'Cinayât-ı İttihadiyeden bir nebze'

Derviş Kaptanzâde Ali Necati'nin 1912 yılında kaleme aldığı İttihad'ın İç Yüzü, Cinayat-ı ittihadiyeden Bir Nebze adlı eser, yazarın şahit olduğu yolsuzlukları, baskıyı ve hukuk mücadelesini anlatıyor. Olaylar hayli tanıdık!

'Cinayât-ı İttihadiyeden bir nebze'
'Cinayât-ı İttihadiyeden bir nebze'
GİRİŞ 14.04.2010 17:10 GÜNCELLEME 14.04.2010 17:10
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

Meşrutiyet ilan edildikten sonra, Evkaf Nazırlığı'ndaki çürümeye karşı ıslah çalışmaları yapmak üzere Muhasebe Müdürlüğü'ne atanan Ali Necati Efendi, iktidardaki İttihat ve Terakki yönetimini yolsuzluk iddialarıyla suçlayınca, sıkıyönetim mahkemesinde yargılanmak üzere tutuklanır.

Yolsuzluk, hakaret ve mürtecilikle suçlanan Ali Necati Efendi'nin davası, Meclis'e siyaseten konu olursa da, sonuçta yalnızca hakaretten hüküm giyer ve yolsuzluk dosyaları, II. Meşrutiyet'in ateşli ve kanlı siyaset mücadeleleri içinde unutulur. Ali Necati Efendi, İttihat ve Terakki iktidardan düşünce, 1912 yılında, İttihadın İç Yüzü kitabıyla iddialarını ve uğradığı baskıları dile getirmiştir.

Ali Necati Efendi'nin kitabı, iktidar, yolsuzluk ve siyasi baskı sarmalının, döneminde yazılmış tanıklığıdır. İttihat ve Terakki örgütüne, ilk kez, hürriyet, yurtseverlik, milliyetçilik gibi soyut kavramlar üstünden değil, gündelik yaşamın içinden, çıkar kavgası ve hukuk mücadelesi alanından saldırmaktadır.

Bugüne dek sadece Osmanlıca bilenlerin okuma şansı bulduğu eser Heyamola yayınlarınca günümüz Türkçesine çevrildi. Kitabı yayına Kudret Emiroğlu hazırladı.

İttihadKitapta o gün Meclis'te mebuslmar arasında yaşanan tartışmalara ve konu içeriklerine bakınca size pek de yabancı gelmediklerini hissediyorsunuz. Aslında yüzyıl içinde pek çok şey değişirken bazı şeylerin değişmediğini algılıyorsunuz demek daha doğru bir tanımlama olacak sanırız.

Yayınevi kitap için, "Demokrasi ve hukuk arayışında Jakoben “inkılapçılığın”, toplumsal ve siyasal yapılanmamız içinde iktidar-ekonomik çıkar-partizanlık birliğine teslim oluşunun hikayesi, bizi, İttihat ve Terakki hareketi ve geleneği üstüne bakış açımızı ayakları üstüne oturtmaya ve bir kez daha efsanelerin yerine eleştirel gerçekçiliğin peşine düşmeye çağırmaktadır" diyor.

Kitabı okuduğunuzda bu tanımlamanın hiç de abartı olmadığını söylemek mümkün. Tabi ki olaylara Derviş Kaptanzâde Ali Necati'ye bu kitabı yazdıranlarla aynı gözden bakmıyorsanız...

Tabi ki kitabı okurken, yazar Derviş Kaptanzâde Ali Necati'nin tarafsız olmadığını ve salt meslek etiğiyle yola çıkmadığını unutmamak gerekiyor. Tüm tarihi eserlerde olduğu gibi bu eserde de olaylara yanlı bakıldığını ihmal etmeden işaret edilen noktalara dikkat edilmeli.

