Özgür Özel'e saldırıya MHP'den ilk tepki!
Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet’in sunumuyla ekrana gelen Başkent Kulisi'nde konuşan MHP'li Erkan Akçay, CHP lideri Özgür Özel'e yapılan saldırıya ilişkin, "Özel'e yapılan saldırıyı kınıyorum. Hiçbir gerekçesi olamaz" dedi.
SON DAKİKA HABERİ: MHP Meclis Grup Başkanvekili ve Manisa milletvekili Erkan Akçay, Kanal 7'de yayınlanan Başkent Kulisi programında Mehmet Acet'in sorularını cevapladı. Canlı yayın devam ederken AKM'de CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e Sırrı Süreyya Önder'in cenazesinden çıkarken yumruk atıldı.
MHP'DEN ÖZGÜR ÖZEL'E SALDIRIYA TEPKİ
MHP Meclis Grup Başkanvekili Erkan Akçay, "Özel'e yapılan saldırıyı kınıyorum. Korumaların işi burada görev yapmaktır. Bir takım bantlama faaliyetlerinde bulunmak değildir. Dolayısıyla çok dikkatli olmak gerekiyor. Olayın mahiyeti yakın saatlerde daha net bir şekilde ortaya çıkar. Hiçbir gerekçesi olamaz. Neticede siyaseti halk içerisinde yürütüyorsunuz. Allah korusun herkesin başına gelebilir. O zaman bir kaos kargaşa doğar. Siyaseti normalleştirmek toplumu da gerilimlerden uzak tutmakta büyük fayda var." dedi.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER'İN VEFATI: DEĞERLİ BİR ŞAHSİYETTİ
Öncelikle fevkalade üzgün olduğumu ifade etmek istiyorum. Merhum Sırı Sırı'ya Önder Bey'e Allah'tan rahmet diliyorum. daha çok siyasi bir aktör olarak, figür olarak tanınmakla birlikte 2007 yılı 23. dönemden itibaren tanıdığımız çok değerli bir şahsiyetti. Farklı siyasi partilerde, farklı siyasi kulvarlarda olsak da onun çok özgün bir şahsiyeti ve konumu vardı. Diyebilirim ki yüreğiyle yaşayan bir insandı.
Yüreği aklının önünde olan, 85 milyon insanımıza bir nazarla, aynı nazarla bakabilen siyasetçi kimliğinin yanı sıra bir entelektüel yapısı, sanatçı ve kültür insanı olması da ayrı bir şekilde temayüz ediyor idi. Ve ülkemizin birlik, bütünlüğü, barışı, huzuru bakımından da kendisinde bir adanmışlık söz konusuydu. Özellikle bu terörsüz Türkiye hedefi çalışmalarında Başak bir aktör olarak bunu kendisine adamıştı. sağlık sorunları yaşıyordu birlikte sürekli sohbetlerimizde birbirlerimize sağlık dilerken bu adamışlığın bir sonucu da bu terörsüz Türkiye hedefi nihayete ersin Allah da emanetini alsın benden öyle mi derdi? öyle derdi Bu bakımdan biraz da zamansız beklemediğimiz bir zamanda bu sağlık sorumluluğu yaşadı.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE PROJESİNDE SON DURUM
Yani herhangi bir akamete vuracağını düşünmüyoruz. Çünkü bu yol, bu çalışma artık geri dönülmesi mümkün olmayan mutlaka menzile ulaşacağımız bir süreç. Bunun başka bir yolu yok. Sırrı Süreyya Bey de bunun önemli bir aktör olarak gerektiği örnekliğini çok açık ve net bir şekilde açıklıyordu, ifade ediyordu ve çalışmalarda bu mühim halde yürütüyordu. Bundan tabii sağlık sorunu nedeniyle bir 18-20 günlük bir gecikme olmakla birlikte bu çalışmalar devam edecek ve kesinlikle de maksat hasıl olacaktır diye düşünüyoruz.
Şimdi Sırrı Süreyya Bey de bir televizyon söyleşisinde de ifade etmişti. Genel başkanımızın bu çağrısı, hamlesi ve politikası üzerine. Çiviyi öyle arş-ı alaya çaktınız ki.
