Şam Mahkemesi'nde kimler yargılandı

Arap dünyasının önde gelen entellektüelleri, 1916'da İttihad ve Terakki Partisi’nin güçlü isimlerinden Bahriye Nâzırı Cemal Paşa'nın kurduğu askeri mahkemede yargılandı ve ...

Şam Mahkemesi'nde kimler yargılandı
Şam Mahkemesi'nde kimler yargılandı
GİRİŞ 05.12.2008 12:23 GÜNCELLEME 05.12.2008 12:23
Bu Habere 4 Yorum Yapılmış
Arap dünyasının önde gelen bazı entellektüelleri, 1916 ilkbaharında Beyrut’ta ve Şam’da kurulan darağaçlarında can verdiler. İdam kararları İttihad ve Terakki Partisi’nin güçlü isimlerinden olan Bahriye Nâzırı ve Dördüncü Ordu Kumandanı Cemal Paşa’nın Lübnan’ın Âliye kasabasında kurduğu askerî mahkeme tarafından verilmişti.
İdam edilenlerin suçları, bağlı oldukları devlete yani Osmanlı İmparatorluğu’na başkaldırmak, bağımsızlık maksadıyla bazı Avrupa ülkeleriyle, özellikle de Fransa ile gizli temaslarda bulunmaktı. Askerî mahkeme, bu temasları “vatana ihanet” kabul etmiş ve 34’ü vicahi, 54’ü de gıyabi olmak üzere 88 kişinin idamına karar vermiş, çok sayıda kişiyi de hapis ve sürgünle cezalandırmıştı.
Cemal Paşa’nın kurduğu askerî mahkemede verilen kararlar Türk-Arap ilişkilerinde zamanla derin bir düşmanlığa kadar gidecek bir kırılma yaratmasının yanısıra, modern Arap tarihinin de çok önemli bir dönüm noktası oldu.
Türk, Arap ve Ortadoğu tarihi açısından son derece önem taşıyan Âliye Divan-ı harbi kararları, bürokrat ve yazar Cahit Kayra tarafından bu kitapla ilk kez tam metin olarak günümüz Türkçesine aktarıldı:
.
Peki nereden icap etmişti bu mahkeme?
.
Tarihi seyri kısaca şöyle özetlemek mümkün:
.
"Osmanlılar özellikle Birinci Selim’den başlayarak İslamiyet’in ve Arap kültürünün sahibi ve güçlü savunucusu oldular ve kendi imparatorluklarında İslamiyet’in devamını sağladılar.  Osmanlılar Arapların yaşadığı ülkeleri yönetimleri altına aldılar ama bu topraklar üstünde XIX. yüzyılın istilacı ve sömürücü Batılı devletleri gibi hareket etmediler. İslam ahlakı ve hukuku Osmanlı sarayında ve toplumunda devam etti ve kendi yönünde gelişti.
 
Buna rağmen 19. yüzyıl başında yeni dünyanın getirdiği değişikliklerle birlikte Araplar, milliyetçilik propagandalarının etkisiyle Osmanlı'nın başına dert açan etnik unsurlar arasında yer aldılar. 
 
II.Meşrutiyet’le kurulan Meclisi Mebusan’da Arap millet vekilleri de yer aldılar. Ve bu tarihten sonra Araplar arasında Arap ülkelerinde reform ve merkezkaç yönetim istekleri açık ve gizli şekilde üretilmeye başladı.  Suriye mebusu Şefik Bey El Müveyyid’in başını çektiği bir grup bu istekleri Meclisi Mebusan’a ve Hükümetlere taşıdı. Arap milletvekillerinden Şatvan, Refik El Azm, Reşid Ziya, Nadire Mutran da bu hareketin içinde oldular, ancak aralarında tam bir anlaşma yoktu. 
 
Suriye’de Reşid Mutran ılımlı bir özerk Suriye davasını ortaya attı. Şam’da ayaklanmalar oldu. Reform istekleri yoğunlaştı....
 
Aynı dönemde Mısır’da Suriyeli aydınlarla İngilizler arasında ilginç ilişkiler olduğu görüldü. Bu ilişkiler Osmanlı Halifeliği yerine bir Arap Halifeliği kurulması yönünde idi. Bu görüşmelerde Reşid Rıza, İzzet Paşa, Şerif Hüseyin, Şeyh Sünusî, İbn Reşid, İzzet el Mecid gibi isimler yer aldı. Arap Halifeliği için aday olarak Hıdiv Abbas Hilmi Paşa gösterildi....
 
