Sakık: 33 erin şehit edilmesi üzerime yıkıldı

Ergenekon davasında tanık olarak ifade veren eski PKK sorumlusu Şemdin Sakık, çok çarpıcı iddialarda bulundu. Sakık, Bingöl'de silahsız 33 erin şehit edilmesi olayının kendisinin üzerine yıkıldığını öne sürerken Yeşil'in emrinde çalıştığı birimleri de açıkladı.

Sakık: 33 erin şehit edilmesi üzerime yıkıldı
Sakık: 33 erin şehit edilmesi üzerime yıkıldı
GİRİŞ 06.11.2012 13:54 GÜNCELLEME 06.11.2012 17:32
Bu Habere 10 Yorum Yapılmış

O dönem örgütün tek taraflı ateşkes ilan ettiğini söyleyen Sakık, "Bu ateşkesin bozulması için ordu tarafından art arda operasyonlar düzenlendi. Bingöl'den 200-300 kişilik bir grup görülüyor. Eylem yapacakları biliniyor. Hatta başkanın talimatının olduğu bilinmesine rağmen bu askerler tedbirsiz yola çıkarıldı ve müdahale etmediler." iddialarında bulundu.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasında gizli tanık Deniz olarak duruşmaya katılan, talebi üzerine de açık tanık olarak kimlik tespiti yapılan Şemdin Sakık, ifadesine devam etti.

Bingöl kırsalında 33 askerin şehit edilmesi olayının kendisinin üzerine yıkıldığını savunan Şemdin Sakık, o dönemde örgütün tek taraflı ateşkes ilan ettiğini söyledi. Bu ateşkesin bozulması için ordu tarafından ard arda operasyonlar düzenlendiğini iddia eden Sakık, örgüt yönetiminden sadece bu operasyonlara misilleme yapılabileceğinin söylendiğini anlattı. Sakık, "Örgütte o zaman büyük silahlar yoktu. Sadece yol kesiyorlardı. Bu şekilde de misilleme yaptılar." dedi.

33 askerin şehit edilmesinde olayın tetikçisinin PKK olduğunun söylendiğini hatırlatan Sakık, "Devlet, kesin delil bulunamadığını söyledi ama örgütün parmağı olduğu gündeme geldi. Bingöl'den 200-300 kişilik bir grup görülüyor. Eylem yapacakları biliniyor. Hatta başkanın talimatının olduğu bilinmesine rağmen bu askerler tedbirsiz yola çıkarıldı ve müdahale etmediler." ifadelerini kullandı.

Bu sürecin bir planlama olduğunu ifade eden Sakık, "Turgut Özal, Cem Ersever gitmişti. Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, Uğur Mumcu gitmişti. Kilit noktaları tutanlar tasfiye edilmişti. Güçlü bir savaş için bu bahaneyi yaratmaları gerekiyordu. Tek başına 33 asker olsaydı 'kazadır' ya da 'kana susamış bir timin işidir' derdik. Ama bu zincirin halkasıydı. Savaş talimatı da aynı yıla denk geldi. 1993'te gerçek anlamıyla 12 Eylül'den daha kanlı daha köklü, daha korkunç bir darbe oldu. Sayı olarak, nitelik olarak da daha kanlıdır. Devletin en kilit noktalarındaki insanlar götürüldü.'' diye konuştu.

Türkiye'de faili meçhul olarak kalan olayların hepsinin birbirine bağlı olduğunu belirten Sakık, "Bunlardan birisi doğru düzgün çözülebilirse diğerleri de ardı sıra çözülür." dedi.

'GAFFAR OKKAN, SAYGI DUYDUĞUM BİR İNSANDI'

Diyarbakır'da cezaevinde kalırken Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın bir konferans programı sırasında kendisini de ziyaret ettiğini söyleyen Sakık, "Bu vesile ile aramızda bir sohbet oldu ve sıcak bir ilişkiye dönüştü bu ziyaret. Saygı duyduğum bir insan öldürüldü." dedi.