Yine o biraz evvel sohbetlerinde bahsettiği yani bu hedefimize, maksadımıza ulaştıktan sonra Allah emanetini alsın şeklindeki ifadesi üzerine Sayın Genel Başkanımızın daha yapacak çok işimiz var diye elbette onun bir noksanlığı söz konusu olacak ama artık maksat, çerçeve, kapsam, şumul belirli. Terörsüz Türkiye hedefinde milli birlik beraberliğimizi, kardeşliğimizi, barışımızı, huzurumuzu daha da güçlendirerek Türkiye stratejik ve jeopolitik olarak da çok büyük hamleler eşiğine gelecek.
O zaman bu zaman. Çünkü birlikte ve beraber olmak zorundayız. Kardeşliğimizi, birlik beraberliğimizi tahkim edip güçlenmek mecburiyetindeyiz. Dünya büyük bir kaos içerisinde. Etrafımız, dört bir yanımız ateş çemberi adeta. Son 30 yılda dört bir yanımızda 15 savaş ve iç savaş meydana gelmiş. Buna baktığımızda Türkiye'nin çok bölgemizde çok güçlü bir şekilde bir istikrar adası durumundadır. İstikrarı bakımından da baktığımızda Türkiye siyasi istikrarı bakımından da ekonomik bakımından, milli savunma gücü bakımından istikrarlı bir ülkedir. Yani bunu asla unutmamamız lazım. Fakat bu 40 yıldır süren terörle mücadele meselesini de artık biz dinayete erdirme mecburiyeti olmuştur ki yapılan çalışmalarda buna yöneliktir. Bilhassa bu tabi CHP olağanüstü kongre ilan etti. Değil mi? İki haftadır kongresini yaptı. Şimdi terör örgütünün de bu işi uzatmadan bir an evvel bu fesini gerçekleştirmesi gerekiyor. Çünkü bunu istemeyen dış unsurlar fabrikalarda faaliyet halinde. Başta İsrail olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri.
Onların çomak soktuğu açık. Bilhassa Suriye'deki faaliyetlere de baktığımızda bu terör örgütüyle faaliyetlerinin devam etmesi, kendisini pes etmemesi yolunda Çok bir takım entrikalar çevirdikleri de çok aşikar. Bilhassa Suriye'nin kuzeyinde, kuzeydoğusundaki durumlara baktığımızda.
KAMIŞLI TOPLANTISI
26 Nisan'da gerçekleştirdiler. Böyle bazı unsurların işte kafaları karışık acaba nasıl sulandırırız acaba nasıl işte bir takım kendilerince bunu bir çözüm sürecine evriltebilir miyiz bir pazarlık konusu yapabilir miyiz şeklinde bir takım denemeleri söz konusu ancak bunlara itibar edilemez. Belki 15 gün bir ay geciktirebilirler ama kesin olan bir husustur. 27 Şubat'ta İmralı'dan gelen açıklamanın tevhili edilebilecek, yorumlanamayacak hiçbir tarafı da yok. Çerçevesi, kapsamı, şumulü son derece net açıklama. Ve buna da uymak mecburiyetindeler. Yani bunun tevhili edilecek bir tarafı da kalmadı. Bunların geçici bir takım Gayretler, Beyrut'a gayretler olduğunu düşünüyoruz. Eninde sonunda Maksat hasıl olacaktır diye düşünüyoruz.
İMAMOĞU SORUŞTURMASINDA MHP NEREDE?
Efendim 'İşte bizim cumhurbaşkanı adayımıza yapılan bir operasyondur' denildi. E şimdi ortada fol yok, yumurta yok. Adaylık süreçleri başlamamış. Kendi kendilerine gelin güvey olan bir sanal siyaset ortamına girdiler. Oysa bu yargı sürecini takip edip bu iddialara maruz kalan kişilerde 'aklanla gel kardeşim' demeleri beklenirdi.
Şimdi yakın siyasi tarihimize baktığımızda yani cumhuriyet tarihimize baktığımızda yani ilk aklıma gelenleri sıralarsak 1928 yılında Topçu İhsan Bey dediğimiz o Denizcilik Bakanı ve Yavuz Havuz davası çıkıyor yolsuzluk, rüşvet hadisesinden. Yüce Divan'da yargılanıyor. Ve mahkum oluyor. Daha sonra Anavatan Partisi döneminde Devlet Bakanı İsmail Özdağların Özal bizzat şahitlik yapıyor. Yüce Divan'da Başbakan Turgut Özal'ın şahitlik yaptığı bir dava. Bir rüşvet isteme, rüşvet alma değil. Rüşvet isteme iddiasının üzerine açılan bir dava. Yüce Divan'da görülen bir dava. Başbakanın da tanıtlık yaptığı bir dava söz konusu. Yani Turgut Özal demedi ki ya bu bize yapılan bir darbedir, işte yalandır, iftiradır falan demedi. Yargı sürecine saygı duyularak gereken tutum alındı. Ondan sonra Ondan evvel Ecevit'in o 11'ler hareketinde biliyorsunuz Adalet Partisi'nden Güneş Motel adresiyle 70'lerin sonuna doğru 11 Adalet Partisi milletvekili istifa ettirilerek CHP'ye katıldı ve bunların tamamına yakınına da bakanlık verildi.
