Prof. Hayreddin Karaman'ın ilginç hikayesi

İlahiyat profesörü Hayreddin Karaman'ın hayatı, 16 yaşındaki bir kırılma anıyla yön değiştirdi. Karaman'ın eğitimi, evliliği, çocuk ve torunlarıyla ilginç hikayesi:

Prof. Hayreddin Karaman'ın ilginç hikayesi
Prof. Hayreddin Karaman'ın ilginç hikayesi
GİRİŞ 26.08.2012 08:20 GÜNCELLEME 26.08.2012 08:20

Selim Efe Erdem'in Zaman Tüneli

İmam Hatip'e 17 yaşında 'imdat' diyerek yardım istediği dönemin 'Maarif Vekili Tevfik İleri'nin telgrafıyla kayıt yaptırabildi. Bugün sayılı fıkıhçılardan olan Karaman, bu hafta Zaman Tüneli'nin konuğu. Eğitimi, evliliği, çocuk ve torunlarıyla dolu dolu bir hayatın satırbaşları...

DÜNYANIN sayılı fıkıh uzmanları arasındaki bir İslam aliminin 13 yaşındaki torunu vakitli namaz kılmanın karşılığı 'iPadli bir kız' isterse dedesi ne cevap verebilir? Aslında tam da onun alanına giren bir yanıttı bu! Müslümanlığın değiştirilemez esaslarını koruyarak günümüz hayatına ilişkin düzenlemeler, içtihat oluşturabilmek! Bugün 80 yaşındaki Prof. Dr. Hayreddin Karaman öyle bir yanıt verecekti ki torununun oğlu Mustafa, hiçbir vakti kaçırmadan namaz kılmaya devam edecekti. Hayatı zaten 'meçhulü aramak'la geçen Karaman'ın bu yanıtını anlamak içinse, hayatının kırılma noktası olan, 16'sında yaşadıklarını bilmek hatta anneannesi Molla Zahide Hanım'dan başlamak gerekti. Ne olmuştu da beyaz ipek gömlekler giyerek hoşlandığı kızla evlenebilmek için yaşını büyüten bir genç, bu defa yaşını küçülterek İmam Hatip Okulu'na girmeye çalışacaktı? Hatta dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri'den gelen bir telgrafla 'İmam Hatipli' olabilecekti?

MOLLA ZAHİDE HANIM'IN TORUNU

Anne tarafı 'Sarı İmamlar.' 1877 Osmanlı-Rus Harbi sonrası Ahıska'dan Çorum'a göçmüşler. Anneannesinin babası Rüştü Efendi sarışın ve hoca olduğu için bu adı almışlardı. Baba tarafıysa bir felaket yaşayarak ailesinden 12 kişiyi kaybettikten sonra Çorum'a tek başına gelen 'Demirci Mehmet Usta'ydı. O da Erzurum'dan muhacir olmuş olan 'İshak oğulları'ndandı: "Anne tarafı Rus işgaliyle 'Ellerin içinde kaldığı'ndan baba tarafı Erzurum'da 'sınırda kaldığı' için muhacir olmuş. Annesi Ahıksalı, baba tarafı Dadaş. Rüştü Efendi vaktiyle İstanbul medreselerinde okumuş. En büyük evladı Molla Zahide Hanım, anneannem, benim ilk Kur'an-ı Kerim hocam."

BİR BABANIN BÜYÜK ACISI

Bir kadın nasıl 'molla' olur? Hem de neredeyse hiç evinden dışarı çıkmadan. Yanıtı Cumhuriyetin ilanının ardından yeni eğitim sistemine ve şehir hayatına alışamayan Rüştü Efendi'nin aldığı kararda saklı: "Büyük dedem Rüştü Efendi, Çorum merkezinde büyük bir konak yapmış, hatta Ahıska'dan getirdiği meyve ve sebzeleri dikerek temelli yerleşmiş. Ama sonra 'Bu şehir hayatı çocuklarımı bozacak' diyerek hiç kimsenin oturmadığı bir yerde çiftlik kurmuş. Kendi bildiği İslam erkeği ve kadını neyse, orada ona göre yetiştirmiş yedi çocuğunu da. Annem, iyi dikiş dikermiş. Babamsa annesi, babası, karısı dahil 12 kişi, hatta hayvanları dahil hepsini kaybetmiş. Salgın mı, nedenini idrak edememişler o zaman. Alaeddin isimli bir çocuğu da varmış ama biraz hareketli olan baldızı çıktığı ağaçtan düşürmüş. Bir analığı, bir de 25 kuruşu kalmış. Askerlik için geldiği Çorum'da, tavsiye üzerine Kızılırmakta kocası boğularak ölen iki kız çocuklu annemle evlenmiş. İçgüveysi olarak dedemin çiftiliğine yerleşmiş. Daha sonra beni bir mezarlığın kenarına götürüp 12 mezar gösterdi. 'Bunlar yavrum, senin dedelerin' dedi. "

