'Avrupa'ya zikir satalım'
Kadiriler zikir ayinlerinin kapısını ilk kez basına açtı. Etkilenen basın mensupları öneriyor: 'Tasavvuf tekkeleri serbest olsun, Avrupa'ya 'sema ve zikir' satalım' İşte bilinen ve bilinmeye yönleriyle Kadirilik:

Müslüman dünyasının bilinen en yaygın tarikati olan Kadirilik, geleneksel Türk İslam anlayışının en önemli temsilcilerinden. Tarikatın düzenli olarak gerçekleştirdiği ayinlerde müziğin ve zikrin öne çıkması dikkat çekiyor. Bu özellikleri ile İstanbul folklorünün önemli bir parçasını oluşturan Kadiri ayinleri, İslamiyet öncesi Türk kültürünün, ana unsuru olan şaman kültürünün İslamileştirilmiş izlerini de taşıyor. Bu çizgide bin yıllık bir süreç içerisinde derinlik kazanan tasavvuf kültürünün gelişmesine de önemli katkılarda bulunan tarikat, bu misyonu halen sürdürüyor.
MİRACİYE OKUNUYOR
Kadiri Tarikati'nın sembolü olan Sancak-ı Şerif'in ünönde oturan tarikat üyeleri, her yıl Miraç Kandili'nden sonra sonraki ikinci salı günü okunan 'Miraciye-i Hilavet-i'yi okurken Mevlevi oldukları için başlarına Serpuş Sikke-i Şerif takmış olan Osman Elçioğlu ve Hail kosova, miraciye'yi okuyor. Miraci'ye Nasuhi hazretrelerinin kaleme aldığı, şeyh Galip'in bestelediği Mevlût benzeri bir eser.
HERKESE BABA OCAĞI
Tekkenin kapısın çalan her misafirin kabul edilmesi, kadiri geleneğinin önemli bir unsuru. Tekke'ye devam eden her her yaştan ve farklı meslek sahibi müritler bu ilkeyi benimsediği için, içeri girenlere ilk olarak 'Baba ocağına hoş geldiniz' diyorlar. Burada yaş, mevki, sosyal konum vb. ayrım yapılmıyor. Bu ayrımın olmadığının gözle görülür delili ise zikir sonrasında müritlerin vedalaşması: Müritler zikir sonrası geleneksel bir usulle birbirlerinin ellerini öpüyorlar.
KADİRHANE
kadiri tarikatının İstanbul'daki merkezi olan Kadirhane, 1630 yılında Hacı Piri tarafından inşa edilmiş, Tekke; kadınlar, erkekler, tevdithane, yanmış olan cami, mutfak, kiler, bahçeler ve misafirhane bölümlerinden oluşuyor.
ZİKİR VE MÜZİK
11. yüzyıldan itibaren Anadolu'ya gelen ve orada gelişen tarikatlerin kökeninde Yesevilik izleri taşıyorlar. Türk ve Anadolu kökenli bütün İslam anlayışları eski geleneksel inanç olan Şamanizmin ana unsuru olan dans müziğini korumaktadır ama tabi ki İslam dininin elverdiği şekil ve figürlerle. Mevlevilik, Bektaşilik ve Cerrahilik gibi pek çok geleneksel akım ve tarikat dans ile müziği kendi ayinlerinin temel unsurları arasında korumuştur. Kadiriler de bu açıdan Tasavvufa dayalı Türk İslam yorumunun müzik ve dansal yaşayan son temsilcilerindendir.
ZİKİRDE MEVLEVİ İZLERİ
Dünyanın dönüşünü sembolize eden zikir ayinine 'Devran' da deniliyor. Müridler el ele tutuşarak bir daire oluşturuyorlar ve Esma-ı Hüsna'dan isimlerini zikrederek manevi bir hâle ulaşmaya çalışıyorlar.
ZİKİR EN ÖNEMLİ NAFİLE İBADET
Kadiri tarikatine girmeyi kabul eden müritler öncelikle farz görevlerini yerime getirmek zorundalar. Farzlardan sonra vacipler ve sünnetler gelmektedir. Sünnetlerin ardından müritlerin nafile ibadetlerle uğraşması evlâ görülmektedir. Nafile ibadetler arasında zikir birinci sırada yer almaktadır.
'DÜNYAYA AÇILMA ZAMAN'
Türk İslam anlayışının en köklü temsilcilerinden olan Kadiriler'in bir kolu olan İstanbul Tophane'deki Kadirhane kapılarını ilk kez zikir törenlerinin görüntülenmesi için basına açtı. Tasavvuf kültürünü tüm dünyaya tanıtmak amacıyla, müsait oldukları takdirde her ülkeden gelen daveti kabul ettiklerini söyleyen Şeyh Misbah Erkmenkul, bu konuda ellerinden geleni yaptıklarını söyledi. Erkenkul ile görüşen ve bu haftaki kapak dosyanı onlara ayıran Tempo Dergisi ise 'devran, ayin, zikir' gibi dini ritüellerin bir 'show zenginliği' olarak turizme açılmasını uluslararası bir gösteri niteliği kazanması gerektiğini savundu.