Ve bunlar bakanlıklarını yaparken Tuncay Mataracı, Hilmi Üsküzar ve Şerafettin Elçi gibi bakanlar hakkında yolsuzluk, rüşvet, fesat karıştırma gibi iddialarla bir dava açıldı ve bunlar Yüce Divan'da yargılanıp mahkum oldular. O dönemin Başbakanı Ecevit demedi ki bu bize yapılan bir operasyondur, darbedir demedi. Yargı süreçlerine takip edildi. Kısaca hemen yani devam edelim. 2010 yılında Adana Büyükşehir Belediye Başkanımız Aytaç Durak Bey hakkındaki bir takım iddialar nedeniyle görevden uzaklaştırıldı. ve dava açıldı. O zaman Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey, Milliyetçi Hareket Partisi'nin bu tür iddiaları kaldırıp kabul edemeyeceğini, bu nedenle parti tüzüğümüz gereği istifası istendi Aytaş Duran. Yargılan, aklan gel denildi kendisine. Ve burada bir hatıramı da nakletmek istiyorum. 2010 yılında bizde Meclis'in bir yurt dışı ziyaretinden dönmüş. VIP salonunda Ankara'ya gelmek üzere bekliyoruz. VIP salonuna Aytaş Durak geldi. Ondan sonra bu havaalanında bir televizyon kanalına Demek verdi. Nedir bu iddialar? İşte Sayın Devlet Bahçeli istifanızı istedi deyince aynen şunu söylemişti Aytaş Turak Bey. 'Efendim ben şimdi Ankara'ya gidiyorum. Devlet Bey'le de görüşeceğim.' İşte bu konuyu dediğimde ben yanımdaki arkadaşlarıma bir öngörü, bir tahmin olarak AK Partili, CHP'li milletvekili arkadaşlarımız var. Bakın dedim, iyi dinleyin Aysu Turak Bey'in Genel Başkanımız istifasını istemiş. Bu da gidip görüşeceğini söylüyor. Kuvvetle muhtemeldir ki Sayın Genel Başkanımız bu görüşme talebini kabul etmeyecektir dedim. Nitekim 10 dakika sonra da yine haberler, altyazılar düştü. Genel başkanımız görüşmeyi dahi kabul etmedi.
'Aklan da gel' dedi. 57. hükümet döneminde bir Koray Aydın hadisesi yaşandı.
O zamanda da aynı oldu. 'Koray Aydın dedi ben yargılanmak istiyorum. Sayın Genel Başkanımız da partimizin bu tür iddiaları asla kabullenemeyeceğini, dolayısıyla partisinden ve milletvekilliğinden de istifa etmek suretiyle meclisimizde, genel kurulda ben yargılanmak istiyorum' dedi.
Yüce Divan'da yargılandı. Yüce Divan Mahkemesinin 11 üyesi de aklanmasına neticede karar verdi. Sonra tekrar bizim milletvekilimiz oldu ve meclis başkan vekilliği ile de görevlendirildi.
Yani yargı süreçlerine saygı duymak gerekir. Artı son olarak vereceğim örnekte İSKİ skandalını iyi hatırlayalım. O zaman İSKİ Genel Müdürü Ergün Gökner'i yine eşi ihbar etmişti. Bu aldığı rüşvet ve yolsuzluklar nedeniyle. O zaman da Nurettin Sözen'di. İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Bu Ergun Gökden'e sahip çıkılmadı. Yargılandı, mahkum oldu. CHP'de demedi ki, yani kendi bir takım siyasi söylemlerini yaptılar ama... Ya bu bize yapılmış bir darbedir vesairedir demediler. Yargı süreçleri işledi. Şimdi CHP'nin bu İmamoğlu merkezde Büyükşehir Belediyesi'ndeki bunca ağır...