Arap aydınları 1913 Haziranında Paris’te bir kongre topladılar. Kongre başarılı olmadı. Çünkü katılanlar reform konusunda anlaşamadılar. Öte yandan Fransızlar Suriye’de misyonerlik çalışmalarını arttırdılar. Buna karşı iktidardaki İttihat ve Terakki Partisi, Trablus ve Balkan Savaşlarından sonra duyarlılığı artan İslamî hareketlerle işbirliği yoluna gitmeye çalıştı...  Medine’de bir İslam Üniversitesi kurulmasına girişildi. Hicaz Osmanlılar için çok önemli idi ama Şerif Hüseyin oradaki Osmanlı etkisinin artmasından ve Hicaz Demiryolu’nun yapılmasından tedirgin oluyordu...  
 
Bütün bu olaylar, Birinci Dünya Savaşı öncesinde bu bölgedeki karmaşıklığı gözler önüne seriyor. .  Savaş yıllarının başlangıcında da bu karışıklık sürdü.
 
Osmanlı Meclisinde önemli bir Arap milletvekili hizbi bulunuyordu. Peygamber soyundan gelen [ve Meclis’te başkan vekili, hükümette nâzır mevkiinde olan] Abdülhamid el Zahravî Meclise girdiği için hain ilan edildi. Reşid Rıza Konfederasyon isteklerinde ısrar etti. Lâ Merkeziye Derneği’nde birleşen Suriyeli ihtilalciler [Aldülganî el Useyri, İskender Ammûn, Reşid Rıza, Tevfik el Azm] İngilizlerden 20.000 tüfek, savaş malzemesi ve gemisi istediler. Bunları alamadılar ama İngilizlerin bir miktar para yardımı yaptıkları öğrenildi. Şerif Hüseyin İngilizlerle görüşmeye başladı ve İttihatçıların Kutsal Şavaş–Cihad önerisini kabul etmedi. İstanbul Şerif Hüseyin’in yerine başkasını getirmek istedi. İngilizler Basra’yı işgal etti. Şerif Hüseyin Mekke’de Osmanlı ordusuna saldırıya geçti.
 
Bu sıralarda Âliye Divanı Harbi kuruldu ve ilk kez 11 kişi asıldı. Ayrıca 5000 Suriyeli aile Anadolu’ya [iyi koşullar içinde ] sürgün edildi. Aliye Savaş Mahkemesi çalışmalarını sürdürdü. Ek yargılamalar ve mahkûmiyetler oldu.
..........                  
 
Başlangıçta Arap kamuoyu, Arap ülkelerindeki yerel yöneticiler, eşraf [Mekke Şerifi Hüseyin dahil] bu hareket içinde olmadı. Fakat zaman geçtikçe parametreler değişti. Fransa ve İngiltere geleceğin programlarını yaparken bu tür etkinliklere önce ihtiyatlı şekilde sonra açıkça nesnel ve tinsel yardımlarda bulunmaya başladılar. İtalyan ve Balkan Savaşları Arap ülkelerinde Osmanlı imajının gücünün yitmesine neden oldu.
 
 Batılılar Birinci Dünya Savaşı’na hazırlanırken bu etkinliklere daha çok önem verdiler. Buna karşın bu hareketlerin öncüleri giderek güçlendiklerini düşündüler, isteklerini reformları da aşarak bağımsızlık düzeylerine çıkardılar ve ihtilal hazırlıklarına giriştiler.
 
Bu arada tipik bir sonuç olarak, bu ihtilal girişimleri sırasında İngilizlerin ve Fransızların gerçek niyetlerinin bilincinde olan bir bölüm Arap yöneticiler de Kurtuluş Savaşı ile Batılı emperyalistlere karşı çarpışan Türkiye’ye başvurarak Mustafa Kemal’den yardım istediler.
 
Öte yandan İhtilalcilerin [ki 200 kişi olarak saptandığı söylenmişti] girişimleri kısır bir çerçeve içinde kaldı. Üstelik savaş başlarken yabancılar eski ilgilerini göstermediler. Olasılıkla bu tür girişimlere artık ihtiyaçları kalmadığını düşündüler ve belki de bu tür bağımsızlık isteklerini ilerde Osmanlı İmparatorluğu’nun tasfiyesinden sonra kuracakları Orta Doğu coğrafyası ve düzeni için tehlikeli buldular. Bu duruma rağmen etkinliklerini sürdürmeye çalışan bu dernekler ve mensupları Osmanlı Devleti ile karşı karşıya ve yalnız kaldı ve bir savaş mahkemesinin konusu oldu.
 