Tophanedeki Kadiriler Yokuşu'nda 1630 yılında kurulmuş olan kadiri Tekkesi, tasavvuf kültürünün önemli bir merkezi olarak varlığını sürdürüyor. Kadirhane adı verilen tekkede her salı günü yapılan zikir törenleri 400 yşılık bir geçmişin izlerini bugüne taşıyor. Tekkenin kurucusu olan Şeyh İsmail Rumi'nin türbesi de tekkenin içine bulunuyor. Bugün tekkenin başında bulunan Ahmet Misbah Erkmenkul, kendileri hakkında Güçlü Özgan ve Efe Nalçacı'ya tafsilatlı bilgi veriyor.
Tekke'ye girinleri karşılayan ilk şey büyük bir yangınla harabe haline gelen caminin sağlam kalan tek duvarında çift taraflı Arapça ve kufi yazısıyla yazılmış 'Ali' ismi oluyor. Geniş basamaklardan oluşan ve yukarı doğru meyili bir yoldan ilerleyerek içeri giriliyor. Tekke ile aynı yaşta olan ibatdethanenin kapısı ziyaretçileri bekliyor.
Basın mensuplarını Erkmenkul'un eşi Remziye hanım karşılıyor ve daha sonda A. Misbah Erkmenkul buyur ediyor misafirlerini içeri. ve daha sonra başlıyor tarihi bilgileri vermeye:
'İsmail Rumi Hazretleri Kastamonu'nun Tosya kazasındandı. Burada medrese eğitimi yaptıktan sonra Abdülkadir Geylani Hazretleri'nin manevi daveti üzerine, kalkıp Bağdat'a gidiyor. Bağdat Üniversitesi'nde tahsilini ilerletiyor. burada 40 gün kaldıktan sonra 41. gün Geylani hazretleri ona İstanbul'un Fatih semtindeki Sofular'a gidip burada 40 gün kaldıktan sonra bugün Tophane'de bulunan yere gelmesini istiyor. İstanbul'a gelen Rumi hazretleri burada Hızır'ın mübarek işaretleri ile karşılaşıyor.'
Erkmenkul her salı günü gerçekleştirdikleri zikir ayinlerini de şu şekilde anlatıyor: 'Zikrin bizim için anlamı, Allah'ın adını anmaktır. Biz Ayet-i Kerime'de yazılanları uyguluyoruz. Hiç bir şekilde de uydurma yapmıyoruz. Bunu isteyen herkes gelip görebilir. Bizim kapımız herkese açıktır. Arzu edenler gelsin ve neler yaptığımızı izlesin. Gizli kapaklı hiçbir işimiz olmaz. Kapımıza geleni geri çevirmeyiz. Buraya gelen herkese köklü kültürümüzü tanıtmak için elimizden geleni yapıyoruz.'
Bugüne kadar ne devletten ne de kişilerden bir şey talep etmediklerini belirten Erkmenkul, her zaman laik Türkiye Cumhuriyeti ile barışık olduklarını, bugün devam etmekte olan tasavvuf ve Mevlevi Küytüründe kendierinin önemli katkıları olduğunu belirtiyor. Kadiri tarikatının bugün Konya'da yapılmakta olan Şeb-i Aruz etkinliklerinde payı olduğunu belirtiyor. Bugüne kadar pek çok ülkede 19 kişilik bir ekiple Mevlevi ayini düzenlediklerini belirten Erkmenkul, tasavvuf kültüründe önemli bir yeri olan Cerrahi tarikatinin yeniden faaliyette geçmesinde etkileri olduğunu belirterek'bugünkü Halveti tarikatinin bir kolu olan Nurettin Cerrahi Dergahı'nın yeniden tasavvuf küytürü merkezi olmasında babamın etkisi vardır. O zaman sahhaflarda kitapçı oan Muzaffer Ozak Efendi, babamdan ricada bulunmuştu. Bunun üzerine babam Şeyh Fahrettin'e vermesi için Muzaffer Bey'e bir pusula yazdı. Pusulaeda babamın imzasını gören Fahrettin efendi hemen direktif vermiş ve muzaffer efendi orada mihrabı açıp yatsı namazını kıldırıp yeniden faliyete geçirmiş. bu anlattıklarım 16 Eylül 1956 tarihinde' oldu.