Ancak şu nokta önemli ki yazar İttihatçılar iktidardan düştükten sonra kaleme aldığı kitabında onlara karşı kullandığı sert üsluba onlar daha iktidarda iken kaleme almış olduğu resmi yazılarda da rastlıyoruz. Yani yazarın İttihatçılar güçlü iken de aynı şeyleri söylemiş olması kitabın içeriğinin bir iftira metni olmayabileceğini  gösteren ince bir ayrıntı.

Bu gözle okunduğunda eserin yalnız Osmanlı Tarihi için değil günümüz Türkiye'sinin siyasi arka planında dönen çekişme açısından da önemli kaynaklardan olduğu yadsınmaz bir gerçek.

Kitabı yayına hazırlayan Kudret Emiroğlu, sunuŞ bölülünde eserin önemini şu satırlarla anlatıyor:

SUNUŞ

İttihat ve Terakki hareketi ve II. Meşrutiyet dönemi, hemen her alanda­ki bugüne göndermeleriyle yoğun bir ilgi ve araştırma konusu olmaya devam etmektedir. Dolayısıyla dönem hakkında yapılan yayınlar da artmaktadır. Bu yayınlar içinde, bilimsel araştırmalar kadar, döneme ilişkin anılar ve o dönemde yayınlanan kitap ve risaleler de dikkat çekmektedir. Ülkemizde “tarih bilimi”nin siyasallaştırmasında en önemli ve daha da önemlisi halen kavramsal alanda da başvuru çerçevesini oluşturan bu hareket ve dönemin tarihi, belirli konularda daha fazla gün yüzüne çıkmaya başlarken, belirli konular halen bilinmez bir karanlık içindedir.

 II. Abdülhamit döneminden başlatarak, dönemin toplumsal-ekonomik tarihi, siyaset tarihinin en azından belirli yönleri kadar irdelenmiş değil­dir. Ülkemizde geniş kesimlerin henüz Abdülhamit'in veya dönemin her­hangi bir "kahraman"ının kişiliği çerçevesinde "hainlik/yurtseverlik" sorgulamasıyla olayları değerlendirmeye çalıştığı ortamda, biyografik bir çerçeve­den toplumsal-ekonomik çerçeveye uzanmak ve bütünlüklü anlamıyla siya­setin, yani kişisel yaşamlarla toplumsal-ekonomik-kültürel gelişmelerin kesişmesinin ortaya konulması çabası da, oldukça yenidir.

Yayına hazırladığımız Derviş Kaptanzâde Ali Necati'nin 1912 yılında Trabzon'da bastırdığı İttihad'm İç Yüzü, Cinayât-ı tttihadiyeden Bir Nebze adlı kitap, bir bürokratın,  yolsuzluklara karşı mücadelesinin, kendi kişisel hürriyetini ve namusunu koruma çabasına dönüşümünü hikâye ediyor. Yolsuzluk mücadelesinin iktidarca baskılanması, dolayısıyla adi hukuk mücadelesinin bir hürriyet ve demokrasi mücadelesi ve siyasal mücadele haline gelişinin sayısız örneğinden biri Ali Necati'nin öyküsü de.