Dolu olduğunu düşünüyor musunuz bu dosyanın? Ben dolu olduğunu düşünüyorum çünkü... Gerçekten o böyle yaygın bir şekilde... Büyük ölçüde ciddi bir çıkar amaçlı suç örgütü niteliğinde Bir takım rüşvet, irtikap, kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek gibi faaliyetlerin organize bir şekilde yürütüldüğü kanaatindeyim.
Bu kanaatim hem kamuoyuna yansıyan bilgiler hem de CHP'nin Bu konular hiç yokmuş gibi görüşülmesine engel oluncu mahiyette tahrikçi tutumlarından da anlıyorum. Ayrıca ben 25 yıl Maliye Bakanlığında görev almış, çeşitli görevlerde bulunmuş bir kişi olarak 25 yılın tahkikat, incelemen, soruşturmayla geçti. Yani bunu ben tecrübeyle de, görev görev olarak da ifade ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL NEDEN BU KADAR SAHİPLENİYOR?
İşin bir vahim tarafını da burada dile getirmek istiyorum. CHP Genel Başkanı Özgür Özel bu kadar İmamoğlu'nu ve bu hakkında iddia bulunan kişilere sahip çıktığına göre acaba bu işlerin tam göbeğinde kendileri de mi yeri alıyor diye düşünmeden edemiyorum. Yani aksi takdirde bir parti genel başkanının ilk refleksinin partisini ve liderliğini koluma muhafaza altına alması gerekir.
Bunu yapmadığı gibi o durumda da şöyle bir zorunluluk var CHP Genel Başkanı bakımından bu iddialarla ilgili gerekli cevapları da vermek durumundasın. Çünkü bu hadisenin bir tarafı haline getirmişsin kendini. Madem bu kadar savunuyorsun, suçsuz olduğunu söylüyorsun, o zaman suçsuz olduğunu da ispat ediliyor.
Darbe yapıldı, adaylığı engelleniyor diye... Ya biz Türk milletiyiz, 85 milyonuz, bizde adam tükenmez yani. Eski bir Osmanlı... Oğuz'da adam tükenmez miydi? Öyle bir şey miydi? Osmanlıyız, bizde adam tükenmez.
"EKREM'E KARŞI ÖZGÜR DERİM"
Özgür Özel konuşmacıydı. Böyle bir hazırlıklı adeta bir kongre konuşması yapar gibi de bir konuşma yapmıştı. Aynen şunu ifade etmişti Sayın Genel Başkanımız.
'Özgür Özel'in bu konuşması üzerine ne diyorsunuz' denilince. Eğer dedi sınıf arkadaşım yani Sayın Kılıçdaroğlu'nu kastederek devam etmez ise 'Ekrem'e karşı özgür derim' dedi. Bir görüş ifade etti.
Bu son derece önemli ve iyi niyetli bir tavsiye niteliğindeydi. Bu Ekrem İmamoğlu'na yönelik bir kuşku şüphe taşıdığı için mi Özgür Özel öne çıkardı? Yani bunu sözün zarafetini, derinliğini, inceliğini ve anlamını çok iyi değerlendirmesi gerekirdi Özgür Özel'in. Değerlendiremedi mi? Kesinlikle değerlendiremedi.
Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu devam etmek istedi. Bu kongrede kaldı ki CHP kongresi üzerine yolsuzluk iddiaları halen devam ediyor yani başlarında demokrasinin kılıcı gibi bir şahibeli bir kongre yaptıkları da açık Yani bunun üzerine Kılıçdaroğlu'nun adaylığına rağmen Genel başkanımızın tavsiyesinin tam aksine Ekrem'e karşı özgür demesine rağmen Ekrem'le birlikte bu işe girmesi CHP'yi ve CHP Genel Başkanını adeta bir batakla sürükledi. Bunu bir yorum olarak ifade etmek isterim.
Eğer bu tavsiye doğrultusunda hareket etseydi bu sıkıntıları da çok büyük ölçüde yaşanmazdı. Bu bir deminden beri geliyor. Bir bantlama görüntüsü var. Kamera bantlama, otel... Sayın İmamoğlu... Sık sık bütün görüşmelerini ekibiyle birlikte bir...
Otelde yapmış. Bir Cemur tartışması oldu. Orada işte kim kullanır, kim kullanamaz...