BUGÜNKÜ HAYREDDİN'İN BAŞLADIĞI AN

Molla Zahide Hanım'ın torunu, Demirci Mehmet ile ebe Mehpera Hanım'ın oğlu Hayreddin, iki üvey ablanın kardeşi ve iki erkek kardeşin ağabeyiydi. 15 yaşına geldiğinde beyaz ipek gömlekler giyerek dolaşmaya, bu havasından etkilenen bir kızla da bir an önce evlenmeye karar vermişti. Bunun için yaşını büyütecek ve dönemin kanunlarına göre 18 yaşında jandarma olabilecek, dönüşte 'Askerlik bitmeden evlenilmez' kuralını geride bıkacaktı. Ama hayatının kırılma noktası da tam o sırada yaşanacaktı: "16 yaşımı tamamlayana kadar dindar bir insan değildim. Anadolu insanıyım, gencim, şehirliyim tabii ki dini inancım var ve geleneksel olarak Ramazanlarda sofu oluyoruz. O zamanlar delikanlıların giydiği beyaz ipek güneş vurunca parlıyor, üzerinde tiril tiril titriyor. Beni şımartan annemin aldığı ipek gömlekle ben de tiril tiril dolaştım mahallede. Akşamları arkadaşlar gelip ıslık çalıyor, esneyip uyumaya gider gibi yapıp çıkıp dolaşıyorduk. Bir sürü maceradan sonra 16 yaşında bir kış günü pencereden dışardaki karı izlerken, Zahide Ebem fısıltıyl Kur'an-ı Kerim okuyordu. Tarifi çok zor ama o an dedim ki 'Ebe, bende bu Kuranı okumak istiyorum.' Bu cümle, bugünkü Hayreddin Karaman'ın başlangıcıdır. 'Git bir abdest al gel' dedi, oturduk, son sayfadan başladık. O günden sonra arkadaşlarımın ıslığı bana son derece çirkin geldi ve beş vakit namaza başladım."

'YAŞIN BÜYÜK KAYIT OLMAZ' DEDİLER

Kendi içinde bazı 'meçhuller' vardı ve aradığı yanıt evdeki dost sohbetlerinde yeterli olmuyordu. O andan itibaren mahalledeki Kur'an kursundan imam hatip okullarına kadar 'Kur'an' okuyabilmek için her yerde mücadele etmesi gerekecekti: "Konya İmam Hatip'e gittiğimde 'Senin yaşın geçmiş' dediler. Askere gitmek için büyülttüğüm yaşı küçülttüm. Ama bu defa 'Bu sene çok kayıt var, 17 yaşındakileri almıyoruz.' dendi. Maarif Vekili Tevfik İleri'ye Konya'daki bir otel odasından durumu anlatan ve 'İmdat' diyerek biten telgraf çektim. Hemen yanıt geldi: 'Bu okuma merakını takdir ettim Gözlerinden öperim. İstediğin imam hatibe kaydını yaptır.' Bununla gittim okula, müdür 'Bu bana değil, Hayreddin Karaman'a yazılmış. Git o kaydetsin' dedi. Otele dönüp mektup gibi bir telgraf daha çektim. Bakanın sonraki telgrafı bana değil, il müdürüne gitmiş ama yine Hayreddin Karaman'a hitaben. Müdür kayıt defterini bir odacının eline vermiş, iki gün adam beni gece gündüz Konya'da aramış. Bana 'Öööö, yaşın geçmiş kayıt yaptıramazsın' diyen vekil müdür hiç itiraz etmeden kaydımı yaptı. Hayatımız böyle geçti 'Öööleri aşa aşa böleee' oluyorsunuz."

TORUNU 'iPAD'Lİ KIZ' İSTEDİ!