Ali Necati, tarafsız bir kimse, salt meslek etiğiyle yola çıkmış biri değil. Evkaf Nezareti muhasebecisi olup da farkına vardığı yolsuzlukları gerekli mercilere iletmek için giriştiği mücadele ve bu yolsuzluğun üstünün kapatıl­ması dolayısıyla bu mücadelede susturulmak için uğradığı baskılar, tutuk­lanması, yolsuzluk, hakaret ve mürtecilikle suçlanarak sivil ve askeri mahke­melerde yargılanması ve hem tanığı olduğu yolsuzlukları hem uğradığı maddi ve manevi haksızlık ve baskıları duyurma çabası açısından, oldukça da tekil bir örnek oluşturuyor. Çünkü görebildiğimiz kadarıyla, durumunu belki arzuhallerle üst mercilere ileten çoktur ama, bu arzuhallerini bastıra­rak Meclis-i Mebusan üyelerine ve ulaştırabildiği yerlere dağıtan herhalde başka kimse yok. Zaten bu açıdan da iktidardan tepki çekiyor. Durumu Meclis-i Mebusan'da soru önergesi oluyor ama, siyasi tarihimiz ve parla­mento tarihimiz açısından da oldukça ilginç sayfalara yansıyan bu durum, Necati Efendi'nin durumunu değiştirmiyor. İşte bütün bunlardan evvel (ve elbette sonra) da Necati Efendi'nin siyasal bir kimliği var. Başına gelenleri, hükümet düştükten sonra yayınlayabildiği bu kitabında en ağır dille anlatır­ken, onun siyasal düşünce ve eğilimlerini de okuyoruz.

Zamanında davası görülememiş bu yolsuzluk iddiasının, bugün bir tarafı olmak gibi bir konuma düşmemek gerek. Ali Necati, kimi siyasal, kimi hukuki, kimi kişisel nedenlerle İttihat ve Terakki örgütüne hakaretler içeren bir dille saldırırken, başta en tanınmış İttihatçılardan Talat Paşa ve Cavit Bey'i de isim vererek suçluyor. Ne bu iddialarının doğruluğunu, hatta ne de kendisinin de muhasebecisi olduğu Evkaf Nezareti'ndeki yolsuzlukta, o zaman da sorulmuş olduğu gibi, payı olup olmadığını sorgulamak imkansız ve anlamsız olabilir. Ancak iddiaların hukuk ve siyaset sistemimizdeki ne yazık ki yabancısı olmadığımız biçimde ele alınışını izlerken, tarihimize ve toplumumuza ilişkin dersler çıkarmak mümkün. Ve örneğin, II. Meşrutiyet döneminin de, aslında bugünün de önemli ve bu açılardan ilgilenilmemiş olan vakıflar ve Evkaf Nezareti tarihi konusunda da karşımıza yeni bir sorgu penceresi açılıyor.

*.*

Derviş Kaptanzâde Ali Necati, İttihatçılar iktidardan düştükten sonra yayınladığı bu kitabıyla, İttihatçılar aleyhindeki çok ciddi suçlamalarda bulunurken, şunu söylemeliyiz ki kendisinin İttihatçılar iktidardayken de dili, Meclise verdiği arzuhallerde de görüleceği üzere fazlasıyla şiddetlidir;  anlaşılan bu onun karakter özelliğidir. Meclis-i Mebusan'da konu görüşü­lürken, Erzincan mebusu Osman Fevzi Efendi, Ali Necati'nin nasıl tanın­dığını anlatır: "Bu Evkaf muhasebecisi Necati Efendiyi bendeniz şahsen bilmiyorum. Fakat muameleşinas ve hodpesent bir zat olduğuna bazı zevat­tan dinledim." (bkz. aşağıda Meclis-i Mebusan Tutanakları).