Tartışmaları da oldu oluyor. İzliyorsunuz herhalde bunları. İzliyorum da bir komedi gibi izliyorum. İntiba olarak bu görüntülerden. Şimdi yani o kadar... Bu...batığa saplanmanın bir neticesi. Ya Jammer kullanmanın şartları kimlerin kullanacağı belli. Yani bu kadar gizli ketum üzerine bir siyaset açık yürütülen bir faaliyettir ve milletten de gizli saklı bir şey olmaması gerekir.
GÜVENLİK KAMERALARININ BANTLARLA KAPATILMASI
Şimdi baştan sona saçmalık yani bu jammer kullanmada bu toplantıların çok seri bir şekilde otellerde yapılması Şimdi bir Büyükşehir Belediye Başkanı... Takip edildiklerinin farkında oldukları için kesinlikle, bu onu gösteriyor. Çünkü bunlar efendim yargı siyasallaştı, yargı bilmem ne diyor ama bunlar önceden haber aldıkları. Bunlar üzerine köstebek mi var? Şimdi tanıkları, müştekileri, ihbarcılarının hepsinin CHP'li olduğu bir ortamda, hepsinin de ellerinde birer hançer, birbirlerini hançeremeye çalıştıkları bir ortamda elbette önceden haberdar oluyorlar. Ve bunu ön hazırlıklarını yaparken de jammerla, bantamayla bir gizleme gereği duyulur. Bu bir suçluluk hali ve faaliyeti.
Yoksa güvenlik nedeniyle ise bantların kapatılmaması, aksine kameraların, belki o kör noktaları da içerecek şekilde daha da sayısının artırılması gerekir. Koruma olduğu zaman kameraya daha çok ihtiyacı olur. Güvenlik, terör falan hiçbir geçerli olmayan bir hadise. Sonra jammer olup olmadığı da kesin değil. İki tane valiz var. Hadi bir tanesinde jammer var. E diğerinde ne var o zaman yani? Gibi bir dizi sorular içerisinde debelenip duruyorlar. Yani olan hadise bu. Dediğim gibi bir, kendilerine güvenmiyorlar.
İki, birbirlerine güvenmiyorlar. Üç, millete güvenmiyorlar. Bu güvensizlik içerisinde debelenip duruyorlar. Yani benim bu konudaki yorumum bu şekilde. Peki şimdi Özgür Özel bu konu üzerinden bir kampanya yürütüyor. İlk hafta biraz sokakları hareketlendirmişlerdi. Çok işlenmeyen hadiseler de oldu. Mezarlıkların, işte mezar taşlarının kırılması da dahil olmak üzere. Sonra mitinglerle sürdürüyorlar.
İşte Yozgat'ta yaptılar. Dün Konya'da miting yaptılar. Başakşehir'de bir yaptılar.
Birkaç gün önce İstanbul'da. Ve bir erken seçim talebi dilendiriyorlar. Kasım'da bir sürpriz olacağından bahsediyor mesela.
CHP'NİN ARA SEÇİM TALEBİ
Bir ara seçim formülünden bahsediyorlar. Yani bir ara seçime götürmeyi Türkiye'yi. İmamoğlu'nu acaba vekil yapıp bir dokunulmazlık zırhı mı kazandırmak istiyorlar sorusu da var.
Bu yani artık bu kadar bir kaosun içerisine saplanınca kendilerince bir çıkış yolu aramaya çalışıyorlar. seçimler bize göre zamanında ve gerektiği şekilde yapılacaktır. Cumhur İttifakı da çok güçlü bir şekilde de devam etmektedir.
Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu tür şeyleri Türkiye'yi istikrarsızlaştırma ve Türkiye'nin gerçek gündeminden uzaklaştırma faaliyeti olarak görüyorum. Hatırlarsak 2018 genel seçimlerinden hemen sonra 2019 yılına varmadan yine bunlar erken seçim dillendirmeyi başlamışlardı hatırlarsanız. Erken seçimde erken seçim.
Altılı masa kurdular. Ondan sonra kendilerine inandırdılar. Kendi taraftarlarına iktidar olacaklarına inandırdılar.
Hatta seçim günü bile iktidara gelmiş gibi lanse ettiler. Yani sanal bir alemde Kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar işin kötü tarafı da Her seçim sonrası hüsrana uğramalarına rağmen pişkince aynı tutumu devam ettiriyorlar. 2023 genel seçimlerinden sonra da Hemen önce hatırlarsanız işte bir erken seçim talebimiz olmayacak diye bir açıklaması var Özgür Özel'in.