HAYREDDİN Karaman, sayılı fıkıh uzmanlarından biri olarak önemli içtihatlarıyla biliniyor. Ama çocuklarının dini eğitim konusunda farklı bir yol izlemiş. Onlardan önce imam hatipte okumalarını ve sonra hangi mesleği seçerlerse seçsinler, o alanda 'hoca' olmayı şart koşmuş. Konumu ve 'sevgi' ile evlatlarını etkileyen Karaman, ilginç bir dede torun diyoloğunu anlatıyor: "Torunumun evladı 13 yaşındaki Mustafa, namaza başladı. 'Bir yıl vakitli namaz kıl, istediğin şeyi alırım' dedim. Ağzımdan çıktığı an pişman oldum ama söz vermiştim. Sözünü tutunca tebrik ettim. Ne istedi? 'Elinde iPad'i olan bir kız istiyorum.' dedi. 'Kızı erteleyelim, iPad'in emrinde." dedim.

YÜZÜNÜ EVLİLİK GECESİ GÖRDÜM

KARAMAN 56 yıllık eşiyle olan mutlu evliliği ise şöyle anlatıyor: "Lise birinci sınıfta yirmi yaşındayken evlendim. Eşimin yüzünü evlendiğim gece gördüm. 'Kardeşine benziyormuşsun!' dedim . Çünkü görmemiştim, neye benzediğini bilmiyordum. Babam mektupla 'Nurettin amcanla söz kestik, gelince onun kızıyla evlenirsin' dedi. Olur dedim. Kayınpederim görmeme izin vermedi. Resmini istedim. Ebem Molla Zahide 'Sana resmini getirdim' dedi. Ben de sevinerek baktım: Üç yaşında elinde üzüm salkımı olan bir kız çocuğu. Eski Hayreddin olsam belki bacadan düşer onu görürdüm. O beni evlerine gittiğimde anahtar deliğinden görmüş. Haksızlık da burada zaten. Çok şükür şimdi torunlarımızın evladı var."

MEZHEPÇİLİKTE BİZ HALA AYNI YERDEYİZ

İÇTİHATLARIYLA Müslümanların pek çok güncel sorununa çözüm üreten Prof. Dr. Hayreddin Karaman bu sırada 'Mezhepsiz' eleştirisine de uğradı. Ama bugün eleştiriyi yapanlarla aynı noktaya yakın olduğu görülüyor. Kendisinin mi değiştiği, eleştirenlerin mi kendi noktalarına geldiği, yoksa bir sentez mi oluştuğuna yönelik soruya Karaman şu yanıtı veriyor:

"Doğrusu biz bulunduğumuz noktadan geriye gitmedik. Geriden bu noktaya doğru gelenler oldu. Bulunulması gereken yerden ileriye gidenler oldu. Bununla da uğraşmaktayız. İslam'ın değişmezleri konusunda dengeyi tutamayan arkadaşlar oluyor. Biz bulunduğumuz yerde duruyoruz. Hem geride kalıp orada olması gereken insanlara el uzatıyoruz. Onlar iyi niyetle bizim bulunduğumuz yeri yanlış görüyor da olumsuz beyanlarda bulunuyorlarsa 'mezhepsiz' falan gibi, bunlara da düşmanca davranmıyor, büyük bir alınganlık göstermiyoruz. Diyoruz ki 'Siz iyi niyetle söylüyorsunuz ama biz mezhepsiz değjliz.. Bizim mezhebimiz var. Gelin konuşalım. Nedir bu mezhepsizlik, neyi kastediyorsunuz? Böyle diyoloğu açık tutarsanız zaman içinde yakınlaşma oluyor. Böyle de oldu. Mezhep ayrılığı değil ama mezhepçilik (İslamiyet için) en büyük problemlerden biri.

Mezhep içtihat farkı demek. Sizin içtihatınız sizin mezhebiniz, benim içtihatım benim mezhebimdir. Ebu Hanife'nin içtihatı Hanefi mezhebidir. Onu tercih eden insanlar Hanefi olur. Ama Hanefici olmazlar. Ebu Hanefeci olmazlar. Öyle olduğu için Şafiler de onun kardeşi olur. Malikiler de onun kardeşi olur. Amberiler de onun kardeşi olur."'

STAR GAZETESİ

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Büyükşehirlerdeki son durum belli oldu! O il de değişim kervanına katılabilir…
CHP adayı istifa edip AK Parti'ye geçti: CHP mitingini DEM'e sattılar