Örgüte çocuk yaşta iki gencin geldiğini ve bunlardan birisini kendisi yanına aldığını belirten Sakık, diğer genci de başka bir sorumlunun yanına verdiğini anlattı. Kendi yanındaki genç ile aralarında baba-oğul ilişkisinin oluştuğunu ifade eden Sakık, "Ben 1998 yılından sonra cezaevine girdim. Gaffar Okkan öldürüldükten sonra, aradan bir yıl geçmişti ki bu genç de cezaevine geldi. Bu çocuğun anlatımları ve cezaevinde bulunan Hizbullahçılarla duvar arkasından yaptığım konuşmalardan olayın Hizbullah olayı olmadığını anladım. Merhum Gaffar Okkan'a yapılan suikast, dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş, yağdan kıl çeker gibi bir eylem olduğunu söyledim. Eğer bunlar Lübnan'da eğitilen Hizbullahçılar olsa bomba kullanırlar. İran'daki Hizbullahçılar olsa hiçbir zaman sonuca gitmezlerdi." dedi. Okkan suikastinin devletin içindeki odakların işi olduğunu belirten Sakık, "Aynı gün Silopi'de iki HADEP'li kaldırıldı, buhar oldu." diye konuştu.

'YESİL, BAŞBAKAN VE GENELKURMAY BAŞKANI'NIN EMRİNDE ÇALIŞTI'

Şemdin Sakık, 16 Mayıs 2001'de Diyarbakır'dan havalanan ve bordo berelileri taşıyan CASA CN235 tipi askeri uçağın kumanda arızası nedeniyle düşmesi ve 37 askerin şehit olması olayıyla ilgili de ifade verdi. Sakık, uçakta iki kişinin isminin gizlendiğini belirterek bu ismi çizilen iki kişiden birinin Susurluk olayında adı geçen Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım olduğunu duyduğunu söyledi.

Askeri ve siyasi açıdan bakıldığında Gaffar Okkan suikastinin Hizbullah işi olduğunun söylenebileceğini belirten Sakık, "Örgütün bu suikast ile bir ilgisi olmadığı söylendi. Ancak kırsalda PKK'nın silahı ordunun elinde, bazı güçlerin silahları Hizbullah'ın elindedir. Bir olayda kullanılan silahın tetikçisini bilmek eylemin hangi örgüt tarafından gerçekleştirildiğini anlamaya yetmez." ifadesini kullandı. Sakık, "Birkaç kişi içeride ama binlercesi dışarıda olan şiddet sektörü var. Ülkeyi istedikleri şekilde yönetiyorlar." şeklinde konuştu.

Uçak kazasında ölenlerden birinin Mahmut Yıldırım olduğunu tekrarlayan Sakık, "Bir devlet bu kadar olayın faili olan bir kişinin yaşayıp yaşamadığını bilmiyorsa devlet değildir." dedi.

Mahmut Yıldırım'ın 1998 yılında Başbakan ve Genelkurmay Başkanının emrinde çalıştığını ve güvenilen bir kişi olduğunu savunan Sakık, "MİT'e sorulmuş, Mahmut Yıldırım'ı kullandıklarını söylemişler." dedi.

Bu arada, Sakık'ın ifadesi sırasında tutuklu sanıklardan Hikmet Çiçek, oturduğu yerden söz de almadan bu anlatılanların dava ile bir ilgisi olmadığını söyleyerek itiraz etti. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ise tanığın ifadesinin kesilemeyeceğini belirterek tekrar itiraz edilmesi durumunda itiraz edeni salondan dışarı çıkaracağını söyledi. Ancak bir süre sonra tutuklu sanık Mehmet Zekeriya Öztürk de aynı yönde itirazda bulundu. Başkan Özese'nin talimatıyla Öztürk, jandarma nezaretinde salondan dışarı çıkarıldı. Öztürk, salondan çıkarken "Tüm Türkiye dinlesin. Hepimiz dinleyelim. Katili dinliyoruz." diye konuştu.

YILDIRIM BEĞLER'DEN ÇARPICI İDDİALAR

Güneydoğu'da yıllarca Genelkurmay'ın kadrolu tercümanı olarak görev yapan Yıldırım Beğler, 2009 yılında Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) yaptığı açıklamada; Gaffar Okkan suikastini gerçekleştiren özel kuvvetlere bağlı C timinin Malatya'da düşen CASA tipi uçakta bulunduğunu öne sürmüştü. Norveç'in başkenti Oslo'ya iki saat uzaklıktaki bir köyde siyasi mülteci olarak yaşayan Beğler, dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ı Hizbullah'ın değil, Özel Kuvvetler'e bağlı bir ekibin öldürdüğünü iddia etmişti. Okkan'ı Özel Kuvvetler'e bağlı C timinin katlettiğini, olay günü bu timdeki askerleri PKK kıyafetiyle gördüğünü öne süren Beğler, kendisinin de bir dönem C timinde görev aldığını savunmuştu. Beğler, suikastı gerçekleştiren 'C- timinin bindirildiği uçağın Malatya'da düşmesiyle bu ekibin ortadan kaldırıldığını öne sürmüştü.