Doğru Ama daha sonra Bunlar Pila değiştirdiler Yani Havanda su dövme faaliyeti olarak Değerlendiriyor bu erken seçim şeylerini Doğru da değil yani Türkiye'nin bir gündemi var Etrafımızda pek çok sorunlar var Dolayısıyla Kendilerini iktidara aday olarak düşünen ve ana muhalefet Partisi olan bir partinin de Sürekli iktidarın arkasında çelme atarak, kötüleyerek efendim sadece iktidarı devirmeye yönelik bir politika uygulayarak ülkeye hizmet edemez. Yani bir nafile bir faaliyet olur kendileri bakımından. Beklenir ki yani muhalefet partileri de iktidarın bir adım önünde gitmeyi başarabilmeleri gerekir.
Milliyetçi Hareket Partisi'nin de yaptığı esasında budur. Yani Cumhur İttifakı olarak da yaptığımız budur. Şöyle bir Türk siyasetinde vahim bir hata var.
Bu tarihi bir hatadır. Siyaset alanı çok geniş bir alandır. Hayatın her alanı siyasetin konusudur.
Ve Türkiye çok partili demokratik siyasi hayatı benimsemiş bir ülkedir. İşte şu anda 150-160 civarında siyasi parti var. Evet.
Yasal olarak kurulmuş. Dünyada siyasi parti kurmanın en kolay olduğu ülkelerin başında gelir Türkiye. Hangi maksada mağdur bu kadar parti kurulur? O da ayrı bir mesele.
25-30 parti de seçime girme hakkına haiz, teşkilatlanmasını tamamlayanlar. Demokratik bir rekabet ve yarış içerisinde dünyanın en güvenli seçimlerini ve seçimlere katılımı sağlayan ülkelerin başında da Türkiye yer alıyor. Bu partilerin içerisinden bir parti de iktidar oluyor millet iradesiyle, milletimin verdiği oyla yasal ve anayasal bir şekilde.
Bu alanı bütün iktidar partisine, iktidara terk ediyorlar. Kendilerini de bu siyaset alanının, şu masanın küçük dar bir köşesine biz muhalefetiz diye hapsediyorlar. Şimdi yanlışlık burada başlıyor.
Ne yapmaları lazım? Yani o siyaset alanını terk etmemeleri gerekir. Kendilerini siyaset üretemez. Sadece iktidarı eleştirmeye, iktidarı devirmeye yönelik politikalara mahkum ediyorlar.
Sokaktan medet umma falan. Sokaktan medet ummaktan, yurtdışından medet ummaktan, ekonomiye çok şey yaptılar mesela. Evet.
Şimdi biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak böyle daralana hiçbir zaman 56 yıllık tarihimiz boyunca daralana sıkıştırmadık kendimizi. İşin ilginç tarafı bu partileri ben genel kurulda da bu eleştirileri yöneltirken aslında kendinizi iktidarın gündemine ve diline mahkum ediyorsunuz. Bunun farkında mısınız yani? Çünkü iktidar bir şey yapıyor, bir şey söylüyor.
Ona karşılık bunlar... Bir alternatif program ortaya koymaları gerekir diyorsunuz. Koyamıyoruz.
Siyaset üretemez. Ben daha iyi yönetirimi göstererek mi beklenir diyorsunuz? Bu millete de inandırmaları gerekiyor. Dolayısıyla bu daravanda iktidarın gündemi ve dili etrafında, affedersin, değirmencinin körbeği gibi dönüp duruyorlar.
Buradan da bir ülkeye de hizmet çıkmıyor. Yani bir siyasi parti ikide bir yurt dışına şikayet eder durur mu Türkiye'yi? Yani bunlar iktidara muhalefetten, iktidara yönelik demokratik muhalefetten Türkiye'yi muhalefete evrettiler kendilerini. Mesela geçmişte, efendim biz iktidara gelirsek S-400'ü kaldıracağız, kullanmayacağız, iptal edeceğiz demek Türkiye'ye muhalefettir.
Bu iktidara muhalefet değildir. Libya'da, Suriye'de, Irak'ta Türkiye'nin stratejik ve jeopolitik politikalarına engel olmaya çalıştılar, kötülemeye çalıştılar. Libya'da ne işimiz var? Suriye'de ne işimiz var? Ondan sonra da onlar da derler ki Türkiye'de ne işiniz var? Herkes ülkeler yani.
