda görüyorum: Biz her şeyden önce vicdan sahibi bir millet ve devletiz.
- 2026 yılı Türkiye açısından uluslararası zirveler yılı olacak. COP31, NATO, Türk Devletleri Teşkilatı 13. Zirvesi'ne ev sahipliği yapacağız
İstiyoruz ki yıllardır halının altına süpürülmüş sorunları çözelim, Türkiye Yüzyılı'nın inşasının önündeki büyük, küçük bütün engelleri kaldıralım.
KIZILELMA'NIN BAŞARISI: ÖZGÜR ÖZEL'E TEPKİ! "Bize gölge etme yeter"
İşte geçtiğimiz günlerde savunma sanayiimizde küresel bir başarıya daha imza attık. KIZILELMA adını verdiğimiz insansız savaş uçağımız, Murat isimli radarımızla tespit edilen bir savaş uçağını Gökdoğan isimli füzemizle havadan havaya tam isabetle vurmayı başardı. Böylece Kızılelma, havadan havaya görüş ötesi hedefi vurabilen ilk insansız savaş uçağı oldu. Türkiye, hava savunmasında çok stratejik bir imkâna sahip olma yolunda ciddi bir üstünlük elde etti. Milletimize bu gururu yaşatan tüm kurumlarımıza, bilim insanlarımıza, çalışanlara ve özel sektörümüze ülkem ve milletim adına samimi tebriklerimi iletiyorum. Bu arada testler Sinop'ta yapıldı; bu küresel başarıya Sinop'ta ulaşıldı. Biliyorsunuz CHP Genel Başkanı bu testleri, "Sinop'ta balıklar rahatsız oluyor" diyerek eleştirmişti. Biz ona yine Sinoplu Diyojen'in o meşhur sözüyle cevap verelim: "Gölge etme, başka ihsan istemez." Siz gidin kurultay üstüne kurultay yapın. Siz gidin kendi iç meselelerinizle uğraşın. Siz gidin gırtlağınıza kadar battığınız pisliklerden arının. Siz gidin önce içinizdeki yolsuzluk yapanları ayıklayın. Bize gölge etmeyin, o bize yeter.
Türkiye tarih yazdı! KIZILELMA'dan tarihi başarı
Kızılelma, gökyüzünde paradigmaları değiştirdi

"CELLAT GÖRMEK İSTİYORSA AYNAYA BAKSIN"
Terörsüz Türkiye'de kararlıyız. İttifakımız fikir birliği içinde, bu sefer başaracağız. Evlatlarımıza Terör gölgesi olmayan bir Türkiye bırakacağız.
Benim Kürt kardeşlerim celladın kim olduğunu çok iyi biliyor. Bunlar için Kürt kardeşlerim sadece bir oy deposu. Sayın Özel hedef saptırmasın. Cesareti varsa ve cellat görmek istiyorsa aynaya, kendi tarihine, CHP’nin geçmişine baksın. Celladı orada zaten görecektir.
Burada şunu da ifade etmek durumundayım: Yönetim değişiyor fakat CHP her şeye çıkar odaklı bakma alışkanlığından bir türlü kurtulamıyor. CHP'nin gözünde kendileri "ağa", geri kalan milyonlar ise "maraba." Kürt kardeşlerim herkese bunlar için sadece bir oy deposu. Ama artık yutmazlar. Denklem gayet basit: Hiçbir karşılık beklemeden seçimlerde oy verdiğinizde sizden iyisi yok; tersi bir durumda ise sizden kötüsü yok. Bakın biz buna daha önce 14-28 Mayıs seçimlerinde deprem bölgesinde şahit olduk. Sırf kendi Cumhurbaşkanı adaylarına oy vermediler diye depremzedelerimize günlerce etmediklerini bırakmadılar. Gece vakti misafirhanelerden kovmaktan, sosyal medyadaki edepsizliklere kadar her türlü vicdansızlığı, her türlü hoyratlığı sergilediler.
Bugün de aslında aynısı tekerrür ediyor. CHP zihin kodlarındaki faşizmi ve elitizmi dışa vuruyor. CHP'nin saklamaya çalıştığı gizli yüzü, niyeti, fikri ve zikri deşifre oluyor. AK Parti olarak bizim tavrımız bellidir: Onlar ne yaparsa yapsın; biz Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Çerkeziyle, Lazıyla tüm Türkiye'yi kucaklamaya devam edeceğiz. Hiçbir ayrım gözetmeden 86 milyonun hiçbir ferdini aynı samimiyetle, aynı muhabbetle bağrımıza basacağız.