YALÇIN KÜÇÜK BİZE SİLAH EĞİTİMİ VERİYORDU

Ergenekon davasında tanık olarak ifade veren Şemdin Sakık, Ergenekon sanığı Yalçın Küçük'ün kendilerine silahlı eğitim verdiğini söyledi. Sakık, "Doğu Perinçek'in Abdullah Öcalan ile ilişkisi ne ise Yalçın Küçük'ün ilişkisi daha fazlaydı. Bize silahlı eğitim veriyordu. İkinci başkanımız mı diye düşünüyorduk." dedi. Sakık, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ı devletin içerisindeki bir ekibin vurduğunu ileri sürdü.

PKK terör örgütünün üst düzey sorumluluğunu yürüten ve 1998 yılında örgütten kaçarak Barzani'nin Kürdistan Demokrat Partisi'ne (KDP) teslim olan, oradan da Türkiye'ye teslim edilerek tutuklanan 'Parmaksız Zeki' kod adlı Şemdin Sakık, Ergenekon davasında tanık olarak dinleniyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasının 255. duruşmasında ifadesine başvurulması için gizli tanık odasına alınan gizli tanık Deniz, açık kimliği ile ifade vermek istediğini söyleyince duruşmaya kısa bir ara verildi. Daha sonra da mahkeme heyeti, bu talebi yerinde bularak gizli tanığın mozaiklenerek duruşmaya yansıtılan yüzünü açtı. Açık kimliği sorulan tanık, isminin Şemdin Sakık olduğunu söyledi.

PKK terör örgütünden 1998 yılında kaçtığını anlatan Sakık, "Örgütten iki türlü ayrılış vardır. Ya ölerek ya da kaçarak. Beni öldürmek için çok uğraştılar ama ben kaçtım." diye konuştu. Kaçtıktan sonra Barzani'nin Kürdistan Demokrat Partisi'ne (KDP) teslim olduğu bilinen Sakık, oradan da Susurluk olayıyla adından sıkça söz edilen Mahmut Yıldırım ve ekibi tarafından Türkiye'ye getirildiğini söyledi.

1979'da PKK'ya sempati duyduğunu ve 12 Eylül darbesi sonrasında kendi bayına dağa çıkmak zorunda kaldığını belirten Sakık, bu aşamada PKK'ya katılmak zorunda kaldığını söyledi. Daha sonradan aldığı eğitim sonrasında da örgütün 1978 yılında kurulduğunu öğrendiğini anlattı. Sakık, "O sürece ilişkin bildiklerim, PKK'nın bize öğrettikleri ile sınırlıdır. Doğruluğu konusunda kuşkularım vardır. Hem Abdulah Öcalan kendisi ifade etmiştir. Ancak yapılanları, gelişmeleri değerlendirdiğimde, Öcalan'ın kullandığı ifadeler, sarf ettiği sözler değerlendirildiğinde özgücüne dayanmadığını, gerçek bir Kürt hareketi olarak ortaya çıkmadığını örgütten ayrıldıktan yıllar sonra daha iyi anladım." diye konuştu.

'PERİNÇEK'LE GÖRÜŞMESİNİN ARDINDAN ÖCALAN'A LİDER İMAJI KAZANDIRILDI'

Sakık, Ergenekon davasının tutuklu sanıkları arasında yer alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Bekaa'yı ziyaretinde ortaya çıkanların dikkat çekici olduğunu söyledi. Şemdin Sakık, "İnsanlarla tokalaşmayı bile otoritesine bir leke olarak gören Öcalan'ın Doğu Perinçek ile öpüşmesi, günlerce baş başa bir odada görüşmesi, sonra onu kitaplaştırıp, yayınlaması gibi bir çalışma oldu. Barış elçisi olarak, kardeşlik elçisi olarak geldiğini söyledi." bilgisini verdi.