Bu mahkeme Birinci Dünya Savaşı’nın yazgısının belirlenmeye başladığı yıllarda, Çanakkale Savaşı’nın sevinci, Kuzeyde ve Kanal yollarında uğranılan hezimetlerin ağır acıları yaşanırken Şam’da, Dördüncü Kolordu Karargâhı’nda kuruldu.
 
Savaş öncesinde ve savaş sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nun beş yüzyıllık ortağı Arap ülkelerinde oluşan başkaldırı girişimlerinin sorumluları yargılandı ve ağır cezalara çarptırıldı. Türk orduları savaş alanlarını ve yüzyıllar boyu birlikte olduğu insanların yaşadığı toprakları bırakıp çekildiler.
 
Ama 1916’daki davanın izleri silinmedi. Âliye Savaş Mahkemesi ve sonuçları Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine geçen Türkiye Cumhuriyeti ile, Batılıların programladıkları Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin bir yerine saplanmış bir sorun olarak kaldı...
 
Daha sonraları Âliye’de bu Arap ihtilalcileri ve onların serüvenleri anısına bir anıt yapıldı.
 
İhtilalciler ne kadar gerçekçi idiler, Arap davasına mı yoksa emperyalist devletlere mi hizmet ettiler? Girişimlerinin sonuçları hakkında ne kadar bilinçli idiler? Buna bu davanın içinde yer alan Arap insanlarına verilen cezalarla suçları arasında eski deyimle muadelet var mıydı? Bu insanlar mı haklı idiler, yoksa savaşın bütün yükünü çekmekte olanların davranışları mı? Osmanlıların genel dünya politikaları içinde bu muhakemenin yeri var mıydı?
Tarih, bu sorulara, geçen zaman içinde acıklı yanıtlar verdi. Birinci Dünya Savaşı bitti. Osmanlı İmparatorluğu dağıldı. Osmanlı yöneticilerin hayalleri ve öfkeleri hüzünlü anılara dönüştü. Arap ihtilalcilerin ülkelerinde istedikleri reformlar, bağımsızlık, barış, varlık ve mutluluk idealleri yerine ise emperyalist güçlerin sömürüsü, acımasız insanların insafsız, sorumsuz çirkin petrol kavgaları geldi"
 
Cahit Kayra böyle özetliyor Şam Mahkemesi Davasının öncesini ve onunla birlikte gündeme gelen soruları.. Peki kildi bu isyancılar ve neden asılmışlardı?
 
Cahit Kayra'nın Türkçe'ye çevirdiği Aliye Savaş Mahkemesi Notları, "Arap İhtilali ve Şam Mahkemesi" adıyla Yeditepe Yayınevi'nce kitaplaştırıldı. "Âliye  Divân-ı Harbi Örfîsi’nde rü’yet olunan mesele-i siyasiye hakkında izahat" özgün başlığını taşıyan notlar davanın bütün detaylarını göz önüne seriyor. Haberleşmeler, İtiraflar. ve Şam ve Beyrut Fransız konsolosluklarında bulunan belgelerde isyancıların ifadeleri ve itirafları da yer alıyor.
 
Bölgede kurulan derneklerin siyasi gelişmelerde oynadığı önemli role dikkat çeken kitap çoğu yasal olarak kurulan bu derneklerin listesi, amaçları ve isteklerini sıralayarak başlıyor.
 
Daha sonra gelişmeleri gözler önüne seren kitap, mahkeme zabıtları ile bitiyor.
 
Haber 7 Kitap Dünyası olarak bu mahkemede yayınlanan isimleri ve haklarında verilen hükümleri kitaptan sizler için derledik. Söz konusu isimlerin kimlikleri ve davanın teferruatı ile bölgede görev yapan dernekler hakkındaki tüm bilgiler için kitabı kütüphanenize kazandırmanızı öneririz.
 