Ali Necati'nin İttihad'ın İç Yüzü, Cinayât-ı îttihadiyeden Bir Nebze kitabı, İttihatçılara yönelik en doğrudan ve sözünü sakınmaz suçlamalardan biridir ve ilklerdendir. İlginç biçimde kitap, Türkiye'de ulaşabildiğimiz kada­rıyla yalnızca İstanbul Bayezid Kütüphanesi ile Sinop Rıza Nur Kütüphanesinde bulunmaktadır (Elbette sıkı İttihat muhalifi olarak yalnız­ca burada bulunması da anlamlıdır). Tesadüfün kötüsü ise, Bayezid'te de, Sinop'ta da kitaplar eksiktir ve ikisinde de aynı kısımlara, 33. sayfaya kadar eksiklik söz konusudur. Oldukça yıpranmış olan Bayezid nüshasında 2-14, 17-18, 21-28, 31-32. sayfalar yoktur; 34. sayfaya kadar mevcut sayfalarda da yandan yırtıklar vardır; 59. ve 133. sayfalarda da yırtık vardır. Durumu daha iyi olan Sinop nüshası ise ciltçinin azizliğine uğramıştır; ilk formalar yani 33. sayfaya kadar, ciltçi cildi yeni yazı kitap gibi düşünerek, son formaları esas alarak bıçak attığı ve kitabın tamamındaki sayfa marjı kaymalarını dik­kate almadığı için, bıçakla kesilmiştir, yani yandan son bir iki harf ile alttan bazen tam satırlar yoktur, okunamamaktadır. Çevrimyazıda eksik sözcükler +, eksik satırlar +++ işaretiyle gösterilmiştir. Kitabın sonunda (136. sayfa) bir yanlış-doğru cetveli vardır ama burada gösterilenler dışında da yanlış dizgi çoktur. Okunamayan sözcükler [?] işareti ile gösterilmiştir.

Ali Necati kitabında dipnotlar verdiğinden, açıklayıcı çıkmalarımızı metinde () içinde sayı numarası vererek gösterdik ve orijinal metinle karış­maması için metinden sonrasına koyduk. Metinden sonra Meclis-i Mebusan tutanaklarından Ali Necati konusundaki soru önergesi görüşmelerini alıntı­ladık. Böylece konunun Meclise nasıl taşındığı ve muhalefetin tutumu, Necati Efendinin esas hedeflerinden olan Sadrazam İbrahim Hakkı Paşanın savunması ve saldırısı ile konunun Meclis'te nasıl ele alınabildiği izlenebilir. Olayın dönemin İttihatçı yayın organı Tanin gazetesindeki yan­sımasına da "Tutanaklar ve Ekler" bölümünde yer verildi.

Kitap İttihatçılar iktidardan düştükten sonra yayınlanabilmiş. Ama bir­kaç ay sonra 1913'te İttihatçılar Babıali Darbesi ile yeniden iktidara geliyor­lar. Dolayısıyla sonraki gelişmeleri aktarmak ve genel değerlendirme yapmak amacıyla, kitabın metninden ve Meclis görüşmelerini aktardıktan sonra, tekrar sözü ele almak gerekti.

Siyasetimizdeki intisap ve "kol kırılır yen içinde kalır" anlayışı birbirini destekleyen bir ahlak/partizanlık ortamı oluşturmaktadır. Yani, kuramsal ve sınıfsal temeller göz önüne alındığında, "klik" tartışma ve çekişmelerinden öteye gitmemesi gereken bu siyasal ortam, tam da bu nedenlerle, kaybet­mek/kazanmak ikiliğiyle disiplin altına aldığı örgütlenmesiyle partizanlığı beslemekte ve ahlaka dönüştürmektedir.

Bir tarih çalışması olarak, geniş kit­leler yanında, örgütsüz ve görece örgütlü kesimlerin bu iktidar mücadelesi­nin neresinde nasıl durma pratiği geliştirdiklerinin tarihini çıkarabilmek içinse, bugün öncelikle siyasi söylemlerin beslendiği gibi, partizanlığın tara­fı olmak yerine, yolsuzluk ve baskı, siyaset ve hukuk, partizan savlar ve demokrasi arasındaki 'makas'ların işleyişini çok daha fazla örneklemek gere­kiyor herhalde...

Kudret Emiroğlu

Kitapla ilgili teknik bilgileri ve internet üzerinden sipariş şartlarını görmek için bu linki kullanabilirsiniz

KAYNAK: HABER7
YORUMLAR 1
  • muhammed 15 yıl önce Şikayet Et
    güsel. güzel okudum okuyun ergenekon falan filan
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Kül olan evlerinden tek yanmayan: Kur'an-ı Kerim
Terör örgütü PKK silah bıraktı: Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan ilk açıklama!