Örgütte bulunduğu dönemde İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile Abdullah Öcalan'ın ilişkilerine değinen Sakık, "Abdullah Öcalan o zamana kadar pos bıyığı, kalın kaşı, sert ve köylü mizacı ile tanınırken Doğu Perinçek'in, yaptığı röportaj sonrası elinde çiçek ve yüzünde gülücüklerle yayınladığı fotoğrafları sayesinde hoş ve sempatik birisi olarak lanse edildi." dedi. Bu durumun bir propaganda olduğuna inandığını belirten Sakık, o günden sonra Abdullah Öcalan'a bir lider imajı kazandırıldığını söyledi.

Hareketlerine 1984 yılında başladıklarını belirten Sakık, "O günlere kadar 30-40 kişi, en fazla 2-300 kişiye kadar çıkan örgüt militan sayısında patlama oldu. Bir dönem örgüt sorumlusu ve mağduru olarak düşünüyorum da; Perinçek'in görüşmesi barış ve kardeşlik için yapıldı da neden şiddetin alevlenmesine neden oldu. Perinçek malum, bir parti lideri. Neden yanında yardımcıları yok? Biz de örgüt yöneticisiyiz ve buna rağmen neden bizden gizlendi? Bunun teorik alt yapısı var. Türk solu, Kemalist Türk solu, Ulusalcı Türk solu, her zaman sorunların çözümünü devrimde görmüştür. İnsan haklarının ve demokrasinin çözümüne inanmaktan çok devrim yanlısı olmuştur. Deniz Gezmiş ve ekibinde olduğu gibi insanları dağa çıkardılar. Ancak Bu adımları o zaman tutmadı." ifadesini kullandı.

'1993 YILINDA EN BÜYÜK DARBE OLDU'

Herkesin söylemekten kaçındığını belirterek, "Aslında 1993 yılında en büyük darbe oldu. Bu ülke bir değişime uğradı." dedi. PKK'nın bir silah olarak kullanıldığını belirten Sakık, gerektiğinde Türklere, gerektiğinde ise devlet içindeki dinamiklere yöneltildiğini anlattı.

Doğu Perinçek'in çekilmesinden sonra yerine Ergenekon davası sanıklarından Yalçın Küçük'ün doldurduğunu ifade eden Sakık, "Doğu Perinçek'in Abdullah Öcalan ile ilişkisi ne ise Yalçın Küçük'ün ilişkisi daha fazlaydı. Bize silahlı eğitim veriyordu. İkinci başkanımız mı diye düşünüyorduk. 'Rüzgara tutunmuş adam' başlıklı bir makale yazmıştı. Bu yazı, örgütün güçlendirilmesini ve savşın kızışmasını isteyen bir yapıdaydı. Abdullah Öcalan bize Yalçın Küçük'ün Türkler için bir şans, örgüt için Allah'ın lütfu olduğunu söylerdi." ifadelerini kullandı.

O dönemlerde Abdullah Öcalan ile konuşmalarında silahlı mücadelenin bir çıkmaza girdiğini söylediğini aktaran Sakık, bu nedenle ayrı düştüklerini ve örgütten kaçtığını anlattı. Yalçın Küçük'ün kendisi için daha önce 'kahraman' dediğini, kaçmasından sonra kitabında 'hain' olarak ilan ettiğini belirten Sakık, "Bir insan önce kahraman, iki gün sonra nasıl hain olur. Bu insanın yaptığı bir şey olmalı. O zaman, silahlı mücadeleyi üst noktaya götürmekti. Silahlı mücadelenin devam etmesini istediği için Abdullah Öcalan'a her zaman kardeşim dedi. Bu yaklaşım hala da devam ediyor." şeklinde konuştu.

Taraf Gazetesi'nin bu boşluğu doldurduğunu iddia eden Sakık, örgüt bülteni mi yoksa ulusal bir gazete mi olduğunun sorgulanması gerektiğini söyledi. Öcalan'ın her sözünün bu gazetede manşet haber olarak yayınlandığını belirten Sakık, "2007'den günümüze kadar süren şiddette her kişinin isminin altında Taraf gazetesi vardır" iddiasında bulundu.

Cezaevlerindeki açlık grevlerini de tahlil ettiğini belirten Sakık, "Açlık grevlerinin ölüm grevlerine dönüşebileceğini söyledim. PKK şiddetinin bir boyutunu da böyle algılamamız gerekiyor. Elbette inkar edilen hakların bunda rolü var. Ben çıkışıyla ilgili değil, gelişimiyle ilgiliyim. Bu günlere getirilmesinde dış güçlerin, Amerika, komşu ülkeler hep vardı. Bunların rolü kadar solcu geçinen, liberal solcu etiketi takanlar, Altanlar buna girer. Bunların hepsinin bir biçimde bu şiddetin sürmesinde katkısı vardır. Bunlar benim yorumun değildir." diye konuştu.