İşte Şam Mahkemesi'nde yargılananlar ve haklarında verilen hükümler:
 
Mahkûmlar ve Mahkûmiyet Nedenleri
Abdülhamid ez-Zöhravî: el-Müntedi el-Edebi’nin kurucusu ve gizli programın destekçisi idi. İdama mahkûm olmuştur.
Şefik Bey el-Müeyyed: el-İhâü’l-Arabî’nin kurucusu idi. İdama mahkûm edilmiştir
Şükrü Bey el-Aselî: el-Lâ-Merkeziye üyelerinden. İdama mahkûm edilmiştir.
Abdülganî el-Arisî: İdama mahkûm edilmiştir
Seyfüddin el-Hatib: İdama mahkûm edilmiştir.
Mahmud el-Mahmesânî: İdama mahkûm edilmiştir.
Muhammed el-Mahmesanî: İdama mahkûm edilmiştir.
Salih Bey Hayder: İdama mahkûm edilmiştir.
Abdülvehhâb el-İngilizî:  İdama mahkum edilmiştir.
Refik Rızk Sellûm: İdama mahkûm edilmiştir.
Ömer Hamd: İdama mahkûm edilmiştir.
Arif el-Şehâbî: İdama mahkûm edilmiştir.
Abdülkerim el-Halil: İdama mahkûm edilmiştir.
Şeyh Ahmet Tabare: İdama mahkûm edilmiştir.
Emir Ömer: İdama mahkûm edilmiştir.
Ali Efendi el-Erkenâzî: İdama mahkûm edilmiştir.
Hafız Bey el-Es’ad: İdama mahkûm edilmiştir.
Alber Humsî: Beş yıl kalebentliğe mahkûm edilmiştir.
Mahmud el-Acem: İdama mahkûm edilmiştir.
Naif Efendi Tellu: İdama mahkûm edilmiştir.
Muhammed Müsellem Bin Abidin:  İdama mahkûm edilmiştir
Said Efendi el-Keremî: İdama mahkûm edilmiştir.
Selim el-Ahmed Abdülhâdî: İdama mahkûm edilmiştir.
Selim Bey el-Cezairî: İdama mahkûm edilmiştir.
Emin Lütfî Bey: İdama mahkûm edilmiştir.
Abdülkadir el-Hursa: İdama mahkûm edilmiştir.
Rüştü el-Şem’a: İdama mahkûm edilmiştir.
Muhammed el-Şantî: İdama mahkûm edilmiştir.
Corci Haddad: İdama mahkûm edilmiştir.
Said Akl: İdama mahkûm edilmiştir.
Petro Pavli: Gazetecilikte bulunduğu bütün yerlerde yalnız Arabistan bağımsızlığı için telkinlerde ve yayınlarda bulunmuştur.   İdama mahkûm edilmiştir.
Baytar Ali: İdama mahkûm edilmiştir.