İşi o yöne getirmeye çalıştılar ve maalesef 2023'ün Ağustos'unda Bodrum tatil beldesinde Özgür Özer'in bir açıklaması var. Aynen ezberden söylüyorum. Sürekli sıkışınca Atatürk'e sığınarak alkış alınan bir partinin siyaset üretme pratiğinde bir sorun vardır.
Özgür Özen biliyor bunu. Ne zamandı? 2023 ağustosu diye hatırlıyorum. Matematik bu.
Sıkıştılar yine işte Atatürkçülükten den vurmaya başladılar. Atatürk'ten çok çok uzak bir yere savrulmuşlar. Bunların belki de farkında değiller.
Şimdi Atatürk'ün partisi izliyorlar. Hiç alakası yok. Cumhuriyeti Kurar Partisi izliyorlar.
Hiç tarihi gerçeklerle uzlaşılır bir durumları yok. Sıkışınca Kuvayi Milliye izliyor. Ben de iddia ediyorum, siz Kuvayi Milliye değil, Kuvayi İnzibatiye rolüne üstlenmişsiniz.
Türkiye'nin iç cephesine güçlendirilmesi konusunda Atatürk'ün nutkunda çok önemli değerlendirmeler var. Hatta diyebilirim ki Atatürk'ün nutkundaki anlatımların neredeyse yarısı Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde Anadolu'da İngilizlerin ve Damat Ferit hükümetinin birlikte organize edip kışkırttığı iç isyanlar vardır ki sayısı Kırkı aşkındır. Yani Anadolu'nun her bir tarafında milli mücadeleyi boğmak için yürütülen faaliyet.
O yüzden Atatürk sıklıkla mutlukta iç cepheye atıfta bulunur. Bir ülkenin iki cephesi vardır. Biri dış cephe, o da ordudur.
Ordu yenilebilir ama tekrar toparlarsın. Ama iç cephedeki bir mağlubiyet yok oluşa götürür bir milleti şeklinde. Ve maalesef CHP'nin bu siyasetini de iç cephemize zayıflatmaya yönelik faaliyetler olarak değerlendiriyorum.
Terörist Türkiye hedefinde de zaaf yaratma gayreti olarak da değerlendirmek gerekir. Peki sizce aday kim olacak CHP'nin? Özgür Özel mi, Mansur Yavaş mı, Ekrem İmamoğlu şu anda diploma nedeniyle diplomasi iptal edildiği için aday olamıyor. Bu süreçte bir takım gelişmeler olur tekrar olur mu bilemiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL'İN İMAMOĞLU ÇABASI
Aslında Özgür Özel'in bu İmamoğlu soruşturması vesaire konularında döktüğü timsah gözyaşları bu kadar olağanüstü bir sahiplenip sahiplenmesi aslında İmamoğlu'nu siyaseten gömme faaliyeti olarak yürütüyorum. Bu mitingler, Saraçhane gösterileri...
Niye? İmamoğlu için yapmıyor mu bunları? Öyle görünüyor ama yapmıyor. Kesinlikle Özgür Özel'in nihayetinde amacının İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ı diskalifiye ederek kendini Cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya çıkma süreci olarak değerlendiriyorum. Ve şöyle de bir uyanıklık... Ama açıkladı kaç kere olmayacağım dedi. Vallahi göreceğiz, ben aynı kanaatte değilim. Konuyu açmak için araya giriyorum.
Konuyu şöyle perçinleyelim, açıklayalım. Bu kadar sahip çıkarak, bir rüzgar oluşturarak güya Bunlara İmamoğlu'na sahip çıktık ama. Olmadı.
Zaten kendisi de bu tevili de yaptı. Velev ki olmadı. Olmazsa işte... Biri çıkar olur. Biri çıkar olur diyor. Bir emanetçi şeyi veriyor sanki orada.
Emanetçi görevi. İşte kendi kendine makamlar, mansıplar dağıtıyor. İşte filanca başbakan olur, filanca cumhurbaşkanı olur falan.
Şimdi bunların süreci aslında evirtmek istediği süreç kendi adaylığını yapmak birbirlerini satmak açıkçası bunca gürültüyü Bu süreci evritmek nedeniyle... Mansur Yavaş'a mesela olmazı gösterip kabul edersen kağıt üzerinde aday, bu ifadeler kendisine ait çünkü var Özgür Bey'in. Kağıt üzerinde aday olur mu? Aday olur.
Emanetçiliği kabul ediyorsan yani aday olacaksın, kazanacaksın, sonra çekileceksin. Başbakan olacak Özgür Özel. Sen işte tarafsız Cumhurbaşkanı olacaksın.