'BAHTİYAR AYDIN'IN DEVLETİN İÇERİSİNDEKİ BİR EKİP VURDU'

Tuğgeneral Bahtiyar Aydın suikastıyla ilgili açıklamalarda bulunan Sakık, "1993 yılında Mumcu cinayetiyle başlayan Bahtiyar Aydın cinayetiyle son bulan, 1994'e de yansıyan cinayetleri ve Türkiye'de yönetim değiştiğini dile getirmiştim. Bu cinayetlerin bir sahibi olması gerekir." açıklamasını yaptı.

Bahtiyar Aydın cinayetinin örgütün üzerine atıldığını söyleyen Sakık, "Bahtiyar paşa Lice'de helikopterden iner inmez vuruldu. O zaman ben de Kulp kırsalındaydım. Etrafımız kuşatılmıştı. Adeta bitme noktasındaydık. Biz askerlerin, askerler de bizim telsizlerimizi dinleyerek planlarımıza ve hareketlerimize yön veriyorduk. Bir anda telsizden 'paşa vuruldu' diye bir anons geçti. Lice kırsalında küçük bir grubumuz vardı. Telsizle onları arayarak 'siz mi yaptınız?' diye sordum. Yapmadıklarını söylediler. Askerin telsizine girerek bizim ilgimizin olmadığını söyledim. Bir Tuğgenerali vursak bunu dünyaya yayınlarız. 'Örgütün burada herhangi bir rolü yoktur' dedim. Bu olay üzerine operasyonu sona erdirdiler. Ben de zaten bu sayede kurtuldum. Olay üzerime yıkıldı. Direkt olarak ben sorumlu tutuldum. Bu olay aydınlatılmadı. Birileri cinayet işliyor, birileri de azabını yaşıyor. Paşayı devletin içinde bir ekip vurdu. Şüphem yok. Paşayı devlet vurdu. Hatta duyduğuma göre vuran asker de öldürüldü. Lice'de çatışma süsü verdiler. Paşa da helikopterine binip gitmek zorunda kaldı." dedi.

Bu suikasti resmi devletin yapmadığını belirten Sakık, "O zaman devletin içindeki devlet, yaptı. Kimileri buna derin devlet dedi. kimileri ise Ergenekon dedi. Bence ayrımı yok. Öteden beri sol çevreler bütün hayallerini ordu üzerinde kuruyorlar.'' şeklinde konuştu.

"ANDICA DİRENİŞİMİN BEDELİNİ ÖDÜYORUM"

Ergenekon davasında tanık olarak dinlenen eski PKK yöneticisi Şemdin Sakık, 'andıç' olayında kendisine aşırı yüklenilerek önüne getirilen listeleri imzalamasını istediklerini söyledi. Sakık, "Ben de gücüm oranında bunlara direndim. Direnişimin bedeli de 15 yıldır hücrede tek başıma kalmamdır. Ben önüme getirilen listeyi bir şey bildiğim için değil, hiçbir şey bilmediğim için reddettim." dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasının bugünkü duruşmasında Şemdik Sakık'ın tanık olarak ifadesinin alınmasına devam edildi. Akın Birdal olayının Yaşar Büyükanıt'ın bilgisi dışında olmadığını öne süren Sakık, "Mahmut Yıldırım kullanıldı bu işte. Listede yer alan isimlerden Cengiz Çandar örgüt gücünü en fanatik PKK'lıdan daha fanatik savunuyor. Önceden Apo'ya 'köylü parçası' derdi, şimdi ise savunuyor." ifadesini kullandı.

Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, sanıklardan Doğu Perinçek ve Öcalan'ın Bekaa Vadisi'nde çektirdikleri fotoğrafları tanığa gösterip görüntülerle ilgili bilgisini anlatmasını istedi. Fotoğrafların, örgütün spor ve eğitim yaptığı alanda çekildiğini anlatan Sakık, "Perinçek ile Öcalan'ın görüşmeleri gece geç saatlere kadar sürüyordu. Görüşmeler baş başaydı. Ben içeri alınmadım. Bu görüşme sadece gazetecilik faaliyeti ise dünyaya duyurulacak röportaj, neden biz örgüt yöneticilerinden saklanıyor?" diye konuştu.