Muhammed Salem bin Mustafa Mazlum: Beş yıl kalebentliğe mahkûm edilmiştir.
Emir Tahir: Geçici kürek [cezasına] mahkûm edilmiştir.
Nuri el-Kadî: İdama mahkûm edilmiştir.
Tevfike el-Besat: İdama mahkûm olmuştur.
Celal el-Buharî: İdama mahkûm olmuştur.
Refik Bey el-Azm, Hakkı Bey el-Azm, Şeyh Reşid Rıza, Davud Berekât, Abdülganî el-Arisî, Nemer, Doktor Şebelî
Şemil, Halil Efendi el-Mutran, İbrahim el-Neccar, Corc Abdülmesih, Cibrail Asaf, Necib Bey Garurî, Corc Bahrî, Aziz Bahrî, el-Emir Halil Ebi el-Mâ, Halil Bulad, Hanri Habib Bulad, Necib bey el-Bestanî, Emin Bey el-Bestanî, Yusuf el-Bestani, Filip Şima, Necib Kattan, Necib Krisanî, Corc Romani, Corc Krisanî, Kâfil Uve, Jan Ebiiye, Necib Atnace, Doktor Gruzozi, Nimetullah Gânim, Rafael-Gre, Mişel-Bey Lutfullah, Doktor Yusuf Kehil, Şeyh Yusuf el-Hazen, Corc Hir, Reşid Bey Hayyat, Edmon Melhame, Doktor Halil Şake, Yusuf Sem’an Saydnavî, İlyas Haneyn, Selim Bey Şmil, Marius Bey Şmil, Yusuf Habib Zennazî, İlyas Zehar, Alfons Zeyniye, Fuat el-Hatib, Konstanten Nebi, Hasan Hamad, Abdülhafız Efendi bin Mahmud el-Hasan, Rizkullah Enkaş [Erfeş], Selim Sabit, İzzet el-Abid,Şükrü Gânim, Aziz Ali ve sair başkaları….. Arap beldelerini Osmanlı idaresinden çıkarmak ve İngiliz Hükümeti’nin askerî işgali altında ve Mısır’a bağlı bir Arap Halifeliği oluşturmak için düşünsel hazırlıklar ve fiilen başkaldırma ve ihtilal hazırlıklarında veya girişimlere katılmakta bulunmuşlardır. İhtilal teşkilatı yapmışlar veya teşkilata katılmışlardır. Hepsi kaçmıştır.
Gıyaben idama mahkûm olmuşlardır.
Mehmed Ali el-Halebî: Beş yıl kalebentliğe mahkûm edilmiştir.
Rıza Sulh Bey: Müebbeden sürgüne mahkûm edilmiştir.
Esad Bey Hayder:  Kendisinin ve oğlunun bu derneğe girmediğini iddia etti. Ve Mısır’dan oğluna gelen mektup
kendisine gösterildiği halde iddiasında direndi. İki yıl sürgününe karar verildi.
Hüseyin Bey Hayder:  İki yıldır Suriye’de olmadığını ve dernekle ilgisi bulunmadığını iddia ediyordu. İki yıl süreyle sürgününe karar verilmişse de ikinci muhakemede bağımsızlık derneklerine katıldığına dair belgeler çıktığından cezası ağırlaştırılmıştır.
Yusuf Süleyman el-Menhiber ve Tevfik el-Natur: Geçici küreğe mahkûm olmuştur.
.
(Haber 7)
.
.
Yayınevinin web adresi: http://www.yeditepeyayinevi.com
YORUMLAR 4
  • Fikret Cicek 15 yıl önce Şikayet Et
    Bu kitabi mutlaka almak lazim!. Herseyin baslangici burda yazilmis olmali. Arablari kandiranlar, bizleri kandiranlar, arablara olan ama olmamasi gereken kizginligimiz! Emperyalistlerin dünyada basarilarinin baslangici burda yazilmis olmali!
    Cevapla
  • m.latif uygun 15 yıl önce Şikayet Et
    iddiam. fransız mason locasının beslemesi ittihatçılar ümmet yapısının bozma vazifesini başarı ile gerçekleştirdler. Ermeni tehciri, Kürt ayrılıkçılığı, Arap ayrılıkçılığı, Rum mübadeleleri kökeninde hep bu takımın projeleridir. sonunda 3 kıtaya yayılmış koskoca bir imparatorluğu Anadoluya sıkıştırdılar. Kimileri buna büyük başarı diye hala bakabiliyor ya,... helal olsun onlara, ama Osmanlı ittihadı ölmedi...
    Cevapla
  • emm daaaa 15 yıl önce Şikayet Et
    iTTIHAT TERAKKININ HATASI MAALESEF. Serif hHuseyin on yil boyunca Sultan Abdulhamid tarafindan istanbulda gozetim altinda tutulmustur,ancak ittihatcilar gelir gelmez bu adami medine ye gondermis ve ordaki devlet taraftari asiretler kusturulmustur. Buna ek olarak adam ayaklanma hazirligindayken oradaki pasalardan bazilarinin uyarisina ragmen on bin altin gonderilmis ve bu adamin lavrens le ve ingilizlerle olan baglantisi kesilememis , ayaklanma hazirliginda iken verilen para destegi sayesinde diger bolge asiretleri kusturulmus , ve bolge kaybe
    Cevapla
  • Gaffar KARAKUZU 15 yıl önce Şikayet Et
    ...''Keser döner sap döner.... ...Keser döner sap döner bir gün olur hesap döner....LorD42gkk....arap ülkelerinde bizzat çalışmış biri olarak bu konuda yaşlı araplardan çok sitem duymuştum vede ilk okul kitaplarında bizleri-Türkiyeyi-kasap konumuna getirecek ifadeler var...DEDEYİ KESER VE ASARSAN-haksız/haklı TORUNLARINDAN SİTEM DUYMAYA MAHKUMSUN...bu acı bir tecrube...beceriksiz ve bilgisiz İTTİHAT kadroları....içinde yatasınız...LorD42gkk
    Cevapla
DİĞER HABERLER
İsrail ordusu Gazze’deki BM binasını bombaladı
Nükleer silahtan daha tehlikeli... Türkiye'de acilen uygulanması gerekiyor!