Böyle bir şey var. Yaptığı açıklamalara baktığımızda böyle bir şablon var. Maksat şey olabilir mi? O zaman sizin ortaya koyduğunuz mantık üzerinden ilerliyorum.
Yani Mansur Yavaş'a olmazı gösterip geri çekilmesini temin etme, denkten dışında, saha dışında, oyun dışında kalmasını temin etmek. Oyun dışına, denkten dışına çıkarma faaliyetleri olarak görüyorum. Buradan kendince oluşturduğu rüzgarı da kullanarak yani kendi adayı olduğunda yine İmamoğlu'nu savunmayı devam edecek Özgür Özel.
O rüzgardan yararlanarak kendi cumhurbaşkanlığı adayına evliltmeye çalıştığı kanaatindeyim. Bunlar Yani siyasetin doğasını, tabiatını zorlayan ve çoğu zamanda etik olmayan faaliyetler. Bir taraftan hatırlayalım CHP'nin o ilk Özgür Özel'in seçildiği kongre öncesi, Özgür Özel grup toplantılarında Kılıçdaroğlu için gözyaşları döküyordu.
Kılıçdaroğlu'nun ankerlendiği söz konusu yani hançerlerinin ifadesi ve diğer gelişmelere baktığınızda bir Cumhuriyet Halk Partisi kaynayan bir kazan gibi. Daha çok da birbirleriyle uğraşıyorlar ama bunu da milletin gözünden saklama gayreti içerisindeler.
ÖZGÜR ÖZEL'E SALDIRI
Evet, bunun mahiyetini elbette öğreneceğiz. Şimdi yeni bir son dakika bunlar tabii yani siyasette bu türden şiddet eylemlerine karşı herhalde ortak bir dilde bir tepki göstermek gerekiyor. Tabii, kesinlikle kabul edilemez ve kıracağımız da bir durumdur.
Çünkü siyaset dille sözle yapılan, yürütülen bir faaliyettir. Sözün ağırlığı, sesin gürültüsünde değil, söylenen sözün kalitesinde, üslubun nezaketindedir diyoruz. Dolayısıyla kimsenin kimseye fiziken müdahale etme, saldırıda bulunma hakkı asla olamaz.
Söz konusu olamaz. Bir görüntü getirelim arkadaşlar. Hazırmış görüntü.
Sizi de ben, yayın bitmek üzere ama merak içinde bırakmayayım. Bakın şöyle geliyor bir kişi. Evet, açık bir saldırı olduğu görünüyor.
Maalesef son derece üzüntü verici ve kınanılacak bir davranış olarak değerlendirdi. Orada, evet, yani etrafındakilerin de daha dikkatli olması gerekirdi herhalde. Şimdi korumaların işi burada görev yapmaktır.
Birtakım bantlama faaliyetlerinde. bulunmak değildir. Dolayısıyla çok dikkatli olmak gerekiyor.
Olayın maniyeti yakın saatlerde daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Kimdir, necidir, nasıl o pervasızca giriyor oraya? Tabii hiçbir gerekçesi olamaz. Neticede siyaseti halk içerisinde yürütüyorsunuz.
Bu Allah korusun herkesin başına gelebilir. O zaman bir kaos kargaşa doğurur. Siyaseti normalleştirmek, toplumu da gerilimlerden uzak tutmakta büyük fayda var.
Geçmiş olsun dileklerimizi iletelim. Özgür Özel'e, Sırrı Süreyya Önder'e de Allah'tan rahmetli diyelim. Ailesine, yakınlarına taziyelerimizi iletelim.
-
Haso 3 saat önce Şikayet EtSaldiranin elleri dert görmesin insallah cekicle vursaydin saha iyi olurduBeğen
-
Erkan 3 saat önce Şikayet EtKesin eski bir üye.Chp de değişen birşey yok.Mağdur edebiyatıyla oylarını çoğaltmaya çalışıyorlarBeğen
-
Misafir 4 saat önce Şikayet Etbunlar gittikleri her toplumu geriyorlar bırakında cenaze törenini güzelce yaşasınlarBeğen Toplam 3 beğeni
-
AKHİLAL 4 saat önce Şikayet EtSaldırgan gerçek bir chp profilinde.Beğen Toplam 3 beğeni
-
Alp asker 4 saat önce Şikayet EtBarış konuşulmasın diye planlı bir eylemBeğen