Örgütün tüm faaliyetlerini Öcalan'ın kontrol ettiğini anlatan Sakık, "Öcalan'ı denetleyen, tüm silahlı gücü denetliyordu. PKK'nın birinci dönem gerçek koordinatörü Doğu Perinçek'tir. İkinci dönem koordinatörü ise Yalçın Küçük'tür. Bu iki isim PKK'yı kullandı." dedi. Doğu Perinçek'in ziyareti sırasında Abdullah Öcalan'ın elinde çiçekle çekilmiş fotoğraflarının kendisine gösterilmesi üzerine Sakık, "Bu görüntüler ilişkilerin ne kadar sevgi dolu olduğunu gösterir. Diplomatik ilişkiler değil yani. Benim kimse ile şahsi sorunum yok. Kimseye iftira atmıyorum." diye konuştu.

'20 YIL ÖNCE ÖLEN KIZ KARDEŞİMİN HALA OYU KULLANILIYOR'

Dağdakilerin inmek istediğini belirten Sakık, "Ancak kanla beslenenler bunu istemiyor. Bunlar mecliste milletvekili, belediyede başkanlık gibi kademelerde bulunmakta. Bir de Kürtlerin yüzde 99'u bu savaşın bitmesini istiyor. Ölümden beslenenler için kimin önemi yok? 20 yıl önce dağda ölen kız kardeşimin hala oyu kullanılıyor. Öcalan'ı, Karayılan'ı gazete köşelerinde analiz ediyorlar. 'Çok sempatik biri' diye yazıyorlar. Bu maceracı gençlere yol gösteriyor. Örgütü bu kadar çok işlemeleri 'oralara gidin' anlamına geliyor." şeklinde konuştu.

KAYNAK: CİHAN
YORUMLAR 10
  • okan uzun 11 yıl önce Şikayet Et
    gercekler acidir. bunu dunya biliyor ergenekon mason komutanlar turk miletini osmanli nasil yikildiysa yani yontemni uygulayip turkiyeyi bolup misraile guneydogu toprakalrini satmakdi tek amac olen askerlerin yuzde 50 sinin katili ordu icindeki mason ve solcu komutanlrdir, musluman turk genclerini pkk oldurtup devlti cikmaza sokup ulkeyi boldurmek devlet bunlari hapse atiyor yanlis direk kazaya getirip hepsini gazla zehirlemek en guzel yapilmasi gereken.
    Cevapla
  • yavuz kemal 11 yıl önce Şikayet Et
    işine gelmeyenler her yere sarmış bir tanesi ayetle örnek veriyor bir tanesi teröristin lafı diyor. adam terörist lakin itirafçı gizli tanık şimdide kendini deşifre edip açıklamalar yapıyor. hiç bir devlet kurumu onun lafını delil kabul etmez ancak bu iddialar araştırılır bağlantılar çzöülür ve inanmayanlara kapak olur. ortada bir gerçek var ki, bu gün bazı komutanlar içerdeyen terörle mücadelede net sonuçlar alınmaya başladı. bu da iddiaların doğruluğunu arttırır
    Cevapla
  • Murat BÖÇKÜN 11 yıl önce Şikayet Et
    ergenekon yok diyenlere. tam kapak olmuş bu itiraflar...
    Cevapla
  • ERDOĞAN ÖZEVİ 11 yıl önce Şikayet Et
    büyük hesap. bu kişiye tanıklık yaptıran ve tanıklığını kabul edenlerin gerçek niyetleri ve tsk üzerinden müslüman türk milletinin değerlerine saldıranlara yazıklar olsun. şıracının şahidi bozacı olmuş.
    Cevapla
  • hakan türk 11 yıl önce Şikayet Et
    vah vah. pkk'lı biri çıkmış o şöyle bu böyle demiş bazıları da "gördünüz mü bak " diye başlayan cümlelerle yorum yazmış. pkklıya inanıpda birilerine suçlayanlar ya sizin partiniiz hakıında bir pkklı çıkıp anlatsa bir şeyler onada inanacak mısınz? sıf sevmediği kişiler hakkında atıp tutuyor diye pkklı birine inananlar ALLAH sizi ıslah etsin...
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Türkiye düşmanı senatör hakim karşısında!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Miçotakis'e Hamas resti!