Terörsüz Türkiye sürecindeki çalışmalarla ilgili şu hakikati bugün tarihe kayıt olarak düşmek istiyorum: Bundan 24 sene evvel partimizi kurarken sergilediğimiz irade neyse, 2005 yılında Diyarbakır'da "Bu sorun benim de sorunumdur" derken ortaya koyduğumuz cesaret neyse, 2013 yılında çözüm için "Baldıran zehri içmek gerekirse biz o baldıran zehrini de içeriz, yeter ki bu ülkeye huzur gelsin, refah gelsin" dediğimiz gündeki kararlılığımız neyse; AK Parti olarak bugün de aynı iradeyi, aynı cesareti ve samimiyeti taşıyoruz.
Partimizin, ittifakımızın ve devletimizin önce "Terörsüz Türkiye'yi", ardından ülkemize yönelik terör tehdidinin bertaraf edildiği "Terörsüz Bölgeyi" inşa etme azmi tamdır. Cumhur İttifakı hedef, anlayış ve fikir birliği içindedir. Her fırsatta söylüyorum, bugün tekrar altını çizerek ifade ediyorum: Allah'ın izniyle, aziz milletimizin de hayır duasıyla bu sefer başaracağız. Evlatlarımıza terörün karanlık gölgesinin düşmediği bir Türkiye'yi inşallah teslim edeceğiz. Cumhur İttifakı olarak bir siyasi risk alıyorsak, sadece elimizi değil gövdemizi de taşın altına koyuyorsak işte bunun için alıyoruz. Türkiye yarım asırlık bir beladan, yarım asırlık bir sorundan, yarım asırlık bir musibetten tamamen kurtulsun diye bunları yapıyoruz. Cumhur İttifakı'nın bütün mücadelesi bunun içindir, bu hedefe suhuletle varmak içindir.
BARZANİ'NİN ŞIRNAK ZİYARETİ VE BAHÇELİ'YE YÖNELİK SÖZLERİ
Bu noktada ittifak ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'yi hedef alan dünkü saygısız ve hadsiz açıklamaları asla tasvip etmediğimizi, kabul edilemez bulduğumuzu burada ifade etmek isterim. Gerek parti sözcümüz gerekse Dışişleri Bakanlığımız konuya dair rahatsızlığımızı açıkça dile getirmiş, gerekli diplomatik adımlar atılmış, izahat yapılması istenmiştir. Bu vahim hatadan bir an önce dönülmeli ve düzeltilmelidir.
Dışişleri'nden Barzani'nin, Bahçeli'ye yönelik sözlerine sert tepki: "İzahat istendi"
AK Parti Sözcüsü Çelik: Bahçeli'ye saygısızlığı kabul etmeyiz!
"RİSKLERİ GÖZ ARDI ETMİYORUZ"
Öte yandan, bundan sonra sürecin biraz daha ivme kazanmasını ümit ediyoruz. İyimser konuşurken 23 yıllık tecrübelerimizin ışığında elbette şu riskleri de göz ardı etmiyoruz: Hedefe yaklaştıkça istismar mekanizmaları daha fazla devreye girecek. Terör bitince işsiz kalacak olanlar bunu engellemek için daha fazla mesai yapacak. Türkiye'nin bu paslı prangadan kurtulmasını istemeyenler son ana kadar vazgeçmeyecek. Bunların tamamının farkındayız ve hepsine de hazırlıklıyız. İnancım ve samimi duam odur ki; sorunları çözmek amacıyla milletimizin Gazi Meclisimize gönderdiği bütün milletvekillerimiz, hayati önemi haiz bu konuda bizimle aynı hissiyatı paylaşır, bizimle aynı hedefe yürür. Özellikle tarihi bir sorumluluk üstlenen komisyonumuzun şimdiye kadar başarıyla yürüttüğü çalışmalarını, bundan sonra da milletin ve memleketin menfaatlerini önceleyen bir anlayışla tekemmül ettireceğine inanıyorum. AK Parti olarak biz bugüne kadar olduğu gibi sorumluluk almaya, yapıcı ve ön açıcı olmaya devam edeceğiz.

"Milletimizi umutsuzluğa sevk etmek için gayret içindeler"
Ana muhalefetin eski yönetim, yeni yönetim ve paralel yönetim arasında giderek kızışan çatışmalarını örtmek, belediyelerde ortaya çıkan yolsuzluklarını perdelemek için topluma karamsarlık pompaladığını, umutsuzluk yaymaya çalıştığını hepimiz çok net görüyoruz, biliyoruz. Muhalefetin bu noktada yalnız olmadığını da anlıyoruz. İçeride ya da dışarıda birtakım etki ajanları milletimizin huzurunu bozmak, milletimizi kutuplaştırmak, özellikle de gençlerimizi umutsuzluğa, karamsarlığa sevk etmek için yoğun gayret içindeler.
"BÜYÜK BİR ATILIM İÇERİSİNDEYİZ"
Bakınız; bir yandan tarihimizin en yıkıcı depreminin yaralarını sarıyoruz, bir yandan açılıştan açılışa koşuyoruz. Bir yandan ekonomiyi büyütüyoruz, diğer yandan savunma sanayinde küresel rekorlar kırıyoruz. Yani her alanda büyük bir atılım ve kalkınma seferberliği içindeyiz. Tabii bunları görmek için Türkiye'ye nereden baktığınız son derece önemli. Türkiye'ye başkalarının ellerine tutuşturduğu gözlüklerle bakanlar her şeyi bulanık görürler. Ama Türkiye'ye kendi gözüyle, kendi gözlüğüyle bakanlar; her alanda yükselen, büyüyen, güçlenen, iddiaları olan, tezleri olan, ayakları yere sağlam basan, özgüvenli bir Türkiye görürler.
"İnsanı merkeze alan bir devlet anlayışı görüyoruz"
Şuraya özellikle dikkatinizi çekiyorum değerli arkadaşlar: Bu topraklar bin yılı aşkın süredir Müslüman Türk hakimiyeti altındadır. Bu topraklarda isteyen istediğine inanmakta özgürdür. İsteyen kendi ibadethanesinde, kendi ibadetini yapmakta özgürdür. Bu topraklar hoşgörü toprağıdır. Biz üç kıtada hüküm sürmüş, üç kıtada at koşturmuş cihan imparatorluğunun bakiyesi bir devletiz. Biz Selçuklu'nun, Osmanlı'nın devamı bir ülkeyiz. Biz 7 asır önce "Yaratılanı severim Yaradan'dan ötürü" diyen Yunus Emre'nin sevgi diliyle konuşuyoruz. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" buyuran Şeyh Edebali'nin hikmet dolu tavsiyesinin izinden gidiyoruz. Evet, biz tarihimize ve ecdadımıza baktığımızda bunları ve çok daha fazlasını görüyoruz. İnsan görüyoruz, insanı merkeze alan bir devlet anlayışı görüyoruz. Bunu özellikle şunun için söylüyorum; Avrupa'da zaman zaman birileri çıkıyor, Türkiye'ye ve İslam ülkelerine dini azınlıklar üzerinden ders vermeye kalkıyor. Oysa ki bu coğrafya en az bin yıldır, kimi komşu devletler 1400 yıldır kesintisiz İslam hakimiyeti altındadır.

"BU COĞRAFYADA HRİSTİYAN VAR, ERMENİ VAR"
Bu coğrafyada Hristiyan var, Musevi var, Ermeni, Rum, Keldani, Ezidi, Süryani ve daha nice topluluk var. 1400 yıldır bu coğrafyada varlar ve özgürce ibadetlerini yerine getiriyorlar. Avrupa'da 1950'lere kadar bunun bir örneğini bulamazsınız, göremezsiniz. Bu topraklarda sayısı az ya da çok, onlarca farklı inanış asırlar boyu huzur içinde yaşamıştır. Ama Batı'da tarih boyunca bırakın azınlıkları, mezhepler üzerinden kan dökülmüş, milyonlarca insan kırıma uğramıştır. Bizimle Batı arasındaki en temel zihniyet farkı işte budur. Bizim kendimize güvenimiz tam. Onlar camileri yıkarken biz burada kiliseleri tamir ediyoruz. Çünkü bizim korkumuz yok. Biz kendimize güveniyoruz. Biz gücümüzün farkındayız. Biz devletlerden bir devlet, milletlerden bir millet değiliz. Biz inancımızla, kimliğimizle, ideallerimizle, üç kıta yedi iklimde düzen kurmuş Türk milletiyiz. Biz tarihiyle büyük, vicdanıyla büyük, merhametiyle büyük, adaletiyle büyük Türkiye Cumhuriyeti Devleti'yiz.
-
Misafir 7 dakika önce Şikayet EtNe hatası adamlar hain bilerek yaptı, gereken cevap verilmeli ilşkileri krsilmelidirBeğen
-
Karamanlı 8 dakika önce Şikayet EtStaj ve çıraklık magdurlarini bı dinleyin derimBeğen
-
Hakan 8 dakika önce Şikayet EtReis olmasa bu ülke kötü olurdu. Emekliler sukursuzdur. Reis olmasaydı o parayı da bulamazsınızBeğen
-
Haddini Bil 9 dakika önce Şikayet EtAyrıca bu hadsiz Barzani'ye de ülkemde Kürtlerin lideriymiş gibi cirit atmasına izin verilmemelidir. Türkiye'nin yardımıyla Saddamın zülmünden kurtulup o bölgede yaşama hakkı elde ettin, haddini aşma bizim olan o bölgeyi alırız elinden alacağız daBeğen
-
Ahmett 13 dakika önce Şikayet EtMemur alimini azaltman lazim devlette ozel sektor gibi islemeli.devlet harcamalarini kismalisiniz.ev fiyatlari dusmeli enflasyon dusmeli emekliyi memnun edersen iktidara yurursun tekrardanBeğen Toplam 1 beğeni